Yılanların Öcü - 09
Total number of words is 2770
Total number of unique words is 1434
35.4 of words are in the 2000 most common words
48.4 of words are in the 5000 most common words
55.4 of words are in the 8000 most common words
Bayram biraz düşündü:
"Nasıl alayım ben?"
"Baya satın al! Haceli yedi yüz verdi, aynı parayı ver, sen al!
Daha ne deyim sana!"
"Ah be Muhtar!.." dedi Bayram. "Neye hep benim üzerime geliyorsun? Herkes evinin
önünde ev yaptırmak istemediği zaman, orasını satın mı alıyor? Boş toprağı satın alayım,
boş bırakayım, ne biçim akıl bu? Koca Erle Çukuru'nda gülünç mü edeceksin beni? Yedi yüz
lira ver, toprak al, o da bomboş yatsın!.."
"Boş yatırma! Harım yap! Çevir dört yanını!"
"Suyu yok, bir şeyi yok, orda harım mı olur kupkuru?"
"İçine kuyu kaz! Bunu da mı ben deyivereyim sana?"
"Eğlen bakalım! Çok alçak buluyorsun beni değil mi?"
"Alçak bulmak değil oğlum! Sandığın ihtiyacı var! Gördün ya demin, 1600 lira heykele
yatacak. Beş kuruş çıkıyor mu milletten? Ben bunları keyfimden mi diyorum sana?"
"Keyfinden demiyorsun ama, ben de meteliğe kurşun atıyorum. Güz gelince bir tosun
alayım diyorum. Yedi yıldır borç ödeye ödeye imanım gevredi. Çoluk çocuğun ağzına bir
kaşık yağ girmeden kış, bir kaşık yoğurt girmeden yaz gelip geçiyor. İki koyun daha alıp
sağı-nayım diyorum. Sen de tutmuşun: "Köy içinden toprak al!" Sen Ka-rataş Muhtarısın,
sadece sandığı, Deli Mehmet'in Haceli'yi değil, biraz da beni düşünsene! Yoksa ben Karataşlı
değil miyim?"
"Bak, ne gözel söyledin! Madem halin iyi değil, bırak hali iyi olan alsın! Ama sen buna da
razı olmuyorsun!"
"Olmam! Herkesin evinin önüne birer ev yapılacak denirse, belki olabilirim! Ama bir benim
evin önüne, asla razı olamam! Son cevabım budur!"
"Demek böyle?"
"Evet! Böyle!.."
Muhtar usulca Haceli'ye döndü:
"Sen işine bak Haceli!" dedi. "Bunlardan biri gelir tebelleş olursa, deral haber ver! Bekçiyi
müsellah yollarım! Daha olmazsa haber salar karakoldan candarma isterim. Candarmanın
himayesinde yaparsın evini!" Bayram'a döndü: "Sen de duydun mu dediklerimi Bayram
Efe?"
"Duydum!" dedi Bayram. "Duydum, ama bunları bana söylerne, anama söyle!"
"Anana da sen söyle!"
"Ben söylerim, ama aldırmazsa karışmam!"
"Karışma! Biz karıştırırız! Hem de köyün içinde ayağını denk al bundan sonra!"
"Pekâlâ!" dedi Kara Bayram. "Pekâlâ bakalım!" Kalktı, evine doğru yürüdü.
Haceli'nin "evyeri"nden geçerken ayakları yumuşak toprağa saplandı. Gündüzden kazılan
temeller dümdüzdü. Ama Bayram ayırdına varmadı. Dalgın dalgın yürüdü. "(Pekâlâ! Köyün
içinde ayağımı denk alayım cımbıldak Hüsnü!)" dedi.
"Yılanın başını küçükken ezmeliymiş!" dedi Muhtar. "Biz bilememişiz! Bu Kara Bayram'ın
böyle bokun biri olacağı daha ufacıkken belliydi!" Haceli'ye döndü: "Korkma ulan!" dedi.
"Hiç korkma, kaz temelini! Ardında Koca Dumlu gibi ben varım!.."
Küt küt öksürdü, gırtlağına geleni yuttu Haceli:
"Yarın taş çekeceğim!" dedi. "Kerpicimin yarısını kestirdim. Temelleri kazdırdım. İşim
yürüyor..."
"Yürüt!" dedi Muhtar. "Kaşla göz arasında kondur evini. Elini biraz çabuk tut da bitiriver
vaktiyle! Yapılmış bir evi kolay kolay yıkamazlar! Hökümet bile diş geçiremez!" Sinirlendi:
"Lakin şu Kaymakam da tam gelecek zamanı buldu! Ne yapalım şimdi buna? Bu adam kuzu
ister, rakı ister. Hem de Candarma Kumandanıyla gelecek. Yanına Nüfusçu Osman'ı da
alırsa, kuzu yemeden, rakı içmeden dünyada gitmez! Kendi söylemez, Osman'a söyletir.
Âlem iyice kurnazlaş-mış! Taze kuzular da yenir mi bilmem ki?"
Üçüncü üye Ekiz İsmail:
"Bir ası kuzu bulalım!" dedi. "Ası kuzu bulursak yenir!"
"Ası kuzuyu nasıl bulalım?" dedi Muhtar. "Yanına tatlı ister. Rakı şarap ister. Rakı şarap için
Ortaköy'e adam mı salalım? Peki, tatlı için ne yapalım arkadaşlar?"
"Bal bulabilsek?" dedi İbrahim. "Çakır dayıda yok mudur acaba?"
"Bir sorarız. Eğer yoksa başka bir şey düşünürüz. Şimdi bunlar için kül iyetli para lazım. En
aşağı yüz lira. Kuzusu, rakısı, tatlısı...
Bunu da mı salma yapalım?"
"Öyle ya!" dedi üyeler. "Salma yaparız..."
"Peki! Seksen komşu, düz hesap birer liradan seksen lira! On komşu ikişer lira verse, eder
doksan lira. Yirmi tanesi de birer buçuk verdi mi mesela tamam olur. Ben yarın kimlerin
kaçar lira vereceğini benim Cemal'e yazdırır, teslim ederim Bekçinin eline. Siz bir ası kuzu
arayın. Paralı parasız, gönüllü gönülsüz, gözünün yaşına bakmayın. Tedarikli davranıp
namusumuzu paklayalım arkadaşlar, anlaşıldı mı?"
Muhtarın "arkadaşlar"ı ses çıkarmadı. Esniyorlardı.
"Vakit geç oldu!" dedi Muhtar. "Gidip şimdi yatalım! Fakat şu Kara Bayram'ı gördükçe bir
iki söz söyleyin. Köy namına rica ediyorum sizlerden. Gidişatı gidişat değildir. Çok dikkat
edin!.."
13 HAÇÇA
Kağnıyı koştu Bayram. Her şeyi hazır etti. "Kağnı, kağnı!.." diye düşündü. "Tekerleklerini
bir yağlamak senin!" Karısının ve oğlunun gelmesini bekledi. Başında hafif bir ağrı var.
Gözlerinde bir ağırlık. Akşam geç yattı. Uykusunu alamadı. Esneyip duruyor. Geceleri geç
yatan adam, sabahları geç kalkmalı, gün ışığı köyü köşeyi saranaca uyumalı. Bu saatte
kalkacak adam da tavuk gibi ilk akşamdan tüne-meli. Bayram'ın düzeni ilk akşamdan
tünemekti. Erken yatar, erken kalkar. Bütün köylünün düzeni buydu aşağı yukarı.
Haçça azık torbasıyla göründü:
"Sen kağnıyı çıkar avludan, ben yetişeyim!"
Karısı canlı, çevikti bu sabah. Acıkmış da yemeğe gider gibi gidiyor işe. Üşenmeden...
Bayram sordu: "Ahmet hani?"
"O, bugün evde kalacak. Ninesi "Akşamdan çok yoruldu, yatıp dinlensin, hemi de bana
lazım olur!" diyor."
Irazca, ak filik saçlarım dastarının altına alıp bağladı, sonra merdiven başına kadar geldi:
"Siz ikiniz gidin, yapabildiğiniz kadar yapın, yapamadığınız kalsın! Burda bir iş çıkarsa
Ahmet bana lazım olur. Size haber filan salmak gerekir belki. Lazım olmazsa öğleye
gönderirim!"
Bayram:
"İyi!.." dedi. "Ben bentleri topraklarım, Haçça öküze ineğe bakar. Malları boş bırakmak
olmaz. Ahmet'in öldürdüğü yılanın eşi de sağ daha! Yüreği yaralı! Hem de bize kızgın!.."
"Öyle yapın..." dedi Irazca.
Kağnıyı avludan çıkardılar. Haçça'yi yanı başına aldı Bayram. Sürdü köy içinden. Haceli'nin
evyerinden geçerken tekerlekler az daha çukura batıyordu. Akşamdan doldurdukları kaba
toprak un gibi oyulup gidiyor.
"Bu senin anan kuru muru, ama hepimizden diri!" dedi Haçça Bayram'a. "Akşam biz
yorulduk, o yorulmadı. Hemi de korkmuyor.
Sana bir şey desem: İnip bir de sıçmasın mı temelin içine? İnsanın gü- ! leşine gidiyor.
Ahmet oğlan, bir güldü, bir güldü... Çok bitirim bu ] senin anan! Çatlatacak Deli Haceli'yi
çatır çatır..."
"Bakalım bugün ne yapacak? Keşke biz gitmeseydik harıma..."
Haçça:
"Bizim gitmemiz iyi bence. Anama bir şey yapamazlar. Seninle ben köyde kalsak öyle bir
bela kopar ki!.. Delidir bu Haceli! Ben Aşağı Mahalleliyim. Aşağı Mahalle'nin suyundan içen
biraz öyle olur. Kardaşlarını toplar gelir. Ne yapacaksın? "Aman arkadaşlar gelmeyin!" mi
diyeceksin? Yoksa kaçacak mısın tabanları kaldırıp?"
""İcabında kaçmak lâzım!" derdi babam. Yiğitliğin dokuzu kaçmak, biri karşı varmak!.."
Bayram göz ucuyla karısına baktı. Diziyle dizine dokundu.
Haçça da dokundu. Sıcak diz...
"Biz onu bunu bırakalım da..." dedi Haçça. "Güzün şu sayvanın üstüne bir küçük oda
yapalım. Taktuku taşıyalım içine. Anamı da boşalacak yan odaya alalım. Ben utancımdan
kahroluyorum. Anamın önünde soyunup yatağa girmek bana ölüm geliyor her gün. Hırsızlık
yapar gibi çekine çekine..."
Bayram, gözlerini karısından ayırmadan:
"Demek Aşağı Mahalle'nin suyundan içen deli olur?" dedh
"Öyle olur!" dedi Haçça. "Biraz..."
"Ulan imanı yok, sen de deli misin yoksa?"
"Belli olmaz!" dedi Haçça. "Belki biraz delidirim..."
"Sen öyle olmaz şeyler istiyorsun ki, hemi de hepsini bir arada: Tosun alalım, ev yapalım,
harım alalım, şal kuşak alalım, pencereye cam alalım, ayaklarımıza pabuç alalım, leğen
alalım, bir küçük oda yapalım..."
"Alalım, yapalım tabii... Kötü mü?"
"Kötü değil, ama hepsi birden olmaz..."
"Birer birer alırsak olur. Neden olmasın? Sayvanın üstüne bir oda yapmaya ne var? Zor
mu? Eğer sayvanın üstüne bir oda yapmazsak, hayatın ucuna yapalım. Bak bir yandan
Ahmet büyüyor. Her şeye aklı erer gayri. Uyur gibi yapar da uyumaz yorganın altında.
Senin soluk alıp verişini, yüreğinin vuruşunu dinler valla... Hele geceleri kapının ardında o
saklı saklı su dökünmelerimiz yok mu? Ölüm ondan iyi şart olsun!.."
14 FATMA
Irazca, ekmek etmek için ateşi hayattaki ocağa yaktı bu sabah. Unu dışarda eledi. Hamuru
dışarda yoğurdu.
Ahmet, Osman, Şerfe, içerde uyuyor.
Sığır sıpa köy içine toplandı. Irazca zor şer aşağı inebildi. Eşeği, düveyi çıkardı ahırdan.
Hergeleye sürdü. Merdiven, her inip çıkışında yüreğine korku veriyor. İşler kızışmadan bir
çözümüne bakmalı ne yapıp edip.
Elini durulayıp yeniden oturdu hamurun başına. Yönü camiye doğru. Haceli'nin evyeri
tümüyle gözünün önünde. Olup bitenin ayirdına varınca acaba ne yapacak Deli Haceli?
Kudurur. Belki çekilir gider korkudan.
Saçtan ilk ekmeği indirdi. Bunu yağlayıp Ahmet'e dürmeyi düşündü. Sonra vazgeçti:
"İkinciyi yesin!" dedi. "Birinci uğurlu sayılmaz. Karısı ölür!" İkinci, üçüncü ekmekleri indirdi
saçtan. "Hem de uykusunu bölmeyeyim çocuğun!" Dördüncü, beşinci, onuncu ekmekler...
Apışarasını kaşıya kaşıya geldi Ahmet:
Kaçırdım nine!" dedi. "Harımın orda öldürdüğüm yılanın eşini gördüm düşümde. Taşı
kavrayıp koştum, ama yetişemedim! Aktı gitti kofaların içine! Furup öldüremedim!.." Sonra
güldü çocuk: "Yarın babamla dağa gideceğiz değil mi nine? Güroluk çamlığını göreceğim
değil mi?.."
"Gideceksiniz!"
"Yarın beni erken uyandır!"
Olur... Haydi sen şimdi elini yüzünü yıka gel de ekmeğine yağ süreyim!.. Haydi çabuk!.."
Ahmet, istemeye istemeye kalktı.
Irazca:
"Haydi, yağ gövecini de getir delikten!" dedi. "Ama dur!.." dedi sonra. "Ben getireyim. Sen
yetişemezsin!.."
"Yetişirim!" dedi Ahmet. Fırladı.
«# .-VS
I
"Hele şimdi dur; biraz daha büyü de öyle..."
"Gı nine, yetişirim!"
"Yetişemezsin dedim ya!"
"Yetişirim!"
"Eh haydi getir madem!"
Ahmet, içeriye deliğin dibine vardı.
Az durdu, Irazca da gitti. Ardından baktı. Ahmet, ayağının altına bir yastık koymuş,
yetmemiş, bir yastık daha koymuş, yetişmeğe çalışıyor gövece. Irazca, torununu
utandırmamak için çekilip geriden gözledi. Ahmet, bir yastık daha aldı ayağının altına.
Tırmandı. Yetişti en sonunda. Güveci aldı. Yere koydu. Yastıkları yerine götürdü. Gö-veci
kucakladı, yürüyecekken ninesi girdi.
"Yetiştim nine!" diye bağırdı Ahmet.
"MaşaallahL" dedi Irazca. "Büyümüşün gayri! Babana söyleyim de nişanlasın seni!"
"Çizme alsın!" dedi Ahmet.
"Alsın!"
"Bıçak alsın!"
"Alsın!.. Haydi göveci götür! Sonra gel ekmeğini ye!.."
Ahmet göveci götürdü.
Haceligil görünmüyor daha.
Irazca gene kalktı. Kapının ardındaki nacağı aldı. Bir de çapa sapı çıkardı. Götürüp yanı
başına koydu, ocağın yanına. "(Size dulu, dul karıyı göstereceğim, durun siiiz!..)" dedi,
baktı köy içine.
"O nacak ne olacak nine?" dedi Ahmet.
"Odun parçalayacağım!" dedi Irazca. Güldü.
"O çapa sapını niye çıkardın?"
"Onu da sana vereceğim, Deli Haceli birazdan evi basarsa, merdivenin başına durup
kafasına furacaksın!"
Sevindi:
"Kafasına mı? Bununla mı?"
"Bununla, kafasına!.."
"PekeyL"
"Haydi şimdi ekmeğini ye, kollarına can gelsin. Deli Haceli gelirse hiç korkmayacaksın!
Merdivenin başına oturacaksın. Çapa sapını eline alacaksın. Tam dengine geldi mi, gözünü
yumup kafasına indi-
receksin! En beğinle indireceksin! Ne kadar kuvvetin varsa toplayıp indireceksin!.."
"Öldüreyim mi nine?"
"Yılanı öldürdüğün gibi öldür!.."
"PekeyL"
Haceli şimdi gelecek gibi ivedi tıkıştırıyordu. "Nine be!" dedi bir ara. "Niçin öldüreceğim
Deli Haceli'yi?"
"Düşmanımız bizim!.."
"Nasıl düşman?"
"Gelmiş evimizin önüne ev yapıyor, görmüyor musun? Akşam gidip doldurduk ya
temelini!.. Serseri!.. Deli!.. Bizim evin önüne ev yapacakmış! Biz de düşman olduk... Tabii
oluruz... Gitsin bizim evimizin önünden!.."
"Gitsin nine!.." dedi Ahmet.
"Ne işi var bizim evin önünde?"
"Ne işi var? Gitsin!.." dedi Ahmet.
Irazca, senidin üstündeki hamuru bitirdi. Tekneden hamur kesiyordu. Haceli, taş dolu
kağnıyla göründü. Ta Eski Kale'ye gitmiş, ordan doldurmuş. Karısı da yanında. Kağnıyı,
doldurulmuş temellerin yanında durdurdu. Kötü kötü homurdanıyor. Yüksek sesle sövüyor.
Ağız dolusu...
"Amanın, amamın!" dedi Irazca. "Gözü döndü!.."
Ahmet çapa sapını kapıp merdiven başını tuttu.
Irazca söylenenleri hep duyuyor.
"Düşmanlık buuu!" diyor Haceli. "Adam olan adam, bunu yapmaz! Etek etek para verdim
işçilereeee! Kolaydan eşilmedi bu topraa-ak! Böyle bok yenmez asla!.. Bir Müslüman bir
Müslümana bunu ya-pamaaaz!.."
Güya ekmek ediyor Irazca. Aklı fikri Haceli'de. Bir gözüyle saçtaki ekmeğe bakıyor, bir
gözüyle de Haceli'nin hareketlerini gözlüyor.
Haceli, elindeki övendereyi bırakıp Irazcagilden yana yöneldi birden.
Irazca yavaşça kalktı, nacağı aldı, merdiven başına geçti:
"Sıkı dur Ahmet!" dedi. "Önce ben konuşurum! Eğer dönüp gitmezse hemen indirirsin
başına! Gene gitmezse nacakla ben fururum! Vurdum mu uçururum kafasını! Merdivenin
dibine yıkarım geberesi-
yi!.. Hem de yıkalım!"
"Yıkalım nine!" dedi Ahmet.
Haceli yel gibi geliyor. Avlu kapısını açtı. Girdi. Hızla merdivene yürüdü. "Anasını avradını!..
Babasının mezarını!.." Bağırıp geliyor.
Irazca:
"Duuur!.." dedi.
Ahmet: "Dur, duuur!.."
Haceli merdivenin üç ayağını çıktı.
Irazca: "Olduğun yerde dur Deli Haceli!" dedi. "Yoksa iş bildiğin gibi değil! İki şak ederim
beynini!.." Kaşlarını iyice çattı.
Ahmet, yaylanıp ayağa kalktı. Çapa sapını kaldırdı.
"Haceli!.." dedi Irazca. "Ben şimdi şu merdivenin dibinde senin her parçanı kulağın kadar
ederim! Benim kılıma bile zarar gelmez! Çünkü evimin önündesin! İyisi mi, o durduğun
yerde dur! Ne diyeceksen ordan de! Sakın bir ayak daha çıkayım deme yukarı! Dur orda!.."
Haceli ter içinde kaldı birdenbire:
"Hala!" diye inledi. "Iraz hala!.."
"Hah şöyle!.. Ne diyeceksen ordan de!.."
"Iraz hala, konuşalım Iraz hala! Konuşalım belki anlaşırız! İnsanlar dille anlaşır Iraz hala!
Ben dövüşmeğe, kan çıkarmaya gelmiyorum Irazca hala!.."
"Kan çıkarmağa gelmiyorsun da ne sövüp süpürüyordun demin? Benim senle konuşacak
sözüm yok, defol burdan! Defol, yoksa dağıtırım beynini! Burdan gözelce çekilir gidersen,
evimin önüne ev yapmayı bırakırsan, ancak o zaman konuşurum seninle! Yoksa bir tek
sözcük konuşmam!"
"Hala, bu temelleri ne zaman doldurdunuz? Bayram bu kadar kancık mı Irazca hala?"
"Bayram'ın eli yok onda! Ahmet'le ben doldurdum. Siz odada konuşma yapıyordunuz,
gece!.."
"Hiç acımadınız mı hala? Emek diye düşünmediniz mi?"
"Sen hiç düşünmedin mi "ev önü" diye?" "Komşu olurduk hala! Neye düşman olduk böyle?"
"İstemiyorum senin komşuluğunu! Daha fazla konuşma, defol git yüzün suyuyla! Biraz daha
durursan, kafana nacağı yersin bak!"
ndı. "Haydi! Daha duracak mısın?"
Ahmet de hışındı.
Haceli baktı baktı. Irazca'nın elindeki nacağın çeliği parlıyor. Ahmet oğlanın gözleri
yuvalarından dışarı oynamış, bekliyor. Döndü gitti. Kağnısının başında durdu. Düşündü.
Döndü düşündü oralarda. Sonra taşlarını boşaltmağa başladı.
Irazca teknenin başına yeniden otururken:
"Bu da kâr etmedi!" diye söylendi. "Bu da kâr etmediiii!.. İşlemiyor kafası! Beyni buz
dolu!.."
Ahmet:
"Bir daha gelirse furacağım nine!" dedi. "Kafasının tam ortasına
furacağım!"
"Gelmez gayri!.. Taşı boşaltıyor baksana!.." "Boşaltsın!" dedi Ahmet. "Gece olunca biz de
dereye dökeriz onun taşlarını! Bir bir taşırız... Ben kucağıma alırım hepsini... Hepsini
Körkuyu'ya atarız nine..."
Irazca güldü. Sonra ayağa kalkıp Haceli'ye doğru bağırdı:
"Boşaltma o taşları HaceliiiL Boşuna boşaltma! Oraya ev yaptırmam sana! Boşuna
direnme! Mezar olur sana orası, çek kağnının!.. Dövüş kavga olmasın. Kan akıtmayalım.
Gözellikle çekil git evimin önünden. Kavga etmeyelim, yarın gene yüz yüze bakarız!.."
Haceli kağnısını boşaltmayı sürdürdü. Karısıyla da bir şeyler konuştu.
Birkaç komşu kapılara çıkmış bakıyor. Yoldan gelip geçenler, işe gidenler, kadınlar
erkekler, durup bakışıyor.
"Oraya senin ölünü gömerim gene ev yaptırmam Haceliii!.." diye yüksek sesle, bir daha
bağırdı Irazca.
Fatma":
"Bir de ben gideyim Irazca'ya!" dedi kocasına. "Gidip bir de ben konuşayım!"
"Git!" dedi Haceli.
Fatma yürüdü usulca.
"Nineee, geliyor!" dedi Ahmet. Çapa sapını kavrayıp koştu merdiven başına.
Irazca baktı Fatma yürüyor: "Gelsin!" dedi. "Dokunma gelsin!
Sen biraz otur yerine!"
Ahmet oturdu, ama çapa sapını bırakmadı.
Fatma'nın yüreği güm güm vuruyor merdivenden çıkarken. Iraz-ca'nın suratında
karmakarışık bir fırtına kopuyor. Ama, kalkıp Fatma'ya saldıracak gibi de görünmüyor. Hele
şu Ahmet oğlana bakın!.. Boynunu iki omuzu arasına çekmiş, bir tazı gibi sorutuyor...
Atak bir sesle: "Bereketli olsun Iraz hala!" dedi.
"Hoş geldin!" dedi Irazca. "Geç bakalım!"
Teknenin önüne oturdu Fatma.
"Hala, ister kov, ister döv, elimi kaldırmam sana!.."
"Otur bakalım şöyle! Neye kovayım?"
"Kov, öldür, kanım sana helal olsun!"
"Yok kızım, ben katil değilim, neye öldüreyim seni?.."
"Oturup konuşacağım seninle hala!"
"Konuş kızım..." dedi Irazca.
Fatma, Irazca'nm sağ yanındaki aktaracı aldı. Saçtaki ekmeği aktarmağa başladı.
Irazca önce kuşkulandı: Acaba bu kokar kancık, aktaracı alıp bir oyun mu çevirecek
kendisine? Yoksa saflığından mı böyle yapıyor?
"Kocan orda taş boşaltsın, sen burda otur bize ekmek aktar! Aferin sana kızım!" dedi.
Fatma'nın dili dolaşıyor:
"Ahmet ne bakıyor öyle kötü kötü Iraz hala? Biz söz söyle de yüzünü doğrultsun!..'
İçinden: "(Bu taş bana!..)" dedi Irazca. "Ne yapalım kızım?" dedi sonra. "Zorla güzellik
olmaz ki!.."
"Söyle de azıcık ayrılsın yanımızdan. Sana saklı bir diyeceğim var. Onun yanında
konuşamam..."
"(Gördün mü başıma geleni?..)" dedi Irazca kendi kendine. Aktaracı verdiğine pişman oldu.
Bir yolunu bulup alsa bari elinden. Bütün gücünü toplar da bir dayanırsa karnına, deler mi
deler Fatma! Yada bir atılırsa, boğar mı boğar. O kollarda ne kuvvet vardı kimbilir!
Irazca:
"Ekmek yanıyor!" dedi, aktaracı kaptı birden. Kapınca bir parça rahatladı. Ekmeği
çevirmeğe başladı gelişigüzel. Göz ucuyla karıyı _ kolluyor. Önce hiç kötülük ummamıştı
ama, sonra kalbi çürüklen-mişti. Bir ara Ahmet'e baktı, iyi, o da tetikte...
"Savmayacak mısın Ahmet'i hala?" diye üsteledi Fatma.
"Nereye savayım? Otursun burda çocuk! Ne söyleyeceksen söyle, yoksa çek çabuk
arabanı! İşimden alıkoyma beni!.."
"Sen işini gene işle kadın halam! Ekmeğini aç, ben pişireyim! Yalnız şu çocuğu sav da iki
söz diyeyim sana!"
Ne olur savsa? Eğer çok kuşkulanırsa ekmeği bırakır. Eli boşalınca teke tek kalırlar. Durur
dinler. İsterse saldırsın o zaman. Elinde oklava var. Karşılar. Daha olmazsa bağırır. Ahmet
yetişir.
"Ahmet! Haydi kardaşlarının yanına git biraz! Uyanırlarsa al getir buraya. Ekmekçiklerini
yedirelim, kalk ninem!.." Ahmet kalkmak istemedi. "Kalk ninem!" dedi Irazca.
Ahmet kalkıp gitti istemeyerek. Çocuğun gözü arkada. Dönüp dönüp bakıyor.
Fatma, top top saçlı başını öne eğdi. Elini, Irazca'nın tekneyi sımsıkı sarmış dizlerine
koydu. Şimdi duru sular gibi yeşildi gözleri. Derin derin bakıyor. İnilmez denizlerin dipleri
gibiydi... Ağlayacak mı, gülecek mi, belli olmuyor...
"Hala!.." dedi. "İster kına, ister ayıpla beni. Bir sözüm var. Yıllardır hep içimde. Demezsem
öleceğim... Öldürsen de diyeceğim bunu sana, hala! Yiyor içimi. Deyip kurtulacağım!"
Irazca, Fatma'nın bu çırpınışından anlam çıkaramadı:
"İyi ya, de de kurtul madem!" dedi.
"Yürek var mı sende Iraz hala?"
"Olmaz olur mu? Elde olandan bende neye olmasın?"
"Öyleyse söyleyeceğim hala... Ben senin gelinin olmak istedim, olamadım, bari şimdi
komşun olayım Iraz hala! Tekine dememişler: "Bir şeyi çok isteme, olmaz!" Alanlı Ayşe'nin
kızı Haçça benden baskın çıktı, geldi oturdu evinize. Ben Aşağı Mahalle'nin kötüsüne
düştüm. Deli Haceli çıktı kaşığıma. Kaderimmiş. Çekiyorum şimdi. Çekiyorum, ama pek zor
Iraz hala. Etme eyleme, komşu olalım da, karşılardan baka baka, yüreğimin tüm yağları
erimesin! Bağlandım kaldım bir kötüye, kopamıyorum. Tadı yok, tuzu yok ömrümün.
"Nasıl alayım ben?"
"Baya satın al! Haceli yedi yüz verdi, aynı parayı ver, sen al!
Daha ne deyim sana!"
"Ah be Muhtar!.." dedi Bayram. "Neye hep benim üzerime geliyorsun? Herkes evinin
önünde ev yaptırmak istemediği zaman, orasını satın mı alıyor? Boş toprağı satın alayım,
boş bırakayım, ne biçim akıl bu? Koca Erle Çukuru'nda gülünç mü edeceksin beni? Yedi yüz
lira ver, toprak al, o da bomboş yatsın!.."
"Boş yatırma! Harım yap! Çevir dört yanını!"
"Suyu yok, bir şeyi yok, orda harım mı olur kupkuru?"
"İçine kuyu kaz! Bunu da mı ben deyivereyim sana?"
"Eğlen bakalım! Çok alçak buluyorsun beni değil mi?"
"Alçak bulmak değil oğlum! Sandığın ihtiyacı var! Gördün ya demin, 1600 lira heykele
yatacak. Beş kuruş çıkıyor mu milletten? Ben bunları keyfimden mi diyorum sana?"
"Keyfinden demiyorsun ama, ben de meteliğe kurşun atıyorum. Güz gelince bir tosun
alayım diyorum. Yedi yıldır borç ödeye ödeye imanım gevredi. Çoluk çocuğun ağzına bir
kaşık yağ girmeden kış, bir kaşık yoğurt girmeden yaz gelip geçiyor. İki koyun daha alıp
sağı-nayım diyorum. Sen de tutmuşun: "Köy içinden toprak al!" Sen Ka-rataş Muhtarısın,
sadece sandığı, Deli Mehmet'in Haceli'yi değil, biraz da beni düşünsene! Yoksa ben Karataşlı
değil miyim?"
"Bak, ne gözel söyledin! Madem halin iyi değil, bırak hali iyi olan alsın! Ama sen buna da
razı olmuyorsun!"
"Olmam! Herkesin evinin önüne birer ev yapılacak denirse, belki olabilirim! Ama bir benim
evin önüne, asla razı olamam! Son cevabım budur!"
"Demek böyle?"
"Evet! Böyle!.."
Muhtar usulca Haceli'ye döndü:
"Sen işine bak Haceli!" dedi. "Bunlardan biri gelir tebelleş olursa, deral haber ver! Bekçiyi
müsellah yollarım! Daha olmazsa haber salar karakoldan candarma isterim. Candarmanın
himayesinde yaparsın evini!" Bayram'a döndü: "Sen de duydun mu dediklerimi Bayram
Efe?"
"Duydum!" dedi Bayram. "Duydum, ama bunları bana söylerne, anama söyle!"
"Anana da sen söyle!"
"Ben söylerim, ama aldırmazsa karışmam!"
"Karışma! Biz karıştırırız! Hem de köyün içinde ayağını denk al bundan sonra!"
"Pekâlâ!" dedi Kara Bayram. "Pekâlâ bakalım!" Kalktı, evine doğru yürüdü.
Haceli'nin "evyeri"nden geçerken ayakları yumuşak toprağa saplandı. Gündüzden kazılan
temeller dümdüzdü. Ama Bayram ayırdına varmadı. Dalgın dalgın yürüdü. "(Pekâlâ! Köyün
içinde ayağımı denk alayım cımbıldak Hüsnü!)" dedi.
"Yılanın başını küçükken ezmeliymiş!" dedi Muhtar. "Biz bilememişiz! Bu Kara Bayram'ın
böyle bokun biri olacağı daha ufacıkken belliydi!" Haceli'ye döndü: "Korkma ulan!" dedi.
"Hiç korkma, kaz temelini! Ardında Koca Dumlu gibi ben varım!.."
Küt küt öksürdü, gırtlağına geleni yuttu Haceli:
"Yarın taş çekeceğim!" dedi. "Kerpicimin yarısını kestirdim. Temelleri kazdırdım. İşim
yürüyor..."
"Yürüt!" dedi Muhtar. "Kaşla göz arasında kondur evini. Elini biraz çabuk tut da bitiriver
vaktiyle! Yapılmış bir evi kolay kolay yıkamazlar! Hökümet bile diş geçiremez!" Sinirlendi:
"Lakin şu Kaymakam da tam gelecek zamanı buldu! Ne yapalım şimdi buna? Bu adam kuzu
ister, rakı ister. Hem de Candarma Kumandanıyla gelecek. Yanına Nüfusçu Osman'ı da
alırsa, kuzu yemeden, rakı içmeden dünyada gitmez! Kendi söylemez, Osman'a söyletir.
Âlem iyice kurnazlaş-mış! Taze kuzular da yenir mi bilmem ki?"
Üçüncü üye Ekiz İsmail:
"Bir ası kuzu bulalım!" dedi. "Ası kuzu bulursak yenir!"
"Ası kuzuyu nasıl bulalım?" dedi Muhtar. "Yanına tatlı ister. Rakı şarap ister. Rakı şarap için
Ortaköy'e adam mı salalım? Peki, tatlı için ne yapalım arkadaşlar?"
"Bal bulabilsek?" dedi İbrahim. "Çakır dayıda yok mudur acaba?"
"Bir sorarız. Eğer yoksa başka bir şey düşünürüz. Şimdi bunlar için kül iyetli para lazım. En
aşağı yüz lira. Kuzusu, rakısı, tatlısı...
Bunu da mı salma yapalım?"
"Öyle ya!" dedi üyeler. "Salma yaparız..."
"Peki! Seksen komşu, düz hesap birer liradan seksen lira! On komşu ikişer lira verse, eder
doksan lira. Yirmi tanesi de birer buçuk verdi mi mesela tamam olur. Ben yarın kimlerin
kaçar lira vereceğini benim Cemal'e yazdırır, teslim ederim Bekçinin eline. Siz bir ası kuzu
arayın. Paralı parasız, gönüllü gönülsüz, gözünün yaşına bakmayın. Tedarikli davranıp
namusumuzu paklayalım arkadaşlar, anlaşıldı mı?"
Muhtarın "arkadaşlar"ı ses çıkarmadı. Esniyorlardı.
"Vakit geç oldu!" dedi Muhtar. "Gidip şimdi yatalım! Fakat şu Kara Bayram'ı gördükçe bir
iki söz söyleyin. Köy namına rica ediyorum sizlerden. Gidişatı gidişat değildir. Çok dikkat
edin!.."
13 HAÇÇA
Kağnıyı koştu Bayram. Her şeyi hazır etti. "Kağnı, kağnı!.." diye düşündü. "Tekerleklerini
bir yağlamak senin!" Karısının ve oğlunun gelmesini bekledi. Başında hafif bir ağrı var.
Gözlerinde bir ağırlık. Akşam geç yattı. Uykusunu alamadı. Esneyip duruyor. Geceleri geç
yatan adam, sabahları geç kalkmalı, gün ışığı köyü köşeyi saranaca uyumalı. Bu saatte
kalkacak adam da tavuk gibi ilk akşamdan tüne-meli. Bayram'ın düzeni ilk akşamdan
tünemekti. Erken yatar, erken kalkar. Bütün köylünün düzeni buydu aşağı yukarı.
Haçça azık torbasıyla göründü:
"Sen kağnıyı çıkar avludan, ben yetişeyim!"
Karısı canlı, çevikti bu sabah. Acıkmış da yemeğe gider gibi gidiyor işe. Üşenmeden...
Bayram sordu: "Ahmet hani?"
"O, bugün evde kalacak. Ninesi "Akşamdan çok yoruldu, yatıp dinlensin, hemi de bana
lazım olur!" diyor."
Irazca, ak filik saçlarım dastarının altına alıp bağladı, sonra merdiven başına kadar geldi:
"Siz ikiniz gidin, yapabildiğiniz kadar yapın, yapamadığınız kalsın! Burda bir iş çıkarsa
Ahmet bana lazım olur. Size haber filan salmak gerekir belki. Lazım olmazsa öğleye
gönderirim!"
Bayram:
"İyi!.." dedi. "Ben bentleri topraklarım, Haçça öküze ineğe bakar. Malları boş bırakmak
olmaz. Ahmet'in öldürdüğü yılanın eşi de sağ daha! Yüreği yaralı! Hem de bize kızgın!.."
"Öyle yapın..." dedi Irazca.
Kağnıyı avludan çıkardılar. Haçça'yi yanı başına aldı Bayram. Sürdü köy içinden. Haceli'nin
evyerinden geçerken tekerlekler az daha çukura batıyordu. Akşamdan doldurdukları kaba
toprak un gibi oyulup gidiyor.
"Bu senin anan kuru muru, ama hepimizden diri!" dedi Haçça Bayram'a. "Akşam biz
yorulduk, o yorulmadı. Hemi de korkmuyor.
Sana bir şey desem: İnip bir de sıçmasın mı temelin içine? İnsanın gü- ! leşine gidiyor.
Ahmet oğlan, bir güldü, bir güldü... Çok bitirim bu ] senin anan! Çatlatacak Deli Haceli'yi
çatır çatır..."
"Bakalım bugün ne yapacak? Keşke biz gitmeseydik harıma..."
Haçça:
"Bizim gitmemiz iyi bence. Anama bir şey yapamazlar. Seninle ben köyde kalsak öyle bir
bela kopar ki!.. Delidir bu Haceli! Ben Aşağı Mahalleliyim. Aşağı Mahalle'nin suyundan içen
biraz öyle olur. Kardaşlarını toplar gelir. Ne yapacaksın? "Aman arkadaşlar gelmeyin!" mi
diyeceksin? Yoksa kaçacak mısın tabanları kaldırıp?"
""İcabında kaçmak lâzım!" derdi babam. Yiğitliğin dokuzu kaçmak, biri karşı varmak!.."
Bayram göz ucuyla karısına baktı. Diziyle dizine dokundu.
Haçça da dokundu. Sıcak diz...
"Biz onu bunu bırakalım da..." dedi Haçça. "Güzün şu sayvanın üstüne bir küçük oda
yapalım. Taktuku taşıyalım içine. Anamı da boşalacak yan odaya alalım. Ben utancımdan
kahroluyorum. Anamın önünde soyunup yatağa girmek bana ölüm geliyor her gün. Hırsızlık
yapar gibi çekine çekine..."
Bayram, gözlerini karısından ayırmadan:
"Demek Aşağı Mahalle'nin suyundan içen deli olur?" dedh
"Öyle olur!" dedi Haçça. "Biraz..."
"Ulan imanı yok, sen de deli misin yoksa?"
"Belli olmaz!" dedi Haçça. "Belki biraz delidirim..."
"Sen öyle olmaz şeyler istiyorsun ki, hemi de hepsini bir arada: Tosun alalım, ev yapalım,
harım alalım, şal kuşak alalım, pencereye cam alalım, ayaklarımıza pabuç alalım, leğen
alalım, bir küçük oda yapalım..."
"Alalım, yapalım tabii... Kötü mü?"
"Kötü değil, ama hepsi birden olmaz..."
"Birer birer alırsak olur. Neden olmasın? Sayvanın üstüne bir oda yapmaya ne var? Zor
mu? Eğer sayvanın üstüne bir oda yapmazsak, hayatın ucuna yapalım. Bak bir yandan
Ahmet büyüyor. Her şeye aklı erer gayri. Uyur gibi yapar da uyumaz yorganın altında.
Senin soluk alıp verişini, yüreğinin vuruşunu dinler valla... Hele geceleri kapının ardında o
saklı saklı su dökünmelerimiz yok mu? Ölüm ondan iyi şart olsun!.."
14 FATMA
Irazca, ekmek etmek için ateşi hayattaki ocağa yaktı bu sabah. Unu dışarda eledi. Hamuru
dışarda yoğurdu.
Ahmet, Osman, Şerfe, içerde uyuyor.
Sığır sıpa köy içine toplandı. Irazca zor şer aşağı inebildi. Eşeği, düveyi çıkardı ahırdan.
Hergeleye sürdü. Merdiven, her inip çıkışında yüreğine korku veriyor. İşler kızışmadan bir
çözümüne bakmalı ne yapıp edip.
Elini durulayıp yeniden oturdu hamurun başına. Yönü camiye doğru. Haceli'nin evyeri
tümüyle gözünün önünde. Olup bitenin ayirdına varınca acaba ne yapacak Deli Haceli?
Kudurur. Belki çekilir gider korkudan.
Saçtan ilk ekmeği indirdi. Bunu yağlayıp Ahmet'e dürmeyi düşündü. Sonra vazgeçti:
"İkinciyi yesin!" dedi. "Birinci uğurlu sayılmaz. Karısı ölür!" İkinci, üçüncü ekmekleri indirdi
saçtan. "Hem de uykusunu bölmeyeyim çocuğun!" Dördüncü, beşinci, onuncu ekmekler...
Apışarasını kaşıya kaşıya geldi Ahmet:
Kaçırdım nine!" dedi. "Harımın orda öldürdüğüm yılanın eşini gördüm düşümde. Taşı
kavrayıp koştum, ama yetişemedim! Aktı gitti kofaların içine! Furup öldüremedim!.." Sonra
güldü çocuk: "Yarın babamla dağa gideceğiz değil mi nine? Güroluk çamlığını göreceğim
değil mi?.."
"Gideceksiniz!"
"Yarın beni erken uyandır!"
Olur... Haydi sen şimdi elini yüzünü yıka gel de ekmeğine yağ süreyim!.. Haydi çabuk!.."
Ahmet, istemeye istemeye kalktı.
Irazca:
"Haydi, yağ gövecini de getir delikten!" dedi. "Ama dur!.." dedi sonra. "Ben getireyim. Sen
yetişemezsin!.."
"Yetişirim!" dedi Ahmet. Fırladı.
«# .-VS
I
"Hele şimdi dur; biraz daha büyü de öyle..."
"Gı nine, yetişirim!"
"Yetişemezsin dedim ya!"
"Yetişirim!"
"Eh haydi getir madem!"
Ahmet, içeriye deliğin dibine vardı.
Az durdu, Irazca da gitti. Ardından baktı. Ahmet, ayağının altına bir yastık koymuş,
yetmemiş, bir yastık daha koymuş, yetişmeğe çalışıyor gövece. Irazca, torununu
utandırmamak için çekilip geriden gözledi. Ahmet, bir yastık daha aldı ayağının altına.
Tırmandı. Yetişti en sonunda. Güveci aldı. Yere koydu. Yastıkları yerine götürdü. Gö-veci
kucakladı, yürüyecekken ninesi girdi.
"Yetiştim nine!" diye bağırdı Ahmet.
"MaşaallahL" dedi Irazca. "Büyümüşün gayri! Babana söyleyim de nişanlasın seni!"
"Çizme alsın!" dedi Ahmet.
"Alsın!"
"Bıçak alsın!"
"Alsın!.. Haydi göveci götür! Sonra gel ekmeğini ye!.."
Ahmet göveci götürdü.
Haceligil görünmüyor daha.
Irazca gene kalktı. Kapının ardındaki nacağı aldı. Bir de çapa sapı çıkardı. Götürüp yanı
başına koydu, ocağın yanına. "(Size dulu, dul karıyı göstereceğim, durun siiiz!..)" dedi,
baktı köy içine.
"O nacak ne olacak nine?" dedi Ahmet.
"Odun parçalayacağım!" dedi Irazca. Güldü.
"O çapa sapını niye çıkardın?"
"Onu da sana vereceğim, Deli Haceli birazdan evi basarsa, merdivenin başına durup
kafasına furacaksın!"
Sevindi:
"Kafasına mı? Bununla mı?"
"Bununla, kafasına!.."
"PekeyL"
"Haydi şimdi ekmeğini ye, kollarına can gelsin. Deli Haceli gelirse hiç korkmayacaksın!
Merdivenin başına oturacaksın. Çapa sapını eline alacaksın. Tam dengine geldi mi, gözünü
yumup kafasına indi-
receksin! En beğinle indireceksin! Ne kadar kuvvetin varsa toplayıp indireceksin!.."
"Öldüreyim mi nine?"
"Yılanı öldürdüğün gibi öldür!.."
"PekeyL"
Haceli şimdi gelecek gibi ivedi tıkıştırıyordu. "Nine be!" dedi bir ara. "Niçin öldüreceğim
Deli Haceli'yi?"
"Düşmanımız bizim!.."
"Nasıl düşman?"
"Gelmiş evimizin önüne ev yapıyor, görmüyor musun? Akşam gidip doldurduk ya
temelini!.. Serseri!.. Deli!.. Bizim evin önüne ev yapacakmış! Biz de düşman olduk... Tabii
oluruz... Gitsin bizim evimizin önünden!.."
"Gitsin nine!.." dedi Ahmet.
"Ne işi var bizim evin önünde?"
"Ne işi var? Gitsin!.." dedi Ahmet.
Irazca, senidin üstündeki hamuru bitirdi. Tekneden hamur kesiyordu. Haceli, taş dolu
kağnıyla göründü. Ta Eski Kale'ye gitmiş, ordan doldurmuş. Karısı da yanında. Kağnıyı,
doldurulmuş temellerin yanında durdurdu. Kötü kötü homurdanıyor. Yüksek sesle sövüyor.
Ağız dolusu...
"Amanın, amamın!" dedi Irazca. "Gözü döndü!.."
Ahmet çapa sapını kapıp merdiven başını tuttu.
Irazca söylenenleri hep duyuyor.
"Düşmanlık buuu!" diyor Haceli. "Adam olan adam, bunu yapmaz! Etek etek para verdim
işçilereeee! Kolaydan eşilmedi bu topraa-ak! Böyle bok yenmez asla!.. Bir Müslüman bir
Müslümana bunu ya-pamaaaz!.."
Güya ekmek ediyor Irazca. Aklı fikri Haceli'de. Bir gözüyle saçtaki ekmeğe bakıyor, bir
gözüyle de Haceli'nin hareketlerini gözlüyor.
Haceli, elindeki övendereyi bırakıp Irazcagilden yana yöneldi birden.
Irazca yavaşça kalktı, nacağı aldı, merdiven başına geçti:
"Sıkı dur Ahmet!" dedi. "Önce ben konuşurum! Eğer dönüp gitmezse hemen indirirsin
başına! Gene gitmezse nacakla ben fururum! Vurdum mu uçururum kafasını! Merdivenin
dibine yıkarım geberesi-
yi!.. Hem de yıkalım!"
"Yıkalım nine!" dedi Ahmet.
Haceli yel gibi geliyor. Avlu kapısını açtı. Girdi. Hızla merdivene yürüdü. "Anasını avradını!..
Babasının mezarını!.." Bağırıp geliyor.
Irazca:
"Duuur!.." dedi.
Ahmet: "Dur, duuur!.."
Haceli merdivenin üç ayağını çıktı.
Irazca: "Olduğun yerde dur Deli Haceli!" dedi. "Yoksa iş bildiğin gibi değil! İki şak ederim
beynini!.." Kaşlarını iyice çattı.
Ahmet, yaylanıp ayağa kalktı. Çapa sapını kaldırdı.
"Haceli!.." dedi Irazca. "Ben şimdi şu merdivenin dibinde senin her parçanı kulağın kadar
ederim! Benim kılıma bile zarar gelmez! Çünkü evimin önündesin! İyisi mi, o durduğun
yerde dur! Ne diyeceksen ordan de! Sakın bir ayak daha çıkayım deme yukarı! Dur orda!.."
Haceli ter içinde kaldı birdenbire:
"Hala!" diye inledi. "Iraz hala!.."
"Hah şöyle!.. Ne diyeceksen ordan de!.."
"Iraz hala, konuşalım Iraz hala! Konuşalım belki anlaşırız! İnsanlar dille anlaşır Iraz hala!
Ben dövüşmeğe, kan çıkarmaya gelmiyorum Irazca hala!.."
"Kan çıkarmağa gelmiyorsun da ne sövüp süpürüyordun demin? Benim senle konuşacak
sözüm yok, defol burdan! Defol, yoksa dağıtırım beynini! Burdan gözelce çekilir gidersen,
evimin önüne ev yapmayı bırakırsan, ancak o zaman konuşurum seninle! Yoksa bir tek
sözcük konuşmam!"
"Hala, bu temelleri ne zaman doldurdunuz? Bayram bu kadar kancık mı Irazca hala?"
"Bayram'ın eli yok onda! Ahmet'le ben doldurdum. Siz odada konuşma yapıyordunuz,
gece!.."
"Hiç acımadınız mı hala? Emek diye düşünmediniz mi?"
"Sen hiç düşünmedin mi "ev önü" diye?" "Komşu olurduk hala! Neye düşman olduk böyle?"
"İstemiyorum senin komşuluğunu! Daha fazla konuşma, defol git yüzün suyuyla! Biraz daha
durursan, kafana nacağı yersin bak!"
ndı. "Haydi! Daha duracak mısın?"
Ahmet de hışındı.
Haceli baktı baktı. Irazca'nın elindeki nacağın çeliği parlıyor. Ahmet oğlanın gözleri
yuvalarından dışarı oynamış, bekliyor. Döndü gitti. Kağnısının başında durdu. Düşündü.
Döndü düşündü oralarda. Sonra taşlarını boşaltmağa başladı.
Irazca teknenin başına yeniden otururken:
"Bu da kâr etmedi!" diye söylendi. "Bu da kâr etmediiii!.. İşlemiyor kafası! Beyni buz
dolu!.."
Ahmet:
"Bir daha gelirse furacağım nine!" dedi. "Kafasının tam ortasına
furacağım!"
"Gelmez gayri!.. Taşı boşaltıyor baksana!.." "Boşaltsın!" dedi Ahmet. "Gece olunca biz de
dereye dökeriz onun taşlarını! Bir bir taşırız... Ben kucağıma alırım hepsini... Hepsini
Körkuyu'ya atarız nine..."
Irazca güldü. Sonra ayağa kalkıp Haceli'ye doğru bağırdı:
"Boşaltma o taşları HaceliiiL Boşuna boşaltma! Oraya ev yaptırmam sana! Boşuna
direnme! Mezar olur sana orası, çek kağnının!.. Dövüş kavga olmasın. Kan akıtmayalım.
Gözellikle çekil git evimin önünden. Kavga etmeyelim, yarın gene yüz yüze bakarız!.."
Haceli kağnısını boşaltmayı sürdürdü. Karısıyla da bir şeyler konuştu.
Birkaç komşu kapılara çıkmış bakıyor. Yoldan gelip geçenler, işe gidenler, kadınlar
erkekler, durup bakışıyor.
"Oraya senin ölünü gömerim gene ev yaptırmam Haceliii!.." diye yüksek sesle, bir daha
bağırdı Irazca.
Fatma":
"Bir de ben gideyim Irazca'ya!" dedi kocasına. "Gidip bir de ben konuşayım!"
"Git!" dedi Haceli.
Fatma yürüdü usulca.
"Nineee, geliyor!" dedi Ahmet. Çapa sapını kavrayıp koştu merdiven başına.
Irazca baktı Fatma yürüyor: "Gelsin!" dedi. "Dokunma gelsin!
Sen biraz otur yerine!"
Ahmet oturdu, ama çapa sapını bırakmadı.
Fatma'nın yüreği güm güm vuruyor merdivenden çıkarken. Iraz-ca'nın suratında
karmakarışık bir fırtına kopuyor. Ama, kalkıp Fatma'ya saldıracak gibi de görünmüyor. Hele
şu Ahmet oğlana bakın!.. Boynunu iki omuzu arasına çekmiş, bir tazı gibi sorutuyor...
Atak bir sesle: "Bereketli olsun Iraz hala!" dedi.
"Hoş geldin!" dedi Irazca. "Geç bakalım!"
Teknenin önüne oturdu Fatma.
"Hala, ister kov, ister döv, elimi kaldırmam sana!.."
"Otur bakalım şöyle! Neye kovayım?"
"Kov, öldür, kanım sana helal olsun!"
"Yok kızım, ben katil değilim, neye öldüreyim seni?.."
"Oturup konuşacağım seninle hala!"
"Konuş kızım..." dedi Irazca.
Fatma, Irazca'nm sağ yanındaki aktaracı aldı. Saçtaki ekmeği aktarmağa başladı.
Irazca önce kuşkulandı: Acaba bu kokar kancık, aktaracı alıp bir oyun mu çevirecek
kendisine? Yoksa saflığından mı böyle yapıyor?
"Kocan orda taş boşaltsın, sen burda otur bize ekmek aktar! Aferin sana kızım!" dedi.
Fatma'nın dili dolaşıyor:
"Ahmet ne bakıyor öyle kötü kötü Iraz hala? Biz söz söyle de yüzünü doğrultsun!..'
İçinden: "(Bu taş bana!..)" dedi Irazca. "Ne yapalım kızım?" dedi sonra. "Zorla güzellik
olmaz ki!.."
"Söyle de azıcık ayrılsın yanımızdan. Sana saklı bir diyeceğim var. Onun yanında
konuşamam..."
"(Gördün mü başıma geleni?..)" dedi Irazca kendi kendine. Aktaracı verdiğine pişman oldu.
Bir yolunu bulup alsa bari elinden. Bütün gücünü toplar da bir dayanırsa karnına, deler mi
deler Fatma! Yada bir atılırsa, boğar mı boğar. O kollarda ne kuvvet vardı kimbilir!
Irazca:
"Ekmek yanıyor!" dedi, aktaracı kaptı birden. Kapınca bir parça rahatladı. Ekmeği
çevirmeğe başladı gelişigüzel. Göz ucuyla karıyı _ kolluyor. Önce hiç kötülük ummamıştı
ama, sonra kalbi çürüklen-mişti. Bir ara Ahmet'e baktı, iyi, o da tetikte...
"Savmayacak mısın Ahmet'i hala?" diye üsteledi Fatma.
"Nereye savayım? Otursun burda çocuk! Ne söyleyeceksen söyle, yoksa çek çabuk
arabanı! İşimden alıkoyma beni!.."
"Sen işini gene işle kadın halam! Ekmeğini aç, ben pişireyim! Yalnız şu çocuğu sav da iki
söz diyeyim sana!"
Ne olur savsa? Eğer çok kuşkulanırsa ekmeği bırakır. Eli boşalınca teke tek kalırlar. Durur
dinler. İsterse saldırsın o zaman. Elinde oklava var. Karşılar. Daha olmazsa bağırır. Ahmet
yetişir.
"Ahmet! Haydi kardaşlarının yanına git biraz! Uyanırlarsa al getir buraya. Ekmekçiklerini
yedirelim, kalk ninem!.." Ahmet kalkmak istemedi. "Kalk ninem!" dedi Irazca.
Ahmet kalkıp gitti istemeyerek. Çocuğun gözü arkada. Dönüp dönüp bakıyor.
Fatma, top top saçlı başını öne eğdi. Elini, Irazca'nın tekneyi sımsıkı sarmış dizlerine
koydu. Şimdi duru sular gibi yeşildi gözleri. Derin derin bakıyor. İnilmez denizlerin dipleri
gibiydi... Ağlayacak mı, gülecek mi, belli olmuyor...
"Hala!.." dedi. "İster kına, ister ayıpla beni. Bir sözüm var. Yıllardır hep içimde. Demezsem
öleceğim... Öldürsen de diyeceğim bunu sana, hala! Yiyor içimi. Deyip kurtulacağım!"
Irazca, Fatma'nın bu çırpınışından anlam çıkaramadı:
"İyi ya, de de kurtul madem!" dedi.
"Yürek var mı sende Iraz hala?"
"Olmaz olur mu? Elde olandan bende neye olmasın?"
"Öyleyse söyleyeceğim hala... Ben senin gelinin olmak istedim, olamadım, bari şimdi
komşun olayım Iraz hala! Tekine dememişler: "Bir şeyi çok isteme, olmaz!" Alanlı Ayşe'nin
kızı Haçça benden baskın çıktı, geldi oturdu evinize. Ben Aşağı Mahalle'nin kötüsüne
düştüm. Deli Haceli çıktı kaşığıma. Kaderimmiş. Çekiyorum şimdi. Çekiyorum, ama pek zor
Iraz hala. Etme eyleme, komşu olalım da, karşılardan baka baka, yüreğimin tüm yağları
erimesin! Bağlandım kaldım bir kötüye, kopamıyorum. Tadı yok, tuzu yok ömrümün.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Yılanların Öcü - 10
- Parts
- Yılanların Öcü - 01Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2772Total number of unique words is 169430.7 of words are in the 2000 most common words42.0 of words are in the 5000 most common words48.8 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 02Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2802Total number of unique words is 163532.5 of words are in the 2000 most common words45.1 of words are in the 5000 most common words51.4 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 03Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2793Total number of unique words is 167333.8 of words are in the 2000 most common words46.0 of words are in the 5000 most common words52.9 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 04Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2808Total number of unique words is 155133.8 of words are in the 2000 most common words46.7 of words are in the 5000 most common words54.2 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 05Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2836Total number of unique words is 159534.4 of words are in the 2000 most common words47.1 of words are in the 5000 most common words53.7 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 06Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2853Total number of unique words is 161132.8 of words are in the 2000 most common words44.9 of words are in the 5000 most common words52.7 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 07Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2771Total number of unique words is 153135.1 of words are in the 2000 most common words47.7 of words are in the 5000 most common words54.9 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 08Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2924Total number of unique words is 143833.7 of words are in the 2000 most common words47.6 of words are in the 5000 most common words54.1 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 09Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2770Total number of unique words is 143435.4 of words are in the 2000 most common words48.4 of words are in the 5000 most common words55.4 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 10Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2779Total number of unique words is 159432.0 of words are in the 2000 most common words43.6 of words are in the 5000 most common words51.0 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 11Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2647Total number of unique words is 132136.4 of words are in the 2000 most common words51.0 of words are in the 5000 most common words58.0 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 12Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2739Total number of unique words is 153133.8 of words are in the 2000 most common words47.5 of words are in the 5000 most common words54.2 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 13Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2879Total number of unique words is 158431.7 of words are in the 2000 most common words43.6 of words are in the 5000 most common words50.2 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 14Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2900Total number of unique words is 158334.1 of words are in the 2000 most common words46.6 of words are in the 5000 most common words53.8 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 15Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2745Total number of unique words is 152832.8 of words are in the 2000 most common words45.1 of words are in the 5000 most common words51.6 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 16Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2811Total number of unique words is 156133.1 of words are in the 2000 most common words46.9 of words are in the 5000 most common words53.9 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 17Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2846Total number of unique words is 153335.9 of words are in the 2000 most common words49.1 of words are in the 5000 most common words56.4 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 18Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2801Total number of unique words is 159932.3 of words are in the 2000 most common words45.5 of words are in the 5000 most common words52.6 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 19Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2838Total number of unique words is 166233.0 of words are in the 2000 most common words46.5 of words are in the 5000 most common words53.7 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 20Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2799Total number of unique words is 158333.9 of words are in the 2000 most common words46.6 of words are in the 5000 most common words53.9 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 21Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2775Total number of unique words is 162331.8 of words are in the 2000 most common words45.0 of words are in the 5000 most common words51.8 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 22Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2821Total number of unique words is 152436.0 of words are in the 2000 most common words48.6 of words are in the 5000 most common words54.7 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 23Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2970Total number of unique words is 160031.6 of words are in the 2000 most common words45.5 of words are in the 5000 most common words51.5 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 24Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2671Total number of unique words is 168330.1 of words are in the 2000 most common words43.5 of words are in the 5000 most common words50.9 of words are in the 8000 most common words
- Yılanların Öcü - 25Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 9Total number of unique words is 933.3 of words are in the 2000 most common words44.4 of words are in the 5000 most common words66.6 of words are in the 8000 most common words