Totem Ve Tabu - 03

Total number of words is 3103
Total number of unique words is 1573
26.4 of words are in the 2000 most common words
36.9 of words are in the 5000 most common words
43.6 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.

Nevrozlulardaki zorlanma yasaklarıyla tabular arasındaki ilk ve göze çarpar benzerlik, bu yasakların kaynaklarının da tıpkı tabularda olduğu gibi nedensiz ve anlaşılmaz görünmesidir. Günün birinde ortaya çıkan bu yasakların etkisiyle birey yenilmez bir korku altında, onların baskısını duymak zorunda kalır, bireyin üzerine dışarıdan gelen bir ceza tehdidi olması şart değildir; çünkü yasağın çiğnenmesi durumunda arkasından kesinlikle dayanılamaz bir yıkım geleceğine hasta içinden (vicdanından) gelen bir kanıyla inanmaktadır. Bu zorlanma hastaları her zaman, bu yasaklardan birinin çiğnenmesi durumunda, yakınlarından birinin bundan kesinlikle zarar göreceğini bize anımsatırlar. Bu zararın ne olabileceği belli değildir. İleride kefaret ve karşı koyma edimlerini tartışırken de, bu yasakların kendilerinin tartışmasında olduğu gibi, yine bu yetersiz bilgiyi elde edeceğiz.

Tabuda olduğu gibi, nevrozlulardaki yasakların çekirdeği de dokunma edimidir,  "dokunma korkusu'' (délire de toucher) deyişi buradan gelir. Yalnızca bir cisme doğrudan doğruya dokunmak yasak olmakla kalmaz, aynı zamanda örneğin  "biriyle ilişki kurmak",  "biriyle ya da bir şeyle ilişkide bulunmak'' gibi ancak dolaylı yoldan dokunma anlamını veren edimleri de kapsar. Yasak olan şeyi anımsatan ve böylece o şeyle zihinsel de olsa bir ilişki kuran her şey, doğrudan doğruya bedenle dokunma kadar yasak oluyor. Böylesi bir kapsam genişlemesini tabuda da aynen görmüştük.

Bazı yasakları, güttükleri amaçlarından kolayca anlayabiliriz; fakat bazı kurallar anlaşılır gibi değildir, saçma ve anlamsız gibi görünürler. Bu gibi kurallara  "teamül'' görenek, formalite diyoruz. Tabu âdetlerinin de aynı çeşitliliği gösterdiğini görüyoruz.

Zorlama yasaklarının büyük bir yer değiştirme yeteneği vardır; bir şeyden diğer bir şeye yayılmak için her nedenden yararlanırlar ve o şeyi de (hastalarımdan birinin yerinde bir deyimiyle)  "çekilmez'' bir duruma getirirler. Öyle ki hasta en sonunda her şeye ambargo koyar. Nevrozlular, bu  "çekilmez'' kimse ya da şeyler sanki tehlikeli bir bulaşıcı hastalığa yakalanmış ve değdiği yerlere bunu geçirecekmiş gibi davranır. Tabu yasaklarını gözden geçirirken aynen bu yer değiştirme ve geçme niteliklerine raslamıştık. Bundan başka tabu olan bir şeye dokunmakla, ona dokunanın da tabu olduğunu ve kimsenin onunla ilişkiye girmediğini görmüştük.

Bu geçme ya da daha iyi bir deyimle yer değiştirme konusunda, biri Maorilerin yaşamından, diğeri bir zorlama nevrozu çeken bir kadının yaşamından, iki örnek alarak bunları burada karşılaştıracağım:

 "Maorilerin başkanı ateşe asla kendi ağzıyla üfleyemez; çünkü o kutsaldır, kutsallığını üflediği ateşe ve ateşin üstündeki kabın içindeki ete geçirir, buradan da o yemeği yiyen kimsenin içine geçer ve böylece yemeği yiyen kimse başkanın soluğuyla aşılanarak kesinlikle ölür.''(9)

Hastam, kocasının satın alarak eve getirdiği bir mutfak takımının, evi kendisine çekilmez bir duruma getireceği korkusuyla, kaldırılmasını istiyordu. Çünkü bu şeyin Hirschen sokağındaki bir mağazadan alındığını öğrenmişti. Bu Hirschen sözcüğü, vaktiyle gençliğinde bekârken tanıdığı ve şimdi uzak bir kentte bulunan ve kendisi için artık  "olanaksız'', yani tabu olan bir dostunun adı olduğu için, Viyana'da satın alınan bu şey, şimdi kadının ilişki kurmak istemediği dostu kadar tabu olmuştur.

Zorlanma yasakları da tabu yasakları gibi yaşamda en olağanüstü özveriler ve sakınmalar oluşturur; fakat bunların bazıları, bazı edimlerde bulunma yoluyla kaldırılabilir ve bu edimler de zorlayıcı bir nitelik kazanarak zorunlu olur. Bu edimler tövbe, bağışlanmayı dileme, kendini haklı çıkarma, temizlenme türünden edimlerdir. Bu zorlayıcı edimlerin en yaygın olanı suyla yıkanmadır (yıkama obsessionu). Tabu yasaklarının bir bölümü de bu biçimde kaldırılabilir, yani bu tabuların çiğnenmesi böyle bir törenle onarılabilir ve bu işte suyla gusül (boy abdesti) en çok yeğlenen yöntemdir.

Şimdi tabu âdetleriyle zorlanma nevrozlarının belirtileri arasında en açık karşılıklı noktaları özetleyelim: (1) Bu yasakların nedensizliği, (2) Bunların içten gelme bir gereksinimle zorlanmaları, (3) Kolayca yer değiştirmeleri ve yasak olan şeyden bulaşma tehlikesi taşımaları, (4) Yasak olan şeyden çıkan törenlerin ve buyrukların nedenliği bakımından her ikisinin benzerliğini görmekteyiz.

Bununla birlikte psikanaliz bize zorlanma nevrozunun gerek ruhsal mekanizmasını, gerekse klinik tarihini öğretmiş bulunuyor. İşte tipik bir dokunma korkusu olayının tarihi: İlk çocukluk çağından bu yana olay konusu olan kişi, kendi bedenine dokunmakla büyük bir haz duyuyordu, bu hazzın nesnesi kestirilebileceğinden fazla duyarlılaşmıştı. Fakat bu çok haz verici dokunma edimi, dışarıdan gelen bir yasak buyruğuyla çatışır..(10) Bu yasak buyruğu kabul edilir; çünkü içten gelen birtakım zorlu güçlerin (11) yardımını görüyordu; bu dıştan gelen yasak, dokunma biçiminde kendini göstermek isteyen içgüdüden daha zorlu olduğunu kanıtlar. Böyle olmakla birlikte çocuğun ilk ruhsal yuğurumu yüzünden bu yasak öteki içgüdüyü ortadan kaldıramamıştır. Başarabildiği tek şey, bu içgüdüyü (yani dokunma hazzını) bastırmak ve onu bilinçaltına tıkmak oldu. Hem yasak, hem içgüdü birlikte kaldılar. Birincisi kaldı; çünkü yalnızca bastırılmış ama yok edilmemişti. İkincisi de kaldı; çünkü eğer kalmamış olsaydı, içgüdü bilince fırlayacak ve dışarıya çıkacaktı. Böylece çözümlenmemiş bir durum, ruhsal bir saplanma oluşur. Bundan sonra yasak ve içgüdü arasındaki sürekli savaştan çıkan birçok sonucun kaynağı bu savaştır.

Bu biçimde durağanlaşan ruhsal kuruluşun başlıca ayırt edici niteliği, bu bireyin nesneye, daha doğrusu bu nesneyle ilgili edime karşı aldığı ve (12) çift değerli diyeceğimiz tavırda görülür. Birey bu edimi (yani dokunma edimini) hep sürdürmek ister, onda en yüksek zevki tadar; fakat onu sürdüremez, hatta ondan nefret eder. Bu iki akış arasındaki karşıtlık kolay kolay çözümlenemez; çünkü -nasıl diyeyim- bunların ruh yaşamında yerleri karışamayacak denli ayrılmıştır. Yasak tümüyle bilinç bölümünde yerleşmiştir, oysa hâlâ yaşamakta olan dokunma zevki bilinçaltında kalmıştır, kişinin ondan haberi yoktur. Eğer bu psikolojik etmen olmasaydı, çift duygular ne bu kadar uzun süre yaşayabilir ne de bundan sonraki patlak vermelere yol açardı.

Olayın klinik tarihinde, ilk çocukluk çağında yasağın belirleyici bir etmen olarak görünüşüne önem verdik; fakat nevrozun daha sonraki ilerleyişinde bu rolü, bu yaşta gözüken itme oynuyor. Unutma (amnesie) ile ilgili olan bu itme olgusu yüzünden bilinçli duruma gelen yasağın nedenleri bilinemez. Onu zihni olarak söküp atmak için yapılan bütün girişimler, hücum noktası yakalanamadığı için, başarısızlığa mahkûmdur. Yasak kendi gücünü, zorlayıcılığını bilinmeyen karşıtıyla, yani gizli ve sönmemiş kalan zevkle, başka bir deyimle, bilinçli bir sezgisi olmayan iç gereksinimle olan birlikteliğine borçludur. Yasağın isteğin yerine geçebilme ve yeniden yaratma gücü, bilinçli olan zevkle uyuştuğunu ve bilinçaltının psikolojik etmenlerinden çok da kolaylık göremediğini anlatır. İçgüdünün verdiği haz, karşılaştığı engellerden kurtulmak için sürekli yer değiştirir. Yasak edilenin yerine konmuş şeyler ve edimler biçiminde kendine vekiller arar. Aynı nedenden ötürü yasak da onun peşinden dolaşır, yasaklanmış içgüdünün yeni hedeflerine de yayılır. Geri itilmiş libido her yeni adımında yeni bir şiddetle, yasağın karşı koymasıyla karşılaşır. Bu iki karşıt gücün karşılıklı olarak birbirini itmesi, boşalma ve var olan gerginliği gevşetme gereksinimini doğurur. İşte zorlayıcı edimlerin nedenlerini burada bulmaktayız. Nevrozlarda, bir yandan pişmanlık belirtisi, temizlenme uğraşı ve buna benzer davranışlarda sayılabilecek edimler; öte yandan da içgüdüye yasak edilen edimin yerine geçecek edimler olan uzlaştırıcı edimler açıkça görülmektedir. Bu zorlayıcı edimlerin içgüdüye sürekli yardım etmesi ve yasak edilen ilk edime gittikçe yaklaşması, nevroz hastalıklarının bir yasasıdır.

Şimdi tabunun iç yüzünü, hastalarımızın zorlayıcı yasaklarıyla aynıymış gibi ele alarak inceleyelim. İnceleyeceğimiz birçok tabu yasağının ilk biçiminden uzaklaşmış, yer değiştirmiş ve bozulmuş olduğunu açıkça bilmemiz gerekir; bu nedenle en eski ve en önemli tabu yasaklarını ancak biraz aydınlatmakla yetinmek zorunda kalacağız. Yine, ilkellerle nevrozlular arasında tam karşılıklılığı ve birbirine noktası noktasına benzerliği olanaksız kılacak kadar önemli farklar olduğunu anımsamalıyız.

Her şeyden önce ilkeller arasındaki yasakların gerçek kaynağını, yani tabunun gerçek doğuşunu araştırmanın yararsız olduğunu söylemeliyiz. Bizim varsayımımıza göre, bu kaynak onlarca  "bilinç dışı'' olduğu için tabular bize bu kaynağı bildiremez. Fakat nevrozlardaki yasağı model olarak alıp tabunun tarihini şu biçimde kurabiliriz: Tabular tarihlerinin bir evresinde ilkellere dışardan zorlanmış çok eski yasaklardır, yani daha önceki bir kuşağın daha sonraki bir kuşağa zorladığı kurallardır. Bunlar, şiddetle istenen edimlere karşı konmuş yasaklardır. Belki ataerkil ve toplumsal yetkenin koyduğu geleneğin bir sonucu olarak bu yasaklar kuşaktan kuşağa geçerek sürmüş ama sonraki kuşaklara kalıt olarak kalmış ruhsal bir kendine özgülük durumunda  "biçimlenmiştir.'' Bu gibi  "doğuştan düşünceler'' var mı yok mu, bunlar kendiliklerinden mi yoksa eğitim yoluyla birleşerek mi tabunun durağan bir duruma gelişini etkilemişlerdir; bunu burada belirlemenin olanağı yoktur. Bununla birlikte tabunun sürekliliği bize bir şey öğretmektedir: Yerine getirilmesi yasaklanmış olan ilk istek, bu tabulara karşın bu budunlar arasında yaşamayı sürdürmektedir. Öyleyse bu insanlar tabu yasaklarına karşı çift değerli (ambivalent) bir tavır almaktadır: Bilinçdışlarında bu kuralları dinlememekten başka bir şey istememekte ama aynı zamanda bunu yapmaktan da korkmaktadırlar. Korkmaktadırlar; çünkü onu dinlememek istedikleri halde, korku hazdan daha güçlü gelmektedir. Fakat tıpkı nevrozda olduğu gibi bu istek, bireylere kurallara aykırı olarak kalmaktadır.

En eski ve en önemli tabu yasakları totemciliğin iki yasasıdır, yani totem olan hayvanı öldürmemek, kadın cinsinden olan totemdaşlarla cinsel ilişkiden sakınmak.

Öyleyse bunların, insanlığın en eski ve en güçlü istekleri olduğu görülmektedir. Totemciliğin anlamı ve kaynağı bizce gizli olarak kaldıkça bunu anlayamayız ve bu örneklerle varsayımımızın doğruluğunu deneyemeyiz. Fakat bu tabularda kullanılan anlatım ve bu tabuların bir arada oluşmaları durumu, bireyler üzerinde yapılan psikanaliz araştırmalarının sonuçlarını bilenlere, çocuktaki istek yaşamının merkez noktası ve nevrozların çekirdeği dediğimiz şeyi anımsatacaktır.(13)

Yukarıda söylediğimiz biçimde sınıflandırılmaya çalışılan diğer bütün tabu türlerini bir tümcede özetlersek, hepsi birleştirilmiş olur: Tabunun temeli bilinç dışında güçlü bir eğilimin istediği yasak bir edimdir.

Nedenini bilmemekle birlikte yasak olan edimi gerçekleştiren ve böylece tabuya karşı gelen kimselerin de tabu olduğunu bilmekteyiz. Fakat tabunun yalnızca yasak olan edimi gerçekleştiren kişiye karşı değil de, kuraldışı durumlarda bulunan kimselere, bu kuraldışı durumlara ve kişisel olmayan eşyaya karşı da uygulanmasıyla bunu nasıl birleştirmeli? Bütün bu değişik koşullar, daima aynı kalan tehlikelilik niteliği nedir? Bu, insanın çift değerli isteklerini uyandıran, yasağı bozmaya karşı insanı iştahlandıran bir nedenden başka bir şey olamaz.

Tabuyu çiğneyen kimsenin kendisi de tabu olmaktadır; çünkü başkalarını da bunu yapmaya iştahlandırmak gibi tehlikeli bir kendine özgülüğü vardır. Herkesi kendisine imrendirmektedir; herkese yasak olan şeyi o niye yapsın? Onun için o gerçekten bulaşıcıdır. Her örnek, başkalarını da öykünmeye sürükleyeceği için onu yapanın kendisinden sakınmak gerekir.

Fakat bir kimse bir tabuyu çiğnemeden de geçici ya da sürekli olarak tabu olabilir. Bunun basit nedeni, bu gibi kimselerde başkalarına yasaklanmış olan istekleri uyandıracak ve onlarda çift değerli duyguların çatışmasına yol açacak bir kendine özgülük olmasıdır. Kuraldışı konumların ve durumların çoğunda bu kendine özgülük vardır ve bunlar tehlikeli bir etki gücü taşırlar. Kral ya da başkan, çevresindekileri kendisine imrendirir, belki herkes de kral olmak ister. Ölüler, yeni doğmuş çocuklar, kadınlar kendilerini savunamayacak bir durumda oldukları için cinsel olgunluğa erişmiş bireylerin, yeni bir zevkin baştan çıkarmasıyla iştahlandıkları bir sırada bunları kendi üzerlerine kışkırtmaları olasılığı vardır. Onun için bu gibi kimseler bu gibi durumlarda tabu olmaktadır. Onların uyandırabileceği isteklere kimsenin kapılmaması gerekir.

Şimdi türlü kişilerin manalarındaki güçlerin niçin birbirini ortadan kaldırarak etkisiz bir duruma getirdiğini de anlamış oluyoruz. Kralın tabusu, uyrukları için çok güçlüdür; çünkü aralarında çok büyük toplumsal farklar vardır. Fakat örneğin bir bakan, kral ile uyruklar arasında zararsız bir aracı olabilir. Tabu dilinden normal psikoloji diline çevrildiğinde, bunun anlamı şudur: Kral ile ilişkiye girme halkta güçlü bir imrenme duygusu yaratacağı ve bundan çekinmesi gerektiği halde, konumuna o kadar imrenilmeyen ve elde ettiği konuma herkesin pekâlâ erişebileceği yüksek bir görevliyle ilişkiye girmek mümkündür. Bakan krala karşı bir kıskançlık duymakla birlikte elde ettiği etkiyi göz önünde tutmakla bu kıskançlığı hafifletebilir. Öyleyse büyülü güçteki isteklere yol açan küçük farklar, son derece büyük farklardan daha az tehlikelidir.

Bazı tabu yasaklarının çiğnenmesinin, herkese kötülük getireceği korkusuyla cezalandırılması ya da toplumun bütün bireyleri tarafından kefareti ödenmesi gereken toplumsal bir tehlike sayılmasının nedeni de böylece aydınlanmış oluyor. Eğer bilinçlenmemiş isteklerin yerine gerçek içtepileri getirirsek, gerçekten böyle bir tehlike vardır. Bu tehlike, çok geçmeden bütün toplumun sonunda dağılmasına neden olacak olan öykünmeye yol açması olasılığıdır. Eğer bir yasak çiğnendiği zaman bu cezasız bırakılırsa, herkesin bu kötülüğü işleyene öykünmek isteyeceği ortadadır.

Bir tabu yasağının gizli anlamının nevroz olaylarında olduğu kadar özel nitelikte olması olanaksız olmakla birlikte, dokunmanın  "délire de toucher'' dokunma korkusunda oynadığı role benzer bir rolü tabu yasaklarında da görürsek şaşmamalıyız. Dokunmak, bir edinme ediminin bir kişiyi ya da şeyi kullanmaya kalkışmanın başlangıcıdır.

Tabuda saklı bulunan bulaşma gücünü, insanı baştan çıkarma, öykünmeye sürükleme özgülüğü olarak yorumladık Bu yorum, tabunun bulaşıcılığının her şeyden önce eşyaya da geçmesiyle kendini göstermesi ve eşyanın da tabulu olması durumuna uymuyor gibi gözükmektedir.

Tabuda görülen bulaşıcılık, nevrozlarda gördüğümüz gibi bilinçlenmemiş içtepilerin çağrışım kanallarıyla başka şeyler üzerine kaydırılması eğiliminin bir anlatımıdır. Böylece görüyoruz ki mananın tehlikeli büyülü gücü iki gerçek yetiye, yani yasaklanmış istekleri anımsama yeteneğiyle yasağı bu istekler uğruna çiğneme gibi daha önemli olan bir eğilime denk düşmektedir.

Fakat ilkelin ruhsal yaşamında yasaklanmış bir edimin anısının uyanışıyla birlikte her zaman bu edimi gerçekleştirme eğiliminin de uyandığını kabul edersek, o zaman bu iki güç tek güç olarak yeniden birleşiyor demektir. Bu düşünüşe göre, anılarla istekler yeniden birbirine kavuşmaktadır. Bir yasağa karşı gelen bir kimsenin bu davranışı, başkalarını da aynı işi işlemeye götürürse, tıpkı tabunun bir kişiden bir şeye ve bu şeyden başka bir şeye geçişi gibi yasağa boyuneğmezliğin de bulaşma yoluyla geçtiğini kabul etmek gerekir.

Eğer bir tabunun çiğnenmesi, elde bulunan bir şeyden ya da bir özgürlükten vazgeçmek demek olan kefaret ya da tövbe yoluyla düzeltilebilirse, bir tabu kuralına boyun eğmenin de gerçekten istenilen bir şeyden vazgeçmek demek olduğunu göstermiş oluruz. Bir özverinin savsaklanışını, başka yerde başka bir şeyden özveride bulunma gidermektedir. Bundan çıkaracağımız sonuç, tabu törenleri yönünden tövbenin, temizlenme töreninden daha eski olduğu yolundadır.

Şimdi tabunun nevrozlularda görülen zorlayıcı yasaklarla karşılaştırılmasından neler öğrendiğimizi özetleyelim. Tabu (bir yetke tarafından) dışarıdan yükletilen ve insanın en zorlu isteklerine karşı çevrilmiş olan çok ilkel bir yasaktır. Onu çiğnemek isteği bilinç dışında bir yerleştirme yaşar; tabuya boyun eğen kimseler tabunun yasakladığı şeye karşı çift değerli duygular duyarlar. Tabuda görülen büyülü güç, insanı baştan çıkarma özgülüğüne dönüşebilir; bulaşıcı bir hastalık gibidir; çünkü ortadaki örnek daima bulaşıcıdır ve çünkü yasaklanan istek bilinç dışında başka bir şeyin üzerine kaydırılabilir. Bir tabunun çiğnenmesinin kefaret yoluyla temizlenmesi, tabuya boyuneğmenin temelinde bir vazgeçme bulunduğunu gösterir.

 

3

 

Şimdi tabuyu zorlanma nevrozuyla karşılaştırmaktan ne elde ettiğimizi ve bu karşılaştırmaya dayandırılan yorumun değerini araştıralım. Başka bir yolun veremeyeceği yararı vermedikçe ve tabuyu bize anlatacak başka araçlardan daha iyi anlatmadıkça, hiç kuşku yoktur ki, yaptığımız yorumun hiçbir değeri olamaz. Gerçi buraya kadar söylediklerimizle bu yorumun yararını göstermiş olduğumuzu savlayabiliriz; fakat bunu tabu yasaklarının ve âdetlerinin daha incelikleriyle açıklamasını uygulama yoluyla güçlendirmeye çalışmalıyız.

Şimdi bambaşka bir yöntem kullanabiliriz. Araştırmamızı, nevrozlardan alarak tabuya uyguladığımız varsayımların ya da vardığımız sonuçların ne dereceye kadar tabu olaylarında doğrudan doğruya kanıtlanabileceğini belirtecek biçime sokabiliriz. Fakat önce aradığımız şeyin ne olduğunu belirtmeliyiz. Tabunun başlangıcı hakkındaki varsayım, yani tabunun vaktiyle dışarıdan yükletilmiş ilkel bir yasaktan çıktığı varsayımı kuşkusuz kanıtlanamaz. Onun için nevrozlarda gördüğümüz tabunun psikolojik koşullarını daha çok aydınlatmaya çalışacağız. Nevrozlardaki bu psikolojik etmenleri nasıl öğreniyoruz? Bunu, belirtilerin ve özellikle zorlayıcı edimlerin, savunma tepkilerinin ve peşini bırakmayan buyrukların psikanaliz yönünden incelenmesiyle öğreniyoruz. Bu mekanizmalar çift değerli içtepilerden ya da eğilimlerden gelmiş olduklarını kanıtlayacak her niteliği göstermektedir; bunlarda ya istekle karşıtını aynı zamanda görüyoruz ya da çatışan eğilimlerden birinin ötekini yenerek üstün geldiğini görürüz. Öyleyse tabu kurallarında da bu çift değerliliğin, yani karşıt eğilimlerin egemen olduğunu gösterebilirsek ya da tabu mekanizmalarında nevroz belirtilerinde olduğu gibi her iki eğilime birden yol veren bazı mekanizmalar bulacak olursak, o zaman tabuyla zorlama nevrozları arasındaki psikolojik karşılaştırmada en önemli olan noktayı yakalamış oluruz.

Tabu yasaklarının başlıca ikisinin, totemcilikle ilgili olmasından ötürü incelememize giremeyeceğine az önce değinmiştik. Tabu kurallarının diğer bir kısmı da sonradan çıkma olduğu için bizim işimize yaramazlar. Çünkü ilkeller arasında tabu, bizim toplumumuzda yasa koyucuların koyduğu yasalara benzer. Ve örneğin, başkanların ve rahiplerin kendi mallarını ya da ayrıcalıklarını güvenceye almak için koydukları tabularda olduğu gibi, toplumsal eğilimleri kabul ettirmeye yararlar. Yine bununla birlikte geriye, inceleyebileceğimiz birçok yasa kalıyor. Bunlar arasında (a) düşmanlara, (b) başkanlara ve (c) ölülere uygulanan tabuları ele alacağım. Araştırmamızın gereçleri J.G. Frazer'in büyük yapıt olan The Golden Bough ("Altın Dal") adlı kitaptan alınmıştır (14).

 

(A) Düşmanlara karşı

 

Vahşi ve yarı vahşi budunların düşmanlarına karşı acımasızca ve sonsuz derecede kıyıcılık yaptıklarını sandığımız için, bunlar arasında bir adamın öldürülmesinin bile tabu âdetleriyle ilgili birtakım kurallara bağlı olduğunu öğrenmek bizi şaşırtır. Bu kuralları kolayca dört öbeğe ayırabiliriz: (1) Öldürülen düşmanla uzlaşmayı, (2) yasakları, (3) öldürdükten sonra öldürenin bağışlanmayı dileme ve temizlenme etkinliklerini ve (4) bazı ayinler yapılmasını buyuran kurallar. Bu tabu âdetlerinin hangileri bu budunlar arasında yaygındır, hangileri değildir? Bu budunlar üzerine bilgilerimizin eksikliği yüzünden bunu kesin olarak bilememekteyiz: Fakat bizim bu olaylara olan ilgimiz bakımından düşünürsek, bu sorun bizim için o kadar önemli bir sorun değildir. Kaldı ki biz tek özelliklerle değil, oldukça yayılmış olan âdetlerle ilgiliyiz.

Timor Adası'nda savaşçılar düşmanlarını yenip bunların koparılmış kafalarıyla geri döndükleri zaman, birtakım uzlaşma törenleri yapılır; bu âdet, böyle bir seferin önderi olan adamı üstelik birtakım ağır yasaklara bağlı kılması bakımından özellikle önemlidir. "Yenenler utku kazanmış olarak geri döndükleri zaman düşmanların ruhunu barıştırmak için kurbanlar verilir; bu yapılmazsa savaştan dönenlerin yanına yaklaşanlara kesinlikle bir zarar gelir. Bu ayinde dans edilir, şarkı söylenir, bu şarkılarda öldürülen düşman için yas tutulur ve ondan af dilenir: "Kızma; çünkü senin başın burada bizimle birliktedir; oysa biz daha şanssız olsaydık, şimdi bizim başımız senin köyünde sergilenecekti. Bu kurbanı seni yatıştırmak için veriyoruz. Niçin bize düşman oldun? Dost kalsaydık daha iyi olmaz mıydı? O zaman senin kanın akmaz, başın kesilmezdi" denir. (15)

Buna benzer âdetler Keleb Adası'nda Palular arasında görülür; Gallalar kendi köylerine dönmeden önce ölü düşmanlarının ruhu için kurban verir. (16)

Diğer bazı budunlar da öldürdükleri eski düşmanlarından dostlar, gözetenler ve koruyucular kazanmanın yolunu bulmuştur. Bu da kesilmiş başlara karşı şefkatli davranmaktan ibarettir. Borneo'nun birçok ilkel boyu bunu yapmaktadır. Sarawak'ta Dayaklar seferden dönüşte yurtlarına getirdikleri başlara aylarca en büyük saygı ve şefkati gösterir, onlara dillerinin en sevimli adlarıyla seslenirler. Yemeklerinin en iyi parçalarını, en sevilen yemeklerini, sigaralarını onların ağzına koyarlar. Eski dostlarından yüz çevirerek sevgisini yeni dostlarına vermeleri için ölü düşmanlara sürekli yalvarılır; çünkü onlar artık kendilerinden olmuştur. Bize korkunç bile gelse, buna kasıtlı bir alay karıştığını sanmak büyük bir yanlış olur. (17)

Kuzey Amerika'nın birçok vahşi boyunun arasında yaşayanlar, bunların düşmanlarını öldürdükten ve derilerini yüzdükten sonra tuttukları yasa şaşıp kalmıştır. Bir Choctaw bir düşman öldürünce bir ay yasa girer, bir ay kendini belli başlı birtakım yasaklar altına koyar. Dakota yerlileri de bunun gibi yas tutarlar J. O. Dorsay adlı bir yetkeye göre, Osaga kızılderilileri kendi ölüleri için yas tuttuktan sonra, düşmanları için de sanki dostlarıymış gibi yas tutar. (18)

Düşmanlara uygulanan diğer tabu âdetlerine geçmeden önce, yerinde bir itiraza karşı durumumuzu belirtmeliyiz. Bu uzlaştırma kurallarında nedenlerin çok yalın olduğunu ve çift değerli duygularla hiçbir ilgisi olmadığını bize göstermek için gerek Frazer gerekse diğer yetkeler öne sürülebilir. Bazıları diyebilirler ki: bu budunlar öldürdükleri kimselerin ruhuna inandıkları için bunun etkisi altında korkuyorlar. Bu korku klasik ilkçağda da vardı; büyük İngiliz dram yazarı onu Macbeth'in ve üçüncü Richard'ın "hallucination"larıyla sahneye getirmiştir. Gerek bütün uzlaştırma âdetleri,  gerekse daha sonra ele alacağımız birçok yasak ve bağışlanma dileği böyle bir inanıştan mantıksal olarak çıkarılabilir; üstelik dördüncü öbeğe giren ayinler de böyle bir yorum için kanıt olarak gösterilebilir. Çünkü bunları ancak ve ancak öldürenlerin peşinden ayrılmayan ölülerin ruhlarını sürüp çıkarmakla açıklayabiliyoruz. (19) Bundan başka, vahşilerin kendileri de öldürdükleri düşmanların ruhundan korktuklarını açıkça bildiriyor ve bu tabu âdetlerinin kökünü de kendileri bu korkuda buluyorlar.

Bu karşı çıkış kuşkusuz yerindedir, eğer doğru olsaydı başka bir açıklama bulmak için uğraşmaktan sevinerek vazgeçerdik. Bu karşı çıkışın incelenmesini sonraya bırakıyoruz; şimdilik onu, tabu konusunda daha önce yaptığımız incelemeden edindiğimiz yorumla karşılaştırıyoruz. Bütün bu tabu kurallarından vardığımız sonuç, düşmanlara karşı alınan tavırlarda yalnızca düşmanca içtepilerin değil, başka içtepilerin de anlatılmakta olduğudur. Bunlarda düşmana karşı pişmanlığın, saygının ve öldürmenin doğurduğu vicdan azabının tepkilerini görmekteyiz. Demek ki, çiğnenmesi kesinlikle cezayla karşılanan "Öldürmeyeceksin!" buyruğu insanlara Tanrı elinden yasa gelmeden önce bile bu ilkeller arasında varmış.

You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Totem Ve Tabu - 04
  • Parts
  • Totem Ve Tabu - 01
    Total number of words is 3224
    Total number of unique words is 1568
    29.1 of words are in the 2000 most common words
    40.7 of words are in the 5000 most common words
    46.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 02
    Total number of words is 3132
    Total number of unique words is 1582
    27.6 of words are in the 2000 most common words
    39.7 of words are in the 5000 most common words
    45.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 03
    Total number of words is 3103
    Total number of unique words is 1573
    26.4 of words are in the 2000 most common words
    36.9 of words are in the 5000 most common words
    43.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 04
    Total number of words is 3078
    Total number of unique words is 1735
    29.2 of words are in the 2000 most common words
    41.1 of words are in the 5000 most common words
    49.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 05
    Total number of words is 2990
    Total number of unique words is 1574
    28.2 of words are in the 2000 most common words
    40.8 of words are in the 5000 most common words
    47.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 06
    Total number of words is 3065
    Total number of unique words is 1561
    27.1 of words are in the 2000 most common words
    38.9 of words are in the 5000 most common words
    46.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 07
    Total number of words is 3100
    Total number of unique words is 1656
    27.9 of words are in the 2000 most common words
    40.8 of words are in the 5000 most common words
    47.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 08
    Total number of words is 3065
    Total number of unique words is 1599
    26.8 of words are in the 2000 most common words
    38.0 of words are in the 5000 most common words
    44.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 09
    Total number of words is 3156
    Total number of unique words is 1544
    25.3 of words are in the 2000 most common words
    37.6 of words are in the 5000 most common words
    45.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 10
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1531
    27.3 of words are in the 2000 most common words
    38.5 of words are in the 5000 most common words
    44.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 11
    Total number of words is 3135
    Total number of unique words is 1603
    26.7 of words are in the 2000 most common words
    38.3 of words are in the 5000 most common words
    45.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 12
    Total number of words is 3048
    Total number of unique words is 1515
    27.0 of words are in the 2000 most common words
    39.1 of words are in the 5000 most common words
    46.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Totem Ve Tabu - 13
    Total number of words is 1467
    Total number of unique words is 899
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    44.5 of words are in the 5000 most common words
    51.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.