Monumentum Ancyranum - 1

Общее количество слов 4105
Общее количество уникальных слов составляет 2045
22.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
32.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
38.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
ANKARA ANITI
Ankara Anıtı'nın hazırlanmasında, MEB Latin Klasikleri dizisinde yayınlanan birinci baskısı temel alınmış ve çeviri dili günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.
Yayına hazırlayan : Egemen Berköz
Dizgi : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı : Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.
Ekim 1999
AUGUSTUS
ANKARA ANITI
(Monumentum Ancyranum)
Çeviren: Hâmit Dereli
Remzi Oğuz Arık'ın incelemesiyle
BİRKAÇ SÖZ
Ankara'daki Hacı Bayram Camisi'ne bitişik olan ve "Ogüst Tapınağı" (August Tapınağı) adıyla tanıdığımız tapınağın duvarlarına kazınmış olan "Monumentum Ancyranum", şimdiye dek bulunan Latince yazıtların en uzunu, en önemlisi ve en ilgi çekenidir. Roma İmparatorluğu'nu kuran Augustus, İsa'nın doğumundan on dört yıl sonra öldü. Ölümünden biraz önce kaleme aldığı bu yazı, Senato'da okunduktan sonra Roma'da dikili iki tunç sütun üzerine kazdırılmıştı. Ayrıca kopyaları da imparatorluğun öteki eyaletlerindeki çeşitli tapınaklara konmuştu. Bugün bu kopyalardan biri, çok iyi korunmuş olarak Ankaramızda bulunuyor. Öteki iki kopyadan kimi parçalar Isparta ili içinde Antiochia (Yalvaç) ve Apollonia'da (Uluborlu) bulundu. Kalan kopyalarsa bütünüyle yok olmuştur.
Ankara'daki tapınakta bulunan yazıt, iki dilde kaleme alınmıştır. Latince metne, Yunanca konuşan eyaletlerdeki halkın okuması için, bir de Grekçe çevirisi eklenmiştir. Grekçe çeviri, metnin birkaç noktası dışında olmak üzere, yazıtı çözümleme ve açıklama bakımından pek az önemlidir. Mommsen ile Kaibel, çeviriyi yapanın bir Grek değil, bir Romalı olduğunu kesin olarak kanıtlamışlardır.
Tarihsel değeri, inanılmayacak denli büyük olan bu eşsiz anıtın Avrupa'ca tanınması, pek uzun bir zaman aldı. 16. yüzyıla dek Batı, böyle bir yazıtın varlığından bile haberli değildi. İlk kez 1555'te İmparator Ferdinand'ın yolladığı, Hollandalı Buysbecque'in başkanlığındaki bir kurul, seferde bulunan bir Türk padişahının yanından dönerken Ankara'da kaldıktan sonra, "exemplum Busbequianum" adlı bir kopyayla geri döndü. Ama, yazıttaki altı sütunun kopyasını çıkarma işi ayrı ayrı kişilere verilmişti. Yalnızca üçüncü ve dördüncü sütunlar tam olarak kopya edildi. Kalan dört sütunun kimi kısa parçaları okunabildi. Grekçe çeviri konusundaysa hiçbir araştırma yapılmadığı gibi, yapının dış yanındaki Grekçe yazının Latince yazıyla bir ilgisi olduğu, akla bile gelmedi. 1689'a dek bilginlerin elinde bu kabataslak kopyadan başka bir kopya yoktu. Ama o yıl, Cosson adında İzmirli bir tüccar, bugüne dek nasıl olduğu anlaşılmayan bir yolla eline bir başka kopya daha geçirdi. İlk kopyadaki kimi boşlukları doldurmasına karşın, bu da tam ve yetkin bir metin değildir.
1701'de XIV. Louis, Tournefort isminde bir Fransız bilgininin başkanlığında, Ankara'ya özel bir bilim kurulu gönderdi. Bu kurul "exemplum Tournefortianum" adı verilen üçüncü bir kopya çıkardı; ama bu da her bakımdan doyurucu bir kopya değildir.
1705'te Paul Lucas adında bir başka Fransız, yazıtın altı sütununun daha tam, daha özenli bir kopyasını çıkardı. Hemen hemen yüz elli yılda, bütün Avrupa bilginleri bu kopyayı araştırmalarına temel aldılar. Bugün bile önemini koruyor. Bundan sonra 1745'te Pocock, 1836'da Hamilton, Grekçe çeviriden Latince metnin bozuk yerlerini düzeltmeye çalıştılar. Ama, tapınağın "cella" duvarına yapışık olarak birtakım evlerin yapılmış olması, bu işi hemen hemen olanaksız duruma getirdi.
1859'da Hamburglu Mordtmann, Grekçe metni ortaya çıkarmak ve Latince yazıtın tam bir metinini elde etmek üzere Ankara'ya geldi. Her iki amacına da erişemedi.
1861'de III. Napoléon, George Perrot ve Edmond Guillaume adında iki seçkin bilginin başkanlığında bir kurul gönderdi. Bunlar Latince metnin tamamını ve Grekçesinin de görülebilen bölümlerinin yeni ve doğru bir kopyasını çıkardılar. İşte bu kopya, Mommsen'in yayımladığı ilk basımın temelini oluşturdu.
