Yılanların Öcü - 21

Total number of words is 2775
Total number of unique words is 1623
31.8 of words are in the 2000 most common words
45.0 of words are in the 5000 most common words
51.8 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
Bayram sıçradı: "Hoop ana!"
"Nasılsın oğul? Ne yapıyorsun böyle? Kalk biraz gezin, bizim de gönlümüze serinlik dolsun!
Bu kadar kapanır mı adam içerde?"
"Oturuyorum ana, böyle iyi değil mi?"
"Anladık oturuyorsun, ama kalk şöyle bir çık! Aptes al da bir camiye git. Hiç olmazsa bin
yılın başında bir namazcık kıl! Millet top-laştı. Ne var ne yok köyün içinde, hem bir anlarsın.
Dosta düşmana karşı iyi olur anam. Yenilmiş gibi oturup durma burda. Yiğit adama uygun
görmezler bu senin yaptığını. İşte sana sıcak su getirdim aşağıdan. Kalk aptes al, sonra çık
bir dolaş!.."
"Kalkayım ana!" dedi. "Peki, kalkayım!.."
Irazca gitti. Bayram elini kolunu sığamağa başladı.
Haçça kalktı, eliyle başını tuta tuta leğeni aldı, kocasının önüne koydu. "Suyunu ben
dökeyim..." dedi usulca.
Çömeldiği yerde gözü kararıyor Haçça'mn.
Bayram, karısının gözüne baktı. Hâlâ "kirli" olduğunu, kirli kirli de cuma namazına
gideceğini düşündü. Uzun uzun cık cık cık etti kendi kendine...
Caminin içi doluyor...
Duvarlar süt kireç! Sıvamışlar... Mor üstüne yeşil, sarı, al çiçek-
ler... Yılanlar gibi eğri, dolaşık Arap yazıları... Boyamışlar... Kat kat kilim döşeli içerisi.
Mihrabın sağı solu, dağ köylerinden varsıl hacıların Mekke'den getirdiği taş basması
yazılarla donatılmış duvarlar.. Sonra yüksek tavan! Beytullah Hoca, insanı ağlamaklı eden
yanık sesiyle Kur'andan parçalar okuyor, dinletiyor. Sıralar sallanıyor. Kapıya kadar
doldurmuşlar içerisini. Tekmil şapkaların siperi enselere döndürülmüş. Diz çökmüşler.
Çorapsız, nasırlı, kocaman ayaklar, sıralar boyunca tekdüze uzayıp gidiyor. Ayaklar,
ayaklar, ayaklar... Ön sıralardaki sallanma arka sıralara geçiyor giderek... Ayaklar...
Kalabalık, rüzgârda buğday tarlaları gibi dalgalanıyor. Saf saf durmuşlar, dinliyorlar. Saf
saf... Koyunlar gibi güzel güzel sokulmuşlar birbirlerine... Saf saf... Diz çökmüşler. Omuzları
düşük. Çoğunun aklı başka yerde. Bayram, Beytullah Hoca'nın ağıta çok benzeyen bu yanık
sesini her dinleyişinde dalar, babasının ölümüne gider: Teneşiri getirip koymuşlar avlunun
ortasına. Yumuşlar on dört yıl o cephe, bu cephe, Yemen, Balkan, Yunan, savaşan, sonra
da iyi bir gün görmeyen bedenini oğa oğa. Ölüye aptes aldırmışlar. Sultanca teyzesi,
anasından daha içli bir ağıt tutmuş: "Benim şahin eniştem, yiğittir yiğit!" Sonra teyzesinin
de kocası öldü, ama Bayram'ın anası, Sultanca kadar, öyle yılan elinde kalmış gibi, höyküre
höyküre ağlamadı.
"(Her gelişimde böyle yapar bu Beytullah Hoca! Biz buraya seyrek geliyoruz. Her gün
gelsek, her gün ölmüş babamızı düşündürecek bize! Bazı adamlar var, iş mevsimi değilse,
günün beş vaktini burda kılar. Gerisi, haftada bir uğrar. Biz, ayda, altı ayda bir uğrarız.
Bayramdan bayrama hatta! Onlar, günlük, haftalık; biz altı aylık, bayramlık!.. Bayramdan
bayrama!..
Bayramdan bayrama çalınan sazlar...
"(Ön sıranın ortasında, imamın hemen ardında Muhtar Hüsnü! Yanında Şakir Efendi...
Cımbıldak Hüsnü, Kaymakam için tedarik gördü. Ortaköy'den rakı aldırdı. Bizim ası kuzuyu
çaldırdı. Sonunda oturdu, kendisi ziftlendi her şeyi, namussuz! Bre koca Allah, duymuyor
musun, görmüyor musun bunları? Karataş milleti de yuttu baya! Yazıklar olsun! Namaza
durduğu zaman varıp çenesinden tutmalı kahpe soyunu! Çalmalı suratına suratına!..
Namazdan da çıkamaz, oh!.. Çalmalı tokadı! Sağındaki solundaki melaike kalabalığına
selam
vermeden elini kolunu değil, kılını kıpırdatamaz! Askeriyenin esas duruşu gibi. Çavuş,
"Rahat!" demeden kıpırda bir tanı! On yıl "Rahat!" demesin, on yıl dikilirsin öyle! Namaz da
ona benziyor. Bu namazı düşünen iyi düşünmüş. Askerliğin esas duruşunu burdan
uydurmuşlar zaten! İsmail Çavuş anlatır dururdu: "İyi dikkat ederseniz, askerliğin her bir
şeyi, namazın her bir şeyine çok benzer!" Gerçekten benzer... Deli Haceli de Muhtarın
hemen kıyısına durmuş, dürzü! Kardeşleri gerilerde. Muhtar ırlanıp duruyor. Irlan bakalım
çakalın büyüğü, ırlan! Allahın gözünü boyarım sanıyorsun, öyle mi? Yavaş gel bakalım!
Benden beter, Tebbet'i bilmezsin, kıçını silmezsin, tutar zarı zarı ırlanırsın Al ahın
camisinde!.. Dinikırık herif! İt herif!..)" Haceli daha beter sallanıyor. Kırk yıllık sofu sanacak
gören. Bayram, bir Fatma'yı soyuyor, bir bunu. "Askeriyenin duşu"nda bastırıyor ikisini. Çok
gülünç buluyor bu görünümü! Deli Haceli'yle Fatma!.. "(Hey gidi yeri göğü yaratan Allah!..
Serçe kuşunun gözü kadar da mı adaletin yok idi? Tarlaların iyisini, bahçelerin iyisini,
avratların iyisini nasıl dağıttın, ne biçim dağıttın? Bir ah çeksem karşı dağlar yarılır, aah!..)"
Uzak ve kayıp türküler gelip duruyor aklına:
Ah dedikçe kara bağrım kütüler, Yârin iyisini sardı bizden kötüler!..
"(Kötüler ve yârin iyisi... "Beş parmağın beşi" der durur bizim akıllı Muhtar...)" Beş
parmağın beşini parça parça ediyor atıyor. Kıyık kıyık! Al kanlar akıyor parmaklarından
köpüre köpüre. Kediler koşuyor. Köpekler ürüyor. Parmaklar parçalana parçalana kıyma
gibi oluyor. Kıyma makineleri bozuluyor, parmak kemiklerinden. Yol ar işlemiyor. Çevirip
trenleri soyuyorlar. Vagonları yakıyorlar. Bütün küçük çocukların babasını yatırıp
dövüyorlar. Yüzaşağı kapatıyor, elini arkasından bağlıyorlar, ayağını bağlıyorlar. Uçkuruna
el atıyorlar sonra. (Eli bağlının anasını helbet bellerler. Eli bağlıya her şeyi halbet yaparlar.
Eli bağlı çama çıkılmaz! Ah dedikçe kara bağrımız kütüler, ama biz Haçça için ne zaman
"kötü" dedik! Fatma iyi kancık... Ateşli kadın... Kalçalı avrat... Dahi, yanakları yanal elmalar
gibi... Baldırı bacağı iyi et ki nadasa yatmış toprak gibi... Helal... Armudun iyisi... Gelinbudu
armutları var, adları gibi iyi... Armutlar, gelinbudu, laf!..)"
Beytul ah Hoca derinden bir "Sadakal ahül'azim!" çekti.
Sünneti şerife kalktılar. Dört rekât. Saflar yanaştı birbirine. Aralarındaki boşlukları
doldurdular. Yattılar kalktılar. Allah'ı, Allah'tan çok, gözle görülür, elle tutulur çıkarlarını,
ufak tefek gereksinmelerini düşündüler. Yatıp kalktıkça Bayram'ın kafasındaki ağrılar azaldı.
Uykusu dağıldı. Kalabalık canlandı biraz. Sünneti şerif biter bitmez gene çöktüler.
Beytul ah Hoca, hutbeye çıkıyor bu kez. Kurul üyelerinden Ali İzzet "kamet" ederken, o,
hutbenin ilk merdiveninde, elini havaya açmış, alçak sesle dua okuyor. Okuya okuya, arada
bir nane yağcılar gibi bağıra bağıra, çıkıp gidiyor yerine.
"Ey cemaati Müslimîn! Ey İhvanı Din!..' diye söze başlıyor. "Hutbemiz tevekküle dairdir!"
Kaç kez dinledi Bayram! Söyler söyler, bunu söyler. Okur okur, bunu okur. Başka şey
bilmez mi yoksa? Yoksa hep bunu okuması için hükümetten özel emir mi var? "Kendinize
yapılan bir kötülüğe, behemehal mukabele etmeğe kalkışmayın! Unutmayın ki bu yerleri ve
gökleri, dağları ve taşlan, denizleri ve deryaları, nebatatı, hayvanatı ve tekmil mevcudatı
yoktan var eyleyen Yüce Allah, lüzum görürse, dünyadaki her şeyi, küçük serçe parmağının
ucuyla, bir anda, hatta "an"dan daha az bir zaman zerresi içinde, altüst edebilir! Buna
kimse karışamaz! Bu kadar azim işlere gücü yeten Ulu Tann'mız, dünyadaki ufak tefek
haksızlıkları düzeltmekten âciz midir? Asla değildir. O'nun, bu işleri, bu şekilde oluruna
bırakmaktan, biz fanilerin akıl sır erdiremeyeceğimiz çok ince gayeleri ve dahi maksatları
vardır. Şuna bütün benliğimizle emin olalım ki, hiçbir kötülük karşılıksız kalmayacaktır. Her
kötülük, her suç, er geç ceza görecektir! Ama bu dünyada, ama öbür dünyada! Belki
bugün, belki yarın. Belki yarından daha yakın! Bilinmez. Sabır kadar büyük meziyet, iyi
huy, Al ah nazarında mevcut değildir. Hazreti Peygamberimiz bir "hadisi şerifte buyuruyor
ki..."
Beytul ah Hoca'nın "cemaati müslimin"i esniyor. İçerinin havası gittikçe ağırlaşıyor.
Bayram'ın üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi. Gittikçe ağırlaşan bir uyku, gelip göz
kapaklarına oturuyor. "(Ben öcümü bu dünyada almak isterim! Bugün! Burda! Dostun
düşmanın önünde! Benim sorunum bu insanlarla, bugünle, burasıyla!.. Göreceğim adaleti
bugün göremezsem, bir değeri yoktur nazarımda! Biz de böyle düşünüyoruz bu kötü
aklımızla ey saygıdeğer Beytullah Hoca! Sen ayak-
ta ve yukarda, biz oturmuşuz ve yerde! Sen ahreti kendine garantilemiş, sen Allah'ın
siperine sinmiş, sen ağustos ayında Peygamberin gölgesinde serin; biz, zayıf öküzümüzü,
zayıf ineğimizle kağnıya koşup sap çekeceğiz diye tozlu yollarda perişanız Sayın
Hocafendi!.. Terliyoruz... Yanıyoruz... Derimiz kavlayıp kalkıyor. Biz de böyle düşünüyoruz
ey yaşlı Hoca!..)"
"Allah büyüktür, Peygamber Efendimiz âlicenaptır. Onun şefaati yarın hepimizi cehennem
ateşinden muhafaza buyuracaktır!.." diye bağırdı Beytullah Hoca.
"(Berhudar ol aslanım!)" dedi Bayram kendi kendine. "(Fakat biz bugünün konuşulmasını
istiyoruz. İn, in! Yere in! Yanımıza in! Yanımızda konuş! Atma ordan, yüksekten!..)"
Başına balyozla vurulmuş gibiydi Bayram'ın. Başı dönüyor. Gönlü bulanıyor. Usulca kalkıp
çıktı camiden. Doğru eve yollandı.
Anası sordu: "Niçin erken çıktın oğlum?"
Bayram uykuda gibi konuşuyor:
"Dayanamadım ana! Başım dönmeğe başladı!.. Başladı gönlüm bulanmaya... Çıkıp
yürüdüm ben de!.."
Sağlıkçı Şakir Efendi, cuma namazından sonra, atına atlayıp Muhtarın evden ayrıldı. Köy
içinden sürdü. Gösterişsiz bir attı. Havı dökülmüş, rengi uçmuş bir halı heybe sarkıyor
attan. İçi ilaç, öteberi dolu. Terkide atın yem torbası. Şakir Efendinin elinde öküzsikinden
bir kırbaç!
"Irazca teyzeye bir daha uğramamız gerek her halde!" diye düşündü. Atın başını çevirdi.
"(Kaç gündür evimizden ocağımızdan ayrıyız!.. Çocuklarımızdan... Çocuklarla birlikte...
Çocukların anasından!.. Fakat bu Erle Çukuru'na koca bir hastane açsan işini baş
edemezsin! Bugün gidip güya kendi sıcak yatağımızda yatacaktık! Düzmeşe'nin işi çıktı!..
Çıksın bakalım!..)"
Kara Bayram'ın Tornan havladı. Şakir Efendi atını avlu kapısında durdurup bağırdı:
"Irazca teyzeee!.."
Bağırmasa da olurdu. Irazca hemen çıktı:
"Sen misin Şakir Efendi, aslanım?" dedi. Koştu merdivene.
"İnme, sakın inme teyzeciğim!" dedi Sağlıkçı. "Ben Düzmeşe'ye gidiyorum. Papur Ahmet
hastalanmış. Gidip ona bakacağım. Haber geldi. Senin gelinin de bir iğnesi kaldı. Bu akşam
vuracaktık, ama iş çıktı bak. Akşama dönmeğe çalışayım. Şayet dönmezsem, yarın
sabahtan vurur geçerim Ortaköy'e!"
"Öyle mi Şakir Efendi aslanım?" dedi Irazca. "Madem öyle, git sağlıcakla tosunum! Akşama
dönersen çorbayı bizde iç! Telaşlı zamanımıza geldi, bir şeycik yapamadık sana, gücenme
yiğidim! Akşama gelmeye çalış, olmaz mı anam?"
"Bakalım! Gelebilirsem çorbayı sizde içerim! Hiç telaş etmeyin ama... Acı soğan, kuru
yavan..."
"Haydi aslanım, güle güle... Erde geçte gelmeğe çalış... Gelinin iğnesi aksamasın!.."
Atını sürdü. Kara Bayram'ın evin arkasından, Düzmeşe çayı boyunca uzayıp giden kötü
yola düştü. Düzmeşe çayı, kış ortasında başlar ince ince akmağa. Baharda bir parça
kabarır, yazın kurur. Karaman deresine, Elden'e, Kızıltepe'ye, Düzmeşe üstüne yağan
sağanak yağmurlar, bazı bazı birleşir, azgın, bulanık seller olup Karataş'ın evlerini, ahırlarını
su içinde bırakır. Çay boyunca giden yol, sel taşıyla dolar. Şimdi dolu. Topraklar, taşlar
aşınır, dağlar akar. Tarlalar gider. toprakların ümüsü, kokusu, bereketi akar gider. Tarlalar
tarlalıktan çıkar. Su bulanır. Hep bulanık akar, duru akmaz...
Güneş ikindiye devrildi. Havana'nın Sivrinin gölgesi Eski Kale'ye doğru iniyor. Günün
"hükmü" yavaş yavaş azalıyor. Yukarda Koca Dumlu'nun başı kırmızdandı.
Şakir Efendi atını özengiledi:
"Aslanım!.." dedi. "Irazca teyze hep "aslanım" diyor!.."
Atı açıldı. Vurdu ayaklarını taşlara çakıllara...
Kırlar ıssız. Tarlalar, bir mağara dönemi resmi gibi, eğri büğrü çizgilerle birbirinden
ayrılmış. Kırın yüzü, yüzlerce, belki binlerce küçük tarlaya bölünmüş... Bütün kırlar an yiv,
sınır... Bütün tarlalar senlik benlik üstüne... Güzlük ekinler yeşermiş... Buğdaylar tarak dişi
gibi fırlamış yukarı... Arpalar toprağı delip çıkmış... Serilmişler azgın yeşilleriyle... Ötelerde
nadas bekleyen topraklar... Karataş'ın kırlarında tarlalar küçük, dünya sonsuz... Derelerle
tepelerle, bodur ağaçlarla, otlarla, taşlarla uzayıp gidiyor... Şakir Efendinin atı, yolunu
bulmuş, gidiyor... Sarı yavşanlar, ileride, tepelerde, sarı, sapsarı...

31 ESKİLER
Bekçi Mustafa, kafasındaki listeyi ezberinden bir kez daha süzdü. Sonra Aşağı Mahalle'ye
yürüdü:
"(Yağmur yağdı, sular çekildi. Dindi fırtına...)" diye düşünüyor içinden. "(Kaymakam
gelecekti, geldi! Telaştı, gürültüydü, Muhtar durduğu yerde duramıyordu; şimdi hepsi bitti!
Kurtulduk... Kurtulduk mu? Laf! Bize kurtuluş yoktur!.. Bizim kurtuluşumuz teneşirin
üstündedir!.. Bekçi Mustafa, ancak teneşirin üstüne yattığı gün kurtulacaktır... Yorgunluk...
Hem de yoksulluk!.. Taze sıpalı bir kancık eşşek bile aldırmıyor adama yoksulluk... Aah;
arpa, çapa, tarla!.. Sarısı bol bir kilim; tarla; tarla; gölge; söğüt... Bostan; çıra; ipek; inek;
yoğurt!.. Tasını tepesi aşağı tuttuğun zaman bile dökülmeyen bir yoğurt; yağlı!.. Tarla!..
Deriye basılmış taze lor; tarla; inek; tarla!.. Tok-suluk... Yoksul olacağına gök dinli gâvur
ol, yaşa yalan dünyada!.. Tarla; arka; peynir; inek; tarla; arka!.. Arka!.. Teneşir;
yorgunluk; teneşir... Teneşire kadar dur-durak yok bize! O gün, orda uzanır yatarız
gözelce! dinleniriz! Karataş'ın dürzüleri, uzana uzana yatma görür bir!.. Kurul üyesi ünlüü
Haceli Efendi de köy içine ev yapacaktı! Yaptı doydu!.. Aslaaaan!.. Aslan bu Haceli!
Kuyruksuz aslan! Muhtar, "Fur!" diyor, o, "Kır!" anlıyor!.. Kırıyor... Kabahat kimin? Kabahat
yoksuldan başka kimsenin değil! Gelin etmişler de soykayı; taptaze bir gelin; kınalı; kimse
isteyip almamış! Gelin bu bee!.. Gelini almıyorlar! Arına gitnıiş gelinin! Bir yoksulun üstüne
atıvermiş kendini! Yoksul-cuk da ne yapsın? "Git!" demiş olmamış; "Dur!" demiş olmamış;
kaçmış olmamış!.. Bak bak bak; yoksul bile istemiyor gelini! Ama yoksulun üstüne kalmış
gene... Kara Bayram, canlanıp gidiyor iyi kötü. Haçça'yı kötülettiler şimdi. Ölmedi ama
çoook perişan. Az daha başı bozuluyordu. Baş bozukluğu mu? El'amaaaan!.. Yoksula baş
bozukluğu mu? Allah esirgesin! Varsıla göre ne var? Varsıl sayar parayı bir daha evlenir:
Tırak; tırak; tırak!.. Cepteki paranın sesini duyan karı koşar; kız koşar!.. Ama yoksul kalır
evsiz; damsız; kansız!.. Öküzsüz; kağnısız; tarlasız; ille de kansız!.. Hey dünya, yıkıksın!
Dünya; dünya;
dünya! Kül olasın! Dünya! Bir yoksulun da bir karıya gereksinimi var!.. Karı bir gereksinim!
Hemi de eskidi mi yenilemek şart! Karı; tarla; söğüt; gölge; yoğurt; karı!..)"
Deli Mehmet'in Haceli'nin Aşağı Mahalle'deki evi küf kokuyor. Orda, Köysuyu'nun kıyısında
duvarları, direkleri yamulup durur. Bacasında bir eğri duman. "(Benim burnum, bulgur
aşının kokusunu ta Çildede'den alır! Yoksul bulgur, aslan bulgur!..)" Tavuklar, yer evin
hayatını batırmış. Tavşan gibi sarı yüzlü iki çocuk, elinde bir bıçak, günbatıdaki direkleri
yontuyor. Tokmak kafalarında kocaman ikişer göz. Akları yayılmış gitmiş. Burunlarında
birer tutam sümük. "(İmansız Fatma! Ulan tabiyatsız karı! Ha bir bak şu çocuklara! Elini
yüzünü ha bir sil arıt! Üst başlarını ha bir değiştir!..)"
"Yontmayın ulan direkleri!" dedi Bekçi Mustafa. "Babanızın alacaklıları alacak istemeğe
gelir sonra!.."
"Hm!.." diye hışındı elindeki bıçakla büyük çocuk, Halil. "Fu-rursam!" Kara gözlü. Yüzü
Fatma'yı andırıyor.
"FurursunL Babacığın herif gibi sen de efesin, belli! Baban furdu doydu, sen de furursun!
Korkulur sizden... Evde mi Deli baban?"
"Evde, ne yapacaksın?"
"Boynuzlarını sayacağım!"
Halil çocuk baktı kaldı.
Mustafa içeriye seslendi: "Haceli Efendiiii!.."
Hemen Fatma çıktı kapıya:
"Buyur Mustaf ağa! Sen misin?"
"Benim Fatma! Haceli Efendi biraz dışarı çıksın!"
"Aaa; gelsen ya içeri! Evde başka kimse yok; gel! Oturuyor ocağın başında kendi başına!..
Eşiniyor!.."
"Gelmeyeceğim Fatma! Gene çok işim var! Şuraya kadar çıksın, söyleyeceklerimi söyleyip
gideyim!.."
Haceli, kendiliğinden çıkıp geldi:
"Ne var ulan Bekçi Mustafa?"
"(Bekçi, Bekçi Mustafa!.. Sen de güya üyesin ama, benden yüksek bir yanın yok,
korkma!)" dedi içinden. Öyle bozuluyor bu Bekçi sözüne! Yüzüne karşı öyle gücüne gidiyor
ki!.. "(Ama kızma oğlum! Adamın yoksulu Bekçi olur köy yerinde! Sen de Bekçi olmuşun;
herif
haklı!..)"
"Söyle bakalım, ne var gene?"
"Muhtarın emri; (Biz de böyle konuşalım da gör), hemen şimdi ya kendin, ya başka bir
adam bulup Kara Bayram'ın evin önündeki temeli dolduracaksın! Karataş Muhtarının emri
böyle!.."
"YaaaL" dedi Haceli. "Demek böyle?.." *
"Evet, tastamam bööyle!"
"Demek bizi omuzundan silkip attı?"
"Orasını bilemem! Hemen şimdi orayı doldurup, akşama da Oda'ya geleceksin! Muhtarın
sana önemli sözleri var! (Belledin mi şimdi Bekçi'yi, Bekçi Mustafa'yı!..)"
"Oranın doldurulması da mı bize aitmiş?"
"Heralda!"
"Bu kadar ziyan çektiğimiz yetmiyor muymuş?"
"Bilmem orasını!.. Muhtar: "Akılsızlık edip dikleşmesin!" diyor. "Sözümü dinlesin! Çok
yararını görür!" diyor!"
"Ne geldiyse onun sözünü dinlemekten geldi başımıza! Pekâlâ bakalım! Duyduk! Hem de
aldık kabul ettik! Emir, emirdir! Emir demiri keser! Pekâlâ; duyduk!.."
"Akşama da Oda'ya geleceksin, unutmaaaa!.."
"Başüstüne Mustaf endi(!) Unutmam, korkma!.."
"(Dürzüüüü!..) Haydi eyvallah, eyvallah Haceli Efendi!.."
Mustafa, dört ev ötedeki üye ibrahim'in evine uğradı, ibrahim evde değilmiş, karısına
söyledi: "İbrahim ağam, akşam Oda'ya gelecek! Gelince söyleyiver, unutma!"
Dolana dolana Kosa'nın eve vardı. Kosa'nın iki yıl önce everdiği büyük oğlu Hasan, atı
dışarı çıkarmış, ikindi güneşinde gebre vuruyor. Her gebreyi yedikçe deli deli tepiniyor at.
Tepiniyor, kişniyordu. Gebre hoşuna gidiyor. Bakımlıydı. Bol yem yerdi...
Kocakapının tokmağına basıp girdi Mustafa: *
"Baban evde rpi Hasaan?"
"Evde!"
"Yukarda mı? Kim var yanında?"
"Yukarda! Yelyaka'dan bir konuk var. Oturuyorlar..."
"Çağır da biraz çıksın hele!.."
Hasan, babasını çağırdı.
Koşa, elinde çay bardağı, dışarı çıktı:
"Yukarı gelseydin Mustafa!" dedi. "Ne o, bir iş mi var?"
"Muhtar diyor ki: "Her ne kadar zahmetse, akşam Oda'ya kadar gelsin! İhmal etmesin!"
diyor."
"Ne varmış gene?"
"Valla bilmiyorum, bir gideceksin!.."
"Olur Mustafa!.. Konuğumuz da var, ama onu da alır geliriz... Böyle söyle..."
Üçüncü üye Ekiz İsmail'in, dördüncü üye Ali İzzet'in, köy ileri gelenlerinden Ağali'nin de
eylerine uğradı. Muhtarın istediğini söyledi. Döndü, dolandı, Kara Bayram'ın eve yöneldi.
Haceli'nin evyerine gelince birden durdu:
"Tamam!" diye söylendi kendi kendine. "Aferin! Dürzüüü! Tanı işte sahibini!.. Tanı da bir
daha yabancılık çekme!"
Haceli, Fatma'yı da almış, temel doldurmağa gelmiş. Aktarda aktarda irmiğe dönmüş taze
toprağı, öfkeli öfkeli çukurlara kakıyor. Tos tos da soluyor çalışırken. Fatma başını kaldırıp
iki yanına bakamıyor utancından.
Mustafa, ordan geçerken bir "Kolay gelsin(!)" deyip Haceli'yi kudurtmak istedi; ama
vazgeçti. "(Varma yıkılmışın üstüne Bekçii!)" dedi, güldü kendi kendine. "(Bu kez Kara
Bayram ağır bastı bu işte! Ağır bastı ama perişan oldu! Muhtar bükülüverdi birden! Kahpe
dünya! Oyunlu; düzenli; bozuk dünya! Usta pehlivanlar alttan güreşir. Alttan güreşmek de
bir oyun bu dünyada! Hey alttan alttan güreşen dünya; heey! Hey ulan heey!..)"
"Bayraaam; ay Bayram!.."
Avlunun çatma kapısını açıp girdi. Toman'ı ıslıkladı. Yukarı çıktı. Merdivenin başında durdu,
dönüp Haceli'ye doğru bir daha baktı. Sonra, "Bayraaam!.." diye var sesiyle yeniden
bağırdı.
Bayram kapıya çıktı:
"Gelsene Mustaf ağa yukarı!" dedi.
Mustafa, dönüp yeniden Haceli'ye baktı:
"Asıl sen gel! Gel de şu hale bir bak!"
Bayram köy içine baktı, gülümsedi.
"Nasıl?" dedi Mustafa, göz etti.
Bayram: "Olur böyle şeyler!"
"Nasıııl?.. Köyün göbeğine tırnak vurdurmazlar adama böyle! Gördün mü şimdi babayı?"
"Gelsene yukarı!" dedi Bayram.
"Gelmeyeceğim! Kim var?"
"Yabancı yok, Sultanca teyzem var..."
"Haçça gelin nasıl oldu, iyi mi?"
"İyi gibi! Bugün biraz iyi gibi! Ayağa kalkıyor gayri!"
"Şakir Efendi, "Bir iğnesi kaldı" diyordu. O da Düzmeşe'ye gitti. Ama akşama gelir
herhalda! "Gelirim" dedi!"
"Bize de uğradı giderken..."
"Öyle mi? Yahu Bayram; Irazca teyzeme haber ver, gelsin görsün şu olanı! Görsün de
sevinsin!.." Duramadı, kendisi bağırdı: "Irazca teyzeee!.."
Irazca da çıktı hayata: "Ne var ne oluyorsunuz?"
"Baksana Irazca teyze!" dedi Mustafa. "Şu duruma bir de sen baksana Allahı, Muhammed'i
seversen!.."
Irazca baktı baktı, güldü usulca: "(Bizim gönlümüzü alıyorlar güya!)" dedi. "(Biz anlamıyor
muyuz sanıyorlar?)"
Mustafa sordu: "Nasıııl?"
Irazca: "Çok iyi(!)"
"İyi olur tabii!.." dedi Mustafa.
Irazca: "Çağırayım bizim kız da görsün!"

You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Yılanların Öcü - 22
  • Parts
  • Yılanların Öcü - 01
    Total number of words is 2772
    Total number of unique words is 1694
    30.7 of words are in the 2000 most common words
    42.0 of words are in the 5000 most common words
    48.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 02
    Total number of words is 2802
    Total number of unique words is 1635
    32.5 of words are in the 2000 most common words
    45.1 of words are in the 5000 most common words
    51.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 03
    Total number of words is 2793
    Total number of unique words is 1673
    33.8 of words are in the 2000 most common words
    46.0 of words are in the 5000 most common words
    52.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 04
    Total number of words is 2808
    Total number of unique words is 1551
    33.8 of words are in the 2000 most common words
    46.7 of words are in the 5000 most common words
    54.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 05
    Total number of words is 2836
    Total number of unique words is 1595
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    47.1 of words are in the 5000 most common words
    53.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 06
    Total number of words is 2853
    Total number of unique words is 1611
    32.8 of words are in the 2000 most common words
    44.9 of words are in the 5000 most common words
    52.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 07
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1531
    35.1 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 08
    Total number of words is 2924
    Total number of unique words is 1438
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.6 of words are in the 5000 most common words
    54.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 09
    Total number of words is 2770
    Total number of unique words is 1434
    35.4 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 10
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1594
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    43.6 of words are in the 5000 most common words
    51.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 11
    Total number of words is 2647
    Total number of unique words is 1321
    36.4 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 12
    Total number of words is 2739
    Total number of unique words is 1531
    33.8 of words are in the 2000 most common words
    47.5 of words are in the 5000 most common words
    54.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 13
    Total number of words is 2879
    Total number of unique words is 1584
    31.7 of words are in the 2000 most common words
    43.6 of words are in the 5000 most common words
    50.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 14
    Total number of words is 2900
    Total number of unique words is 1583
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    53.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 15
    Total number of words is 2745
    Total number of unique words is 1528
    32.8 of words are in the 2000 most common words
    45.1 of words are in the 5000 most common words
    51.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 16
    Total number of words is 2811
    Total number of unique words is 1561
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    46.9 of words are in the 5000 most common words
    53.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 17
    Total number of words is 2846
    Total number of unique words is 1533
    35.9 of words are in the 2000 most common words
    49.1 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 18
    Total number of words is 2801
    Total number of unique words is 1599
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    45.5 of words are in the 5000 most common words
    52.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 19
    Total number of words is 2838
    Total number of unique words is 1662
    33.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 20
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1583
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    53.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 21
    Total number of words is 2775
    Total number of unique words is 1623
    31.8 of words are in the 2000 most common words
    45.0 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 22
    Total number of words is 2821
    Total number of unique words is 1524
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    54.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 23
    Total number of words is 2970
    Total number of unique words is 1600
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    45.5 of words are in the 5000 most common words
    51.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 24
    Total number of words is 2671
    Total number of unique words is 1683
    30.1 of words are in the 2000 most common words
    43.5 of words are in the 5000 most common words
    50.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yılanların Öcü - 25
    Total number of words is 9
    Total number of unique words is 9
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    44.4 of words are in the 5000 most common words
    66.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.