Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 01

Общее количество слов 3991
Общее количество уникальных слов составляет 2222
31.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
44.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
52.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
Yazar Hakkında
Ece Arar Emener 1971 yılında Bursa'da doğdu. Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünü bitirdi. İngiltere'de Leeds Universitesi'nde iletişim bilimleri üzerine yüksek lisans yaptı. Bir süre bir anaokulunda psikolojik danışman olarak çalıştıktan sonra 1994 yılında Bursa Olay Gazetesi'ne muhabir olarak girdi. Burada özel haberler ve çeviriler de yaptıktan sonra 1996 yılında gazetenin magazin ekinde köşe yazıları yazmaya başladı. Aynı zamanda Olay FM'in kuruluşunda bulundu. Halen köşe yazılarını sürdürmekte ve Olay FM'in genel yayın yönetmenliğini yürütmektedir.
1996 yılında Abdi İpekçi Mektup Yarışması'nda mansiyon, 1997 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri'nde "dikkate değer öykücü" ödülü kazandı. Yeni Biçem, Düşlem, Milliyet Sanat ve Varlık dergilerinde öykü ve edebiyat eleştirileri yayımlanan Emener'in "Düş Acıları" isminde yayımlanmamış bir romanı, "Cam Öyküler" isminde yayımlanmamış bir öykü kitabı vardır.
Evli ve Elvin'in annesidir.
Önsöz - Tuba Akıncılar Onmuş
Yüksek Sesle Hamilelik
Tuba Akıncılar Onmuş
Hamilelik bir başka alem. Bu alemde her şey bildiğimizden farklı.
Örneğin dili başka. Hamile kadın daha önce bilmediği bir sürü sözcük öğreniyor ve o tuhaf sözcüklerle konuşmaya başlıyor. Hamile bir kadına "sucuklu yumurta yer misin" diyorsunuz. "Yok", diyor "malum, toksoplazmam negatif çıktı". Ya da "sinemaya gidelim mi" diyorsunuz. "Gelemem" diyor "üçlü tarama testinin sonuçlarını almam lazım". Veya "ne düşünüyorsun kara kara" diyorsunuz, "acaba benimkinin lanugo tüyleri az mı olacak çok mu" diyor.
Ve zaman başka türlü işliyor. Artık günlerle, aylarla değil, ille de haftalarla ölçülüyor. Ve her hafta bir zafer hissiyle bitiriliyor. Hiçbir hafta bir öncekine benzemiyor ve sanki o 7 güne olağandan daha büyük değişiklikler sığıyor.
Hamilelerin dünyasında yer çekimi de elbet başka. Bir defa zamanla giderek artıyor, göbek deliği uzay içinde öne doğru yol aldıkça ve kadının uzay içinde kapladığı alan arttıkça, yerçekimi acımasızlaşıyor. Ama bir yandan da algılar değişiyor ve yerçekimindeki bu artışı telafi ediyor. Örneğin dış görünüş önemsizleşiyor. Ve yiyecekler de nedense bir başka görünüyor. Sanki elmalar daha kırmızı, ve muzlu süt daha lezzetli, ve balık daha bir fena kokuyor.
Önsöz - Tuba Akıncılar Onmuş
Hamilelik dünyası bir yandan da bir çeşit zamanda yolculuk. Bir yandan geçmişe, kendi çocukluğuna dönüş, bebe bisküisinin tadına, anneyle sarmaş dolaş öğle uykularına... Bir yandan da geleceğe yolculuk, karnının yüzeyinden fırlayan dirseği okşarken deliler gibi yüzünün, ellerinin hele de kokusunun nasıl olacağının hayal edildiği, ve sevdiği erkeğin nasıl bir baba olacağının...
Bu alemde bütün görüntüler doğacak olanın filtresinden geçiyor. Arkadaşlar bir kere de anneliğin, babalığın meydan okumalarına nasıl karşılık verdikleriyle, anneler, babalar nasıl büyükanne büyükbaba olacaklarıyla, evler, bahçeler, meslekler çocuklu hayata uygunluklarıyla değerlendiriliyorlar.
"Ece'nin Hamilelik Günlüğü" işte bütün bunları anlatıyor. Hamilelik sanki haddinden fazla uzun süren bir geçiş, bir ara. Bir öncekinin bittiği ama bir sonrakinin henüz başlamadığı, giderek ağırlaşan bedenlerle, giderek tuhaflaşan rüyalarla dakika dakika tüketilen, anneyi çocuğuna götüren dokuz buçuk ay. Ve biz hamileliğin pek yüksek sesle söylenmemesi gerektiğine inanılan bir toplumda yaşıyoruz. Ece Arar Emener otuzlu yaşlarında bir gazeteci. Bir bebeği olmasını artık istediğine karar verdiği, dünyayı o mercekten görmeye başladığı andan itibaren gördüklerini, yaşadıklarını bizimle paylaşıyor. Çocuksuz bir kadından, önce çocuk isteyen bir kadına ve sonra çocuk bekleyen bir kadına nasıl dönüştüğünü yazıyor. Hamilelik alemini bazen bizi güldürerek, kimi zaman endişelendirerek, ama en önemlisi yüksek sesle anlatıyor. Bilinmeyenle karşılaştığında benzerlerine sığınmak isteyenlere kendini açıyor.
Bunun için Türkiye'de yaşayan bir buçuk milyon hamile kadın ona minnetar. Çünkü kaydetmek, kaydedilenleri paylaşmak görünür olmanın en önemli silahı. Biz de ona, görünmeyi seçtiği için, her türlü kadınlık durumunun görünür olacağı günler adına bize umut verdiği için minnettarız.
1. Bölüm Hamileliğe Hazırlık
1 Mart - 11 Eylül 2001
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
1 Mart 2001
Karar verdik, bir bebeğimiz olacak, adı da belli Elvin. Kız da olsa erkek de olsa Elvin. Bebek adlarıyla ilgili bir site var, harflerin bir araya gelişlerinden kişilik analizleri yapıyorlar, benim adım beni anlatıyor, kocamınki tıpkı o, yıllardır düşlediğim Elfe isimli çocuk ise o siteye rastladığım andan beri yok! Çünkü Elfe o kadar zıt, ters, hayattan kopuk bir karaktermiş ki, Kış İkindisinin Evinde'yi yazan Kürşat Başar'ı tebrik etmek lazım. Oradaki Elfe çok kırılgan bir kişilikti, koşarak gidip sarılıp "Geçecek bütün bunlar" diye avutmak istediğim bir çocuktu. Elfe 'bu dünyadan olmayan yetenekli yaratık' demek, Alf'in hem Türkçe, hem de kızlara uyarlanmış hâli yani...
Neyse, vazgeçtik biz de, sorunlu bir evlât istemiyoruz çünkü. Elvin'e de önce bir magazin ekinde rastladım. Akıllı, güzel, ne yaptığını bilen genç bir kız kariyer.net diye bir sitede editörlük yapıyordu, gülümsemesine bakılırsa hayatla barışık. Durur muyum, internetten hemen meşhur olmuş diğer Elvin'leri buldum; profesörler, yazarlar, kadınlar, erkekler, bir de çoğunluğu müzisyen olan ve blues'a merak salmış Alvin isimli adamlar, aya ilk çıkan astronotlardan biri ve de Cosby ailesinde Bili Cosby'nin şirin damadı. İsimden karakter analizi yapan sitede de pek ılımlı, barışçıl, başarılı bir isim olarak yer alıyor Elvin.
Kimileri biliyorum ki çocuk doğduktan sonra bile kararsızlar, ya da hiç öyle ciddi boyutlarda önemsememişler isim işini. Ben ve kocam mı abartıyoruz bilemem. Şimdilerde Elvin aşağı, Elvin yukarı, evin içinde doğmamış, hatta şimdilik var olmayan çocuğumuzla ilgili bin türlü konuşma...
Romantik olmayabilir belki ama Elvin'in ne zaman doğacağını kararlaştırdık, güzeller güzeli bir ay olan mayısta dünyaya gelmesini istiyoruz. Kışın doğup da üşümesin ve ben de güzel bir yaz geçirdikten sonra hamileliğin zorluklarıyla tanışayım diye. Gerçi hiç problemsiz
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
hamileler de gördüm, hamile olduklarını yalnızca birileri ona 'sen hamilesin' dedikleri için bilenler, 'hadi doğuruyorsun artık' dediklerinde hastaneye gidenler.. Kimse nasıl bir hamilelik geçireceğini kestiremiyor, belki annenizin size hamileykenki durumunu öğrenip bir iki varsayımda bulunabilirsiniz ama o kadar. Bu durumda, yolda giderken yanından geçtiği dükkânlardan gelen tüm kokularda midesi bulanıp kusan ve yedi aylıkken beni doğuran annemi düşününce biraz karamsar olmam lazım, ama ne gezer. Herhalde annelik içgüdüsü beni artık geri dönülemez bir şekilde yakaladı ki, çok sevimli bir masala başlıyormuş gibi hissediyorum yalnızca.
Evleneli henüz bir iki ay olmasına karşın bütün akrabalar sizi yakalayıp kısık sesle sorarlar, 'Ne zaman hamile kalacaksın?'... Ben herkese 'Durun bir bakalım, daha bir yıl bile olmadı evleneli' deyip tüm soruları geçiştiriyorum. Nasıl bir hazdır 'evet, hamileyim' yanıtını duymak bilemem, şimdiye kadar kimseye gizli gizli böyle bir soru sormuşluğum yok. Bir de doğrudan konuya girip 'E hadi artık' diyerek sizi hafif yollu azarlayanlar da var, o konuya hiç girmeyelim.
Şimdilerde, ekonomik kriz yüzünden "bu devirde çocuk mu yapılır" demeler daha da gündemde ama ne zaman sokağa çıksam bebek arabalarıyla dolu bir dünya var dışarıda. Bora, Ata, Emir benim bildiğim en yeni çocuklar... Belki de algıda seçicilik: neyle ilgiliyseniz onu görürsünüz, benim de bebek arabaları ya da kucaklarda rastladığım çocuklar bundan.