Yüzyıllarca birçok ülkenin bilginlerince üzerinde çalışılan ve iki bin yıla yakın bir zamandan beri dimdik duran bu anıtın üzerindeki yazıtın çevirisinde, özellikle şu kitaplardan yararlanılmıştır:
1. The Monumentum Ancyranum, E. G. Hardy, Oxford, 1923.
2. Res gestae divi Augusti, Jean Gagé, Texte établi et commenté. Paris, 1935.
Çevirinin sonuna konan ekler, metnin anlaşılması için gereken bilgileri vermektedir. Yapıtın iyice anlaşılması için, bunların yeterli olmadığı açıktır.
Şunu da belirtmek gerekir ki, "Ogüst Tapınağı" diye anılan tapınak, Augustus'la bağlantılanmış olmakla birlikte, Augustus'tan çok önce de vardı. Son kazılarda ortaya çıkan temeller, bunu açıkça göstermektedir.
Hâmit DERELİ

Not: Bu önsöz, 1939'da B. Sadık Şölen ile birlikte yayımladığımız Monumentum Ancyranum çevirisinin başında çıkmıştı. Kimi düzeltmeler yaparak yeniden yayımlamayı yararlı buldum.
H. D.
ANKARA ANITI
(Monumentum Ancyranum)
Tanrısal Augustus'un, yeryüzünü Roma halkının egemenliği altına almak için başardığı işleri, Roma Devleti ve halkı için yaptığı harcamaları gösteren belgenin bir kopyası aşağıdadır. Asıl belge Roma'da dikili iki sütun üzerine kazınmıştır.
I
On dokuz yaşımda, kendi özel kararım ve özel harcamalarımla bir ordu kurdum. Bu orduyla devleti, altında ezilmekte olduğu partinin egemenliğinden kurtararak yeniden özgürlüğe kavuşturdum.
Bunlardan dolayı Senato, C. Pansa ile L. Hirtius'un konsüllükleri zamanında (1), beni onurlandıran kararıyla üyeleri arasına kabul etti. Aynı zamanda, konsüllük yapmış olanlarla birlikte oy verme hakkını bağışladığı gibi, imperium (2) da verdi.
Devletin bir zarara uğramasını önlemek için propraetor (3) niteliğiyle benim de konsüllerle birlikte önlem almamı buyurdu.
Aynı yıl (4) her iki konsül de savaşta ölünce, halk beni konsül yaptı ve devlete yeniden düzen verecek üç kişiden biri olarak seçti.
II
Babamı öldürenleri sürgüne gönderdim. Böylece yasaya uygun olarak kurulmuş mahkemelerle, cinayetlerinin öcünü aldım. Sonradan devlete karşı savaş açtılarsa da, onları savaş alanında iki kez yendim.
III
Bütün dünyada, karada ve denizde, iç ve dış savaşlara giriştim. Utku kazanınca, sağ kalan bütün yurttaşlara acıdım. Tehlikesizce bağışlanabilecek olan yabancı ulusları yok etmektense korumayı yeğledim.
Beş yüz bin kadar Romalı yurttaş, bana asker andıyla bağlandı. Hizmetleri sona erince, bunların üç yüz binden biraz çoğunu kolonilere yerleştirdim ya da kendi municipiumlarına (5) gönderdim. Hepsine de tarafımdan satın alınmış arazi yahut arazi yerine kendi servetimden para verdim.
Üç sıra kürekli gemilerden (6) daha küçük olanları hesaba katılmamak üzere, altı yüz gemi ele geçirdim.
IV
İki kez ovatio (7) zafer alayı yaptım, üç kez de curulis zaferi (8) kutladım; yirmi bir kez "İmparator" diye selamlandım. Sonradan Senato'nun onuruma yapılmasına karar verdiği birçok zafer alayını kabul etmedim. Aynı biçimde, her savaşta adadığım adakları yerine getirirken defne dalından çelenkleri capitoliuma koydum. Tarafımdan ya da korumam altındaki legatlar tarafından karada ve denizlerde kazanılan zaferlerden dolayı, Senato elli beş kez ölümsüz tanrılara supplicatio (9) yapılmasına karar verdi. Zafer alaylarında arabamın önünde dokuz kralla kral çocuğu gidiyordu. Bu satırları yazmakta olduğum sırada, on üç kez konsül olmuştum. Tribünlük yetkimi otuz yedi yıldır kullanıyordum. (10)
V
M. Marcellus ile L. Arruntius'un konsüllükleri zamanında (11), hem yokluğum sırasında, hem de Roma'da bulunduğumda, halk ve Senato tarafından önerilmiş olmasına karşın diktatörlüğü kabul etmedim. Son derece büyük bir yiyecek kıtlığında, "yiyecek sağlanması görevini"ni üstlenmekten çekinmedim. Bunu o denli başarıyla yönettim ki birkaç gün içinde harcadığım parayla bütün ulusu korkudan ve uğradığı yıkımdan kurtardım. Aynı zamanda, her yıl yenilenmek üzere yaşam boyu verilen konsüllük görevini kabul etmedim.
VI
M. Vincus ile Q. Lucretius'un (12) ve yine P. ile Cn. Lentulus'un (13) ve üçüncü bir kez Paulus Fabius Maximus ile Q. Tubero'nun konsüllükleri zamanında (14), Senato ile Roma halkının elbirliğiyle, beni en geniş yetkiyle donatıp yasaların ve genel ahlakın koruyucusu olarak seçmeye karar vermiş olmalarına karşın, atalarımızın geleneklerine uygun olmayan bir memurluğu kabulden çekindim. Senato'nun, tarafımdan alınmasını dilediği önlemleri tribünlük yetkime dayanarak aldım. Bu yetkimde bana yardım etmek için beş kez Senato'dan bir çalışma arkadaşı istedim ve aldım.
VII
Devlete yeniden düzen vermek üzere kurulmuş olan Üçler Meclisi'nin aralıksız on yıl üyeliğini yaptım. Bu satırları yazmakta olduğum bugüne dek, tam kırk yıl princeps senatus (15) konumunda bulundum.
Pontifex (16), augur (17), kutsal ayinlere bakan on beş üyeden biri, dinsel ziyaret hazırlayan yedi kişiden biri, Arval kardeşlerden (18), "titii sodales"lerden (19) biri ve fetialis (20) oldum.
VIII
Beşinci konsüllüğümde, halktan ve Senato'dan aldığım buyruk üzerine, soyluların sayısını artırdım. Üç kez Senato seçimi yaptım (21). Altıncı konsüllüğümde, çalışma arkadaşım M. Agrippa ile bir nüfus sayımı yaptırdım. Kırk bir yıllık bir aradan sonra, lustrum (22) yaptım. Bu lustrumda dört milyon altmış üç bin Romalı yurttaş sayıldı. İkinci kez C. Censorinus ile C. Asinius'un konsüllükleri sırasında, konsül yetkisiyle yalnız başıma bir lustrum yaptım. Bu ikinci lustrumda dört milyon iki yüz otuz üç bin Romalı yurttaş sayıldı. Üçüncü bir kez Sex. Pompeius ile Sex. Appuleius'un konsüllükleri sırasında, yine konsül yetkisiyle oğlum Tib. Caesar çalışma arkadaşım olduğu halde, lustrum yaptım. Bu üçüncü lustrumda dört milyon dokuz yüz otuz yedi bin Romalı yurttaş sayıldı. Yeni yasalar yaparak atalarımın eskiyerek uyulmaz duruma gelmiş olan birçok geleneğini yeniden canlandırdım. Kendim, bizden sonra gelecekler için öykünmeye değer birçok örnek bıraktım.
IX
Senato, sağlığım için konsüller ve rahipler tarafından dört yılda bir adaklar sunulmasına karar verdi. Bu karara uygun olarak ben yaşarken, birçok kez, kimi zaman en yüksek dört rahip derneği tarafından, kimi zaman da konsüller tarafından oyunlar düzenlendi. Bunlardan başka, bütün yurttaşlar, özel olarak ya da kasaba kasaba, bütün tapınaklarda sağlığım için hiç durmadan kurban kestiler.
X
Senato'nun kararıyla, adım salilerin (23) ilahilerine katıldı. Aynı zamanda bir yasa yapılarak kişiliğimin kutsal sayılması ve ömrümün sonuna dek tribünlük yetkisini taşımam karar altına alındı. Çalışma arkadaşım yaşarken, onun yerine pontifex maximus (24) seçilmek istemedim. Oysa, babamın elinde olan bu rahiplik konumunu halk bana veriyordu. Birkaç yıl sora, P. Culbicius ile C. Valgius'un konsüllükleri sırasında, iç savaşlarda bir fırsat bularak bu konuma geçmiş olan adam ölünce, rahipliği ben kabul ettim. Seçilmem için bütün İtalya'dan gelen kalabalık öyle büyüktü ki, Roma'da bu zamana dek böyle bir toplantı hiç görülmemişti.
XI
Q. Lucretius ile M. Vinicius'un konsüllükleri döneminde (25) Suriye'den döndüğümde, Senato dönüşümü kutlamak için, Porta Capena'daki Onur ve Erdem Tapınağı yakınında, yazgı tanrıçasına bir sunak yapılmasını, pontifexlerle Vesta kızlarının (26) onun üzerinde dönüş günümün (27) yıl dönümlerinde, her yıl kurban kesmelerini buyurdu ve bu güne, benim adım dolayısıyla Augustalia adını verdi.
XII
Aynı zamanda Senato kararıyla praetorlar ve halk tribünlerinden bir bölümü, konsül Q. Lucretius'la birlikte ve öteki ileri gelen kimseler Campania'ya kadar beni karşılamaya gönderildiler. Bu onur, o zamana dek benden başka kimseye verilmemişti.
Tiberius Nero ile P. Quintilus'un konsüllükleri sırasında, İspanya ve Galia'dan, bu illerin işlerini başarıyla bitirdikten sonra dönerken, Senato dönüşümü kutlamak için, Campus Martius'ta (28) Pax Augusta'ya (29) bir sunak yaptırılması ve orada magistratların (30), rahiplerin, Vesta kızlarının her yıl bir kurban kesmeleri için buyruk verdi.
XIII
Atalarımız, her ne zaman Roma İmparatorluğu içinde, karada ve denizde kazanılan zaferler sonunda barış kuracak olursa, Ianus Quirinus Tapınağı kapılarının kapanmasını dilemişlerdi. Bunların ben doğmadan önce, Roma'nın kuruluşundan beri, yalnızca iki kez kapandığı söyleniyordu. Benim başkanlığım sırasında Senato üç kez bu kapıların kapanması için karar çıkardı.
XIV
Senato ve Roma halkı, bana karşı bir onur olmak üzere, talihin daha genç yaştayken elimden aldığı oğullarım Gaius ile Lucius Caesar'ı on beş yaşındalarken konsül yaptı ve beş yıl sonra magistratlık yaşamına girmelerine izin verdi. Senato, bundan başka onların Forum'a (31) götürüldükleri günden sonra, resmi tartışmalara katılmalarını karar altına aldı. Aynı zamanda, Roma şövalyelerinin hepsi oğullarıma gümüş kalkanlar ve mızraklar armağan ettiler ve onları principes juventutis (32) olarak selamladılar.
XV
Babamın vasiyetnamesine uyarak, Roma pleblerinden (33) her bireye üç yüz sestert (34) ödedim ve beşinci konsüllüğümde savaş ganimetlerinden her kişiye dört yüz sestert verdim. Onuncu konsüllüğümde, ikinci kez de kendi mirasımdan her kişiye dört yüz sestert tutarında bir congiarium (35) bağışladım.
On birinci konsüllüğünde, kendi paramla satın aldığım yiyeceklerden on iki kez özel buğday dağıtımı yaptım. Tribünlük yetkimi aldığımın on ikinci yılı, üçüncü kez, kişi başına dört yüzer sestert verdim. Bu bağışlarım, hiçbir zaman iki yüz elli bin kişiden az kimseye verilmedi. Tribünlük yetkimin on sekizinci yılında ve on ikinci konsüllüğümde, kent pleblerinden üç yüz yirmi bin kişiden her birine altmışar dinar verdim. Beşinci konsüllüğümde, savaş ganimetlerinden sömürgelerde yerleşmiş olan askerlerimin her birine bin sestert bağışladım. Utkumu kutlamak için yapılan bu bağışımı, sömürgelerde, aşağı yukarı yüz yirmi bin kişi aldı. On üçüncü konsüllüğümde genel yiyecek dağıtımından yararlanan pleblerden her birine altmış dinar verdim. Bunu alanların sayısı iki yüz bin kişiden biraz çoktu.
XVI
Dördüncü konsüllüğümde (İÖ 30) ve sonra M. Crassus ile Cn. Lentulus Augur'un konsüllükleri sırasında, municipiumlara askerlerime dağıtmış olduğum topraklara karşılık, birtakım paralar ödedim. Böylece ödenen paranın toplamı, İtalya toprakları için yaklaşık olarak altı yüz milyon sestert; eyalet toprakları için iki yüz altmış milyon sestertti. İtalya'da ya da eyaletlerde, şimdiye dek, askeri sömürgeler kuranlar arasında, yalnızca ben, ilk kez olarak bu biçimde davrandım. Sonradan Ti. Nero ile Cn. Piso ve C. Antistius ile D. Laelius; L. Pasienus ile C. Caluisius ve L. Lentulus ile M. Mesalla; L. Canius ile Q. Fabricius'un konsüllükleri zamanında, hizmetleri bittikten sonra kendi municipiumlarına gönderdiğim askerlere para ödülleri verdim. Ve bu amaçla, büyük bir eliaçıklıkla davranarak hemen hemen dört milyon sestert harcadım.
XVII
Dört kez devlet hazinesine kendi paramdan yardımda bulundum ve hazineye bakan memurlara, elimle yüz elli milyon sestert ödedim.
M. Lapidus ile L. Aruntius'un konsüllükleri zamanında, yirmi yıl ya da daha çok hizmet etmiş askerlerime ödül verilmesi konusundaki tasarıma uygun olarak kurulmuş (36) olan asker hazinesine, babamdan kalan servetimden yüz yetmiş milyon sestert yatırdım.
XVIII
Cn. ile P. Lentulus'un konsül oldukları yıldan sonra, her ne zaman illerin vergileri eksik toplandıysa, kimi zaman yüz bin, kimi zaman daha çok kişiye, kendi tarlalarımdan kaldırdığım ürünle ya da kendi kişisel varlığımdan para yardımında bulundum.
XIX
Aşağıdaki yapılar, tarafımdan yaptırıldı: Senato ve yanındaki Minerva Chalkidicum Tapınağı; Palatan tepesinde revaklarıyla birlikte Apollon Tapınağı; tanrısal Iulius Tapınağı; bir Lupercal; Flaminius alanındaki portik (bunun aynı yerdeki daha eski bir portiği yapan adamın adından dolayı Octavius adıyla anılmasına izin verdim); Circus Maximus'ta bir tribün; Capitolium'da Iuppiter Tonans ve Iuppiter Feretrius için birer tapınak; Aventinus tepesinde Quinnus, Minerva ve Iuno Regina ve Iuppiter Libertas tapınakları; Via Sacra'nın (37) başlangıcında Lares Tapınağı; Velia'da Dei Penates Tapınağı; Palatiam tepesinde Iuventas ve Magna Mater tapınakları.
XX
Gerek Capitolium Tapınağı'nı, gerekse Pompeius Tiyatrosu'nu büyük masraflar yaparak onarttım; her ikisinin üzerine de adımı yazdırmadım. Eskiliğinden dolayı birçok yerleri yıkılmaya yüz tutmuş olan su yollarını onarttım ve Marcius adıyla anılan su kemerlerindeki su miktarını, kanalına yeni bir kaynak daha katarak iki katına çıkardım. Babamın yapımına başlamış olduğu ve hemen hemen bitirilmiş olan Forum Iulium'u ve Castor Tapınağı'yla Saturnus Tapınağı arasında bulunan basilicayı (38) tamamladım. Aynı basilica yanınca, arsasını genişleterek üstüne oğullarımın adları kazınmak üzere yeniden yapımına başladım. Yaşarken bitiremezsem, vârislerimin tamamlaması için vasiyet ettim. Altıncı konsüllüğüm zamanında Senato'nun buyruğuyla, kentteki tanrıların seksen iki tapınağını onarttım. Bunlardan, o zaman da onarılması gereken hiçbirini onarmadan bırakmadım. Yedinci konsüllüğüm sırasında, Roma'dan Ariminium'a dek, Flaminius şosesini ve Mulvius ile Minucius köprüleri dışında olmak üzere, bütün köprüleri yeniden yaptırdım.
XXI
Kendi özel toprağım üzerine ve savaş ganimetleriyle, Mars Ultor Tapınağını ve Augustus Forumu'nu yaptırdım. Apollon Tapınağına bitişik tiyatroyu; büyük bir bölümünü özel sahiplerinden satın aldığım arsa üzerine yaptırdım. Bunun üzerine, damadım M. Marcellus'un adı kazınacaktı.
Captiolium Tapınağı'na ve tanrısal Iulius Tapınağı'na, Apollon, Vesta ve Mars Ultor tapınaklarına savaş ganimetlerinden yüz milyon sestert değerinde armağanlar verdim. Beşinci konsüllüğümde Aurum Coronarium (39) adı altında İtalya municium ve colonialarının zafer alayım için verdikleri otuz beş bin altını geri verdim; sonra da, her imparator olarak selamlanışımda municipium ve coloniaların, daha önce olduğu gibi, aynı eliaçıklıkla vermeyi karar altına almış olmalarına karşın, Aurum Coronarium'u kabul etmedim.
XXII
Üç kez kendi adıma, beş kez de oğullarım ve torunlarım adına, gladiator oyunları düzenlettirdim; bu oyunlarda on bin kadar adam dövüştü. İki kez halk için kendi adıma, bir üçüncü kez de torunum adına, her yandan çağırılmış olan atletlere bir gösteri yaptırdım. Kendi adıma dört kez, başka magistratların yerineyse yirmi üç kez oyunlar düzenledim.
Onbeşler Derneği'ni dernek başkanı olarak temsil edip M. Agrippa çalışma arkadaşım olduğu halde, C. Furnius ile C. Silanus'un konsüllükleri zamanında yüzyıl oyunları (40) düzenledim. On üçüncü konsüllüğümde, ilk kez olarak ben, Mars oyunları yaptırdım. O zamandan sonra konsüller, sonraki yıllarda düzenli olarak bunları yaptılar.
Yirmi altı kez, halk için circusta ya da forumda ya da amphitheaterda kendi adıma ya da oğullarım ya da torunlarım adına vahşi Afrika hayvanlarıyla gösteriler yaptırdım. Bu gösterilerde üç bin beş yüz dolayında hayvan öldürüldü.
XXIII
Halk için, Tiber ırmağının öte yanında, şimdi Caesarlar Koruluğu'nun bulunduğu yerde bir deniz savaşı gösterisi yaptırdım. Bu iş için bin sekiz yüz ayak uzunluğunda ve bin iki yüz ayak genişliğinde bir yerin toprağı kazıldı. Burada hepsi iki ya da üç çifte kürekli olan otuz kadar tığlı gemi ve diğer birçok küçük gemi birbirleriyle savaştılar. Savaşan filoların üzerinde, kürekçilerden başka, üç bin dolayında savaşçı vardı.
XXIV
Zaferlerimden sonra, Asya eyaletinin bütün kentlerinde bulunan tapınaklara, savaş sırasında düşmanın tapınaklardan çalarak kişisel kullanımına geçirdiği süslemeleri geri verdim. Ayakta ya da at üzerinde ya da savaş arabası üzerine oturmuş durumda, kentte (Roma'da) dikilmiş seksen kadar gümüş yontumu kendim yıktırdım ve bunlardan elde edilen parayla Apollon Tapınağı'na kendi adıma ve beni bu yontularla onurlandırmış olanların adına, altından armağanlar koydum.
XXV
Denizleri korsanlardan kurtardım ve barışa kavuşturdum. Bu savaşta efendilerinin ellerinden kaçarak devlete karşı silaha sarılmış olan otuz bin dolayında köleyi cezalandırmak üzere efendilerine teslim ettim. Bütün İtalya kendiliğinden bana bağlılık andı içti ve Actium zaferiyle sonuçlanan savaşta, benim başkomutan olmamı istedi. Aynı yolda, Gallia, İspanya, Afrika, Sicilya ve Sardunya eyaletleri de bana ant içtiler.
O dönemde, sancağım altında askerlik hizmetini yapmakta olanlar arasında yedi yüzden çok senatör vardı. Bunların içinden, o tarihten önce ya da sonra, bu satırların yazılmakta olduğu zamana dek, seksen üçü konsül oldular ve yüz yetmiş kadarı rahipliklere seçildiler.
XXVI
Roma halkının, imparatorluğumuza boyun eğmeyen komşu budunlarla sınırı olan bütün eyaletlerinin topraklarını genişlettim. Gallia ve İspanya eyaletlerinde, Germania'da, Gades'ten Elbe'nin ağzına dek okyanusla çevrilmiş olan bütün bölgelerde barışı kurdum. Adriyatik Denizi'nin hemen yakınlarındaki bölgeden Tirenyen Denizi'ne dek Alpler'de de güvenliği sağladım. Hiçbir budun, gereksiz yere tarafımızdan saldırıya uğrmadı. Donanmam, okyanus boyunca, Ren Irmağı ağzından doğuya, bu zamana dek hiçbir Romalının karadan ya da denizden gidememiş olduğu Kimberlerin sınırlarına dek gitti. Kimberler, Charydler, Semnonlar ve aynı bölgede oturan öteki Germen halkları, elçiler göndererek, Roma halkının ve benim dostluğumuzu aradılar.
Buyruğumda ve korumam altında, hemen hemen aynı zamanda iki ordu, biri Habeşistan'a, öteki Arabistan'ın Felix (Mesut) denen bölgesine gönderildi. Her iki ırktan pek büyük düşman güçleri savaşta yok edildi ve birçok kasabaları ele geçirildi. Habeşistan'da ordu Meroe'ye en yakın kale olan Nabata'ya dek; Arabistan'daysa Sabaelerin toprağındaki Mariba kasabasına dek ilerledi.
XXVII
Mısır'ı Roma İmparatorluğu'na kattım. Büyük Ermenistan'ı, kralı Artaxes'in öldürülmesinden sonra, bir eyalet durumuna getirebilirdim, ama atalarımı örnek alarak, o zaman üvey oğlum bulunan Tiberius Nero aracılığıyla bir krallık olarak Kral Artavasdes'in oğlu ve Kral Tigranes'in torunu Tigranes'e vermeyi daha uygun buldum. Sonradan aynı ulus başkaldırınca, onları oğlum Gaius eliyle bastırarak Medlerin kralı, Artabazus'un oğlu Kral Ariobarzanes'e, onun ölümünden sonra da oğlu Artavasdes'e verdim. Bu sonuncu da ölünce, krallığa Ermenistan'ın krallık hanedanının bir üyesi olan Tigranes'i gönderdim. Adriyatik Denizi'nin öte yanında, doğuya doğru uzanan bütün eyaletleri ve bütün Kyrene'yi yeniden ele geçirdim. Oysa, bunlar o zamandan beri yabancı kralların elinde bulunuyordu. Daha önceleri Köleler Savaşı'nda işgal edilmiş olan Sicilya ve Sardunya'yı aynı biçimde geri aldım.
XXVIII
Afrika'da, Sicilya'da, Makedonya'da, her iki İspanya eyaletinde, Achaia'da, Asya'da, Suriye'de, Gallia Narbonensis'te, Pisidia'da askeri sömürgeler kurdum. Bunlara ek olarak İtalya'da, korumam altında kurulmuş olan yirmi sekiz sömürgede, benim sağlığımda, büyük ve gönenç içinde bir nüfus yaşıyordu.
XXIX
Öteki komutanların yitirdiği askeri sancakları, düşmanları yendikten sonra İspanya'dan, Gallia'dan ve Dalmaçyalılardan yeniden geri aldım. Partları, üç Roma ordusunun ganimetlerini ve sancaklarını geri vermek ve yalvararak Roma halkının dostluğunu istemek zorunda bıraktım. Sancakları, Mars Ultor Tapınağı'nın içine koydurdum.
XXX
Bu zamanda hem üvey oğlum, hem de vekilim olan Tiberius Nero aracılığıyla Pannonia boylarını yenerek Roma halkının egemenliği altına aldım. Oysa, ben başkan olmadan önce hiçbir Roma ordusu oraya ayak basmamıştı ve ben Illyricum eyaletinin sınırlarını Tuna kıyılarına dek genişlettim. Dacialıların bir ordusu ırmağın bizde olan kıyısına geçtiğinde, komutanlarım tarafından yenildi ve yok edildi. Sonra da, ordum Tuna'yı geçerek Dacia boylarını Roma halkının buyruğuna boyun eğmek zorunda bıraktı.

XXXI
Bana Hindistan'daki krallardan birçok kez elçiler gönderildi. Bunlar o zamana dek hiçbir Romalı komutanın ordugâhında görülmemişlerdi. Bastarnlar ile İskitler, Tanais Irmağı'nın her iki yanında yaşayan Sarmatların kralları, Albanlar, Iberler, Medlerin kralları, elçiler göndererek bizden dostluk dilediler.
XXXII
Kaçıp bana sığınan krallar arasında Part kralı Tridates ve sonradan Phraates'in oğlu Phraates; Medlerin kralı Artavasdes; Adiabenlerin kralı Artaxares; Britanların kralları Dumnobellaunus ile Tincommius; Sugamberlerin kralı Maelo ve Marcoman Sueblerin kralı ...rus vardı. Bundan başka, Partların kralı ve Orodes'in oğlu Phraates, bütün oğullarını ve torunlarını bana, İtalya'ya gönderdi. Bunu savaşta yenildiğinden dolayı değil, çocuklarının yaşamını tutuya koyarak dostluğumuzu kazanmak için yaptı.
Başkanlığım zamanında, o döneme dek aramızda hiçbir diplomatik ilişki ya da dostluk olmayan birçok başka ulus, Roma halkının bağlılığını kazanmayı denediler.
XXXIII
Part ve Med ulusları, kendi uluslarının ileri gelenlerini elçi göndererek benden kral istediler. Partlar, Kral Phraates'in oğlu Orodes'in torunu Vonones'i; Medler ise Kral Artavasdes'in oğlu ve Kral Ariobarzanes'in torunu Ariobarzanes'i kral olarak kabul ettiler.
XXXIV
Altıncı ve yedinci konsüllüklerimde, iç savaşları bastırdıktan sonra kamunun onayıyla bütün imparatorluğun en yüksek yetkisi bana verildiği halde, devleti kendi yönetimim altından Senato'nun ve Roma halkının özgür yönetimi altına devrettim. Bu davranışım için bana, Senato kararıyla Augustus sanı verildi; evimin kapı söveleri resmen defne dallarıyla süslendi.
Kapımın üzerine yurttaşlık tacı (41) takıldı ve Iulius Senato yapısına altın bir kalkan konuldu. Kalkanın üzerindeki yazıdan da anlaşılacağı üzere, o bana Senato ile Roma halkı tarafından, erdemliliğim, acıyıcılığım, adaletim ve görevlerime bağlılığım için bağışlanmıştı.
Bu zamandan sonra, saygınlık ve etkinlik sanları bakımından herkesten üstündüm; ama, yetki bakımından memurluk arkadaşım bulunanların hiçbirinden daha çok gücüm yoktu.
XXXV
On üçüncü konsüllüğümü yaparken, Senato, şövalyeler ve bütün Roma halkı, bana "Yurdun Babası" sanını verdi ve bu sanın, evimin kapısı üstüne ve Iulius Senato yapısına, Senato kararıyla Augustus Forumu'nda onuruma dikilmiş olan savaş arabasının altına kazınmasını ferman buyurdu.
Bunları yazarken, yetmiş altı yaşındaydım.

EK I
Hazine'ye ya da Roma pleblerine ya da terhis olmuş askerlere verdiği paranın toplamı, altı yüz milyon dinara varıyordu.
EK II
Aşağıdaki şu yeni yapıları yaptırdı: Mars, Iuppiter Tonans ve Iuppiter Feretrius, Apollon, Tanrısal Iulius, Quirinus, Minerva, Iuno Regina, Kurtarıcı Iuppiter, Lares, Tanrısal Penatlar, Gençlik Tanrıçası, Tanrıların Anası, Lupercal tapınakları; Circus'taki tapınak, yanı başındaki Minerva Tapınağı ile birlikte Senato yapısı; Augustus Forumu, Iuliusların basilicası, Marcellus Tiyatrosu, Revaklar.. Tiber Irmağı'nın öte yanındaki Caesarlar Korusu.
EK III
Capitolium'u, tanrıların seksen iki tapınağını, Pompeius Tiyatrosu'nun su kemerlerini ve Flaminius yolunu onarttırdı.
EK IV
Tiyatro gösterilerine, gladyatör oyunlarına, atletizm yarışmalarına, yabanıl hayvan dövüşlerine ve deniz savaşlarına (42); İtalya'da ve eyaletlerdeki deprem ya da yangınla yıkılmış olan olan kentlere yaptığı bağışlara; dostlarına ve yasal olarak istenen mülkleri tamamlamak için senatörlere yaptığı yardımlara gelince; bunlar için harcadığı tutar hesaplanamaz.
"ANKARA ANITI" ÜZERİNE
"Res gestae", "Ankara Yazıtı", "Ankara Anıtı = Monumentum Ancyranum", "Augustus'un Vasiyetnamesi" diye anılan belge; bütün insanlığın aydınlarınca, 87 yıldan (*) yani 1861'den beri bilimsel olarak tanınmakta ve kullanılmaktadır. Batı dünyası bu yapıtı Kanuni döneminden beri bilmektedir, ama bilimsel olarak tartışılması ve tarih bakımından kullanılmaya başlanması 1861'dedir. Bu tarihte G. Perrot adlı Fransız kazıbilimcinin başkanlığında E. Guillaume ve C. Delbet'ten oluşan bilim kurulu Ankara'ya gelmiş; belgenin bugün de büyük güvenle kullanılan tıpkıbasımlarını hazırlamıştı. Bu tıpkıbasımlara dayanan Th. Mommsen, 1865'te, dünyadaki "antik yazıtların ecesi" dediği belgeyi, eksiklerini tamamlayıp çevirisini ve yorumunu yaparak yayımlamıştı. Truva kazılarının 1871'de Schliemann tarafından yapılışı aydınlar dünyasını nasıl coşkulandırmış, şaşkınlık içinde bırakmışsa; Mommsen gibi iddialı, Roma tarihini inceleme konusunda yeni yöntemler geliştirmiş olan Latince yazıtlar âşığı tarihçinin Ankara Yazıtı'nı yayımlaması da aynı etkiyi yaratmıştı. Mommsen, kimi duraksamalar ve karşı çıkmalar üzerine, ünlü Bergama Sunağı'nı bulan ve İzmir'de Alman konsolosu olarak görev yapan K. Humann'ın 1882'de Ankara'ya gidip yazıtın kalıplarını çıkarmasını sağlamıştı. Mommsen, 1883'te bu kalıpların sayesinde yapıtının tam, güvenilir ve kesin ikinci yayımını yaptı. "Ankara Anıtı" konusundaki çalışmaların hemen hepsi bu kalıplara ve Mommsen'in bu ikinci yayımına dayanır. Dünyadaki ilgililerin asıl bilimsel çalışmaları ve anıtın -deyiş yerindeyse- bilimsel tarihi bundan sonra başlar.
Türkiye'de ve hele Ankara'da bulunanların kolayca göreceği üzere "Ankara Yazıtı", Hacıbayram Camisi'nin saçaklarıyla sanki koruduğu Augustus Tapınağı'nın duvarlarına kazılmıştır. Tapınağın ayakta kalmış olan girişindeki duvarların dar ve uzun iç yüzeylerine Latince olarak kazılan yazıtın, sağ duvarın dış yüzünde bir de Grekçe çevirisi vardır. Gerek Latincesinde, gerek Yunancasında, bir kısım yerler aşınmış, bir kısım yerler kopmuş gitmiştir. Belgeyi yeni dillere çeviren ve yorumlayanlar, işte bu eksik ve silik bölümlerde kimi zaman yanılmakta, birbirine karşıt düşünceler ve anlayışlar öne sürmekteydiler.
"Ankara Yazıtı"nı taşıyan tapınak, 25 yıl önceye dek evlerle sarılıydı. Bu yüzden, sağ duvarın dış yüzündeki Yunanca çeviri tam okunamamaktaydı. Ankara yeni Türkiye'nin devlet merkezi olunca, bayındırlık planları Hacıbayram alanını da ele aldı. Tapınağın çevresini saran evler ortadan kaldırılmaya başlandı. İstanbul'daki Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün o zamanki müdürü M. Schede ve Mimar D. Krencker ile arkadaşları bu temizlemeden yararlanıp, 1926-27'deki kazıları sırasında, "Res gestae"yi de yeni baştan incelediler. Çağımızın inanılmaz derecede ilerlettiği fotoğrafçılığın camı, anıtın bütün inceliğini en küçük silintisi, kazıntısı yanında en ufak ayrıntısını, ilgili bilim dünyasının gözü önüne yeniden koydu. J. Gagé gibi meraklı bilginler, bu resimlerin uyandırdığı yeni merak ve sağladığı yeni olanaklar sayesinde "Ankara Anıtı"nın son ve tam incelemesini, çok iyi bir metin çevirisi ve yorumu halinde yayımlayabilmiş bulunuyorlar (Jean Gagé: "Res gestae" Divi Augusti. Texte établi et commenté, 1935).
Türkiye, bugüne dek kendi elinde olan bu dil ve tarih hazinesinin çevresinde olup bitenlerden habersiz kalmış gibidir. 1939'da H.S. Gelendos'un bir kitapçık olarak yayımladığı ilk Latinceden Türkçeye çeviri, bu habersizliği gidermeye yönelen ilk girişimdir (1). Bundan dolayıdır ki Prof. H. Dereli'nin bu işi yeniden ele almasını ayrı bir sevinçle, önemle karşılamak gerektir.
Bizanslılar zamanında pek çok zarar ve onarım gördüğünü bugün iyice saptayabildiğimiz Roma/Augustus Tapınağı (kazıbilimde tanınan adıyla, kısaca Augusteum) gibi, "Res gestae" de yok olma tehlikesi geçirmişti. Onu koruyan büyük Türk hoşgörüsünü minnetle anmak gerek. Bizanslılarca zaten yıkılmış ve değişiklik yapılmış olan yapıyı yıkacağı yerde camisini onun bitişiğine yapan, hatta camisinin saçağını bir kalkan gibi yazıtın bulunduğu köşeye uzatan bu Türk hoşgörüsü olmasa; "Res gestae" ortada kalmazdı.
Oysa "Ankara Anıtı" Uluborlu ve Yalvaç kopyalarının ortaya çıkarılmasına karşın, "Res gestae" bakımından "tek kopya" önemini ve değerini korumaktadır. Bilindiği üzere, Augustus'tan, kimi mektuplar, ufak tefek şiirler, düzyazılar bir yana bırakılırsa, başlıca dört yazılı belge kalmıştır: 1. Cenaze töreniyle ilgili buyrultusu; 2. Devletin askerlik ve para durumunu gösterir belge; 3. Asıl vasiyetnamesi (Burada servetini vârisleriyle Roma halkına bırakıyordu.); 4. Yaptığı işleri, kazandığı onurları, harcadığı paraları gösteren çizelge (ki bu kısa bir yaşamöyküsüdür).
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - Monumentum Ancyranum - 2
  • Части
  • Monumentum Ancyranum - 1
    Общее количество слов 4105
    Общее количество уникальных слов составляет 2045
    22.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    32.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    38.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Monumentum Ancyranum - 2
    Общее количество слов 4009
    Общее количество уникальных слов составляет 2025
    23.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    33.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    39.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Monumentum Ancyranum - 3
    Общее количество слов 4056
    Общее количество уникальных слов составляет 2143
    24.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    35.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    43.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Monumentum Ancyranum - 4
    Общее количество слов 4013
    Общее количество уникальных слов составляет 2173
    25.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    36.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    43.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Monumentum Ancyranum - 5
    Общее количество слов 2661
    Общее количество уникальных слов составляет 1549
    27.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    37.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    43.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов