Tesla Anlaşılamamış Dahi - 05

Totalt antal ord är 3758
Totalt antal unika ord är 2094
24.8 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
35.6 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
42.1 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
Elinde tuttuğu tüp parıldamaya başlayınca -diğer gösterilerin yanı sıra bu alternatif akımın güvenirliği hakkında politik bir mesaj da içermekteydi- "Profesör" Brown, Edison'un ajanı, izlemekten vazgeçecek ve hızla salonu terk edecekti. Patronu bu inanılmaz olayı duyunca tırnaklarını yemeye başlayacaktı. Ama Pittsburg'dan sırf bu konferansı dinlemek için gelmiş olan Geor-ge Westinghouse öne eğilmiş, başını bir o yana bir bu yana sallıyor, gülümsüyordu.
Bir sonraki gösterisi, gazların basıncı düşürülmüş ortamlarda yüksek iletkenlik sergilediklerini keşfettikten sonra icat ettiği, yüksek frekanslı bir enerji kaynağına bağlanmış telsiz, ya da elektrotsuz, deşarj lambalardı. Bunları, gösterdiği gibi, odada istediğiniz yere götürebilirdiniz ama onlar ürkütücü bir şekilde yanmaya devam edeceklerdi. Bunlar hiçbir zaman pratik amaçlarda kullanılmak üzere piyasaya sürülemeyeceklerdi ama yeni alınmaya başlanan patentlerin de gösterdiği gibi, seksen yıl sonra bile bu konudaki araştırmalar hep devam edecekti.
Sylvania GTE International'ın başmühendisi Roland J. Morin sonraları şunları ifade edecekti: "Şundan eminim ki, bu ışık kaynaklarının Chicago Dünya Fuarı'nda (1893) Tesla tarafından sergilenmesi, daha sonraları D. McFarlan Moore'un floresan lambayı geliştirmesini ve bunları ticari amaçlı kullanıma açmasını teşvik etmiştir...", Uzun parmaklı, marifetli elleri bir başka parçayı kavradı.
"İşte tek bir tele bağlı havası alınmış bir ampul... Onu avucu-ma alıyorum ve içindeki platin tel güçlü bir akkor halini alıyor.
"İşte ana tele bağlanmış bir diğer ampul. Metalik soketine dokunduğum anda içi fosforik ışıklı muhteşem renklerle doluyor.
"Ve işte, bu platformun üzerinde durduğum sürece yalıtılmış bir durumdayım; bu indüksiyon bobininin ikincil terminallerinden birisine dokunuyorum... ve gördüğünüz gibi hızla titreyen diğer ucundan ışık huzmeleri yayılmaya başlıyor.
"Bu tel örgüden yapılmış iki levhayı bobinin terminallerine takıyorum. Yükün boşaldığı geçit... ışık seli formunu alıyor."
Dinleyiciler zaman zaman görsel heyecanın onun için işe yarar sonuçlar kadar önemli olduğunu düşünmeye başlıyorlardı ama hemen sonra Tesla ardı ardına "işe yarar olguları" da sunmaya başlıyordu gözler önüne.
Örneğin, tek tele bağlı çalışan bir motor sergiliyordu, dönüş devresi telsizdi. Ve sağduyu sahibi olmakla, lafı güzafa pabuç bırakmamakla övünen adamları, tamamen telsiz çalışabilecek motorlardan bahsederek büyülüyordu. Boşlukta kullanılmayı bekleyen enerjiden söz ediyordu.
"Bu mümkün" diyordu, "bu tip 'telsiz' diyebileceğimiz motorlar, yoğun olmayan havada oldukça uzak mesafelerden iletim ile çalıştırılabilirler. Alternatif akımlar, özellikle de yüksek frekanslı olanlar, yoğunluğu çok da az olmayan gazlar içinden dahi inanılmaz bir rahatlıkla geçmektedirler. Havanın yüksek katmanlarındaki yoğunluk azdır. Boşlukta birkaç kilometre yüksekliğe çıkabilmenin önünde yalnızca doğasında mekanik olan engeller var. Şuna hiç şüphe yok ki, yüksek frekans ve yağ yalıtımının kullanılması ile elde edilebilecek devasa potansiyelle parlak deşarjlar kilometrelerce az yoğunluklu hava içinden aktarılabilir ve böylece yüz binlerce beygirgücündeki enerjinin yönlendirilmesi ile merkezi kaynaklardan çok uzak mesafelerde olan motorlar ya da lambalar işletilebilir... Ancak bu projeden henüz bir olasılık olarak bahsediyoruz. Enerjiyi bu şekilde nakletmemize de gerek kalmayacaktır. Enerji nakletmemize gerek kalmayacaktır. Kuşaklar sonra makinelerimiz uzayın herhangi bir noktasından alacağı bir enerji ile işlemeye başlayabilecektir. Bu duyulmamış bir fikir değil... Bunu topraktan enerji alan Ant-heus söyleminden biliyoruz; muhteşem matematikçilerimizden birisinin düşüncelerinde buluyoruz... Uzayda enerji var. Bu enerji statik midir, yoksa kinetik midir? Eğer statikse umutlarımız boşa çıkar; eğer kinetikse -ki bunun böyle olduğundan eminiz- o zaman insanın makinelerini doğal değirmenler gibi çalış-tırabilmesi yalnızca bir zaman meselesidir..."
Tesla'nın şovunun yıldızı ise (daha sonraları İngiltere ve Fransa'daki seminerlerinde de yer alacak olan) onun karbon lambası dediği, neredeyse tamamı boş olan, altı inçlik vakumlu bir tüptü. Araştırmaları ile bilimsel keşifler dünyasında yepyeni bölgelere seyahat ediyordu.
Bu, yüksek frekanslı akım kaynağına bağlı tek bir telin ucunda katı bir metal monte edilmiş cam bir küreydi. Merkezi "düğme" elektrostatik bir şekilde çevredeki gaz moleküllerini cam küreye doğru harekete geçiriyordu. Daha sonra gerisin geri düğmeye doğru çekiliyorlar, çarpıyor ve onu ısıtıyorlardı. Ve her saniyede milyonlarca kere tekrarlanan bu işlem sonucunda düğmenin akkor haline gelmesine yol açıyorlardı.
Kaynağın gücüne bağlı olarak, birçok maddeyi anında buhar-laştırabilen ya da eritebilen sıcaklıklar ortaya çıkabiliyordu. Tesla deneyi elmaslar, yakutlar kullanarak tekrarlamıştı. En sonunda karborundumun (karbon ve silikon karışımı) diğerleri kadar çabuk buharlaşmadığını ve kürenin içinde tortu bırakmadığını keşfetmişti. Böylece icadının adı karbon lambası olarak kalacaktı.
Akkor halindeki maddeden yayılan sıcaklık tüpün içindeki küçük miktarlardaki gaz moleküllerine aktarılıyordu, bu sayede de Edison'un akkor lambası için harcanan aynı oranda enerji ile yirmi kat daha fazla parlaklık elde ediliyordu.
Vücudunda dalgalanan yüz binlerce voltluk yüksek frekanslı akımlarla birlikte, elinde akkor halindeki güneşin bir minyatürünü tutarak ayakta duruyordu. Kozmik ışınlar olduğuna inandığı şeyi sergilemekteydi. Güneşin yüksek elektrik yükü taşıyan ve her biri yüksek hız nedeniyle enerji yüklenmiş küçük parçacıklar yayan akkor halinde bir kütle olduğunu düşünüyordu. Ama bir küre içine kapatılmadığı için güneş, ışınları uzayın derinliklerine yayılmaları için bırakıyordu.
Tesla tüm uzayın bu parçacıklarla dolu olduğunu düşünüyordu, dünya ya da diğer maddeler sürekli bu bombardımana maruz kalıyordu; tıpkı karbon lambasında olduğu gibi en katı maddeler dahi atomik toz haline dönüşüyorlardı.
Bu tip bir bombardımanın ortaya çıkışlarından biri şafak ışıl-damasıydı. Yöntemleri üzerine bir kayıt olmamasına karşın, bu tip kozmik ışınları tespit ettiğini, enerjilerini hesapladığını ve yüzlerce milyon voltluk bir hızla hareket ettiklerini bulduğunu duyurmuştu.
Duydukları bu olağanüstü iddialarla gözleri iyice açılan seyirciler arasındaki fizikçiler ve mühendisler dikkat kesilmişlerdi. Peki ama kanıtlar neredeydi?
Bugün güneşteki termonükleer reaksiyonların radyo dalgalarının ve partiküllerinin yanı sıra, X ışınlarının, ultraviyole, görülebilir ve kızılötesi ışınların, güneşin yüzeyinde metrekarede 64 milyon wattlık (ya da volt-amper) bir oranda yayılmasına yol açtığı biliniyor.
Elde edilen yeni bilgilere göre, kozmik ışınların çok çeşitli şekil ve formda ortaya çıktıkları biliniyor. Partiküller yüksek enerji üreten çarpışmalar yaptığında kozmik ışınlar oluşuyor. Bunlar yalnızca güneşten değil, diğer yıldızlardan, novalardan ve patlayan yıldızlardan yayılıyor.
Dünyanın çevresinden geçmekte olan ve manyetik sahasının etkisine giren solar elektron ve protonlar Van Ailen radyasyon kuşaklarını oluşturuyorlar. Görülebilen ve görülemeyen solar radyasyon gezegenlerin yüzey sıcaklıklarını tayin ediyor. Tan yeri kızarıklığı (aurora) da yıldızlardan yayılan partiküllerin atmosferimizin üst tabakalarındaki atomlarla çarpışmalarından kaynaklanıyor.
Tesla'nın konferansından beş yıl sonra, Fransız fizikçi Hen-ri Becquerel uranyum tarafından yayılan gizemli ışınları keşfedecekti. Marie ve Pierre Curie de uranyum atomları ve sürekli patlama halinde olan radyum üzerine yaptıkları çalışmalarla onun keşfini doğrulayacaklardı. Tesla, yanlış bir şekilde, kozmik ışınların basitçe radyum, toryum ve uranyumun radyoaktivitelerinden kaynaklandığını düşünmüştü. Ama, "kozmik ışın" yani yüksek enerjili sub-atomik partiküller (atomaltı parçacıkları), bombardımanının diğer maddeleri radyoaktif bir hale getirebileceği konusundaki fikri, daha sonraları Irene Curie ve kocası Frederic Joliot'un da 1934 yılında ortaya koyacakları üzere, tamamıyla doğruydu.
Tesla'nın yaşadığı zamanlarda kozmik ışınlar hakkındaki bu teori kabul edilemez görüldüyse de, bu alandaki çalışmalarıyla ünlenecek iki bilim insanı Tesla'dan ilham aldıklarını belirteceklerdi. Dr. Robert A. Millikan'ın kozmik ışınları yeniden keşfetmesi için otuz yıl daha geçmesi gerekecekti. Bunların ışık gibi titreşimden kaynaklandığını yani yüklü parçacıklar değil fotonlar olduğunu düşünüyordu. Bu, 1940'larda iki Nobel ödüllü bilim insanı arasında, Millikan ile kozmik ışınların, Tesla gibi, maddenin yüksek hızlı parçacıklarından oluştuğunu düşünen ve bunu ispatladığını iddia eden Arthur H. Compton arasında bir söz düellosunun başlamasına neden olacaktı.
Her ikisi de Victoria döneminin bilim insanlarının kendilerine bıraktığı mirasa saygı duyuyordu. Fakat bilimin gidişatı kozmik ışınların her ikisinin de düşündüğünden çok daha karmaşık ve çeşitli olduğunu ortaya koyacaktı.
Tesla'nın Columbia College'da 1891 yılında yaptığı gösteride izleyicilerini büyülediği karbon lambası aynı zamanda elektron mikroskobunun da çekirdeğini oluşturuyordu. Yüksek gerilime sahip, telin aktif olan bir noktasından düzgün doğrular şeklinde yayılan elektrikli parçacıklar üretiyordu. Bu parçacıklar kürenin çeperlerinde, kaynaklandıkları mikroskobik bölgenin modelini oluşturan fosforlu imgeler oluşturuyordu.
Karbon lambasının ürettiği etkilerden biri de rezonanstı. Rezonans ilkesini açıklarken Tesla sık sık şarap bardağı ve salıncak analojilerine başvururdu. Bir şarap bardağının keman sesi nedeniyle kırılmasına, kemanın havada yarattığı titreşimlerin bardağın titreşimleri ile aynı frekansta olması neden oluyordu.
Örneğin salıncakta sallanmakta olan yüz kiloluk bir adam ve onu ancak yarım kiloluk bir güçle itmeye çalışan yirmi beş kiloluk bir çocuk düşünün. Bununla birlikte çocuk salıncağa her seferinde yarım kiloluk bir güç katabilmeyi başarabildiği takdirde, en sonunda sallanan adamın fırlayıp gitmesini önlemek için durmak zorunda kalacaktır.
"İlke şaşmaz" diyordu Tesla, "tek yapılması gereken doğru zamanda küçük bir miktarda güç ilave etmeyi sürdürmekte başarılı olabilmek."
Bu nedenle Tesla'nın karbon lambasının atom parçalayıcısının öncüsü olduğu da düşünülebilir. Havası kısmen alınmış bir kürenin içerisine katı karbonudrum yerleştirerek, içeride kalan hava moleküllerinin yüklenmesini ve böylece de telden kürenin çeperlerine doğru hızla yayılmalarını, daha sonra da tele geri dönmelerini sağlıyordu; sonuçta karbon kürecikleri telde atomik tozlar haline dönüşüyor ve salınmakta olan hava molekülleri ile birleştiklerinde bu daha da büyük bir kırılmaya yol açıyordu.
"Frekans gerektiği kadar artırılabilse, camın mükemmel olmayan elastikiyeti nedeniyle ortaya çıkan kayıp da sözünü etme-\ ye değmeyecek seviyelere çekilebilecektir..." diyordu.
1939 yılında California Berkeley Üniversitesi profesörlerinden Ernest Orlando Lawrence siklotron icadı ile Nobel ödülüne layık görülecekti. Açıklama şöyleydi: "1929 yılında Orlando Lawrence... bir Alman fizikçi tarafından yazılmış olan ve vakumlu bir tüpteki potasyum atomlarına bir yerine iki elektrostatik itme verildiğinde verilen voltaj uyarınca yükleneceklerinin iki katı enerji ile yüklendiklerini anlatan yazısını okumuştu. Lawrence şöyle düşünmüştü: İtme iki katına çıkartılabildiğine göre, üç, ya da daha fazlasına da çıkartılamaz mı? Sorun parçacıklara her seferinde, salıncağı sallayan çocuğun yaptığı gibi momentum fazlasıyla yükselene kadar, biraz daha güçlü bir itme vermekte idi."
Lawrence, mumdan ve camdan oluşan bir partikül hareketlendirme makinesi yaptı. Diske benzeyen yapısı ile vakumlu hücrecik sadece beş santimetre genişliğindeydi. İçinde yarım kek kutularına benzeyen ve D tabakaları denilen, iki elektrot bulunuyordu. Vakumlu hücreciğin dışında ise bir elektro mıknatıs vardı. Elektriklenen parçacıklar ya da protonlar çok yüksek hızlara erişene değin manyetik bir saha içerisinde dönüyorlar, daha sonra da dar bir akıntı halinde atomik kurşunlar gibi hücreciğin dışına fırlatılıyorlardı. Lawrence'ın ürettiği ilk modele siklotron adı verilmişti çünkü protonları bir çember halinde döndürüyordu. Lawrence kısa bir süre içerisinde protonları 1.2 milyon elektron voltluk bir enerji ile ateşleyen daha büyük bir modelini de üretecekti.
Tesla'nın aslında karbonun atomik yapısını parçalaması pek söz konusu değil. Kendisi dahi içeride kalan gazların karbon teli şiddetli bir şekilde etkilediğini ve akkor haline ya da katının plastiğe yakın bir evresine dönüştürdüğünü düşünüyordu.
Lawrence, Tesla'nın moleküler bombardıman lambasından habersiz olabilirdi. Fakat şuna hiç şüphe yok ki Washington'da-ki Carnegie Enstitüsü'nde Gregory Breit ve ekibi tarafından
1929 yılında yapılan atom parçalayıcı üretme çalışmalarından haberi vardı çünkü bu grup gerekli enerjiyi sağlamak için 5 milyon voltluk Tesla bobini kullanıyordu. Bu tip bir ekipman olmadan atomu parçalamak asla mümkün olamazdı.
Tesla'nın karbon lambasının, ya da moleküler bombardıman lambasının açıklamaları beş ayrı bilim topluluğunun kayıtlarında bulunabilir. Ne yazık ki hiçbir topluluk 1890'ların başlarında Atom Çağı'nın bu öncü modelinin nasıl kullanılabileceği hakkında bir fikir sahibi değildi.
Frederik ve Irene Juliot-Curie, Henri Becquerel, Robert A. Millikan, Arthur H. Compton ve Lawrence; hepsi de Nobel ödülü aldılar. Victor F. Hess 1936 yılında kozmik radyasyonu keşfettiği için Nobel ödülüne layık görüldü. Bilim çevrelerinde adı geçen tüm bilim insanlarının çalıştığı alanlarda Tesla'nın öncülük ettiği en azından hatırlansa, adalet hiç olmazsa bir nebze yerini bulmuş olacaktı.
Çağdaşlarının çoğu -belki de hepsi- Tesla'nın çalışmalarını tam olarak anlamakta güçlük çekiyordu ama Tesla en azından birkaçının görüş alanlarını genişletebilmeyi başarmıştı. Ve bugün olduğu gibi, o zamanlarda da onu ilk defa keşfedenler geçici bir çılgınlığa kapılıyorlardı. "Başarılı bir öğretmen olmakla kalmıyordu" diyor daha sonraları radyoya yaptığı eklemelerle ünlenen Edwin H. Armstrong, "aynı zamanda diğerlerinin aşılması güç sorunlar olarak gördüklerini, o geçici olarak görebilecek bir hayal gücüne sahipti ve bu güç de büyük bir ilham kaynağı oluyordu. Onun düşündüğü hedeflerden bazıları şu an bile hayal dünyasının bir parçası olarak kalmıştır."
İngiliz bilim insanı J. A. Fleming, Tesla'ya şöyle yazmıştı: "Büyük başarınız nedeniyle sizi bütün kalbimle kutlamak isterim... Bundan böyle hiç kimse sizin birinci sınıf bir büyücü olduğunuzdan: Alevli Kılıcın Hakimi olduğunuzdan şüphe etmeyecektir."
Bu dönemde ardı ardına ürünler veren Tesla'nın verimliliğine ulaşmak mümkün değildi. Çalıştığı bir düzine alanda, baktığı her yerde bir şeyler buluyordu (ama her zaman araştırmalarının kalbindeki elektrik ile, bu gizemli nesne ile ilgili). Ona göre belirli fizik yasalarını hiçe sayan transandantal güçlerin akımı söz konusu idi, modern teoride olduğu gibi, belirli partikül yasalarına uyan ayrı parçacıklar ya da dalgalar değil.
Bununla birlikte, elektronun kendisi ancak 1897 yılında İngiliz fizikçi Joseph J. Thomson tarafından keşfedilecek olmasına karşın, beş yıl boyunca çalışmalarını modern elektroniğin yolunu çizecek bir doğrultuda yoğunlaştıracaktı.
1831 yılında, Faraday mekanik enerjinin elektrik akımına dönüştürülebileceğini göstermişti. Daha sonra, Tesla'nın doğum yılında İngiliz Lort Kelvin, Amerikalı Sırp'a mekanik yollardan üretilebilenden daha yüksek seviyelerde yüksek-frekanslı akım üretilebilecek yeni bir kaynak bulma çalışmalarında ilham kaynağı olacak bir keşifte bulunacaktı.
Bir kondansatörün yükü boşalırken elektriğin bir levhadan bir diğerine su gibi aktığına inanılırdı. Kelvin bu sürecin daha karmaşık olduğunu ortaya koymuştu. Yani elektriğin bir levhadan diğerine daha sonra da gerisin geri hücum ettiğini bulmuştu. Bu, elektrik yükü tamamıyla boşalana değin sürüyordu ve saniyede yüz milyonlarca defaya ulaşan yüksek bir frekansta dalgalanıyordu.
Tesla Budapeşte'de döngüsel manyetik alanı kafasında canlandırdığında, evreni, geniş bir oktav yelpazesinde yayılan bir alternatif akım senfonisi olarak hayal etmişti. Saniyede 60 devirli, düşük oktavlardaki bir notaydı. Daha yüksek oktavlardan birinde, saniyede milyarlara ulaşan devir sayısı görülebilen ışık demekti. Düşük frekanslı alternatif akım ve ışık dalgalan arasındaki geniş sahadaki elektrik titreşimlerini keşfetmesinin kozmik senfoniyi anlamasını kolaylaştıracağını düşünüyordu.
James Clerk Maxwell'in 1873 yılında gerçekleştirdiği çalışma, görülebilen ışığın altında ve üstünde geniş bir elektromanyetik titreşim sahası -daha kısa ve daha uzun dalga boylarındaki titreşimler- olduğunu ortaya koyuyordu. Bu teori ışık ya da ısıdan daha uzun dalgalar üzerine çalışan ve ilk insan yapısı elektromanyetik radyasyonu Bonn'da, 1888 yılında üreten Alman profesör Heinrich Hertz tarafından test edilecekti. Hertz indüksiyon bobini ile yaptığı deneylerle bir manyetik sahanın varlığını ispat etmişti. Aynı anda İngiltere'de Sir Oliver Lodge telefon devrele-rindeki küçük elektrik dalgalarını hesaplamaya çalışıyordu.
Hertz'in ekipmanı yetersizdi ve bobini hem kullanışsız hem de tehlikeliydi. Tesla ise daha farklı ve üstün bir şeyle ortaya çıkmak üzereydi: Saniyede 33 bin devire (33 bin Hz.) kadar frekanslar üretebilen bir dizi yüksek frekans alternatörü. Bu tip bir makine aslında uzak gelecekte sürekli radyo dalgaları iletişiminin geliştirilmesinde kullanılacak alternatörlerin öncüsüydü ama Tesla'nın kendi amaçlan için hala yetersizdi. Bu nedenle, Tesla bobini olarak anılacak hava özlü transformatörü yapmaya başlayacaktı. Bu transformatör, görece düşük voltajlı yüksek akımı, yüksek frekanslı, yüksek voltajlı düşük akıma dönüştürecekti.
Bugün her türlü radyo ve televizyon setinde şu veya bu şekilde yüksek voltaj kullanılıyor. Yüksek voltaj üretmekte kullanılan bu aygıt kısa sürede tüm üniversitelerin bilim laboratuvarla-rında araştırma donanımı olarak kullanılmaya başlayacaktı. Bu aygıt, orijinal Hertz devresinin zayıf, şiddeti çok düşük titreşimlerini dönüştürebiliyor ve istenilen büyüklükte devre elde edilmesini sağlıyordu. Bu çalışma ile Tesla, Marconi'nin ilk deneyleri için birkaç yıl önceden zemin oluşturmuş oluyordu.
Bu yüksek voltajlı cihazın tam anlamıyla havadan yalıtılması gerekiyordu, bunun için de yağ kullanılıyordu. Daha sonraki tüm yüksek gerilimli ve ticari amaçlı ekipmanlarda da bu yöntem kullanılacaktı. Tesla bobinlerdeki direnci azaltmak için her biri ayrıca yalıtılmış tellerden oluşan şerit halinde iletkenler kullanacaktı. Genellikle araştırmalarından başını kaldırıp buluşlan-nın patentini alacak zaman bulamadığı için bu da kamuya mal olan bilgiler arasına karışacaktı. Daha sonraları bu buluşu Lit-zendraht "(şerit tel") teriminden kısaltılmış "litz tel" adı altında piyasaya sürülecekti.
Daha sonra yüksek frekanslı akımlarda ihtiyaç duyduğu özellikleri karşılayacak yeni bir dinamo geliştirecekti (bu sıkıştırılmış hava. ya da buhar ile çalıştırılabilen valfsiz, tek silindirli bir motordu). Ulaştığı hızda etkileyici bir şekilde sabit kalabiliyordu, bu sayede Tesla bu motoru 60 devirli çokfazlı sistemine adapte ederek, eşzamanlı motorlar kullanarak ve dişlilerini uygun şekilde küçülterek dünyanın alternatif akım kullanılan herhangi bir yerinde zamanı belirtmesi amacıyla kullanılabileceğini düşündü. Bu, modern elektrikli saatin öncüsü olacaktı. Keşiften keşfe dur durak bilmeden koşan Tesla bu icadı için de patent almayacaktı.
Bununla da kalmayacak, yüz binlerce voltluk yüksek frekanslı elektrik kullandığı tehlikeli deneylerinden edindiği tecrübe ile dünya için çok önemli olan bir şeyi daha keşfedecekti. 1890 yılında, yüksek frekanslı akımların insan bedeni üzerinde sağaltıcı bir değeri olduğunu duyuracaktı. Bu işlem diatermi adı ile anılmaya başlanacaktı. Bu keşif ile birlikte, Avrupa ve Amerika'da bundan öykünen pek çok ilk örneğin türeyeceği, çok geniş bir tıbbi teknoloji sahası doğacaktı.

7. RADYO
Westinghouse'daki danışmanlık görevinin ardından, kendini telsiz-radyo çalışmalarına adayan Tesla yorgun düşmüş, kısmi hafıza kaybı problemi yaşamaya başlamıştı. "İlaç verilmiş" gibi uykuda geçen dönem sona erdiğinde çocukluğunun ilk günleri dışında geçmişiyle ilgili hiçbir şey hatırlayamadığını fark etti. Doktorların dikkate almaması üzerine sorunu kendi zekasıyla çözmeye karar verdi.
Geceler boyunca çocukluğu hakkındaki anıları üzerinde yoğunlaşıyor, yavaş yavaş hayatını büyüteç altına almaya çabalıyordu. Bu açığa çıkarma işlemi sırasında annesi hatıralarında her zaman temel figür olarak beliriyordu. Onun yanına gitmek için karşı koyulmaz bir istek duymaya başlamıştı.
"Bu arzu o denli karşı konulmaz bir hale gelmişti ki tüm işlerimi bırakıp özlemimi gidermekte buldum çözümü. Ama labo-ratuvardan uzaklaşmak bana çok güç geliyordu ve geçmiş hayatımın tüm hatıralarını geri çağırmayı başarana kadar birkaç ay geçmişti."
1892 yılı başlarında, Avrupa'da bir dizi seminer teklifini kabul etmekte zorlandığı sıralarda, bir gece bir hayal gördü. Bu hayalde Paris'teki Hotel De La Paix'deydi ve annesinin ölmek üzere olduğunu haber veren bir not alıyordu.
Tesla'nın yaşadığı bu kısmi hafıza kaybı dönemi ile ilgili ilginç bir olay da araştırmaları sırasında temas ettiği her şeyin canlanmaya ve hızla ileri atılmaya başlamasıydı. "Deneylerim-deki en önemsiz noktaları dahi en küçük ayrıntısına dek hatırlayabiliyordum. Hatta sayfalarca yazı ve formüller çıkartabiliyordum bu ayrıntılardan."
Annesinin sağlığı konusunda endişelenmesinin boşuna olmadığı ortaya çıktı: Gospiç'ten annesinin sağlığının gerçekten de kötüye gittiğini belirten mektuplar gelmeye başlamıştı. Bu arada da dünyanın dört bir yanından davetler, ödüller ve ziyarette bulunması veya konferans vermesi için mektuplar alıyordu. En sonunda Paris ve Londra'dan gelen teklifleri, sonrasında doğrudan evine gitmeyi tasarlayarak kabul etti.
Londra'daki Elektrik Mühendisleri Kurumu'nda verdiği konferans bilim dünyası için büyük bir olay olarak kabul edilecek ve İngilizler onun Londra'da kalmasını isteyecektiler.
"Sir James Dewar, Kraliyet Topluluğuna bir konferans vermem konusunda ısrar ediyordu. Kararlı bir insan olmama karşın bu büyük İskoçyalının ısrarları karşısında kolayca boyun eğmiştim. Beni bir iskemleye sürüklemiş, önüme bir bardak koymuş ve içini yanardöner renklerin tümünü içeren ve nektar tadında kahverengi bir içecekle doldurmuştu."
Dewar, onu hayrete düşürecek şekilde şunları söylemişti: "İşte şimdi Faraday'in iskemlesinde oturuyorsun ve onun içtiği içkiyi yudumluyorsun." Bu şerefe ondan başka hiç kimsenin nail olmadığı konusunda ısrar etmiş ve bu şekilde tartışmadan üstün çıkan taraf olmuştu. Fransızlar bir gün daha bekleyebilirlerdi.
Bilim dünyasının üst tabakasının hazır bulunduğu, İngiltere Kraliyet Topluluğu önünde verdiği seminer genç mucide daha da fazla övgü yağmasına yol açtı. O zamanlar Kraliyet Toplulu-ğu'nun başkanı olan seçkin fizikçi Lort Rayleigh, temel keşifleri gün ışığına çıkarma yeteneğinden dolayı genç mucidi kendi çalışma yöntemini gözden geçirmesi konusunda sıkıştırmaya başlayacaktı.
Tesla'ya gelecekte tek bir araştırma konusu üzerinde yoğunlaşmasını tavsiye ediyordu. Bu, tüm cevapları bir kerede bulmak isteyen bir bilim insanı için sıra dışı bir fikirdi.
Tesla'nın çalışmalarını hayranlıkla izlediği Sir William Cro-okes da, seminerden sonra oteline yolladığı mesajla, kendi bedenini garip elektrik efektlerinde kullanmasının büyük bir ilham kaynağı olduğunu belirtiyordu.
"Sevgili Tesla" diye yazıyordu notta, "Siz tam anlamıyla bir peygambersiniz. Yeni bobinimi henüz bitirdim ancak sizin bana verdiğiniz küçük model kadar iyi işlemediğini gördüm. Korkarım ki fazla büyük oldu... Bir kutbundan tuttuğumda bedenime yayılan fosfor, küçük olanın sağladığının yanında sönük kalıyor..."
Gözlemci Crookes mucidin bitkinliğini fark etmişti, onu fiziksel ve sinirsel bir çöküntünün eşiğinde olduğu konusunda uyarmaktaydı. "Umarım en kısa zamanda yurdunuzun dağlarında alırsınız soluğu" diye yazıyordu. "Çok fazla çalışıyorsunuz ve eğer kendinize özen göstermezseniz çökeceksiniz. Bu mektuba cevap verme ya da bir kişiyi daha görme zahmetine katlanmayınız ve ilk trenle yola çıkınız."
Sir William haklıydı ama tavsiyesinin yerine getirilmesi Tesla için imkansızdı.
Genç mucit hemen Yüksek Potansiyel ve Yüksek Frekanstaki Alternatif Akımlar Üzerine Deneyler konulu semineri düzenlemek üzere Paris'e doğru yola çıktı ve orada da duyarlı elektronik tüpleri ile gösteriler düzenleyecekti. Bu defa izleyicileri So-ciete Internationale des Electriciens ve Societe Française de Physique üyeleriydi.
Aynı ay içerisinde, Şubat 1892'de, Sir William Crookes, Tesla'nın sezilerini doğruladı. Elektromanyetik dalgaların uzayda telsiz iletişimi için kullanılabileceğini varsayan bir makale yayınladı.
Son konferansını da kendisini ezen bir bitkinlik içinde tamamlayan Tesla kendisini ivedilikle Hotel de la Paix'deki odasına atacaktı. Bir haberci annesinin ölmek üzere olduğunu bildiren bir telgraf mesajını kendisine ilettiğinde baş aşağı yere çakılacaktı neredeyse.
Hızla istasyona gitti ve Hırvatistan'a doğru yola çıkmakta olan bir trene atladı. Yolculuğun sonunda bir fayton buldu ve ölüm döşeğindeki annesinin yanına tam zamanında vardı. Yıkılmak üzereydi ki istirahat etmesi için evine yakın bir binaya götürüldü.
"Orada çaresizlik içinde yatarken" diye anlatır güncesinde, "eğer annem öldüğünde ben onun yanında olamasaydım bana mutlaka bir işaret gönderirdi diye düşündüm... Londra'da yeni dostum Sir William Crookes ile birlikte bir arkadaş grubunda spiritüalizm üzerine tartışırken de bu düşüncelerin etkisi altındaydım... İleriyi görebilmenin son kerte mümkün olduğunu düşünüyordum çünkü annem bu dehaya ve özellikle de üstün sezgi gücüne sahip bir kadındı."
Tüm gece boyunca zihni beklentiler içerisinde kıvrandı ancak sabah erken saatlere kadar hiçbir gelişme olmadı. Hafif düşleri ya da "kendinden geçmeleri" sırasında "meleklere benzeyen bulutlar" görmüştü. "Onlardan bir tanesi bana sevgi dolu gözlerle bakıyor ve yavaş yavaş annemin görünümünü almaya başlıyordu. Bu görüntü yavaşça odanın içinden kaydı gitti ve kayboldu. Tam o anda anlatılamayacak kadar hoş ve birçok sesin oluşturduğu bir şarkı ile uyandım. Tam bu anda artık emindim, bunu herhangi bir sözcükle açıklamak imkansız ama annemin öldüğü bana malum olmuştu. Ve bu doğruydu..."
Bu görünürde transandantal izlenimlerinin dışsal nedenlerini bulmak onun için önemliydi çünkü hala insanların "etten makineler" olduğunu iddia eden teorisine inanmaktaydı. Aşağıdaki "açıklama" onun güncesinden alınmıştır:
"Kendimi toparladıktan sonra uzun süre bu garip olayın dışsal nedenlerini araştırdım ve neyse ki sonuçsuz çabalarımın üzerinden aylar geçtikten sonra buna ulaşabildim. Ünlü bir ressamın bir mevsimi tasvir etmek için havada süzülen bir bulutu ve bunun üzerinde de melekleri resmettiğini keşfettim ve bu beni derinden etkiledi. Bu benim rüyamdaki ile aynıydı, tek fark annemin benzerinin burada olmamasıydı. Müzik, yakınlardaki bir kilisenin korosunun Paskalya yortusu için söylediği eski bir ayin sarkışıydı; bu da her şeyi bilimsel bir gerçeklikle açıklıyordu.
"Bunlar uzun zaman önce oldu ve ben kesinlikle hiçbir temele oturmayan psişik ve spiritüel fenomenler hakkındaki düşüncelerimi değiştirmek için en ufak bir neden bulamadım. Tüm bunlara inanmak entelektüel gelişimin bir parçası. Dinsel dogmalar artık kabul görmüyor. Ama her birey bir çeşit üstün bir güç inancına bağlanıyor. Hepimizin hareketlerimizi yönetecek ve doygunluğa ulaşmamızı sağlayacak bir ideali olmalı, ancak bu ideal maddesel bir şey değildir; maddeselliği aşmamızı sağladığı müddetçe bu, inanç, sanat ya da bilim olabilir. İnsanlığın huzurlu bir şekilde varlığını idame ettirebilmesi için ortak bir kavramın egemenliğini sürdürmesi esastır.
"Ruhbilimcilerin ya da spiritüalistlerin iddialarını destekleyecek herhangi bir delil bulmakta başarısız olurken, sadece bireysel eylemlerin gözlemlenmesi ile değil, aynı zamanda -daha da sağlam bir kesinlikle- genellemeler yolu ile, hayatın otoma-tizma okluğunu gönül rahatlığı ile kabul edebileceğimi ispatladım."
Ne zaman arkadaşlarından, ya da akrabalarından biri bir başkası tarafından incitilse, o bunu bir "kozmik" acı olarak nitelendiriyordu. Bu, tepkilerinin benzer olmasına neden olacak bir şekilde insan bedenlerinin benzer bir yapıda olmasından, aynı dışsal etkilere açık olmasından kaynaklanıyordu. "Çok gelişmiş bütünsel bir mekanizmaya sahip, çok duyarlı, dikkatli ve çevrenin değişen şartlarına uygun tepkiler veren bir varlığa" diyordu, "güçlü bir mekanik duyu bağışlanmıştır ve bu duyu onun doğrudan algılanabilmesi çok güç olan tehlikeleri savuşturabilmesini sağlamaktadır. Ve o kişi denetim organları aşırı derecede bozuk olan diğerleri ile karşı karşıya kaldığında, bu duyu kendisini ortaya koyar ve o da "kozmik" acıyı hisseder..."
Aslında mucidin yazılarında bu teorilerinden hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin olamadığı açıkça görülüyor.
Bu Tesla'nın hayatındaki tek önsezi örneği değildi. Ama o bunlara her zaman mekanik bir açıklama getirmeye, sezgiyle dışsal olaylar arasında bağlantı kurmaya çalışıyordu. Kız kardeşi Angelina da ölümcül bir hastalıktan mustarip iken Tesla New York'tan, kız kardeşine işlerin iyi gitmediğini düşündüğünü anlatan bir telgraf çekmişti. (Rüyasında Angelina'nın yükselip kaybolduğunu görmüştü.) Tesla'nın kuzeni Sava Kosanoviç de Tesla'nın bu geleceği görebilme gücüne birçok kez şahit olduğunu ama onun bu olaylar üzerinde durmak istemediğini anlatır. "O duyarlı bir insandı, bir şeylerin yolunda gitmediğini hissederdi ama bunun mistik bir yanı yok."
You have read 1 text from Turkiska literature.
Nästa - Tesla Anlaşılamamış Dahi - 06
  • Delar
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 01
    Totalt antal ord är 3772
    Totalt antal unika ord är 2218
    28.4 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    42.5 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    50.5 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 02
    Totalt antal ord är 3906
    Totalt antal unika ord är 2163
    28.6 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    40.2 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    47.7 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 03
    Totalt antal ord är 3901
    Totalt antal unika ord är 2162
    28.6 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    41.5 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    49.1 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 04
    Totalt antal ord är 3668
    Totalt antal unika ord är 2114
    26.1 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    38.9 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    46.1 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 05
    Totalt antal ord är 3758
    Totalt antal unika ord är 2094
    24.8 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    35.6 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    42.1 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 06
    Totalt antal ord är 3707
    Totalt antal unika ord är 2294
    24.7 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    36.0 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    43.1 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 07
    Totalt antal ord är 3843
    Totalt antal unika ord är 2213
    26.3 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    38.4 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    44.6 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 08
    Totalt antal ord är 3796
    Totalt antal unika ord är 2194
    26.3 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    38.4 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    45.7 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 09
    Totalt antal ord är 3717
    Totalt antal unika ord är 2230
    24.2 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    35.8 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    42.8 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 10
    Totalt antal ord är 3717
    Totalt antal unika ord är 2063
    25.6 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    38.6 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    45.5 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 11
    Totalt antal ord är 3721
    Totalt antal unika ord är 2073
    24.8 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    36.6 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    44.4 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 12
    Totalt antal ord är 3651
    Totalt antal unika ord är 2173
    23.7 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    34.6 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    42.1 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 13
    Totalt antal ord är 3777
    Totalt antal unika ord är 2190
    26.0 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    38.9 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    46.6 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 14
    Totalt antal ord är 3792
    Totalt antal unika ord är 2128
    27.8 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    40.9 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    48.0 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 15
    Totalt antal ord är 3699
    Totalt antal unika ord är 2198
    24.0 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    37.1 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    44.6 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 16
    Totalt antal ord är 3578
    Totalt antal unika ord är 2016
    24.8 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    37.1 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    43.0 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.
  • Tesla Anlaşılamamış Dahi - 17
    Totalt antal ord är 1819
    Totalt antal unika ord är 1110
    26.1 av orden finns i de 2000 vanligaste orden
    35.9 av orden finns bland de 5000 vanligaste orden
    40.8 av orden finns i de 8000 vanligaste orden
    Varje stapel representerar procentandelen ord per 1000 vanligaste ord.