Doktorum haziranda bir kontrol daha yaparız, tüm testlerin şimdiki gibi çıkarsa temmuzda hamile kalırsın, mayısta da dilediğin gibi çocuğunu doğurursun diyor. İşte en önemli noktalardan birine geldik, doktor seçimi: size şefkatle yaklaşıp, en önemli sorunu bile hiçbir şey yokmuş gibi algılamanıza yol açmaları çok önemli. Benimki en doğru tespit ile tam bir Noel Baba, hem fiziki hem de ruhsal yapısı öyle. Biraz daha uzun konuşabilsek 'Ho Ho Ho' da diyeceğinden ya da ameliyathaneden kırmızı bir torbayla çıkıp içinden Elvin'i çıkaracağından eminim.
Olmayan birinden söz etmek, Elvin'i anlatmak tuhaf. Anlatmaya değer bulmaksa heyecan verici. Şimdiden bekliyoruz, keyifle, heyecanla.
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
10 Nisan 2001
Hamile kalmayı planladıysam, kendimi buna hazır hissediyorsam zamanın ne önemi var? Şimdi kafamızı kurcalayan sorun bu: neyi, niye bekliyoruz? Şimdi aklıma babam geliyor; beni deliler gibi şımartan, "size aldığım balonların parasıyla küçük bir yatırım mutlaka yapabilirdik" diyen babam.
Bir gün hastalanmıştım, yüzümde kırmızı benekler vardı, evde oturmuş babamın bana o akşam ne armağan getireceğini düşünüyordum. Her zamanki gibi, kapı çalınca aynı koltuğun arkasına saklandım. Babam her zamanki gibi 'aaa benim kızım nerede' oyununu oynadı, beni bulunduğum yerden çıkardı ve kocaman mavi bir bavulu salonun ortasına koydu. 'Bu ne?' dedim; içinin oyuncakla dolu olduğunu, içlerinden birini seçebileceğimi söyledi. Daha önce böylesi bir durumla karşı karşıya kalmamıştım. Oyuncak ya alınır ya da alınmazdı, asla onlarcası arasından seçim yapılmazdı.
O günkü kararım hayatımın sanırım ilk önemli kararı, ilk dersiydi. Bavulu açtım, içinden sahip olmak isteğim onlarca bebek, tren, lego çıktı. Karar veremiyor, hepsini istiyordum. Babam kararlıydı, bir şeyi seçmek ve ötekilere elveda demek zorundaydım. Zorlukla bir bebekte karar kaldım, şimdi nasıl bir şey olduğunu hiç anımsayamadığım. Sonra kendimi kıpkırmızı kızamık şekerlerine vurdum.
İşte ben biraz da bana neler olduğunu anımsayabilmek için istiyorum çocuk sahibi olmayı. Babamın neler yaptığını, bir çocukla neler konuştuğunu, paylaştığını yeniden görmek için.
Bütün hamilelik boyunca günlük tutmayı kararlaştırmıştım, hatta öncesini de yazayım demiştim çünkü anımsadığım kadarıyla bunu yapan kimse olmamıştı. İlk sayfaları yazdıktan sonra beş buçuk aylık hamile Ayça Şen ile yapılmış bir röportaja rastladım, hamilelik dönemini sonradan yazacak mısın diye soruyorlardı. Ayça; hayır ama birinin bu dönemleri yazmış olmasına ihtiyaç duydum, kim neyi nasıl yaşamış, benim hissettiklerimi hissetmiş mi bilmek istedim diyordu. Hah, dedim okuyunca, galiba doğru yoldayım.
Doğru yolun belki de yanlış bir sapağındayım. Çünkü kimin bunları okumak isteyeceğini henüz bilmiyorum. Başka insanlar gibi aslında hiçbir şeyi tam olarak bilmiyorum, şimdilerde bu kadar kararsızsam hamileyken nasıl olacağımı ise hiç kestiremiyorum.
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
Tuhaf bir şekilde neye yarayacağını bilmediğim hesaplamalarım var. "İki regl dönemi kaldı" gibi. Bu bilgiye niye böyle tutunduğumu bilmiyorum, belki de işin ciddiyetini anlamaya, silkinip kendime gelmeye çalışıyorumdur.
Her zaman konuşulan yeni düzenlemeler var, erkeklere de doğum izni verilmesi örneğin. Çok yerinde bir karar. Ben çocuğum doğduğunda yalnız başıma olmak istemiyorum, kocam aklı yeni doğmuş bebeğindeyken işe gitmek istemiyor. Çünkü bebekler asla bebek kalmıyor, hemen yürüyor, hemen konuşuyor, sonra koşmaya başlıyorlar. Kim bütün bunları bile bile kaçırmak ister ki?
Bizim hayâlimiz bu gri kentten uzaklaşmak. Güneyde, ülkenin o başka ucunda portakal kokuları arasında hamaklara yatıp kitaplar okuyacağız. Pembe yanaklı, köyün okuluna giden mutlu bir çocuk istiyoruz. Okuldan gelince olduğu yere çöküp ders çalışmayı sürdüren bir çocuk yerine çantasını atıp dünyayı avucuna almaya çalışan, denize giren, güneşle ısınan, kendi bahçesinden domatesler koparıp yiyen bir çocuk.
Mutluluk nedir ki? Bütün bu okulları bitirişimiz, bir iş bulup kendimizi sonu gelmeyecek gibi görünen bir karmaşanın içine atışımız sırf bu yüzden değil mi? Sonunda elde etmeyi plânladığımız şey hep bu değil miydi? Para biriktirmek, genç yaşta emekli olmak, denizin kıyısına, doğanın davetkâr kucağına kendimizi atmak ve yaşama yeniden başlamak...
Bütün bunları istiyoruz ama gerçekleştirmemiz hangi zamanı bulacak bilmiyorum. Bana kalsa bütün eşyalarımı toplar ve yola çıkarım. Hayatımızın geri kalanında, tüm zamanımı yazarak geçireceğimi söyleyen bir eşim var. O da insanın ömrüne ömür kattığı söylenen bahçe işleriyle ilgilenecek, balık tutacak. Bütün bunları yapmak için hazırda bir paramız bulunması gerektiğini biliyoruz ki, henüz bu sorunla ilgili bir ilerleme kaydedebilmiş değiliz.
Gözlerinizi kapadığınızda görmek isteyeceğiniz türden bir düş bu: sağlıklı, mutlu çocuklar bahçede koşturuyorlar. Verandada elinizde buzlu içeceğiniz kısık sesli bir müziğe eşlik ediyorsunuz. Kocanız çocuklarla yerlerde yuvarlanıyor, güneş hiç olmadığı kadar güzel batıyor. Tüketim çılgınlığına son, gereksinim duyulmayan hiçbir şey satın almıyorsunuz, o yazın modası terlikler artık çok uzak bir dünyaya ait bir görüntü.
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
Herkesten aynı performansı bekleyemezsiniz tabi. Böylesi bir hayattan bahsedildiğinde irkilen ve ben asla büyük kentlerden, karmaşadan kopamam diyen insanlarda var. Eh, onların bileceği iş.
Eskiden her şeyi bırakıp tümüyle yazı yazmaya başlayacağım yaşı otuz beş olarak belirlemiştim. Otuz beşte her şey düzene girmiş olacaktı, her gün erken kalkmak zorunda kalmayacak, gecenin içinde yalnız, sessiz kalabilecektim. Şimdi otuz beş çok yakın görünüyor gözüme. Peki yıllar sonra, her şey için geç mi olacak?
11 Nisan 2001
Kadınlarda en çok görülen kanser türleri göğüs ve rahim kanserleriymiş, kadınlar mutlaka ve mutlaka "smear" testi yaptırmalı, mamografi çektirmeliymiş. Smear testi hiç ihmal etmediğim bir şey ama mamografiyi henüz bir kez bile yaptırmamış olmam kafamı kurcalamaya başladı. Arkadaşlarımdan biri, benimkiler küçük olduğundan, dokundum mu ne var ne yok kendim test edebiliyorum diyor. Reyhan da hamile olmadan önce bir check-up yaptırsan diyor, anlaşılan bugünkü konumuz sağlık.
Reyhan yedi yıl önce çocuğu doğar doğmaz taktırdığı spiralini hâlâ çıkarttırmadığı için ona kızıp duruyoruz, her günün vazgeçilmez konularından biri bu; Reyhan'ın spirali... Diyor ki param yok. Biz o zaman daha çok kızıyoruz, yanlış anımsamıyorsam hafta sonu Assos'a kaçan sen değildin galiba diyor içimizden biri... Korktuğunu söylüyor, her şey için ya çok geçse? Ya rahim ağzında bir sorun varsa, ya şöyleyse ya böyleyse...
Bugün dayanamayıp onun adına Aile Plânlama'yı aradık. Ülkemizde iyi şeylerin de olduğunun kanıtı Aile Plânlama: sembolik bir ücret karşılığında spirali çıkartıp yenisini takıyorlarmış. Reyhan adına randevu aldık, iki gün sonra gidecek. Bu girişimle birlikte gelecek haftadan itibaren başka bir konu konuşuyor olacağız... Nasıl çıkardılar, nasıl taktılar, acıdı mı, ne dediler, sana kızdılar mı, ne kadar kalacakmış yeni spiral falan filan.
Yirmi yıllık arkadaşım İdil geçtiğimiz hafta bugün Bora'yı doğurdu. Onu aradığımda öğleden sonraydı. Narkozun etkisiyle tane tane konuşuyordu. Zaman bizi ayrı yerlere sürüklediğinden aramızda saçma bir diyalog gelişti. Nasılsın, iyiyim. Bora'nın sağlığı nasıl, çok iyi.
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
Hakan nasıl, heyecanlı. İdil'in gözleri masmavi olduğundan biraz daha kişisel bir soru, gözleri ne renk? Bilmem, daha açmadı. Umarım seninkiler gibi olur. Bilmem doğduklarında hepsinin gözleri renkli oluyor biliyorsun, sonradan ne olacağını kimse bilemez. Haklısın, ne derler, sağlıklı, mutlu bir hayatı olsun Bora'nın. Teşekkür ederim. Ne zaman eve gideceksin, cumartesi. İyi, ben seni pazar günü evden ararım. Tamam. Hoşça kal. Hoşça kal.
Bunları konuşurken pazarın içinde kocamla yürüyor, arpacık soğanlara, seri domateslere bakıyoruz, ben elimle işaret ediyorum, kocam bu mu şu mu diye gösteriyor. Sonradan düşünüldüğünde acıklı bir hâl. Ne de olsa İdil'e rüyalarımızı paylaşmıştık. Büyüyecek, hep birbirimize yakın kalacaktık. Aynı sıralarda otururken nice plâtonik aşklar yaşamış, nice ağlamaklı ya da neşeli anlar geçirmiştik. Aynı sınıfta, aynı sıralarda oturur yine de birbirimize yazılar yazardık, İdil bütün mektuplarının sonunu "ben yine destan yazdım galiba" diye bitirirdi. Sonra aynı şehrin ayrı üniversitelerini kazandık. Birlikte dört koca yıl aynı evi paylaştık. Onca yıl her şeyi paylaşırken şimdi insan hayatının en önemli anlarından birinde arpacık soğanlarını işaret ederek kısa tümcelerle bu anı geçiştirmek, sözcükleri seçememek, ne diyeceğini bilememek biraz tuhaf.
Ah, bir de Ayda'nın oğlu Ata'nın mevlidi. Oraya geçen hafta işten çıkar çıkmaz gittim. Elli altmış kişi vardı içeride. Ayda benim en eski arkadaşlarımdan bir tanesi. Orada başını örtmek üzere örtüsü olmayan ve evden kendi terliklerini getirmemiş ve ortalıkta çoraplarıyla dolaşan tek kişi bendim. Ayda yatak odasında beyaz saten gecelikler içinde bir kraliçe gibi yatıyordu. Ata uyukluyor, Ayda kıpkırmızı ojeler sürdüğü tırnaklarıyla bir piyesin en heyecanlı bölümünü oynayan bir oyuncu gibi gelenlere gülümsüyor, herkese lâf yetiştirmeye çalışıyordu.
Yatağın kenarındaki sandalyelerden birine iliştim. Dua sesleri içerden yükseldiğinde yatak odasındakilerle birlikte avuçlarımı açtım, onları izleyerek sabırla oturdum. Ayda'nın tam ayak ucunda saten, şeker biçiminde bir yastık vardı. Yaşlı bir teyze yaklaşarak onu tebrik etti, demek kırk gün olmuştu Ata doğalı... Ayda yeni âdetten söz etti. Artık kırk gün beklemek gerekmiyordu mevlit yapmak için, yirmi gece ve yirmi günü gören bir bebek için en uygun cuma gününün seçilmesi
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
yeterliydi. Tesadüf o ki, o gün yağmurda yağıyordu, bu da iyiye işaretti. Yaşlı kadın ve ben böylelikle Ata'nın nasıl olup da göz açıp kapayıncaya kadar kırk günlük olduğuna şaşırmayı bıraktık.
Mevlide giderken iştekiler örtün var mı, ne aldın, gidince tavuklu pilav olur, burada bir şey yeme öğlen, yemek iyi değil demişlerdi. Bütün bu bilgileri merakla dinlediysem de hiçbir anlam verememiştim. Tavuklu pilav olacağını nereden biliyorlardı, daha önce bir iki kere katıldığım mevlitlerde örtü ev sahibi tarafından verilmişti ve evet bir armağan almıştım. Üzerinde bir bebek resmi olan manyetik bir fotoğraf albümü.
Ayda'ya uygun bir zamanda armağanı uzattım. Altınlara yüz vermemişti ama heyecanla kırmızı kaplı pakete sarıldı, ne aldın? Açınca da çok sevindi, bu hep lâzım olan bir şey dedi. İçimden eh dedim, en azından bir şeyi doğru yapmayı başarmıştım.
Etli bir pilav geldi, bütün kadınlar koşturup duruyor, mutfaktan evin içine karınca gibi dağılan diğerlerine tabak yetiştirmeye çalışıyorlardı. Siz aldınız mı, siz görümcesi misiniz, ayran vereyim mi, bittiyse mutfağa götüreyim, size zahmet olmasın, sigara içebileceğimiz bir yer var mı, telefonunuz çalıyor galiba, Ata sizce kime benziyor, resim kursuna mı gidiyorsunuz, neredekine, jimnastik mi, aylık ücreti ne kadar, hayır ben tenis oynuyorum yıllardır, formumu böyle koruyorum, jimnastik salonuna gitmeyi hiç düşünmüyorum. Sonra şerbetler, sonra tatlılar.
Birden evin içi havasızlaştığındaysa gitme vakti. Yeni moda, çocuğun cinsiyetine göre seçilmiş olan çikolatalar tepsiyle o anda evde bulunan en küçük çocuk tarafından ikram ediliyor. Mavi bir jelatinin üstünde küçük bir erkek çocuk figürü. Ayda yattığı yerden öpücük yolluyor, eve ulaşmam bir dakikayı alacak...
13 Nisan 2001
Reyhan spiralini çıkarttırmak ve yenisini taktırmak için sabah erken saatlerde Aile Plânlama'nın yolunu tutmuş. "Bana hiç benzemeyen kadınlarla doluydu içerisi" diyor. Doğum yapacaklar, muayene olacaklar, falan filan... Yaklaşık bir saat sonra onu içeri almışlar, "Hanım, üstündekileri çıkar ve şunu giy" demişler. Reyhan, "Birincisi, bana hanım demeyi bırakın, ikincisi yüzlerce kişinin giydiği o şeyi giymem" demiş.
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
Biz burada herkese hanım diye hitap ederiz...
Olsun, bana ya Reyhan deyin ya da hanımefendi.
Hanım hanım, derhal o üstündekileri çıkar ve şunu giy...
Reyhan'ın sinirleri bozulmuş, kusmak üzereymiş, şekerli bir su içirmişler. Rahimi dışarı çekerek, acılı bir yolla içinden spirali çıkarmışlar önce. Sonra rahim dışarıda dururken arkalarını dönüp kendi aralarında sohbete başlamışlar.
Reyhan acıyla kıvranırken tepesi attığından, "Derhal aranızdaki sohbeti kesin ve yeni spirali takın" diye hemşirelere bağırmaya başlamış. Hemşireler ona biraz beklemesini söyleyip tekrar arkalarını dönünce, bizimki sesini biraz daha yükseltmiş,
Eğer şu anda dönüp o spirali takmazsanız, hepinizi doktorlara şikayet edeceğim...
Şimdi ağrılı sızılı dinleniyor, uyukluyor. "Neyse" diyor, en azından rahmim bu dünyayı gördü". Dışarı çıkmış bir rahmi düşünmek bile istemiyorum.
17 Nisan 2001
O kadar çok uykum var ki; şimdi küçük bir bebeğim olsa ve ona bakmak zorunda olsam neler olurdu hayâl bile edemiyorum. Parmaklarımı bile kıpırdatacak durumda değilim. İşteyim, eve gitmek için henüz çok erken ve eğer gidecek bile olsam arabanın kontağını çevirmeye bile gücüm yok. Sanırım hasta oluyorum ya da hastayım. Gözlerimi kapamak ve saatlerce yataktan çıkmadan uykulara dalmak, uyanmak ve tekrar uyumak istiyorum. Çalar saatsiz bir dünyaya gereksinimim var.
Bu sabah Güneri Civaoğlu'nu dinliyordum radyoda. Hafta sonu Paris'teymiş ve televizyon izlemiş. Tanrım, televizyon izlemek için Paris'e, hem de sırf hafta sonu için giden adamlar var... Neyse. Bir programa denk gelmiş, yaşlıca bir kadın hayatı boyunca yaşadığı tüm seks deneyimlerini bir bir, isimler de kullanarak anlattığı kitabıyla Fransa'da gündemdeymiş. Çocuklarınız ne diyecek sorusuna, nasıl olsa onlar da ileride buna benzer deneyimler yaşayacaklar demiş. Ya kocanız diye sorulduğundaysa o kendini kitaptan ayrı bir yerde tutuyor, bana saygı duyuyor demiş. Biran düşündüm. Ben ne yapıyorum, buna benzer bir şey mi, çok özel şeyler mi anlatıyorum, yalnızca bende saklı
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
kalması mı gerekiyor yazdıklarımın? Etik nedir, nerede başlar, nerede biter... Güneri Civaoğlu bu küçük hikayeyi nasıl bitirdi anımsamıyorum. Ben zaten yorum yapmak üzere konuşanların anlattıklarını nasıl toparladıklarını hiçbir zaman anımsamıyorum.
25 Nisan 2001
Dervişin fikri neyse zikri de odur ya, bebeklerle dolu rüyalarımın start alması bundan olmalı. Uykumda kenti tepeden gören bir kafeteryadaydım, dolambaçlı, dar yollardan arabayla geçerek oraya ulaşıyor, neden daha önce oraya hiç gitmediğime de hayıflanıyorum. Mavi halıfleks döşeli sıradan bir okul kafeteryası ama manzara harika!
Bir odada genç hemşireler çocuk bakımını öğretiyorlar. Merak edip giriyorum. Hemen bir çocuk doğuruyorum öğrenebilmek için. Kopkoyu tenli, lâcivert gözlü, ufacık bir kız bebek! Kucağıma alıyorum, onu çirkin buluyorum ama hemşirelerin her dediğini uyguluyorum, şöyle tut, şöyle meme ver falan...Tam öğrenemediğime kanaat getirip yeni bir tane daha doğuruyorum, bir öncekine çok benzer bir çocuk. Aynı şeyleri tekrar yapıyorum. Hemşireler ip atlıyorlar boşluklarda. Kendi kendime "annem, babam, kocam bundan hiç hoşlanmayacaklar, çok tuhaf bir yer burası" diyorum.
