Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 4
Süzlärneñ gomumi sanı 3443
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1457
23.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
35.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
43.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
54. Refahyol Hükümeti ile birlikte ülkemizde yaşanan ve daha sonra biraz hafiflemiş
de olsa yaşanmakta olan toplumsal-siyasal bunalımın eğitimsel nedenleri incelenecek
olursa konu, başlıca şu başlıklar altında ele alınabilir:
1. Nüfusun okur yazarlığı
2. Zorunlu temel eğitimde okullaşma oranı
3. Liselerin "imam-hatipleştirilmesi"
4. Yükseköğretim.
Doğal olarak her evrede konu eğitimin:
c Demokrasiye uyumu,
c Kalkınmaya uyumu yönünden değerlendirilebilir.
Nüfusun Eğitim Durumu
Demokrasiye uyum, kalkınmaya uyum yönünden yaklaşılacak olursa, nüfusun okur-
yazarlık durumu büyük önem taşımaktadır.
Çizelge 1'e göre 1990 nüfus sayımında, 6 ve daha yukarı yaşlardaki toplam nüfusun
(49.163.110) yüzde 19.5'ı okuma-yazma bilmemektedir. Okuma-yazma bilmeyen nüfusun
(9.587.981) yüzde 71'i kadın, yüzde 29'u erkektir. Okur-yazar nüfusun yüzde 55.8'i
erkek, yüzde 44.2'si kadındır. Diplomalı okur-yazar nüfusun yüzde 56.8'i erkek,
yüzde 43.2'si kadındır. İlkokul mezunlarının yüzde 53.8'i erkek, yüzde 46.2'si
kadındır. Ortaokul mezunlarının yüzde 64.4'ü erkek, yüzde 35.6'sı kadındır.
Mesleki-teknik ortaokul mezunları içinde, bu oran yine erkek nüfus lehinedir. Lise
mezunlarının yüzde 60.3'ü erkek, yüzde 39.7'si kadındır. Yükseköğretim mezunlarında
bu oranlar sırasıyla yüzde 67 ve yüzde 33'tür. Bu sonuçlara göre her düzeyde kadın
nüfusun, erkek nüfustan çok gerilerde kalması Türkiye'nin bulunduğu toplumsal ve
ekonomik düzey yönünden kabul edilemez bir durumdur, hatta Doğu ve Güneydoğu
komşularımız içinde ülkemizin büyük bir ayıbıdır.
Temel yurttaşlık eğitiminin verildiği sekiz yıllık eğitim esas alınacak olursa,
ortaokul ve daha üst öğrenim görenler (ki bunların içinde şeriat özlemiyle
yetiştirilen İmam-Hatip Ortaokul ve Lisesi, Yüksek İslâm Enstitüsü, İlahiyat Meslek
Yüksekokulu ve İlahiyat Fakültesi mezunları vardır), toplam nüfusun yalnızca yüzde
18'idir. Bunların içinde çağdaş değerlere inananı, demokrasi bilincine sahip olanı
kaç milyondur? 1997 yılında yaşanan siyasal bunalımda demokrasiye sahip çıkanlar da
işte bu nüfusun belli bir kesimi değil mi?
ÇİZELGE 1
ALTI VE DAHA YUKARI YAŞLARDAKİ NÜFUSUN EĞİTİM DÜZEYİ (1990)
DİE, 1990 Genel Nüfus Sayımı: Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri
(Ankara: 1993).
Öte yandan genelde eğitim iktisatçıları; eğitilmiş işgücünü ekonominin, dolayısıyla
kalkınmanın anahtarı olarak kabul etmektedirler. Ortaokul, lise ve yükseköğretim
düzeyinde bir mesleki beceri ve bilgi kazanmış olanlar anılan yılda toplam nüfusun
yalnızca yüzde 5.1'idir (ki buna İmam-Hatip Ortaokul ve Lisesi ile İlahiyat
Fakültesi mezunları da dahildir). Toplam nüfusun ondokuzda birinin bir mesleki
bilgi edinmesi ile mi kalkınmaya uyum sağlanabilecek? Ülkemizin durumu Avrupa
Birliği (AB) ülkeleriyle karşılaştırıldığında, 1990 yılında İtalya'da okuma-yazma
bilmeyenlerin, toplam nüfusa oranı yüzde 2.9'dur (kadınlar yüzde 3.6, erkekler
yüzde 2.2), Portekiz için aynı oran yüzde 15, Yunanistan için yüzde 6.8, Türkiye
için yüzde 19.3'tür (kadınlar yüzde 28.9, erkekler yüzde 10.3). Oysa Anayasaya
göre herkesin eğitim hakkı vardır. Eğitim hakkı nedir?
Eğitim Hakkı
Eğitim hakkı, temel insan haklarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
eğitimi, Anayasa güvencesi altındadır (Mad. 42). Öyleyse eğitimin anayasal ve yasal
temellerinin açık seçik bilinmesi çok önemlidir. Bu nedenle önce, Türkiye'nin de
üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşların bildirilerinde, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasalarında, 5.1.1963 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim, 14.6.1973 tarih
ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel, 6.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunlarındaki eğitim hakkı aynen alınacak, sonra da bunların ortak yanları ve
ülkemizdeki gerçekleşmeler incelenecektir.
Eğitim Hakkı İle İlgili Hükümler
A. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (10.12.1948).
Herkes; vicdan, din ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din ya da kanaat
değiştirme özgürlüğünü, dinini ya da kanaatini tek başına ya da topluca ve açık
olarak ya da özel olarak öğrenme, uygulama ve açıkça belirtme özgürlüğüne sahip
olmayı gerektirir (Mad. 18).
Herkesin eğitim hakkı vardır. Eğitim hiç olmazsa temel eğitim evrelerinde
parasızdır. Temel eğitim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitimden herkes
yararlanabilmelidir. Yükseköğretim, yeteneklerine göre herkese açık olmalıdır (Mad.
26).
B. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi (20.10.1959).
Bedensel, zihinsel ya da toplumsal bakımdan güçlüğü bulunan çocuğa özel durumunun
gerektirdiği özel sağaltım, öğretim, eğitim ve özen sağlanacaktır (Mad. 51).
Hiç olmazsa, temel eğitim düzeyinde parasız ve zorunlu bir eğitim görme çocuğun
hakkıdır. Genel kültürünü artırmak, yeteneklerini, bireysel muhakeme
kabiliyetlerini, ahlaki ve toplumsal sorumluluk duygusunu geliştirmek ve toplumun
yararlı bir üyesi olmak için çocuğa, eşitlik koşullarına göre bir öğretim
sağlanacaktır. Eğitimde; ona rehberlik eden sorumlulara yol gösterecek ilke,
çocuğun yararlarının en iyi şekilde gösterilmesidir; bu sorumluluk ilk önce anne ve
babanındır (Mad. 7).
Çocuk savsaklanma, zulüm ve sömürünün her çeşidine karşı korunacaktır, hiçbir
şekilde ticaret konusu olamaz. Çocuk asgari bir yaştan önce, herhangi bir işte
çalıştırılamaz. Hiçbir halde sağlığına ve eğitimine zarar verecek ya da fiziksel,
zihinsel, törel (ahlaki) gelişimini durduracak herhangi bir uğraş ya da işte
çalıştırılamaz (Mad. 9).
C. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (20.11.1989) (43)
Madde 28
1. Taraf devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler ve bu hakkın fırsat
eşitliği temeli üzerinde tedricen gerçekleştirilmesi görüşüyle özellikle:
a. İlk öğretimi herkes için zorunlu ve parasız hale getirirler;
b. Ortaöğretim sistemlerinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak üzere
çeşitli biçimlerde örgütlenmesini teşvik ederler ve bunların tüm çocuklara açık
olmasını sağlarlar ve gerekli durumlarda mali yardım yapılması ve öğretimi parasız
kılmak gibi önlemleri alırlar;
c. Uygun bütün araçları kullanarak, yükseköğretimi yetenekleri doğrultusunda
herkese açık hale getirirler;
d. Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliği bütün çocuklar için elde
edilir hale getirirler;
e. Okullarda düzenli biçimde devamın sağlanması ve okulu terketme oranlarının
düşürülmesi için önlem alırlar.
2. Taraf devletler, okul disiplininin çocuğun insan olarak taşıdığı saygınlıkla
bağdaşır biçimde ve bu sözleşmeye uygun olarak yürütülmesinin sağlanması amacıyla
gerekli olan tüm önlemleri alırlar.
3. Taraf devletler eğitim alanında, özellikle cehaletin ve okuma yazma bilmemenin
dünyadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve çağdaş eğitim yöntemlerine ve bilimsel
ve teknik bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak amacıyla uluslararası
işbirliğini güçlendirir ve teşvik ederler. Bu konuda, gelişmekte olan ülkelerin
gereksinimleri özellikle göz önünde tutulur.
Madde 29
1. Taraf devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını kabul
ederler;
a. Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün
olduğunca geliştirilmesi;
b. İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Andlaşmasında
benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi;
c. Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı
veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı
uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;
d. Çocuğun anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister
ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında
dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde
hazırlanması;
e. Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi.
2. Bu maddenin veya 28 inci maddenin hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin öğretim
kurumları kurmak ve yönetmek özgürlüğüne, bu maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen
ilkelere saygı gösterilmesi ve bu kurumlarda yapılan eğitimin devlet tarafından
konulmuş olan asgari kurallara uygun olması koşuluyla, aykırı sayılacak biçimde
yorumlanamayacaktır.
D. İtalyan Anayasası (1947).
İlköğretim, en az sekiz yıl süreyle zorunlu ve parasızdır. Yetenekli ve
çalışkan öğrencilerin -olanaklardan yoksun bulunsalar bile- öğretimin en
yüksek derecelerine ulaşma hakları vardır. Devlet bu hakkı, yarışma ile verilecek
eğitim bursları, ailelere yapılacak yardımlar ve diğer önlemlerle olanaklı kılar
(Mad. 34).
E. Fransız Anayasası (1958).
Fransa; bölünmez, laik, demokratik ve toplumsal bir cumhuriyettir. Fransa; köken,
ırk ve din ayrımı gözetmeksizin tüm yurttaşların kanun önünde eşitliğini sağlar
(Mad. 2).
Devlet; çocuk ve ergene öğrenim, mesleki eğitim ve kültür olanaklarını eşit olarak
sağlar. Kamusal eğitim ve öğretimin her derecede laik olarak örgütlendirilmesi
devletin görevidir.
F. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (24.02.1924).
Türk devleti; cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir (Mad.
2).
Hükümet nezaret ve murakabesi (gözetim ve denetimi) altında kanun dairesinde her
türlü tedrisat (öğretim) serbesttir (Mad. 80).
İptidai tahsil (ilköğrenim) bütün Türkler için mecburi, devlet mekteplerinde
parasızdır (Mad. 87).
G. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (20.07.1961).
Din eğitim ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni
temsilcilerinin isteğine bağlıdır (Mad. 19).
Eğitim ve öğretim, devletin gözetim ve denetimi altında serbesttir.
Özel okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen
seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir.
Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz (Mad.
21).
Halkın öğrenim ve eğitim ihtiyaçlarını sağlama Devletin başta gelen
ödevlerindendir.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için mecburidir ve devlet okullarında
parasızdır.
Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, en yüksek öğrenim
derecelerine kadar çıkmalarını sağlama amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli
yardımları yapar.
Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları, topluma yararlı kılacak
tedbirleri alır (Mad. 50).
H. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (09.11.1982).
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din
kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler
arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin
kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır (Mad. 24).
Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve
eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara
aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında
parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile
erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini
sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.
Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak
tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile
ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun
engellenemez.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana
dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak
yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı
esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır (Mad. 42).
I. İlköğretim ve Eğitim Kanunu (222 SK, 05.01.1961).
İlköğretim, ilköğretim kurumlarında verilir; öğrenim çağında bulunan kız ve erkek
çocuklar için mecburi, devlet okullarında parasızdır (Mad. 2).
Mecburi ilköğrenim çağında bulundukları halde, zihnen, bedenen, ruhen ve sosyal
bakımdan özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmeleri sağlanır (Mad.
12).
İ. Milli Eğitim Temel Kanunu (1739 SK, 14.06.1973).
Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayrımı gözetilmeksizin herkese açıktır.
Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz (Mad. 4).
Temel eğitim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır.
Temel eğitim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat
ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar (Mad. 7).
Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır.
Maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar
öğrenim görmelerini sağlamak amacıyle parasız yatılılık, burs, kredi ve başka
yollarla gerekli yardımlar yapılır.
Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır
(Mad. 8).
Temel eğitimini tamamlayan ve ortaöğretime girmeye hak kazanmış olan her öğrenci,
ortaöğretime devam etmek ve ortaöğretim imkanlarından ilgi, istidat ve
kabiliyetleri ölçüsünde yararlanmak hakkına sahiptir (Mad. 27).
Ortaöğretimin yükseköğretime veya hem mesleğe hem de yükseköğretime hazırlayan
programlarını bitiren öğrencilere, yetiştirildikleri yönde, üniversitelere,
akademilere ve yüksekokullara girmek için aday olma hakkı tanınır (Mad. 31).
J. İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek
Eğitimi Kanunu, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile
24.03.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kağıt ve
İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun (4306 SK, 16.08.1997)
İlköğretim kurumları sekiz yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim
yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir (Madde 1).
K. Yükseköğretim Kanunu (2547 SK, 06.11.1981).
Yükseköğretimde imkan ve fırsat eşitliğini sağlayacak önlemler alınır (Mad. 5e).
Özetlenecek olursa:
1. İlköğretim kadın-erkek, köylü-kentli, varlıklı-yoksul her Türk vatandaşı için
zorunlu ve devlet okullarında parasızdır.
2. Mesleki ve teknik eğitimden herkes yararlanabilmelidir.
3. Yükseköğretim, yeteneklerine göre herkese açık olmalıdır.
4. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı
kılacak önlemleri alır.
Eğitim Hizmetinden Kimler Yararlanıyor?
1985-1986 öğretim yılında Ankara ilimizde 12-14 yaş kümesi her yüz erkek çocuktan
86'sına ortaokul öğrenim hizmeti sunulmasına karşılık, aynı oran kız çocuklar için
% 67'dir. Ankara ilinde ortaokul düzeyinde çağ nüfusunun okullaşma oranında köy ve
kent arasındaki fark, çok büyüktür. 1985-1986 yılında Ankara ilimiz köylerindeki
erkek nüfusun % 33'ü, kız nüfusun % 11'i, toplam nüfusun da % 22'si ortaokul
öğrenimi görebiliyordu. Daha açık bir deyişle Başkentimizin köylerindeki ortaokul
çağındaki her yüz kız çocuktan 89'u ortaokul öğreniminden yoksun bulunuyordu. Buna
karşılık aynı ilimizde kent erkek nüfusun % 96'sı, kız nüfusun % 81'i (bu oran
köylü kızlar için % 11 idi), toplam nüfus için % 86'sı ortaokul öğrenimi görme
şansına sahip bulunuyordu. Ortaokul okullaşma oranında köy-kent arasındaki farkın
çok büyük olduğu açık seçik ortadadır. Hakkari ilimizde aynı yaş kümesindeki her
yüz erkek çocuktan 35'ine, her yüz kız çocuktan yalnızca 7'sine ortaokul öğrenimi
sunulabilmekte, buna göre kızların % 93'ü, erkeklerin % 65'i ortaokul düzeyinde
eğitim sisteminden dışlanmaktadır. Bingöl ilimizde de 12-14 yaş kümesi her yüz
çocuktan yalnızca 23'ü, her yüz kız çocuktan yalnızca 9'u ortaokul öğrenimi görme
şansına sahip olabilmektedir. Buna göre toplam çocukların % 77'si, kızların % 91'i,
temel eğitim II. devresinde öğrenim görme şansını daha işin başında yitirmektedir.
Hakkari ilimiz köylerinde 12-14 yaş kümesi erkek nüfusun okullaşma oranı % 1'dir,
yani erkeklerin % 99'u ortaokula gidememektedir. Köylü kızların ortaokul,
dolayısıyla lise ve üniversite öğrenimi görme şansları hiç yoktur. Bu ilimizde
kentli kızlardan, ortaokul öğrenimi görenlerin oranı % 25'tir.
Bingöl ilimizde köylü erkek nüfusun % 11'i, köylü kızların yalnızca % 1'i ortaokul
öğrenimi görme şansına sahip iken, kentli erkeklerin % 98'i, kentli kızların % 33'ü
ortaokul öğrenimi görebilmektedir.
Japonya'da çağ nüfusunun % 92'sinin, Fransa ve İngiltere'de % 79'unun
okullaştırıldığı lise öğretiminde Türkiye'de okullaşma oranı % 29'dur (44). Öteki
öğretim kademelerinde olduğu gibi lisede de, öğrenim hizmetlerinden yararlanma
düzeyi ilden ile, yöreden yöreye çok önemli farklılıklar göstermektedir.
Lise çağındaki nüfusun okullaşma oranı da yöreden yöreye, ilden ile çok önemli
farklılıklar göstermektedir. 1985-1986 öğretim yılı Ankara ve Eskişehir'de çağ
nüfusunun yarısına yakın (% 48) bölümü lise öğrenimi görme şansına sahip iken,
Hakkari'de 15-17 yaş kümesi her yüz gençten yalnızca 9'u lise öğrenimi görme
şansına sahip bulunmaktadır. Eskişehir ve Artvin'de lise çağındaki her yüz erkekten
62'si bu şansa sahiptir. Yine aynı yıl Ankara ilimizde her yüz genç kızdan 42'si,
Eskişehir'de 35'i, Artvin'de 22'si lise öğrenimi görebilirken, Hakkari ilimizde bu
oran sadece 3 olup, geri kalan 97'si lise öğreniminden yoksundur. Lise çağındaki
kızların okullaşma oranı Bitlis'te % 4, Bingöl'de % 7'dir. Başka bir deyişle
Bitlis'te kız çağ nüfusunun % 96'sı, erkek çağ nüfusunun % 93'ü lisede öğrenim
görme hakkından yoksundur.
Üye olmaya aday olduğumuz Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin hiçbirinde gençlerin
eğitim hakkı, ülkemizde olduğu denli yara almamıştır. Hatta İspanya gibi kimi
ülkelerde kadın nüfusun okullaşma oranı, erkeklerden daha yüksek bulunmaktadır.
Ortaöğretimde, hatta kimileri için ilkokuldan sonra özel öğretmenlerce
yetiştirilerek yarışmada başarılı düzeye getirilen varlıklı aile çocukları yabancı
dil ağırlıklı ilköğretim okulu, kolej, Anadolu Lisesi, Fen Lisesi gibi okullara
girerek, üniversitede istediği bölüme girme şansını artırabilmektedir. Böylece
çoğuna istihdam olanakları ve ücret düzeyleri yüksek olan tıp, elektronik vb
alanlar; kimi ayrıcalıklı varlıklı aile çocuklarına özgü kuruluşlar olma özelliği
taşımaktadır. Bu durumda eğitim hizmeti, devletçe her yurttaşa eşit olarak sunulan
bir hizmet olmaktan çıkmaktadır. Nasıl sağlık sigortasının yaygın olmadığı
ülkemizde ciddi bir sağlık sorunu olanlardan yalnız parası olana yaşam hakkı
tanınıyorsa, giderek yalnız parası olan, öğrenim görme hakkına sahip
olabilmektedir. Bu da, İnsan Hakları Evrensel Bildirisine, Çocuk Hakları
Sözleşmesine, Anayasanın sosyal devlet anlayışına, eğitimde fırsat ve olanak
eşitliği ilkesine taban tabana ters düşmektedir. Bugün üniversite harcını ödeme
güçlüğü içinde bulunan ya da üniversite öğrenim giderlerini karşılayamayan
onbinlerce genç, giriş sınavını başarsa bile, öğrenim görme hakkından yoksun
bulunmaktadır.
Öz olarak ülkemizin taraf olduğu uluslararası antlaşmalarda, Anayasa ve eğitim ile
ilgili temel yasalarda öngörülen eğitim hakkından Türk insanı ne ölçüde
yararlanabiliyor?
İlköğretim Birinci Kademede Okullaşma
Cumhuriyet kurulduğunda, 1923-1924 öğretim yılında 12.500.000 kadar olduğu tahmin
edilen nüfusun % 90'ı okuma-yazma bilmiyordu, köylerin % 90'ında okul bulunmuyordu,
hatta okulu bulunanlarda öğretmen bulunmuyordu. İlkokullarda toplam öğrenci sayısı
341.941 idi.
1928 yılında gerçekleştirilen Harf Devrimi ile nüfusun tümü okumaz-yazmaz oldu.
Büyük Atatürk'ün öncülüğünde başlatılan okuma-yazma seferberliği, Ulus Okulları
(Millet Mektepleri), Köy Eğitmenleri, Köy Enstitüleri, Halkevleri hareketleri gibi
köklü önlemlere karşın Cumhuriyetin 37. yılında, 1960-1961 yılında nüfusun okur-
yazarlık oranı % 39.5, ilkokul çağındaki (7-12) nüfusun okullaşma oranı % 67.0 idi.
Demokratik yaşam biçimini davranışa dönüştürmenin tek yolunun eğitimden geçtiğine
inanan yasa koyucu 5.1.1961 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununu kabul
etmiştir. Bu kanuna göre, zorunlu öğrenim çağında bulunan tüm çocukların on yıl
içinde okullaştırılması öngörülmüştür. Bunun için kanun ile yeterli kaynak da
yaratılmıştır:
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde açılacak özel fasla gelecek yıllarda geçici
taahhütler ve masraflar karşılığı olarak ilk on sene (1961-1971) devlet
gelirlerinin % 3'ünden ve ondan sonraki yıllarda ise % 2'den az olmamak üzere,
ödenek konulur (Mad. 77).
Ayrıca, özel idare bütçelerinin en az % 20'si, belediye bütçelerinin en az % 5'i ve
köy bütçelerinin de en az % 10'unun ilköğretime ayrılması öngörülmüştür. Tüm
ilköğretim gelirlerinin % 70'inin yatırım, % 30'unun diğer giderler için
kullanılması kabul edilmiştir. Okul yapılması konusunda yasa hükmü şöyledir:
Milli Eğitim Bakanlığı bu kanuna bağlı yıllık plana göre tamamlanması gereken bütün
köy, kasaba ve şehir ilkokulları yapımı hakkında her yıl bütçe kanununa üçer
yıllık tafsilatlı bir plan ekler. Bu planda her yıl illerde yapılması gereken köy,
kasaba ve şehir ilkokullarının sayıları, yerleri, tipleri dersane sayıları ile
tahmini masrafları gösterilir (Mad. 79).
Milli Eğitim Bakanlığı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 10 yıl
içinde mecburi öğrenim çağında bulunan öğrencileri tamamen okula kavuşturmak için
gerekli öğretmenleri yetiştirmek ve 79. maddede gösterilen esaslar dahilinde
ilköğrenim kurumlarını ve tesislerini hazırlamak ve bununla ilgili planların
zamanında uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür (Geçici Mad. 3).
Yasa koyucu, en geç İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (İBYKP) sonunda (1972),
okulsuz köy bırakılmamasını, böylece tüm çağ nüfusunun okullaştırılmasını hükme
bağlamıştır. Ne yazık ki, yasa koyucunun planına karşın, 1984-1985 öğretim yılında
1.179 yerleşim biriminde okul bulunmamakta, çağ nüfusunun bir bölümü hala
okullaştırılamamış bulunmaktadır. Çünkü yasanın emredici hükmüne karşın, öngörülen
kaynaklar hiçbir yıl yasada belirtilen oranda ayrılamamıştır. Daha açık bir deyişle
yasanın mali hükümleri ile planlama ilkeleri gerektiği gibi uygulanamamıştır.
ÇİZELGE 2
DEVLET BÜTÇESİNDEN İLKÖĞRETİME AYRILAN YATIRIM ÖDENEĞİ
(1963-1993, Milyon TL olarak)
* Bu ve bundan sonraki yılların ayrılması gereken ödenek miktarı % 2 üzerinden
hesaplanmıştır.
Mahmut Ådem. Kalkınma Planlarında Eğitimimizin Hedefleri ve Finansmanı
(Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları No: 109, 1982), s. 36 ve
Muzaffer Martı. "Planlı Dönemde Ulusal Eğitimimizin Temel Hedefleri ve Finansman
Kaynakları: 1963-1992", Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, s. 51, 1997.
Bugün Türkiye'nin üyesi bulunduğu Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel
Bildirisi, Anayasamız ve ilgili yasalara göre zorunlu ve devlet okullarında parasız
olan ilköğretim tüm çağ nüfusuna yaygınlaştırılamamıştır. 222 sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanunu ile yaratılan mali kaynaklar, hiçbir zaman tam olarak uygulanamamış,
hatta Kanunun emredici hükmüne karşın siyasal iktidarlarca savsaklanmıştır (Çizelge
2). Kanunun kabulünden dört yıl sonra, belediye bütçelerinden ilköğretim için
ayrılan % 5'lik katkı, 14.1.1965 tarih ve 655 sayılı kanunla kaldırılmıştır.
İlkokula giremeyen çocuklar; demokratik düzene karşı sorumlu yurttaş olma, çağdaş
uygarlığın yapıcı ve yaratıcı bir ortağı olma şansını daha 6-7 yaşında
yitirmektedir. Oysa Milli Eğitim Temel Kanunu, Türk Milli Eğitiminin genel
amaçlarını şöyle sıralamıştır: Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin
bütün fertlerini,
1. Atatürk inkılâplarına ve Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Türk
milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevî ve kültürel
değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven
ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel
ilkelere dayanan milli, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline
getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde
gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya
görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma
karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;
3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar
ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve
onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir
meslek sahibi olmalarını sağlamak;
Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu
artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel
kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın
yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır (Mad. 2).
1947 tarihli İtalyan Anayasasına göre, İtalya'da daha o yıllarda sekiz yıllık
ilköğretim zorunlu idi. Bugün Batı'nın gelişmiş ülkelerinin çoğunda değil ortaokul,
lise öğrenimi tüm çağ nüfusuna zorunlu hale getirilmekte, hatta ABD'de çağ
nüfusunun % 58'i yükseköğrenim görme olanağına sahip olmaktadır (45). Ülkemizde
çeyrek yüzyıldan beri zorunlu öğretimin sekiz yıla çıkarılması
tartışılagelmektedir.
Kesintisiz zorunlu eğitim, 1997-1998 öğretim yılına değin ülkemizde beş yıldı. Bu
süre yetersizdir. Çünkü ülkemiz, dünyadaki 186 ülkenin en geri sekizinden biriydi.
Bu ülkeler şunlardı: Bangladeş, Nepal, Senegal, Vietnam, Mynmar, Kolombiya, İran ve
Türkiye. Ancak bu ülkelerden hiçbiri toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel
göstergeler açısından ülkemizle karşılaştırılabilir değildir. Türkiye'de 4000
doların üzerinde olan birey başına düşen ortalama gayri safi milli hasıla (GSMH)
Mynmar'da 170, Bangladeş'te 200, Kolombiya'da 1240, İran'da 2450 dolardır. Geri
kalan 178 ülkede zorunlu eğitim 6-12 yıl arasında değişmektedir. Ülkemizin
dünyadaki en geri 8 ülke içinde yer alması; "çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak"
hedefi ile taban tabana ters düşmektedir. Türkiye'nin tam üyeliğine aday olduğu AB
ülkelerinde zorunlu eğitim İtalya ve Portekiz'de 8; Avusturya, Danimarka, İrlanda,
İsveç, Lüksemburg ve Yunanistan'da 9, diğerlerinde 10-12 yıl arasında
değişmektedir.
O zaman dünyada en düşük düzeyde olan zorunlu eğitimden ülkemizde herkes
yararlanabiliyor muydu? Ne yazık ki bu soruya olumlu yanıt verme olanağı
bulunmamaktadır. Beş yıllık zorunlu eğitim çağı, 7-11 yaş kümesi nüfusu
içermektedir. Ancak 1990-1991 öğretim yılında ilkokula devam eden toplam 6.861.722
öğrenciden 75.513'ü, 6 ve daha küçük yaşta, 595.699'u da 12 ve daha büyük
yaşlarındaki çocuklardan oluşmaktadır. Daha açık bir deyişle toplam ilkokul
öğrencilerinin yüzde 9.78'i (671.212) çağ nüfusu dışındaki yaşlarda bulunan
çocuklardan oluşmaktadır.
Çizelge 3'ten zorunlu ve devlet okullarında parasız olan ilköğretim I. kademe
eğitiminde 1990-1991 öğretim yılı 7-11 yaş kümesi nüfusun Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde net yüzde 74.64'ü, Doğu Anadolu'da yüzde 75.76'sı, Marmara'da yüzde
97.75'i okullaştırılmıştır. Türkiye ortalaması net okullaşma oranı yüzde 87.16'dır.
Ayrıca her yaş için okullaşma oranı yüzde 56.81 ile yüzde 100 arasında
değişmektedir. Marmara Bölgesinde okullaşma oranının yüzde 100 olmasına karşılık,
aynı oran, 8 yaş için Güneydoğu'da yüzde 71.55, Doğu Anadolu'da yüzde 72.46'dır.
Son iki bölgemizde 7-11 yaş kümesi nüfusun dörtte birinden fazlası 5 yıllık ilkokul
öğreniminden bile dışlanmıştır.
ÇİZELGE 3
TÜRKİYE'DE YAŞA VE COĞRAFİ BÖLGELERE GÖRE İLKÖĞRETİM BİRİNCİ KADEME
NET OKULLAŞMA
ORANI (%) (1990-1991)
Ekber Tombul, "Türkiye"de İlköğretim Birinci Kademe (İlkokul) Düzeyinde Fırsat
ve Olanak Eşitsizliği" (1990-1991), Eğitim ve Kalkınma Doktora dersi için
hazırlanmış ödev, (Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995).
Aynı kaynağa göre anılan yılda 7-11 yaş kümesi kentli çocukların yüzde 94.42'si,
köylü çocukların yüzde 77.62'si okullaştırılabilmiştir. 7 yaşındaki kentli
çocukların yüzde 88.52'sinin okullaştırılmasına karşın, köylü çocukların yalnızca
yüzde 62.31'i okullaştırılabilmiştir. Benzer eşitsizlikler tüm bölgelerimiz için de
de olsa yaşanmakta olan toplumsal-siyasal bunalımın eğitimsel nedenleri incelenecek
olursa konu, başlıca şu başlıklar altında ele alınabilir:
1. Nüfusun okur yazarlığı
2. Zorunlu temel eğitimde okullaşma oranı
3. Liselerin "imam-hatipleştirilmesi"
4. Yükseköğretim.
Doğal olarak her evrede konu eğitimin:
c Demokrasiye uyumu,
c Kalkınmaya uyumu yönünden değerlendirilebilir.
Nüfusun Eğitim Durumu
Demokrasiye uyum, kalkınmaya uyum yönünden yaklaşılacak olursa, nüfusun okur-
yazarlık durumu büyük önem taşımaktadır.
Çizelge 1'e göre 1990 nüfus sayımında, 6 ve daha yukarı yaşlardaki toplam nüfusun
(49.163.110) yüzde 19.5'ı okuma-yazma bilmemektedir. Okuma-yazma bilmeyen nüfusun
(9.587.981) yüzde 71'i kadın, yüzde 29'u erkektir. Okur-yazar nüfusun yüzde 55.8'i
erkek, yüzde 44.2'si kadındır. Diplomalı okur-yazar nüfusun yüzde 56.8'i erkek,
yüzde 43.2'si kadındır. İlkokul mezunlarının yüzde 53.8'i erkek, yüzde 46.2'si
kadındır. Ortaokul mezunlarının yüzde 64.4'ü erkek, yüzde 35.6'sı kadındır.
Mesleki-teknik ortaokul mezunları içinde, bu oran yine erkek nüfus lehinedir. Lise
mezunlarının yüzde 60.3'ü erkek, yüzde 39.7'si kadındır. Yükseköğretim mezunlarında
bu oranlar sırasıyla yüzde 67 ve yüzde 33'tür. Bu sonuçlara göre her düzeyde kadın
nüfusun, erkek nüfustan çok gerilerde kalması Türkiye'nin bulunduğu toplumsal ve
ekonomik düzey yönünden kabul edilemez bir durumdur, hatta Doğu ve Güneydoğu
komşularımız içinde ülkemizin büyük bir ayıbıdır.
Temel yurttaşlık eğitiminin verildiği sekiz yıllık eğitim esas alınacak olursa,
ortaokul ve daha üst öğrenim görenler (ki bunların içinde şeriat özlemiyle
yetiştirilen İmam-Hatip Ortaokul ve Lisesi, Yüksek İslâm Enstitüsü, İlahiyat Meslek
Yüksekokulu ve İlahiyat Fakültesi mezunları vardır), toplam nüfusun yalnızca yüzde
18'idir. Bunların içinde çağdaş değerlere inananı, demokrasi bilincine sahip olanı
kaç milyondur? 1997 yılında yaşanan siyasal bunalımda demokrasiye sahip çıkanlar da
işte bu nüfusun belli bir kesimi değil mi?
ÇİZELGE 1
ALTI VE DAHA YUKARI YAŞLARDAKİ NÜFUSUN EĞİTİM DÜZEYİ (1990)
DİE, 1990 Genel Nüfus Sayımı: Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri
(Ankara: 1993).
Öte yandan genelde eğitim iktisatçıları; eğitilmiş işgücünü ekonominin, dolayısıyla
kalkınmanın anahtarı olarak kabul etmektedirler. Ortaokul, lise ve yükseköğretim
düzeyinde bir mesleki beceri ve bilgi kazanmış olanlar anılan yılda toplam nüfusun
yalnızca yüzde 5.1'idir (ki buna İmam-Hatip Ortaokul ve Lisesi ile İlahiyat
Fakültesi mezunları da dahildir). Toplam nüfusun ondokuzda birinin bir mesleki
bilgi edinmesi ile mi kalkınmaya uyum sağlanabilecek? Ülkemizin durumu Avrupa
Birliği (AB) ülkeleriyle karşılaştırıldığında, 1990 yılında İtalya'da okuma-yazma
bilmeyenlerin, toplam nüfusa oranı yüzde 2.9'dur (kadınlar yüzde 3.6, erkekler
yüzde 2.2), Portekiz için aynı oran yüzde 15, Yunanistan için yüzde 6.8, Türkiye
için yüzde 19.3'tür (kadınlar yüzde 28.9, erkekler yüzde 10.3). Oysa Anayasaya
göre herkesin eğitim hakkı vardır. Eğitim hakkı nedir?
Eğitim Hakkı
Eğitim hakkı, temel insan haklarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
eğitimi, Anayasa güvencesi altındadır (Mad. 42). Öyleyse eğitimin anayasal ve yasal
temellerinin açık seçik bilinmesi çok önemlidir. Bu nedenle önce, Türkiye'nin de
üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşların bildirilerinde, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasalarında, 5.1.1963 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim, 14.6.1973 tarih
ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel, 6.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunlarındaki eğitim hakkı aynen alınacak, sonra da bunların ortak yanları ve
ülkemizdeki gerçekleşmeler incelenecektir.
Eğitim Hakkı İle İlgili Hükümler
A. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (10.12.1948).
Herkes; vicdan, din ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din ya da kanaat
değiştirme özgürlüğünü, dinini ya da kanaatini tek başına ya da topluca ve açık
olarak ya da özel olarak öğrenme, uygulama ve açıkça belirtme özgürlüğüne sahip
olmayı gerektirir (Mad. 18).
Herkesin eğitim hakkı vardır. Eğitim hiç olmazsa temel eğitim evrelerinde
parasızdır. Temel eğitim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitimden herkes
yararlanabilmelidir. Yükseköğretim, yeteneklerine göre herkese açık olmalıdır (Mad.
26).
B. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi (20.10.1959).
Bedensel, zihinsel ya da toplumsal bakımdan güçlüğü bulunan çocuğa özel durumunun
gerektirdiği özel sağaltım, öğretim, eğitim ve özen sağlanacaktır (Mad. 51).
Hiç olmazsa, temel eğitim düzeyinde parasız ve zorunlu bir eğitim görme çocuğun
hakkıdır. Genel kültürünü artırmak, yeteneklerini, bireysel muhakeme
kabiliyetlerini, ahlaki ve toplumsal sorumluluk duygusunu geliştirmek ve toplumun
yararlı bir üyesi olmak için çocuğa, eşitlik koşullarına göre bir öğretim
sağlanacaktır. Eğitimde; ona rehberlik eden sorumlulara yol gösterecek ilke,
çocuğun yararlarının en iyi şekilde gösterilmesidir; bu sorumluluk ilk önce anne ve
babanındır (Mad. 7).
Çocuk savsaklanma, zulüm ve sömürünün her çeşidine karşı korunacaktır, hiçbir
şekilde ticaret konusu olamaz. Çocuk asgari bir yaştan önce, herhangi bir işte
çalıştırılamaz. Hiçbir halde sağlığına ve eğitimine zarar verecek ya da fiziksel,
zihinsel, törel (ahlaki) gelişimini durduracak herhangi bir uğraş ya da işte
çalıştırılamaz (Mad. 9).
C. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (20.11.1989) (43)
Madde 28
1. Taraf devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler ve bu hakkın fırsat
eşitliği temeli üzerinde tedricen gerçekleştirilmesi görüşüyle özellikle:
a. İlk öğretimi herkes için zorunlu ve parasız hale getirirler;
b. Ortaöğretim sistemlerinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak üzere
çeşitli biçimlerde örgütlenmesini teşvik ederler ve bunların tüm çocuklara açık
olmasını sağlarlar ve gerekli durumlarda mali yardım yapılması ve öğretimi parasız
kılmak gibi önlemleri alırlar;
c. Uygun bütün araçları kullanarak, yükseköğretimi yetenekleri doğrultusunda
herkese açık hale getirirler;
d. Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliği bütün çocuklar için elde
edilir hale getirirler;
e. Okullarda düzenli biçimde devamın sağlanması ve okulu terketme oranlarının
düşürülmesi için önlem alırlar.
2. Taraf devletler, okul disiplininin çocuğun insan olarak taşıdığı saygınlıkla
bağdaşır biçimde ve bu sözleşmeye uygun olarak yürütülmesinin sağlanması amacıyla
gerekli olan tüm önlemleri alırlar.
3. Taraf devletler eğitim alanında, özellikle cehaletin ve okuma yazma bilmemenin
dünyadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve çağdaş eğitim yöntemlerine ve bilimsel
ve teknik bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak amacıyla uluslararası
işbirliğini güçlendirir ve teşvik ederler. Bu konuda, gelişmekte olan ülkelerin
gereksinimleri özellikle göz önünde tutulur.
Madde 29
1. Taraf devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını kabul
ederler;
a. Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün
olduğunca geliştirilmesi;
b. İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Andlaşmasında
benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi;
c. Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı
veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı
uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;
d. Çocuğun anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister
ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında
dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde
hazırlanması;
e. Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi.
2. Bu maddenin veya 28 inci maddenin hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin öğretim
kurumları kurmak ve yönetmek özgürlüğüne, bu maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen
ilkelere saygı gösterilmesi ve bu kurumlarda yapılan eğitimin devlet tarafından
konulmuş olan asgari kurallara uygun olması koşuluyla, aykırı sayılacak biçimde
yorumlanamayacaktır.
D. İtalyan Anayasası (1947).
İlköğretim, en az sekiz yıl süreyle zorunlu ve parasızdır. Yetenekli ve
çalışkan öğrencilerin -olanaklardan yoksun bulunsalar bile- öğretimin en
yüksek derecelerine ulaşma hakları vardır. Devlet bu hakkı, yarışma ile verilecek
eğitim bursları, ailelere yapılacak yardımlar ve diğer önlemlerle olanaklı kılar
(Mad. 34).
E. Fransız Anayasası (1958).
Fransa; bölünmez, laik, demokratik ve toplumsal bir cumhuriyettir. Fransa; köken,
ırk ve din ayrımı gözetmeksizin tüm yurttaşların kanun önünde eşitliğini sağlar
(Mad. 2).
Devlet; çocuk ve ergene öğrenim, mesleki eğitim ve kültür olanaklarını eşit olarak
sağlar. Kamusal eğitim ve öğretimin her derecede laik olarak örgütlendirilmesi
devletin görevidir.
F. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (24.02.1924).
Türk devleti; cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir (Mad.
2).
Hükümet nezaret ve murakabesi (gözetim ve denetimi) altında kanun dairesinde her
türlü tedrisat (öğretim) serbesttir (Mad. 80).
İptidai tahsil (ilköğrenim) bütün Türkler için mecburi, devlet mekteplerinde
parasızdır (Mad. 87).
G. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (20.07.1961).
Din eğitim ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni
temsilcilerinin isteğine bağlıdır (Mad. 19).
Eğitim ve öğretim, devletin gözetim ve denetimi altında serbesttir.
Özel okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen
seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir.
Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz (Mad.
21).
Halkın öğrenim ve eğitim ihtiyaçlarını sağlama Devletin başta gelen
ödevlerindendir.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için mecburidir ve devlet okullarında
parasızdır.
Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, en yüksek öğrenim
derecelerine kadar çıkmalarını sağlama amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli
yardımları yapar.
Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları, topluma yararlı kılacak
tedbirleri alır (Mad. 50).
H. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (09.11.1982).
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din
kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler
arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin
kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır (Mad. 24).
Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve
eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara
aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında
parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile
erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini
sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.
Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak
tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile
ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun
engellenemez.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana
dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak
yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı
esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır (Mad. 42).
I. İlköğretim ve Eğitim Kanunu (222 SK, 05.01.1961).
İlköğretim, ilköğretim kurumlarında verilir; öğrenim çağında bulunan kız ve erkek
çocuklar için mecburi, devlet okullarında parasızdır (Mad. 2).
Mecburi ilköğrenim çağında bulundukları halde, zihnen, bedenen, ruhen ve sosyal
bakımdan özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmeleri sağlanır (Mad.
12).
İ. Milli Eğitim Temel Kanunu (1739 SK, 14.06.1973).
Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayrımı gözetilmeksizin herkese açıktır.
Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz (Mad. 4).
Temel eğitim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır.
Temel eğitim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat
ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar (Mad. 7).
Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır.
Maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar
öğrenim görmelerini sağlamak amacıyle parasız yatılılık, burs, kredi ve başka
yollarla gerekli yardımlar yapılır.
Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır
(Mad. 8).
Temel eğitimini tamamlayan ve ortaöğretime girmeye hak kazanmış olan her öğrenci,
ortaöğretime devam etmek ve ortaöğretim imkanlarından ilgi, istidat ve
kabiliyetleri ölçüsünde yararlanmak hakkına sahiptir (Mad. 27).
Ortaöğretimin yükseköğretime veya hem mesleğe hem de yükseköğretime hazırlayan
programlarını bitiren öğrencilere, yetiştirildikleri yönde, üniversitelere,
akademilere ve yüksekokullara girmek için aday olma hakkı tanınır (Mad. 31).
J. İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek
Eğitimi Kanunu, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile
24.03.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kağıt ve
İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun (4306 SK, 16.08.1997)
İlköğretim kurumları sekiz yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim
yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir (Madde 1).
K. Yükseköğretim Kanunu (2547 SK, 06.11.1981).
Yükseköğretimde imkan ve fırsat eşitliğini sağlayacak önlemler alınır (Mad. 5e).
Özetlenecek olursa:
1. İlköğretim kadın-erkek, köylü-kentli, varlıklı-yoksul her Türk vatandaşı için
zorunlu ve devlet okullarında parasızdır.
2. Mesleki ve teknik eğitimden herkes yararlanabilmelidir.
3. Yükseköğretim, yeteneklerine göre herkese açık olmalıdır.
4. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı
kılacak önlemleri alır.
Eğitim Hizmetinden Kimler Yararlanıyor?
1985-1986 öğretim yılında Ankara ilimizde 12-14 yaş kümesi her yüz erkek çocuktan
86'sına ortaokul öğrenim hizmeti sunulmasına karşılık, aynı oran kız çocuklar için
% 67'dir. Ankara ilinde ortaokul düzeyinde çağ nüfusunun okullaşma oranında köy ve
kent arasındaki fark, çok büyüktür. 1985-1986 yılında Ankara ilimiz köylerindeki
erkek nüfusun % 33'ü, kız nüfusun % 11'i, toplam nüfusun da % 22'si ortaokul
öğrenimi görebiliyordu. Daha açık bir deyişle Başkentimizin köylerindeki ortaokul
çağındaki her yüz kız çocuktan 89'u ortaokul öğreniminden yoksun bulunuyordu. Buna
karşılık aynı ilimizde kent erkek nüfusun % 96'sı, kız nüfusun % 81'i (bu oran
köylü kızlar için % 11 idi), toplam nüfus için % 86'sı ortaokul öğrenimi görme
şansına sahip bulunuyordu. Ortaokul okullaşma oranında köy-kent arasındaki farkın
çok büyük olduğu açık seçik ortadadır. Hakkari ilimizde aynı yaş kümesindeki her
yüz erkek çocuktan 35'ine, her yüz kız çocuktan yalnızca 7'sine ortaokul öğrenimi
sunulabilmekte, buna göre kızların % 93'ü, erkeklerin % 65'i ortaokul düzeyinde
eğitim sisteminden dışlanmaktadır. Bingöl ilimizde de 12-14 yaş kümesi her yüz
çocuktan yalnızca 23'ü, her yüz kız çocuktan yalnızca 9'u ortaokul öğrenimi görme
şansına sahip olabilmektedir. Buna göre toplam çocukların % 77'si, kızların % 91'i,
temel eğitim II. devresinde öğrenim görme şansını daha işin başında yitirmektedir.
Hakkari ilimiz köylerinde 12-14 yaş kümesi erkek nüfusun okullaşma oranı % 1'dir,
yani erkeklerin % 99'u ortaokula gidememektedir. Köylü kızların ortaokul,
dolayısıyla lise ve üniversite öğrenimi görme şansları hiç yoktur. Bu ilimizde
kentli kızlardan, ortaokul öğrenimi görenlerin oranı % 25'tir.
Bingöl ilimizde köylü erkek nüfusun % 11'i, köylü kızların yalnızca % 1'i ortaokul
öğrenimi görme şansına sahip iken, kentli erkeklerin % 98'i, kentli kızların % 33'ü
ortaokul öğrenimi görebilmektedir.
Japonya'da çağ nüfusunun % 92'sinin, Fransa ve İngiltere'de % 79'unun
okullaştırıldığı lise öğretiminde Türkiye'de okullaşma oranı % 29'dur (44). Öteki
öğretim kademelerinde olduğu gibi lisede de, öğrenim hizmetlerinden yararlanma
düzeyi ilden ile, yöreden yöreye çok önemli farklılıklar göstermektedir.
Lise çağındaki nüfusun okullaşma oranı da yöreden yöreye, ilden ile çok önemli
farklılıklar göstermektedir. 1985-1986 öğretim yılı Ankara ve Eskişehir'de çağ
nüfusunun yarısına yakın (% 48) bölümü lise öğrenimi görme şansına sahip iken,
Hakkari'de 15-17 yaş kümesi her yüz gençten yalnızca 9'u lise öğrenimi görme
şansına sahip bulunmaktadır. Eskişehir ve Artvin'de lise çağındaki her yüz erkekten
62'si bu şansa sahiptir. Yine aynı yıl Ankara ilimizde her yüz genç kızdan 42'si,
Eskişehir'de 35'i, Artvin'de 22'si lise öğrenimi görebilirken, Hakkari ilimizde bu
oran sadece 3 olup, geri kalan 97'si lise öğreniminden yoksundur. Lise çağındaki
kızların okullaşma oranı Bitlis'te % 4, Bingöl'de % 7'dir. Başka bir deyişle
Bitlis'te kız çağ nüfusunun % 96'sı, erkek çağ nüfusunun % 93'ü lisede öğrenim
görme hakkından yoksundur.
Üye olmaya aday olduğumuz Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin hiçbirinde gençlerin
eğitim hakkı, ülkemizde olduğu denli yara almamıştır. Hatta İspanya gibi kimi
ülkelerde kadın nüfusun okullaşma oranı, erkeklerden daha yüksek bulunmaktadır.
Ortaöğretimde, hatta kimileri için ilkokuldan sonra özel öğretmenlerce
yetiştirilerek yarışmada başarılı düzeye getirilen varlıklı aile çocukları yabancı
dil ağırlıklı ilköğretim okulu, kolej, Anadolu Lisesi, Fen Lisesi gibi okullara
girerek, üniversitede istediği bölüme girme şansını artırabilmektedir. Böylece
çoğuna istihdam olanakları ve ücret düzeyleri yüksek olan tıp, elektronik vb
alanlar; kimi ayrıcalıklı varlıklı aile çocuklarına özgü kuruluşlar olma özelliği
taşımaktadır. Bu durumda eğitim hizmeti, devletçe her yurttaşa eşit olarak sunulan
bir hizmet olmaktan çıkmaktadır. Nasıl sağlık sigortasının yaygın olmadığı
ülkemizde ciddi bir sağlık sorunu olanlardan yalnız parası olana yaşam hakkı
tanınıyorsa, giderek yalnız parası olan, öğrenim görme hakkına sahip
olabilmektedir. Bu da, İnsan Hakları Evrensel Bildirisine, Çocuk Hakları
Sözleşmesine, Anayasanın sosyal devlet anlayışına, eğitimde fırsat ve olanak
eşitliği ilkesine taban tabana ters düşmektedir. Bugün üniversite harcını ödeme
güçlüğü içinde bulunan ya da üniversite öğrenim giderlerini karşılayamayan
onbinlerce genç, giriş sınavını başarsa bile, öğrenim görme hakkından yoksun
bulunmaktadır.
Öz olarak ülkemizin taraf olduğu uluslararası antlaşmalarda, Anayasa ve eğitim ile
ilgili temel yasalarda öngörülen eğitim hakkından Türk insanı ne ölçüde
yararlanabiliyor?
İlköğretim Birinci Kademede Okullaşma
Cumhuriyet kurulduğunda, 1923-1924 öğretim yılında 12.500.000 kadar olduğu tahmin
edilen nüfusun % 90'ı okuma-yazma bilmiyordu, köylerin % 90'ında okul bulunmuyordu,
hatta okulu bulunanlarda öğretmen bulunmuyordu. İlkokullarda toplam öğrenci sayısı
341.941 idi.
1928 yılında gerçekleştirilen Harf Devrimi ile nüfusun tümü okumaz-yazmaz oldu.
Büyük Atatürk'ün öncülüğünde başlatılan okuma-yazma seferberliği, Ulus Okulları
(Millet Mektepleri), Köy Eğitmenleri, Köy Enstitüleri, Halkevleri hareketleri gibi
köklü önlemlere karşın Cumhuriyetin 37. yılında, 1960-1961 yılında nüfusun okur-
yazarlık oranı % 39.5, ilkokul çağındaki (7-12) nüfusun okullaşma oranı % 67.0 idi.
Demokratik yaşam biçimini davranışa dönüştürmenin tek yolunun eğitimden geçtiğine
inanan yasa koyucu 5.1.1961 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununu kabul
etmiştir. Bu kanuna göre, zorunlu öğrenim çağında bulunan tüm çocukların on yıl
içinde okullaştırılması öngörülmüştür. Bunun için kanun ile yeterli kaynak da
yaratılmıştır:
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde açılacak özel fasla gelecek yıllarda geçici
taahhütler ve masraflar karşılığı olarak ilk on sene (1961-1971) devlet
gelirlerinin % 3'ünden ve ondan sonraki yıllarda ise % 2'den az olmamak üzere,
ödenek konulur (Mad. 77).
Ayrıca, özel idare bütçelerinin en az % 20'si, belediye bütçelerinin en az % 5'i ve
köy bütçelerinin de en az % 10'unun ilköğretime ayrılması öngörülmüştür. Tüm
ilköğretim gelirlerinin % 70'inin yatırım, % 30'unun diğer giderler için
kullanılması kabul edilmiştir. Okul yapılması konusunda yasa hükmü şöyledir:
Milli Eğitim Bakanlığı bu kanuna bağlı yıllık plana göre tamamlanması gereken bütün
köy, kasaba ve şehir ilkokulları yapımı hakkında her yıl bütçe kanununa üçer
yıllık tafsilatlı bir plan ekler. Bu planda her yıl illerde yapılması gereken köy,
kasaba ve şehir ilkokullarının sayıları, yerleri, tipleri dersane sayıları ile
tahmini masrafları gösterilir (Mad. 79).
Milli Eğitim Bakanlığı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 10 yıl
içinde mecburi öğrenim çağında bulunan öğrencileri tamamen okula kavuşturmak için
gerekli öğretmenleri yetiştirmek ve 79. maddede gösterilen esaslar dahilinde
ilköğrenim kurumlarını ve tesislerini hazırlamak ve bununla ilgili planların
zamanında uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür (Geçici Mad. 3).
Yasa koyucu, en geç İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (İBYKP) sonunda (1972),
okulsuz köy bırakılmamasını, böylece tüm çağ nüfusunun okullaştırılmasını hükme
bağlamıştır. Ne yazık ki, yasa koyucunun planına karşın, 1984-1985 öğretim yılında
1.179 yerleşim biriminde okul bulunmamakta, çağ nüfusunun bir bölümü hala
okullaştırılamamış bulunmaktadır. Çünkü yasanın emredici hükmüne karşın, öngörülen
kaynaklar hiçbir yıl yasada belirtilen oranda ayrılamamıştır. Daha açık bir deyişle
yasanın mali hükümleri ile planlama ilkeleri gerektiği gibi uygulanamamıştır.
ÇİZELGE 2
DEVLET BÜTÇESİNDEN İLKÖĞRETİME AYRILAN YATIRIM ÖDENEĞİ
(1963-1993, Milyon TL olarak)
* Bu ve bundan sonraki yılların ayrılması gereken ödenek miktarı % 2 üzerinden
hesaplanmıştır.
Mahmut Ådem. Kalkınma Planlarında Eğitimimizin Hedefleri ve Finansmanı
(Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları No: 109, 1982), s. 36 ve
Muzaffer Martı. "Planlı Dönemde Ulusal Eğitimimizin Temel Hedefleri ve Finansman
Kaynakları: 1963-1992", Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, s. 51, 1997.
Bugün Türkiye'nin üyesi bulunduğu Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel
Bildirisi, Anayasamız ve ilgili yasalara göre zorunlu ve devlet okullarında parasız
olan ilköğretim tüm çağ nüfusuna yaygınlaştırılamamıştır. 222 sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanunu ile yaratılan mali kaynaklar, hiçbir zaman tam olarak uygulanamamış,
hatta Kanunun emredici hükmüne karşın siyasal iktidarlarca savsaklanmıştır (Çizelge
2). Kanunun kabulünden dört yıl sonra, belediye bütçelerinden ilköğretim için
ayrılan % 5'lik katkı, 14.1.1965 tarih ve 655 sayılı kanunla kaldırılmıştır.
İlkokula giremeyen çocuklar; demokratik düzene karşı sorumlu yurttaş olma, çağdaş
uygarlığın yapıcı ve yaratıcı bir ortağı olma şansını daha 6-7 yaşında
yitirmektedir. Oysa Milli Eğitim Temel Kanunu, Türk Milli Eğitiminin genel
amaçlarını şöyle sıralamıştır: Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin
bütün fertlerini,
1. Atatürk inkılâplarına ve Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Türk
milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevî ve kültürel
değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven
ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel
ilkelere dayanan milli, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline
getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde
gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya
görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma
karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;
3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar
ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve
onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir
meslek sahibi olmalarını sağlamak;
Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu
artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel
kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın
yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır (Mad. 2).
1947 tarihli İtalyan Anayasasına göre, İtalya'da daha o yıllarda sekiz yıllık
ilköğretim zorunlu idi. Bugün Batı'nın gelişmiş ülkelerinin çoğunda değil ortaokul,
lise öğrenimi tüm çağ nüfusuna zorunlu hale getirilmekte, hatta ABD'de çağ
nüfusunun % 58'i yükseköğrenim görme olanağına sahip olmaktadır (45). Ülkemizde
çeyrek yüzyıldan beri zorunlu öğretimin sekiz yıla çıkarılması
tartışılagelmektedir.
Kesintisiz zorunlu eğitim, 1997-1998 öğretim yılına değin ülkemizde beş yıldı. Bu
süre yetersizdir. Çünkü ülkemiz, dünyadaki 186 ülkenin en geri sekizinden biriydi.
Bu ülkeler şunlardı: Bangladeş, Nepal, Senegal, Vietnam, Mynmar, Kolombiya, İran ve
Türkiye. Ancak bu ülkelerden hiçbiri toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel
göstergeler açısından ülkemizle karşılaştırılabilir değildir. Türkiye'de 4000
doların üzerinde olan birey başına düşen ortalama gayri safi milli hasıla (GSMH)
Mynmar'da 170, Bangladeş'te 200, Kolombiya'da 1240, İran'da 2450 dolardır. Geri
kalan 178 ülkede zorunlu eğitim 6-12 yıl arasında değişmektedir. Ülkemizin
dünyadaki en geri 8 ülke içinde yer alması; "çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak"
hedefi ile taban tabana ters düşmektedir. Türkiye'nin tam üyeliğine aday olduğu AB
ülkelerinde zorunlu eğitim İtalya ve Portekiz'de 8; Avusturya, Danimarka, İrlanda,
İsveç, Lüksemburg ve Yunanistan'da 9, diğerlerinde 10-12 yıl arasında
değişmektedir.
O zaman dünyada en düşük düzeyde olan zorunlu eğitimden ülkemizde herkes
yararlanabiliyor muydu? Ne yazık ki bu soruya olumlu yanıt verme olanağı
bulunmamaktadır. Beş yıllık zorunlu eğitim çağı, 7-11 yaş kümesi nüfusu
içermektedir. Ancak 1990-1991 öğretim yılında ilkokula devam eden toplam 6.861.722
öğrenciden 75.513'ü, 6 ve daha küçük yaşta, 595.699'u da 12 ve daha büyük
yaşlarındaki çocuklardan oluşmaktadır. Daha açık bir deyişle toplam ilkokul
öğrencilerinin yüzde 9.78'i (671.212) çağ nüfusu dışındaki yaşlarda bulunan
çocuklardan oluşmaktadır.
Çizelge 3'ten zorunlu ve devlet okullarında parasız olan ilköğretim I. kademe
eğitiminde 1990-1991 öğretim yılı 7-11 yaş kümesi nüfusun Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde net yüzde 74.64'ü, Doğu Anadolu'da yüzde 75.76'sı, Marmara'da yüzde
97.75'i okullaştırılmıştır. Türkiye ortalaması net okullaşma oranı yüzde 87.16'dır.
Ayrıca her yaş için okullaşma oranı yüzde 56.81 ile yüzde 100 arasında
değişmektedir. Marmara Bölgesinde okullaşma oranının yüzde 100 olmasına karşılık,
aynı oran, 8 yaş için Güneydoğu'da yüzde 71.55, Doğu Anadolu'da yüzde 72.46'dır.
Son iki bölgemizde 7-11 yaş kümesi nüfusun dörtte birinden fazlası 5 yıllık ilkokul
öğreniminden bile dışlanmıştır.
ÇİZELGE 3
TÜRKİYE'DE YAŞA VE COĞRAFİ BÖLGELERE GÖRE İLKÖĞRETİM BİRİNCİ KADEME
NET OKULLAŞMA
ORANI (%) (1990-1991)
Ekber Tombul, "Türkiye"de İlköğretim Birinci Kademe (İlkokul) Düzeyinde Fırsat
ve Olanak Eşitsizliği" (1990-1991), Eğitim ve Kalkınma Doktora dersi için
hazırlanmış ödev, (Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995).
Aynı kaynağa göre anılan yılda 7-11 yaş kümesi kentli çocukların yüzde 94.42'si,
köylü çocukların yüzde 77.62'si okullaştırılabilmiştir. 7 yaşındaki kentli
çocukların yüzde 88.52'sinin okullaştırılmasına karşın, köylü çocukların yalnızca
yüzde 62.31'i okullaştırılabilmiştir. Benzer eşitsizlikler tüm bölgelerimiz için de
Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
Çirattagı - Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 5
- Büleklär
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 1Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3530Unikal süzlärneñ gomumi sanı 182825.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.37.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.45.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 2Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3421Unikal süzlärneñ gomumi sanı 163622.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.35.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.43.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 3Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3322Unikal süzlärneñ gomumi sanı 178822.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.35.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.43.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 4Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3443Unikal süzlärneñ gomumi sanı 145723.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.35.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.43.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 5Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3413Unikal süzlärneñ gomumi sanı 143923.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.34.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.40.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 6Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3325Unikal süzlärneñ gomumi sanı 173722.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.34.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.40.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 7Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3361Unikal süzlärneñ gomumi sanı 157124.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.36.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.42.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim Politikamız - 8Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 2439Unikal süzlärneñ gomumi sanı 114226.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.36.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.42.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.