🕥 30 分の読み取り時間

Alfa Cellatlari - 8

合計単語数は 3854 です
一意の単語の合計数は 2025 です
28.1 の単語が最も一般的な 2000 単語に含まれています
40.4 の単語が最も一般的な 5000 語に含まれています
47.5 の単語が最も一般的な 8000 単語に含まれています
各行は、最も一般的な単語 1000 個あたりの単語の割合を表します。
  yorsunuz. Sessiz kargaşa kesildiği zaman Thovv'a söz verdi.
  "Konuşun lütfen."
  Thovv başını eğerek selam verdi.
  - Değerli savcımız sizlere Dünya tarihinin çirkin bö
  lümlerini gösterdi. Çağlar boyunca Dünya'ya yoldan çık
  mış tiranlar ve rahatlıkla canavar diye adlandırabileceğimiz
  kişiler egemen oldu. Ancak savcımız bunu çok abarttı.
  Dünya'da birçok güzelliğin iyiliğin de olduğu gerçektir. Onların da görülmesi gerekir.
  Yine havadaki ekranda Erekiel'in tekerleği gibi, Dünya tarihi boyunca devler gururla yürüdüler. Peygamberlerden kardeşçe bir sevgi ve bağışlama amacıyla halk yığınlarına öğütler veren Isa, Buda ve Muhammed; Düşüncelerinden Eflatun ve Sokrat; Şistine kilisesini yaratmak için kendinden geçerek ölen Michelangelo; Leonardo da Vin-ci'nin-sanatı ve bilmi! Konfüçyüs, Goethe, Bach, "Yurtta sulh cihanda sulh" diyen büyük devlet adamı Atatürk, iyiliğin ebedi mesajıyla dolu Beethoven'in dokuzuncu senfonisi sırayla geçtiler ekrandan.
  BÜTÜN İNSANLAR KARDEŞTİR, BÜTÜN İNSANLAR KARDEŞTİR! Size sadece tiranlar gösterildi. Onları doğruluk ve özgürlük tutkularıyla protesto eden ve şehit edilenler de vardı. Pesteur, Dr. Tom Dooley, Albert Schweitzer. Yurtsever sloganların çok ötesinde kahramanlık. Ölüm ve değişik bir biçimle şan şöhret. Sayısız insanın kendisini ölüme atması. Elem ve daha önce hiç bulunmayan umut. Destansı, kahramanca rüyalardan doğmuş insan iyi niyetinin ve çektiği acıların görkemli bir gösterisi. Hattâ Ören ile şarkı söylerken karşılaştığında şişman vücudunu ağır ağır şaşkınlık kaplayan Büyük Adam bile gösterildi. Arena'daki halk için Oren'in nefretin de ötesindeki acıması, Dr. Cormin düşleri... Bilim adamları ve umutları. Einstein. İnsanlık için armağan edilen yaşamlar.
  Görüntüler bittiği zaman kalabalık, sessiz ve düşünceliydi. Nefret azalıyor değişiyordu.
  Morko gürleyerek ayağa fırladı.
  -Bunlar pislik yığınındaki tek tük mücevher parıltıları diye bağırmaya başlamıştı. "Kendi kendimizi kandırmamıza izin vermemeliyiz. Güçlü olmalıyız.
  Şimdi harekete geçmeliyiz!
  Thovv başkana dönerek "Eğer Mahkeme izin verirse benim de bir şahidim var" dedi.
  Başkan Mahkeme üyelerine danıştı; sonra kabul ettiğini belirtti. Sessizliğin sağlanması için işaret etti. Thovv kendisine işaret edince. Ören ağır ağır ayağa kalktı. Kafasının içinde büyük bir fırtına esiyordu, yere yıkılmadan önce kürsüye doğru iki adım atmayı başardı.
  Thovv hemen onun yanına koştu ve endişe içinde üzerine eğildi.
  — Kafam!
  — Morko. Kora'ya yaptığı şeyi sana da yapmaya çalı
  şıyor. O'na karşı diren! diye fısıldadı Thovv.
  Ören güçlükle ayağa kalktı, her şey dönüyordu. Düştü. Onun dışına sürüklendiği zaman, Kora Thovv'Ia birlikte yanındaydı. Gözleri acıyordu. Kederin bir çeşit azalması. Bu yenilgisi onu ayağa kalkmaya zorladı. Bütün gücünü harcayarak kürsüye ulaştı.
  Thovv yanına geldi. "Gitarını al. Sana yardım eder. Dikkatini müziğinin üstüne topla. Düşünceni dar ve ulaşılmaz tut."
  Ören gitarı kaparcasına aldı. Parmaklarını gitarın telleri üzerinde düzensizce gezdirdi. Hissettiği bu duygu ona yardım etti: Bilinmeyen bir müzik düşüncesini arındırdı. Bacaklarını açtı ve sallanarak orada durdu. Bir an için Thovv ve Chauna'ya alaycı bir gülüşle baktı. Kora, Mor-ko'nun grubuyla tekrar birleşmişti.
  Güneşten yanmış suratı, kulaklarının üzerine dökülen buğday renkli saçları ve uzun boyuyla ayakta dikiliyordu. Duruşunda Alfalılar'ın tipik özelliği olan kurnazlık belirtisi hiç yoktu. Bu yabancı çevrede, geniş kapsamlı bakışı tuhaftı. Gümüşi gözlerinin dışında Ören, sanki oralı değildi. Fiziksel olarak Dünyalıydı. O gümüşi gözler en arka sıradakilere kadar bütün suratların üstünde dolaştı. Şimdi beynindeki zonklama yok olmuştu, sözcükler ağzından döküldü:
  - Ben bir hatip değilim. Size anlatmak zorunda olduklarımı müzikle anlatsam daha iyi. Anlatacaklarım sizin karar vermeniz için önemli. Halkımı severim. Çok istememe rağmen onlar için size yalvarmayacağım. Ancak şu anda yaptığım gibi onların niçin kötü şeyler yaptıklarını anlamanıza yardımcı olmaya çalışacağım.
   Çoğunlukla bir şeyden kaynaklanır bu. Korku! şu anda hepinizin içini kemiren şey de budur. Benim dünyam-daysa o her zaman içimizi kemirir. Ondan hemen hemen hiçbir zaman kurtulamayız. Siz şanslısınız, düşünceleriniz çok değişik bir biçimde değişti. Yaşamımızın her gününde duyduğumuz bizi kaplayan korkuyu siz anımsayamaz-sınız. Başka bir insanın düşüncesinde ne olduğunu bilmemek. İşte biz böyleyiz. Deneriz. Lanet olsun, o kadar çok deneriz ki. Ancak gerçekten hiçbir şeyi bilmeyiz. Konuşmak bir insanın beyninde ne olduğunu öğrenmemiz için yardımcı olur; ama yeterli değildir. Belki de yanımızdaki adam bize kötülük edecektir. Belki de kötü şeyler düşünüyordur. Fakat hiçbir zaman kesinlikle bilemeyiz. Yani sizin bildiğiniz yolla bilemeyiz.
  "Uzun bir süre önce Dünyamızda, arkadaşlarımıza inancımızın olması gerektiğini söyleyen büyük bir insan yaşadı. Başkalarına size davranılmasını istediğiniz gibi davranınız! Sloganı buydu. Haklı olduğuna karar verdik. Ancak o müthiş korku hâlâ oradaydı. Bazılarımız inançlıydı ve bu inançtan yararlanıldı. Hâlâ deniyoruz. Dinleyin... Gitarının gümüş tellerine dokunarak şarkı söylemeye başladığı zaman kendi dünyasındaydı. Şarkılarında direnç güçlü hissetme, yaşama isteği, yaşamdaki sevinç parıltıları vardı. Enerji canlılık ve özgürlüğü anlattı. Ören, şimdiye kadar hiç söylemediği bir sesle söyledi. Sanki bu ses, doğduğu andan beri ruhunda ve yüreğinde yoğunlaştırdığı bütün güzelliklerin ve acıların bir sonucu gibiydi.
  Şarkılarıyla onlara Dünya'yı anlattı. Derin vadilerini, yeşil ormanlarını, gürültüyle akan ırmaklarını, karlı do-
  
  ruklarını, çağlayanlarını, parlak güneşin altında oynayan çocukları anlattı. Beklenmeyen bir ölümün bir sevgiliyi alıp götürdüğü zaman duyulan dehşeti anlattı. Özveriyi, mutluluğu, umudu anlattı.
  İnsan yüreğinde saklı olan her şeyin üzerindeki örtüyü kaldırdı. Ve şarkılarıyla onlara şu soruları sordu. Bütün bunlar kaybedilmeli mi? Bu yaşama isteği uzayın sonsuz büyüklüğünden sonsuza dek silinmeli mi?
  "Her zaman ne büyük olduk
  Ne de nazik;
  Denizlerimizi ve topraklarımızı kirlettik
  Kardeşlerimizin kanıyla
  Ancak denedik, denedik yine denedik
  Vazgeçmeden ve ölmeden önce
  Anlamları olduğu için yıldızlara sevgi besledik,
  Huzur ve umut için yeni güneşlere yöneldik,
  Belki de yanıtı orada bulacağız,
  Yazılı olarak orada, o yabancı yıldızlarda.
  Bir gün
  Övünçle
  Var olan
  Ve aklı olan her şeyin;
  Kardeş olmak için
  Yaratıldığını öğreneceğiz,
  O yabancı yıldızlarda yürüyen uçan her şeyin
  O zaman çıkacağız neşeyle ateşin ve karanlığın dışına
  Ve birleştireceğiz beraberce rüyalarımızı ve
  kaderlerimizi."
  Sessizlik. Sonra yükselen alkış. Ören başardı. Beyinlerindeki nefret uyandıran canavar geldiği yere doğru sürünerek dönüyordu. Oren'e sevgilerini gösterdiler. Sonra Başkan ayağa kalktı.
  - Çok etkilisin, genç. İçtenliğine saygı duyuyoruz, onun yürekten olduğunu biliyoruz. Seni kabul ediyoruz. Seni ve seni olduğu kadar arkadaşlarını da seviyoruz. An-
  
  cak sen yarı Alfalısın ve zehirli kumları olan çölde altından tanecikler olabilir. Bu tanecikler kolayca kötülük dağlarının altına gömülebilir. Ve sen korkudan söz ettin. Korkunun sizi yıldıran düşman olduğunu söylüyorsun. Peki bu korku her zaman kalmayacak mı sonsuzluğa kadar?
  Marko ayağa kalktı. "Bu genç adam ve onunla birlikte olanlarla tartışmıyacağız. Bırakın Dünya'da olabileceklerinden çok daha hoşnut ve mutlu olarak aramızda yaşasınlar" dedi.
  Kazandığı için bacaklarının zayıfladığını hissetti.
  Ufacık bir ışık huzmesi belirdi.
  — Büyük Adam dediğimiz kişinin müthiş bir gücü
  var. Bu adam beni Birleşmiş Dünya'nın başkanı yapmak
  istiyor. Onun piyonu olacağım, yapacağı işler için bir kuk
  la. İnsanları yönlendirebilecek bir gücüm olduğunu hisse
  diyor dedi.
  — Belki de öyle bir gücün var. Gerçekten bunu yapabi
  lir mi?
  — Örgütleri yapabilir dedi aceleyle Ören. "Sizi kendi
  me inandırdım. Belki de halkının bana güvenmesini sağlıyabilirdim.
   Tarihimizde yüksek görevlere vicdansız ma
  kineler tarafından getirilmiş; ancak gücü eline geçirdiği
  zaman onu akıllıca, insanların yararına kullanan önderler
  de vardır. Belki ben de bunu yapabilirdim. Yavaş yavaş
  değişiklikler yapılabilirdi. Bu Dünya tarihi için bir ara
  yoldur. Eğer yaşamaya elverişli sömürgeler kurmamıza
  izin verilseydi, dikkatle denetlenerek, nüfus fazlalığı ar
  tışı sorunumuz çözülecekti. Diğer reformlar da yavaş ya
  vaş yapılabilirdi."
  — Pallent için ne düşünüyorsun?
  — O yaşlı ve fazla yaşmaz. Başka birisiyle çok daha
  fazla şeyin üstesinden gelinebilirdi. Sonunda da erdeme
  ulaşabilirdik.
  Mahkeme bu konuyu kendi arasında tartıştı, halk sessiz
  ve düşünceliydi. Bir süre sonra Başkan "Bu kolay bir görev olmayacak" dedi.
  Ören derin bir soluk aldı. "Onu ben de istemiyorum. Kora'yla birlikte sizin aranızda yaşamayı önerdiniz. Bu bütün yaşamım boyunca düşlediğim bir şeydir. Her günün neşeyle dolu olduğu temiz ye güzel bir dünya. Fakat benim dünyam orasıdır. Ölünceye kadar bütün gücümle Dünya'mız için çalışmalıyım."
  Thovv "Ona bu şansı tanıyın" diye bağırdı. "Ören Starr'ın dünyasını kurtarmak ve ona hizmet etmek hakkı var. Buna karşı çıkamayız."
  Kalabalığın bir kısmı "Yaşasın Dünya!" diye bağırdı.
  Oren'in yengisi'nin büyüdüğünü gören Morko sararmış bir yüzle ayağa kalktı. Mahkeme Başkanı, anlaşmazlık ve kargaşa yatışmcaya kadar susmasını işret etti. Ören umutla kürsüde duruyordu. Yüksek Mahkeme oylamaya geçiyordu. Sonunda, Başkan tekrar ayağa kalktı. "Karar veremedik" dedi. "Sana inanıyoruz Ören Starr. Ancak hayalci bir ruhun var ve sadece çıplak gerçekleri göz önünde tutmalıyız. Dünya'yi kurtarmak için yaşamını verirsin. Çok güzel, sana inanıyoruz. Fakat bir hayalcinin özlemlerinin, gerçekleri saptırmasına izin veremeyiz. Kora'yı al ve şarkılarını söyleyerek bizim aramızda yaşa!"
  Oren'in başı önüne düştü.
  — Eğer Dünya ölürse ben yaşayamam."
  Salonda bir uğultu yükseldi.
  — Bunu söyleyeceğinden korkuyorduk.
  Oren'den bütün salona bir sevgi dalgası yayıldı. Bununla birlikte beyninde bir yıldız patlaması gibi parlak bir ışık patlaması oldu.
  - ÖREN!
  Köredici bir ışık kargaşası içinde Chauna'yı gördü. Ayaktaydı. Kemikli yüzü bembeyazdı. Yüzü sevinçle parladı. Gülümsedi ve tekrar Oren'in adını söyledi, dudaklarının
  kıpırdamamasına rağmen Ören onu neşeden doğan bir bağırış gibi duydu.
  Ören gözlerini kalabalığa çevirdi.
  — Arkadaşlarım! Benim yeni ve olağanüstü arkadaşla
  rım. Beynimde ilginç ve inanılmaz bir şey oldu. Chauna
  bana, bunun kendisinde de olduğunu söylemişti. Bir an
  yanıp sönen bir ışık gibi bir şey.
  — Dünyamızda bizi, aşırı milliyetçi gruplara bölen şe
  yin korku olduğunu söylemiştim. Şimdi ben o korkuyu his
  setmiyorum. Beynim billur gibi parlak. Thovv yardım etti,
  siz hepiniz yardım ettiniz, benim çabam yardım etti. Her
  şeyden çok Chauna yardım etti. O bana yeni bir düşünme
  kudreti verdi. O ölü, ancak mutlu. Dünyamızı kurtarmaya
  yardım etmem için benim olağanüstü bir güce sahip olma
  mı arzu etti!
  Beyniyle hepsini etkilemeye çalışırken gümüşi gözleri parladı: Görmüyor musunuz? Şimdi tam bir anlayışa sahibim. Sizin düşüncelerinizi görüyorum. Artık sizlerle konuşurken sözcük kullanmayacağım. Beyinlerinizde, sizinle birlikteyim!
  Kalabalık bağırarak ayağa kalktı. Yüzyıllar önce onların ırkına yavaş yavaş olan şey, bu Dünyalı'da biranda gerçekleşmişti. Onun umutsuz çabasıyla birleşen Chauna'nın gücünün yarattığı basınç, birbirleriyle doğuştan paylaştıkları telepatik birliği Oren'in beyninde oluşturdu. Korkuyu yıkan sözsüz anlaşabilme yeteneğiydi bu.
  Sanki yüreklerinde ağır bir yük kaldırılmış gibiydi. Öldürmeyi istemediler. Öldürmek yapılarında yoktu. Şimdi Ören onların beynine girmiş ve öldürmeye gerek olmadığını göstermişti.
  Morko sallanarak ayağa kalktı. Kanında ve beyninde patlayan ve iltihaplı bir mikrop kümesi gibi çoğalan bir şey, bir anda Alfalı'nın içinden dışarı çıktı. Oren'in alaycı yengisine dayanamazdı. Dünya ölmeliydi! Eğer yeni bir
  
  güce sahip olan bu sonradan görme şarkıcı ölürse, Dünya da ölecekti!
  Eli giydiği uzun pelerininin altına gitti. Tüp biçiminde bir silah birden patladı.
  - Geber Dünyalı!
  Silindirden bir yıldırım parladı. Oren'i ani bir alev kapladı, gitarı elinden düştü. Gitar daha yere düşmeden siyah bir kül yığını haline dönüştü. Sonra Ören yuvarlandı.
  Şarkıcının neşe ve umutla durduğu yerde, tedirgin bir havanın girdabında kımıldanan küller vardı.
  Sessizlik ölümün ta kendisi gibiydi. Kora bağırarak kendisini kürsüye doğru attı. İnce uzun yapılı vücuduyla mermer döşemenin üzerine saldırdı: Onunla birlikte olmalıydım. Bana yardım edin diye ağlıyordu.
  Güçlü eller onu ayağa kaldırdı. Oren'in yanına, ızdırap içinde titreyerek yatlı.
  - Gözlerini aç dedi ona Ören.
  Ölüm yine de iyi diye düşündü. Ölüm ve ötesi. Kora gözlerini açtı. Karşısındaki adam Oren'di ve Oren'in kolları onu sımsıkı sarmıştı. Nöbetçiler Morko'yu yakaladılar.
  Kalın bir sesle "Thovv yaptı" dedi ona Ören: Son saniyede Morko'nun ne yapacağını anladı. Morko beni öldürmek zorundaydı, böylece Dünya yok edilecekti. İçimde bir şey koptu. Fakat Thovv benim yerimi aldı ve benimkinin yerine kendi vücudunu verdi. Yeni beyin gücüm onun hücreleriyle, benimkilerin değişmesini sağladı.
  Kora: Dünyamız için kendi yaşamını verdi diye hıçkırdı.
  - Morko'ya olanlar belki de Alfalılar'a parlayan dün
  yalarında kötülüğün hâlâ olabileceğini anımsatır. Thovv
  ve Chauna onlara özverinin, hepimizin içinde yanmakta
  olan küçük bir alev olduğunu düşündürecektir.
  - S O N -
  
  
  KURGU BİLİM DİZİSİ
  EVRENDE NE, NEDİR?
  1 - UZAYDA DEHŞET "TORA"
  (Peter Randa)
  2 - DÜNYANIN SONUNA DOĞRU
  (H. G. Wells)
  3 - UZAY ŞEYTANLARI
  (Ronny Laws)
  4 - ALFA CELLÂTLARI
  (Emil Petaja)
  "BASKAN Kurgu - Bilim Dizisi", ilk üç kitabında okuyucularından gördüğü büyük ve yakın ilgi karşısında, günümüzde kurgu - bilim'e ve uzay'a karşı olan büyük merakı ve samimî öğrenme isteğini de gözönünde tutarak, okuyucularının teveccühüne yeni bir hizmetle teşekkür etmektedir.
  Bu yeni hizmetimiz, "BASKAN - Kurgu Bilim Dizisi" kitaplarının içinde okuyucularımıza sunacağımız, kurgu - bilim ile, uzay ile, evren ile ilgili ilginç konuları kapsayan bilgiler olacaktır.
  Bu ilginç bilgileri, bu kitabımızla okuyucularımıza sunmaya başlıyoruz. Bu bilgiler, günümüz bilim adamlarının uzun çalışmalar sonunda ortaya çıkardıkları ilginç gerçekleri kapsamaktadır. Bunları bilim dünyasında isim yapmış ve bu konuda başarılı çalışmalarıyla tanınmış kişilerin eserlerinden, tezlerinden, raporlarından ve sözlerinden derlemiş bulunuyoruz. Böylece evren hakkında bir takım bilinmedik gerçekler, evrenimizi daha yakından tanımak isteyen okuyucularımızın bilgilerine sunulmuş olacaktır ki, böyle olumlu ve bilimsel bir hizmette bulunmak bizlere ayrı bir haz verecektir.
  Uzayı ve evreni daha yakından tanımak, uzayla ve kurgu - bilimle ilgili macera dolu öyküleri okuyanların daha fazla haz ve zevk duymalarına da bir ölçüde yardımcı olacaktır düşüncesindeyiz.
  "Evrende Ne, Nedir?" başlığı altında sunacağımız bu köşeyi ilginç sorular ve ilginç cevaplarıyla açıyoruz. Bu köşemiz diğer kitaplarımızda da devam edecektir. Okuyucularımızın beğenisini kazanmak, bizim için sevinç ve gurur kaynağı olacaktır.
  BASKAN Kurgu-bilim Dizisi
  GÜNEŞ, DÜNYAMIZI ISITMAYA DAHA NE KADAR DEVAM EDECEK?
  GÜNEŞ, şimdiki gibi enerji yaydığı sürece dünya üzerindeki yaşamın devam etmesi, için gerekli ortam da devam edecektir. Kısacası, dünya üzerindeki yaşam, güneş enerji yaydığı sürece devam edip gidecektir...
  Güneşin radyasyonu, hidrojen ve helyumun birleşmesi sonucu oluşur. Büyük ölçüde radyasyonun oluşması doğal olarak büyük ölçüde birleşmeleri gerektirir. Nitekim her saniye 630.000.000 ton hidrojen ile 625.400.000 ton helyum birleşmektedir. Artan 4.600.000 ton ise radyasyona dönüşmektedir ki, bu enerjinin dünyaya ulaşabilen ufak bir miktarı dahi yeryüzündeki yaşamı sürdürmeye kâfi gelecektir.
  Ancak her saniye böylesine büyük ölçüde enerji sarfına güneş daha uzun bir süre dayanabilecek midir? Ancak zihinlerde böyle bir şüpheye yer verip karamsarlığa kapılmaya gerek yoktur. Güneşin boyutlarını düşünecek olursak, bu şüphenin ne denli yersiz olduğunu anlarız. Güneşin kütlesi, 2.200.000.000.000.000.000.000.000.000 tondur ve ve bu kütlenin yüzde 53 kadarı hidrojendir. Yani güneş aşağı yukarı 1.160.000.000.000.000.000.000.000.000 ton hidrojene sahiptir şimdilik. Güneş kütlesinin geri kalan kısmı ise hemen tamamen helyumdan ibarettir. Yüzde l'i ise helyumdan daha da karmaşık bir yapıya sahip atomları kapsamaktadır. Helyum, hidrojenden daha az yer kaplar. Aynı koşullar altında bir miktar helyum atomu aynı miktardaki hidrojenden dört kat fazla kütleye sahiptir. Diğer bir deyişle; belli ağırlıktaki helyum, aynı ağırlıktaki hidrojenden daha az yer kaplar. Bu da güneş hacminin yüzde 80'inin hidrojenden ibaret olduğunu gösterir.
  Eğer güneşin başlangıçta tamamen hidrojenden oluştuğunu
  ve saniyede 630 milyon ton oranında bir hidrojen -helyum değişimi yaptığını varsayarak; güneşin aşağı yukarı 40 milyar yıldır enerji yaydığını ve 60 milyar yıl daha buna devam edebileceğini kolayca hesaplayabiliriz.
  Aslında herşey bu kadar da basit değil tabii...
  Güneş, "ikinci nesil"den bir yıldızdır. Yâni milyarlarca yıl önce yanıp patlayan yıldızlardan artan kozmik gaz ve tozdan oluşmuştur. Başlangıçta güneşin hammaddesi neredeyse şimdiki kadar helyum kapışıyordu. Bundan da şu sonuca varıyoruz ki, güneş oldukça kısa bir süreden beri enerji yaymaktadır. Ve başlangıçta hidrojen stoğu pekaz kullanılmıştır. Bu hesaba göre güneşimiz hiç de öyle fazla yaşlı değildir. Olsun olsun 6 milyar yaşındadır...
  Güneşin sürekli olarak şimdiki oranda enerji saçmayacağı da kesindir. Esasen güneşte hidrojen ile helyum tam anlamıyla birleşememektedir. Helyum güneşin merkezinde yoğunlaşmış durumdayken, birleşme yüzeyde olmaktadır. Güneş enerji saçmaya devam ederken, helyum çekirdeği de ağırlaşmakta bu hal de merkez ısısında artışa sebep olmaktadır. Zamanla, bu etkiler sonucu, helyum atomları daha karmaşık yapılara sahip daha ağır atomlara dönüşecektir. Ve ondan sonra da güneşimiz genleşmeye başlayıp bir "Kırmızı Dev" hâline gelecektir.
  Güneşin "Kırmızı Dev" hâline dönüşmesiyle dünyamızda sıcaklığın akıl almaz boyutlara ulaşacağı, okyanusların, denizlerin ve bütün suların kurumasına ve yeryüzündeki tüm hayat türlerinin ortadan kalmasına yol açacağı muhakkaktır.
  Gökbilimciler, bilim adamları bunun da hesabını yapmışlar inceden inceye. Vardıkları sonuç ise şu: Güneşimiz 8 milyar yıl sonra "Kırmızı Dev" hâline gelecektir...
  Bu nedenle şimdiden endişeye kapılıp telaşlanmaya gerek yok. 8 milyar yıl, hiç de küçümsenecek bir süre değildir. Değil torunlarımızın torunlarının torunları, insanlık bile o günleri görebilecek midir bilinmez...
  
  EVRENİ OLUŞTURAN MADDE NASIL OLUŞTU? EVRENİN DIŞINDA NE VAR?...
  İLK sorunun cevabını aslında kimse bilmiyor. Bilim bu konuda bütün sorulara cevap bulabilmekten henüz çok uzak. Ancak yeterli bilgiye sahip olunduğu takdirde cevaba varılabilecek bilimsel bir sistemden de yoksun olmadığımız gerçektir. Fakat yine de şimdilik evreni oluşturan maddenin nerede çıktığı konusunda kesin bir sonuca varabilmemize yetecek kadar bilgiye sahip değiliz ne çâre. Ancak bu bilgilere sahip olamamak, bizi düşünmekten ve hattâ fikir yürütmekten de elbette ki alıkoyamaz. Nitekim ünlü kurgu-bilim yazarı Dr. Isaac Asimov bu konuda bakın ne diyor:
  - "Ben bu konuda şöyle bir mantık yürütüyorum: Bildiğimiz pozitif ( + ) enerji gibi, bir de negatif (-) enerji olsa ve bu pozitif ile negatif enerjiler eşit miktarda birleştiklerinde HİÇ, ya da sıfır olsalar; aynen (+1)+ (-1) = 0 gibi. Bunun tersi de mümkün olsa, yâni HİÇ eşit miktarlarda pozitif ve negatif enerjiye dönüşebilse, o zaman pozitif enerji bildiğimiz Evreni oluşturur ve bir yerlerde de karşıtı negatif evren olurdu. Fakat HİÇ, neden birdenbire iki karşıt enerji topağına dönüşsün ki?.. Fakat olmaması için de bir sebep yok. Eğer 0 = ( + 1) + (-1) ise o zaman sıfır olan birşey -j-1 ve -1 hâline dönüşebilir. Belki de sonsuz bir HİÇ'lik ummanında, eşit pozitif ve negatif enerji çiftleri durmadan oluşuyor, bir takım evrimlerden geçtikten sonra tekrar birleşerek yok oluyorlardır. Belki de bizler bu iki HİÇ'lik arasındayızdır ve neler olup bittiğini merak edip duruyoruzdur.
  Tabii ki bütün bunlar nazariyeden ibaret. Bilim adamları şimdiye kadar negatif enerji diye bir şeye rastlamış de-
  
  ğillerdir. Rastlamaları bir yana; böyle bir şeyin var olduğunu varsaymalarına neden olabilecek herhangi bir iz bile bulabilmiş değillerdir. Tabii bunlar gerçekleşinceye kadar da ileri sürdüğüm fikrin bir tahminden öteye gide-miyeceği de besbellidir.
  Evrenin dışında ne var? Bu soruya "evren olmayan" desem, bu cevabımı anlamsız bulup karşı çıkabilirsiniz. Hattâ böyle düşünmekte haklı da olabilirsiniz. Öte yandan anlamlı cevapları olmayan daha pek çok soru var bu konuda. Ve genellikle de bilim adamları bu anlamsız soruları gözönünde bulundurmayı bile reddederler. Bundan kaçınırlar. Ama yine de şöyle bir düşünelim: Kuzey Amerika kıt'-asının ortasında yaşayan zeki bir karınca olduğunuzu varsayalım. Ömrünüz boyunca metrekarelerce arazi katettiniz. Üstüne üstlük, diyelim ki size kilometrelerce uzağı gösterecek bir de dürbününüz var. Doğal olarak, üzerinde bulunduğunuz kara parçasının sonsuza dek devam ettiğini düşünecektiniz. Ama acaba bu kara parçası bir yerde bitiyor mu, diye merak etmekten de kendinizi alamayacaktınız. Ve böylece, oldukça rahatsız edici bir soruyla karşılaşacaktınız: Eğer kara bir yerde sona eriyorsa, ondan ötede ne başlıyor?.. Sırası gelmişken şurasını da hatırlatayım; hayattaki tüm tecrübeniz kara ile ilgilidir, hiç Okyanus görmediğiniz gibi deniz ile ilgili bir kavramınız dahi yoktur ve karadan başka hiçbir şeyi gözünüzde canlandırmanız bile olanaksızdır. Böyle bir durumda, eğer kara gerçekten bir yerde sona eriyorsa, bittiği yerde "kara olmayan" -nasıl bir şeyse o- bir şey başlıyor diye düşünmez miydiniz? Ve böyle düşünmekte de haklı olurdunuz elbette. Eğer evreni, madde ve enerjinin ve bunların doldurduğu boşluğun toplamı diye tanımlıyorsak, eğer evrenin bir sonu varsa, ardında "madde olmayan" ve "enerji olmayansın içinde bulunduğu "boşluk olmayan" şey ne ise o bulunmalıdır. Yâni kısacası bu, "Evren olmayan" olmalıdır...
  Ve eğer evren gerçekten de pozitif ve negatif enerjilerin HİÇ'ten ayrılmasıyla meydana geldiyse, o zaman evrenin sonunda da koskocaman bir HİÇ vardır. Bu da demin sözünü ettiğimiz "Evren olmayan" demenin bir başka deği-şik şekli olabilir herhalde..."
  KARA BOŞLUK NEDİR?
  BU sorunun cevabını verebilmek ve önce "Kara Boşluk" un ne olduğunu anlayabilmek için güneşimiz gibi bir yıldızı ele alalım. Güneş'in çapı, 1.385.000 kilometredir ve kütlesi de dünyamızınkinin yaklaşık 330.000 katıdır. Kütlesi ve merkezinden yüzeyine olan uzaklığı gözönüne alınırsa, güneşimizin yüzeyindeki herşeyin dünyadaki yerçekiminin yaklaşık 28 katı kuvvette bir çekimle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz.
  Sıradan bir yıldızın büyüklüğünü saptayan iki ana faktör vardır: Birincisi, onu oluşturan maddelerin genleşmesini sağlayan ısının yüksekliği, ikincisi ise yine içindeki maddeler arasındaki sıkışmayı sağlayan karşılıklı çekim gücüdür.
  Ömrünün bir devresinde iç ısı azalabilir, bu durumda çekim gücü baskın çıkacaktır. Çekim gücünün üstünlüğü hâlinde ise yıldızın atom yapısı parçalanmaya başlayacaktır. Atomların yerine başıboş elektron, proton ve nötronlardan meydana gelen yeni bir yapı kendini gösterecektir. Elektronların itim gücü daha fazla sıkışmaya karşı koyana kadar da bu durum devam edecektir. Bu durumda da yıldızımız artık bir "Beyaz Cüce" hâlini alacaktır. Günü-şimiz gibi bir yıldız "Beyaz Cüce" hâline gelince, çapı 15.000 kilometre olan bir kürenin içine sıkışacaktır. Ayrıca yerçekimi de dünyamızınkinin tam 200.000 katma çıkacaktır...
  Bâzı koşullar yüzünden çekim gücü, elektronların bile karşı koyamıyacağı kadar artabilir. Böylece yıldız tekrar küçülmeye başlar. Çekim gücünün artmasından kaynaklanan basınç ve sıkışma sonunda elektron ve protonlar birleşerek nötron hâline dönüşürler. Yıldız, nötronlar birbirine değecek hâle gelene dek küçülmeyi sürdürür. Ve nöt-
  ron yapısı daha fazla sıkışmaya izin vermediği anda da yıldız bir "Nötron Yıldızı" olup çıkar. Böyle bir halde yıldızın tüm kütlesi (dünyamızınkinin 330.000 katı) çapı 15 kilometre olan bir küre içine sıkışıp kalacaktır. Çekim ise dünyamızınkinin tam 200 milyar katma eşit olacaktır...
  Belirli koşullar altında çekim gücü, nötron yapısının karşı koyusunu bile altedebilir. Böyle bir durum karşısında, sıkışmaya karşı durabilecek hiçbir şey kalmaz. Yıldız, hacmi sıfır olana dek küçülmeye devam eder ve bu durumda çekim gücü de sonsuza ulaşır.
  Çağımızın en büyük teorik fizikçisi olan Albert Einste-in'in "Rölativite Teorisi "ne göre; herhangi bir yıldızdan yayılan ışık, enerjisinin bir bölümünü, o yıldızın çekim alanından çıkana kadar yitirir. Çekim alanının gücü arttıkça, kaybolan enerji miktarı da artar. Nitekim bu teori, gözlemler ve laboratuar araştırmalarıyla da ispatlanmış bulunmaktadır.
  Güneş gibi sıradan bir yıldız tarafından yayılan ışık, enerjisinin ufak bir kısmını yitirir. Bir "Beyaz Cüce" tarafından yayılan ışık ise daha çok enerji kaybeder. Bir "Nötron Yıldızı"nınki ise çok daha fazla olur.
  Nötron yıldızı sıkıştıkça, çekim artar ve öyle bir zaman gelir ki, yayılan ışık tüm enerjisini yitirir ve yıldızdan uzaklaşamaz. Nötron yıldızlarından daha sıkışmış maddeler öylesine kuvvetli bir çekim alanına sahiptirler ki, kendilerine yaklaşan herşeyi içlerine çekerler. Bundan kaçış yoktur, imkânsızdır. Tuzağa düşen bu madde, sonsuz derinlikteki bir çukura düşmüştür ve bu düşüş asla bitmeyecektir. Işık bile bu tuzaktan kendini kurtaramayacağından, sıkışan maddeyi görebilmek de mümkün olamaz. Uzayın herhangi bir yerinde, kendisine yaklaşan herşeyi yutmaya hazır durumda bekleyen kapkara bir boşluk veya delik...
  Yalnız bir yerinde mi?.. Bir çok, pek çok yerinde bu kapkara boşluklar veya delikler bulunabilir elbette.
  İşte bugünlerde gökbilimciler uzaydaki bu Kara Boşlukların varlıklarına; evrenimizin deliklerine dair delil ler aramaktadırlar...
  YILDIZLARIN YAYDIĞI ENERJİ NEREYE GİDİYOR?
  YILDIZLAR değişik biçimlerde enerji yayabilirler:
  1 - Yüksek enerjili gama ışınlarından, düşük enerjili
  radyo dalgalarına kadar elektromanyetik radyasyonun küt
  lesiz fotonları halinde enerji yayabilirler. (Soğuk maddeler
  bile foton yayarlar, madde soğuklaştıkça fotonlar da güç
  kaybederler.) Gözle görülebilen ışık da bu tip yayılmanın
  bir örneğidir.
  2 - Nötrino ve gravitonlar gibi kütlesiz parçacıklar
  halinde enerji yayabilirler.
  3 - Yüksek enerji taşıyan kütleli ve elektrik yüklü
  tanecikler-özellikle protonlar, çeşitli atomik çekirdekler
  ve diğer bazı tanecikler halinde enerji yayabilirler. Bu
  üçüncü grup kozmik ışınları oluştururlar.
  Yayılan tüm bu tanecikler; foton, nötrino, graviton ve protonlar kendilerini yutacak bir maddeye rastlayana kadar milyarlarca ışık yılı yol katedebilir ve milyarlarca yıl herhangi bir değişime uğramadan varlıklarını sürdürebilirler.
  Fotonları hemen hemen her türlü madde yutabilir. Enerji yüklü protonlar daha zor durdurulabilirler. Nötri-noların durdurulması daha da zordur. Gravitonlar hakkında ise elimizde henüz pek az bilgi bulunmaktadır. Evren sadece yıldızlardan oluşsaydı, bir yıldızdan yayılan her tanecik diğer bir yıldıza rastlayıp onun tarafından yutulun-caya kadar yoluna devanı ederdi. Bu durumda tanecikler bir yıldızdan diğerine seyahat ettiğinden, her yıldız yitirdiği enerjiyi yeni tanecikler yutarak toplayabilirdi. Evren de böylece hiçbir değişikliğe uğramazdı.
  Ancak şu üç nedenden dolayı durum yukarıdaki gibi gelişmemektedir:
  1 - Evren sadece yıldızlardan değil, önemli miktar
  da soğuk maddeyi; örneğin gezegenleri içerir. Bu soğuk
  madde bir taneciği yuttuğunda karşılık olarak daha düşük
  enerjili tanecikler yayar. Bu nedenle soğuk maddenin ısı
  sı artarken yıldızların enerji miktarı azalmaktadır.
  2 - Yıldızlardan yayılan bazı taneciklerin (nötrino ve
  gravitonlar gibi) yutulma eğilimleri azdır. Bu nedenle ev
  renin varlığı süresince bunların sadece küçük bir yüzdesi
  diğer maddelerce yutulmuştur. Bu da yıldızların toplam
  enerjisinin giderek artan bir bölümünün uzayda serbestçe
  dolaştığını gösterir ve yıldızların enerji miktarının azal
  makta olduğuna işaret eder.
  3 - Evren genişlemektedir. Her yıl galaksiler ara
  sındaki uzaklık biraz daha artmaktadır. Yani her yıl ko
  layca yutulabilen foton ve proton gibi taneciklerin bile
  bir maddeye rastlayana kadar aldıkları yol uzamaktadır.
  Bu nedenle her yıl yıldızlar yaydıkları enerjiden daha azı
  nı yutabilmektedirler. Bu fazladan enerji, evrenin genişle
  mesiyle ortaya çıkan boşlukları enerji yüklü taneciklerle
  doldurur. Böylece evren genişlemeye devam ettikçe soğu
  mayı da sürdürecektir.
  Tabii ki, eğer evren tekrar küçülmeye başlarsa, bu durumun tam tersine, ısınmaya başlayacaktır.
  UZAYDAKİ KOZMİK IŞINLAR İNSANLAR İÇİN ZARARLI MIDIR?
  AVUSTURYALI fizikçi Victor F. Hess 1911 yılında, dünyanın uzaydan gelen radyasyon bombardımanına maruz kaldığını keşfetti. Kozmosta, yani evrende oluşan bu radyasyona 1915'de Amerikalı fizikçi Robert A. Millikan tarafından "Kozmik Işınlar" adı verildi.
  
トルコ語文献の1テキストを読みました。