Sonra herhalde cesaretimi toplamış ve her şeyi öğrendiğime inanmış olacağım ki son ve gerçek çocuğumu doğuruyorum. Yine küçük ve koyu tenli bir çocuk, bir kız çocuğu, diğer doğurduklarımdan daha güzel, sanki deneye deneye en güzelini bulmuş gibiyim. İçimde bir rahatlama, doğurmuş olmanın keyfiyle oradan ayrılıyorum. Ağabeyim çocuğun adını ne koyduğumu soruyor, Banu Bora diyorum, kızıyor. "Öyle bir isim koymuşsun ki tam geleceğin ciks çocuklarından biri, karaktersizin teki olacak" diyor, üzülüyorum.
27 Nisan 2001
Yazın yaklaşması komik diyaloglara neden oluyor, hep birlikte son beş altı yılı birlikte geçirdiğim iş arkadaşlarımdan biri "Yaza hazır mısınız?" diye başlayan reklâmı her duyduğunda "Hayır!" diye bağırıyor, "şişmanım ve mayom yok...". Bir diğeri hep birlikte havuza gitme fikri ortaya atıldığında aynı tepkiyi veriyor, "gidemeyiz, çünkü hepimiz çok şişmanız...". Bu diyaloglar bu işyerinde bundan birkaç yıl
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
önce yapılmıyordu, hepimiz gerçekten de daha zayıftık. Şimdilerde otuzlu yıllarımızın başında, eskisine oranla daha kilolu bedenlerin içindeyiz. Gazetede okuduğuma göre Türkiye dünyanın en şişman altıncı ülkesiymiş.
29 Nisan 2001
Hafta sonu Ayda'ya gittim, televizyonun karşısındaydı, maymunlu bir diziye anlamsızca baktık birlikte. "Artık evin içinde sigara içilmiyor" dedi. Güzel bir cappucino eşliğinde balkonda birer sigara içip Ata'nın yanına döndük. Ata görmeyeli büyümüş, kaşlarını çatıyor sürekli, bir de küçük eldivenlerin kapattığı ellerini karate yaparmış gibi sağa sola savuruyor, işte iki aylık bir çocuğun hâlleri. Ayda bir sessizlik anında "kitap gibi çocuk" dedi Ata için, niye diye sordum. 52 santim ve 3 kilo 150 gram doğmuş, bu da tam standartlarda bir durummuş.
Eskiden olsa hiçbir anneye sormayacağım sorular sordum Ayda'ya, kaç kilo aldı, geceleri çok mu uyanıyor, çok ağlıyor mu, sen kendini nasıl hissediyorsun, hiç dışarı çıkıyor musun, işe ne zaman gideceksin... Günde otuz gram alması gerekiyormuş bebeklerin, altı saatlik kesintisiz bir uykuya gereksinimi varmış Ayda'nın, eski uzun uykular artık bir hayâlmiş, ama yine de pişman değilmiş, yalnızca altı saatlik bir uyku uyuyabilmek istiyormuş, dışarı haftanın üç günü yalnızca birer saatliğine, cimnastik yapmak ve eski formuna dönmek için çıkıyormuş, bir de Ata'yı doktora götürmek için. İşe uzun bir süre gitmeyi düşünmüyormuş. "Hep evde olmak insanı tuhaf yapıyor, kendine yabancılaşıyorsun" diyor Ayda, "sürekli televizyon izliyor ve meme veriyorum. Göğüsler de artık eski anlamını yitirdi. Eskiden olsa herkesin ortasında böyle bir eylem yapman mümkün değilken şimdi orada burada şak diye bir göğsünü açı veriyorsun, göğüslerin artık başka bir fonksiyonu var..."
Sonra birlikte Ata'nın nüfus cüzdanına baktık, yepyeni, gıcır gıcır, hiç kullanılmamış. Ayda "böyle betimlenmesi tuhaf" diyor, hastaneden verilen kağıtta; ".... tarihinde canlı olarak doğan....." yazıyormuş.
Canlı ve ölü bebekler..
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
30 Nisan 2001
Bugün dokunmamam tembihlenmiş bir eşyayı yitirmiş ve günün kalan kısmında bu pişmanlıkla, canı oyun oynamak bile istemeyecek bir çocuk gibiyim, işe giriş kartım kayıp. Nerede, nasıl bir bilsem, geriye dönebilsem, onu anahtarlığımdan çıkarır cüzdanımın en harikulade köşesine yerleştirirdim. Ağladım, ağlayacağım, güneşli bir güne yakışmayacak kadar abartılı bir hüzünlü ruh halindeyim.
Şimdi tıpkı bir çocuk gibi kime gidip "İstemeden oldu, istemeden oldu, istemeden oldu" diyebilirim?
1 Mayıs 2001
Gazetelerde bebeklerle ilgili küçük haberler. Okuyorum ama henüz bir anne ya da anne adayı olmadığımdan ne okuduklarımı iyi anlayabiliyorum ne de aklımda tutabiliyorum. Bugün baktım ki; kendi kendime bu soruna bir çare üretmişim. Farkında olmadan küçük bir kupürü kesip masama koymuşum...
Şöyle ki; bebekler artık neredeyse emeklemeden yürüme dönemine geçiyorlarmış. Yüz üstü yatan bebekler çevrelerini görmek amacıyla ellerini ve kollarını hareket ettirmeleri yüzünden daha sonra emekliyorlarmış. Sırt üstü yatan bebekler ise çevrelerini rahatlıkla gördüklerinden emekleme zahmetine girmiyor ve yürüme dönemi olan 11 ve 12. aylar geldiğinde direkt yürümeye başlıyorlarmış, bu yüzden de bebeklerimizi mümkün olduğunca sırt üstü yatırmamız gerekiyormuş.... Dün de birfilmde izledim; bebekler yukarıdan aşağıya doğru usul usul sallanmayı severlermiş, yana doğru sallayarak uyutmak onları sadece sinirlendirirmiş.
2 Mayıs 2001
Ünlü hamile kadınların hepsinde bir Demi Moore pozu: hamileyim, kocaman bir göbeğim var ama hâlâ güzelim ve kendimi böyle de seviyorum hâli. Bugün Merve İldeniz'in de böyle bir fotoğrafı var gazetede. Pek narin bir yapısı olduğundan ve hamile kalışının üstünden yalnızca üç buçuk ay geçtiğinden biraz fazla yemiş de karnı şişmiş gibi duran İldeniz'in kendisi de eminim bu fotoğrafları saçma bulmuştur.
Ece'nin Hamilelik Günlüğü - Ece Arar Emener
Ama nasıl güzel ve dobra dobra anlatmış hamile kalış öyküsünü; "Bodrum'da bir arsa satın almıştık, onu kutluyorduk. Kutlamayı biraz fazla kaçırmışız..."
Herkesin bir öyküsü olmalı.
3 Mayıs 2001
Dün babamla konuşuyorduk, "Hadi" dedim, "check-up yaptıralım". O yıllardır hiç aksatmadan kontrolden geçer, "Tabi" dedi, "ama nereden çıktı birden bire sende bu fikir?"..
Haziranın on beşinde doktor kontrolümün olduğunu ve onun ertesinde de hamile kalmayı plânladığımı söyledim. "Eh, geç bile kaldın" dedi, şaşırdım, babama göre haziranın on beşine kadar çok zaman var, bazen düşünüyorum o mu yedi aylık doğmuş ben mi?
Zamanın böylesine akıp geçmesi, sürekli balon ya da çikolata almasını istediğiniz babanıza günün birinde gidip hamile kalmak istediğinizi söylemeniz tuhaf.
İnternette aradım taradım, hamile kadınlar pek günlük tutmamışlar; bir kadının her aya bir paragraf ayırdığı bir günlükle, bebeği doğduktan sonra bir süreliğine yazmış olan iki kadına rastladım. Bunun yanında; eğer hamile ve günlük sözcüklerini birlikte ararsanız suni yoldan döllenen ineklerle ilgili birçok metin bulabiliyorsunuz. Yine de, her ne olursa olsun internet harika bir bilgi kaynağı olmayı sürdürüyor. Bir sürü hamilelik ve bebek sitesine rastladım, son âdet tarihinizin ilk gününe bakarak size bebeğinizin ne zaman doğacağını hesaplayabiliyorlar. Benim tahmini hamile kalışıma göre bebeğimizin doğum tarihi 26 mart 2001'den sonraki herhangi bir gün olabilir.
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 02
  • Части
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 01
    Общее количество слов 3991
    Общее количество уникальных слов составляет 2222
    31.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    44.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    52.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 02
    Общее количество слов 4078
    Общее количество уникальных слов составляет 2261
    28.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 03
    Общее количество слов 4000
    Общее количество уникальных слов составляет 2185
    28.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    40.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    47.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 04
    Общее количество слов 4076
    Общее количество уникальных слов составляет 2285
    29.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    43.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    50.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 05
    Общее количество слов 4043
    Общее количество уникальных слов составляет 2132
    28.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    40.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 06
    Общее количество слов 3982
    Общее количество уникальных слов составляет 2027
    29.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 07
    Общее количество слов 3867
    Общее количество уникальных слов составляет 2123
    29.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    40.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    47.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 08
    Общее количество слов 3968
    Общее количество уникальных слов составляет 2119
    29.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 09
    Общее количество слов 3862
    Общее количество уникальных слов составляет 2126
    28.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    39.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    47.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 10
    Общее количество слов 3985
    Общее количество уникальных слов составляет 2129
    28.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    40.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    46.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 11
    Общее количество слов 3964
    Общее количество уникальных слов составляет 2034
    29.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    47.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • Ece'nin Hamilelik Günlüğü - 12
    Общее количество слов 1389
    Общее количество уникальных слов составляет 814
    40.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов