Tesla Anlaşılamamış Dahi - 03
Total number of words is 3901
Total number of unique words is 2162
28.6 of words are in the 2000 most common words
41.5 of words are in the 5000 most common words
49.1 of words are in the 8000 most common words
Bunca hareketliliğe karşın Tesla'nınki ortaya çıkana değin tam anlamıyla başarılı bir AC motoru üretilememişti. Bu indüksiyon motoru yepyeni bir sistemin atar damarıydı ve bilim dünyası için çok büyük bir adımdı.
Tabii büyük bir icada hayat vermekle bunu insanlara duyurmak arasında dağlar kadar fark vardır. Tesla çoktan kendisini zengin ve ünlü bir adam olarak görmeye başlamış, hayal gücünün meyvelerini verdiğini düşünmüştü; tabii bunlar aldığı çekin kendisine ne kadar süre yeteceğine bağlı idi. En sonunda buruk bir şekilde, "Ayın son yirmi dokuz günü en zor geçenleri" diye itiraf edecekti. Ama artık bu zorluklar bile ona daha katlanılabilir geliyordu çünkü en sonunda kendisine bir mucit gözüyle bakabiliyordu.
"Bu olmak istediğim şeydi... Arşimet benim idealimdeki insandı. Sanatçıların eserlerine de hayranlık duyuyordum ama bunlar benim zihnim için gölgelerden ve biçimlerden ibaretti. Bir mucit ise dünyaya somut yaratılar verirdi, yaşayan ve işleyen eserler."
Bunu takip eden günlerde kendini tamamıyla yeni alternatif akım aletleri geliştirmeye adadı.
"Bu, hayatımda hissettiğim en eksiksiz zihinsel mutluluk haliydi... Fikirler sakin bir akışla zihnime doluyordu, çektiğim tek zorluk onları oldukları yerde tutamamamdı.
"Tasarladığım aygıtın parçaları zihnimde en ince ayrıntılarına değin bütün somutluğuyla canlanıyordu. Sürekli çalışan makineler hayal etmekten büyük bir zevk alıyordum... Doğal bir esin arzulu bir isteğe dönüştüğünde insan hedefine dev adımlarla koşmaya başlar. Ben de iki aydan daha kısa bir süre içinde bu sistem dahilinde akla hayale gelebilecek her türden değişikliği ve motoru üretebildim..."
Çok fazlı indüksiyon, yarı fazlı indüksiyon ve çok fazlı sinkronus gibi kullanışlı alternatif akım motorları; ayrıca elektrik üretecek, aktaracak ve kullanacak tüm çok fazlı ve tek fazlı motorları tasarlamıştı. Ve gerçekten de zamanla dünyadaki tüm elektrik, Tesla Çok Fazlı Sistemi ile üretilmeye, aktarılmaya, dağıtılmaya ve mekanik enerjiye dönüştürülmeye başlanacaktı.
Yıl 1882 idi ve fikirler hala Tesla'nın zihninin içinde patlamaya devam ediyordu. Prototip üretecek ne zamanı ne de yeterli parası olduğundan telgraf ofisindeki işinde yoğunlaşacak ve kısa bir süre sonra mühendisliğe terfi edecekti. Merkez istasyondaki aygıtlarda çeşitli değişiklikler yapmıştı. Bunların arasında patentini almayı unuttuğu bir telefon amplifikatörü de (yüksel-teç) vardı ve bu iş sayesinde değerli pratik deneyimler kazanıyordu.
Aile dostları sayesinde -Puskas denilen iki kardeş- Edison'un Paris'teki telefon şubelerinden birinden bir iş teklifi alacak ve 1882 güzünde Paris'e doğru yola çıkacaktı.
İlgi alanının doruk noktasında Continental Edison Şirketi'ndeki görevlilere alternatif akımın muhteşem potansiyel faydalarını tanıtmak vardı. Fakat genç Sırp, Edison'un bu konuda konuşulmasından nefret ettiğini öğrendiğinde derin bir hayal kırıklığı yaşayacaktı.
Genç ve Paris'te yaşıyor olmanın sağladığı olanaklar onu kısa sürede teselli edecekti. Amerikalı ve Fransız yeni arkadaşlar ediniyor, bilardodaki üstün becerisini geliştiriyor, her gün kilometrelerce yürüyor ve Sen nehrinde yüzüyordu.
İşteki görevi sorun çözücülüğü idi. Fransa ve Almanya'da kurulan Edison enerji şebekelerindeki aksaklıkları düzeltiyordu. Bir gün şirket tarafından bir iş için Alsas'a gönderilince yanına gerekli malzemeleri de alacak ve ilk defa burada alternatif akım indüksiyon motorunu inşa edecekti. "Kaba taslak kurulmuş bir aletti ama alternatif akımların komütatöre gerek olmadan rotasyon sağladığını ilk defa görmek bana tarifi mümkün olmayan bir mutluluk yaşatmıştı."
1883 yılı yazında, bir asistanın da yardımıyla aynı deneyi iki kere daha tekrarladı. Kendi ürettiği AC'nin Edison'un DC'sine olan üstünlüğü o derece belirgindi ki hiç kimsenin bunu görmezden gelemeyeceğini düşünüyordu.
Tesla'dan, Alman Hükümetinin devralmayı reddettiği, Strasburg'daki bir Tren İstasyonu Aydınlatma Şebekesi konusunda bir şeyler yapması istenmişti. Ve Alman Hükümeti'nin bu konudaki şikayetlerinde oldukça büyük bir haklılık payı vardı. İmparator I. Wilhelm'in de hazır bulunduğu açılış töreni sırasında koca bir duvar kısa devre nedeniyle havaya uçmuştu. Büyük bir ekonomik kayıp tehlikesiyle karşı karşıya kalan Fransa şubesi Tesla'ya dinamoyu tamir etmesi ve Almanları yatıştırması karşılığında yüklüce miktarda bir prim vaat etmişti.
İşini başarıyla tamamlayan Tesla primini almak ümidiyle Paris'e dönmüştü. Ama üzülerek görecekti ki bu vaat asla yerine getirilmeyecekti. Amiri olan üç yönetici de en sonunda Tesla'nın tepesi atana ve istifasını verene dek işi birbirlerine havale edecekti.
Şebekenin yöneticisi ve Edison'un yakın arkadaşlarından biri olan Charles Batchelor genç Sırp'ın yeteneklerinin farkına varmıştı. Tesla'ya kırların da, paraların da daha yeşil olduğu Amerika'ya gitmesini tavsiye edecekti.
"Sermayeyi kediye yüklemiştim, güvenli işimi bırakmıştım ve şimdi tren hareket etmek üzereyken ellerim cebimde öylece kalakalmıştım" diye anlatıyor Tesla. "Biletim ve param yoktu, ne yapacağımı şaşırmıştım. Hareket halindeki trenin yanında koşmaya başlamıştım ve beynimin içi birbirine zıt düşüncelerle doluydu. Karar verdim, elimin çabukluğu bana yardım etti ve işte son anda kompartımanın içerisindeydim..."
Amerika'ya doğru yola çıkmıştı. Cebinde birkaç kuruş para, yanında çiziktirdiği birkaç şiir ve makale taslağı -fazla açıklamaya gerek duymadan- çözümsüz bir problem olarak adlandırdığı bir dizi hesap ve bir uçuş makinesinin çizimleriyle beraber... Şurası kesindi ki, henüz yirmi sekizinde olmasına karşın dünyanın en büyük mucitlerinden birisiydi. Ama bundan, kendisinden başka, Tanrının tek bir kulunun haberi yoktu.
4. EDİSON'UN HUZURUNDA
Neyse ki, en azından hiç kimse, başındaki şaşalı melon şapkası ve üstünde kara paltosu olduğu halde sıcak bir temmuz günü Manhattan'daki Castle Gate Göçmen Bürosu'na giren Tesla'yı Montenegrolu bir çoban ya da çevresine yüklü miktarda borç takıp ortalardan kaybolan bir hapishane kaçkını zannetmemişti. 1884 yılıydı, yani Fransa halkının Amerika'ya Özgürlük Anıtı'nı armağan ettiği yıldı. Emma Lazarus'un sözlerine yanıt verircesine on altı milyon Avrupalı ve Asyalı birkaç yıl içinde bu ülkeye akın etmişti ve gelmeye de devam ediyorlardı. Kadın erkek, hatta çocuk, herkes Amerika'da patlak veren sanayi devrimini besleyen yakıt gibiydi. Bu yıl aynı zamanda 1884 paniğinin yaşandığı yıldı.
Tesla, yeni gelenlerin emek çetelerine fabrikalarda, madenlerde, demiryollarında, limanlarda günde on üç saatlik ezici bir çalışma için köle gibi pazarlandığı Göçmen İş Bulma Kurumuna adımını dahi atmayacaktı. Bunun yerine, elinde Edison'a hitaben yazılmış kapı gibi tavsiye mektubu ve cebinde bir tanıdıktan aldığı adres ile polislere yol sora sora, cansiperane, New York sokaklarına atılacaktı.
Bir dükkanın yanından geçerken dükkan sahibinin bozuk bir makineye küfürler yağdırdığını işitti. Adamın yanında durdu ve makineyi tamir etmeyi teklif etti. Yapılan işten dükkan sahibi o denli hoşnut kaldı ki hemen Tesla'ya yirmi dolar verdi.
Yürürken genç Sırp'ın aklına gemide duyduğu bir fıkra geldi ve gülümsemeye başladı. Amerika'ya henüz gelmiş Montenegrolu bir çoban yolda yürürken on dolarlık bir banknot görür. Eğilip parayı aldıktan sonra kendi kendine şöyle söylenir: "Bugün Amerika'daki ilk günüm, neden çalışmak zorunda olayım ki?"
Henüz otuz ikisinde olmasına rağmen saçları ağarmaya başlayan Thomas Alva Edison, Bayan Edison'un kendi kreasyonundan ve ellerinden çıkma damalı işçi gömleği içinde kaba saba, neşeli, hafif kambur duran zeki bir insandı. İlk bakışta insana yüzünde bir ifade yokmuş gibi gelirdi ama ziyaretçileri kısa süre içinde gözlerinde parlayan uçsuz bucaksız enerjinin ve zekanın farkına varırlardı.
O zamanlar Edison, bir dahi için bile, fazlasıyla zayıf birisiydi. Goerck Sokağındaki Edison Machine Works'ü ve Beşinci Cadde'deki Edison Electric Light şirketini kurmuştu. 255-57 Pearl Sokağındaki elektrik üretim istasyonu tüm Wall Street'e ve East River'a hizmet veriyordu. Ve New Jersey Menlo Park'ta birçok insanın çalıştığı ve inanılmaz olayların gerçekleşebileceği bir araştırma laboratuvarı vardı.
Bazen kendisi de burada boy gösterir, laboratuvarın arkasındaki jeneratörden gelen doğru akımla beslenen ve demirlerin üzerinde saatte seksen kilometre hızla ilerleyebilen "küçük demir lokomotif canavarı"nın çevresinde dans ederdi. Bu laboratuvara sesini Edison'un fonografı ile ölümsüzleştirmek için Sarah Bernhard da gelmişti. Nazikçe Edison'un I. Napolyon'la olan benzerliğinden dem vurmuştu.
Pearl Sokağı jeneratörü New Yorklu birkaç yüz varlıklı insana hizmet ediyordu ama Edison şehrin her yanındaki doğru akım şebekeleriyle uzak noktalardaki imalathaneleri, fabrikaları ve tiyatroları da besliyordu. Ayrıca denizde yüzen gemileri de aydınlatacak şebekeler kurması için ardı arkası kesilmeyen teklifler alıyordu ki bu da tam bir baş ağrısıydı. Çünkü denizin ortasında çıkabilecek olası bir yangın feci bir kabusa dönüşebilirdi.
Aynı zamanda özlü sözlerinden gelen ününü de korumak zorundaydı. "Ticaret ve sanayi dünyasında herkes hırsızlık yapar" diyordu vecizelerinin bir tanesinde. "Ben de çok çaldım. Ama ben nasıl çalınacağını biliyorum. Diğerleri bilmiyorlar..." Diğerleri ile kastettiği Batı Sendikası idi. Onlar için bir iş yapıyordu, aynı zamanda da rakip firmaya onlara yaptığı işle rekabet etmelerini sağlayacak başka bir icadını satıyordu.
Çok ünlü bir diğer deyişi de matematikçi olmaya ihtiyaç duymadığı, ne zaman istese bir tanesini işe alabileceği yolluydu. Formal eğitim almış bilim insanları bu sözlerden alınabilirdi ama Amerika'nın teknolojik ilerlemesinin bu safhasında mühendislerin ve mucitlerin doğal hayata çağdaşları olan akademisyenlerden çok daha fazla katkıda bulunduğu da göz ardı edilemezdi. Herkes ne demek istediğini gayet iyi anlıyordu, Edison sözlerine icatlarının değerini getirdiği para ile ölçtüğünü ve başka bir şeyin onu ilgilendirmediğini eklemeden edemezdi.
Julian Hawthorne şöyle açıklıyordu: "Eğer Edison mucitliği bırakıp yazarlığa merak sarsaydı dünyanın en büyük romancılarından biri olurdu..."
1884 yılının sinirleri bozan bir yaz günüydü. Amerikalı mucit Pearl Sokağı üretim istasyonundayken Beşinci Cadde'deki Vanderbiltlerin evinden bir acil durum çağrısı aldı. Evde, ince metal tellerden oluşan iki kablonun birbirine dolanması nedeniyle yangın çıkmıştı. Alevler söndürülmüştü ama ateşten gömleği bir kere sırtına geçirmiş olan Bayan Vanderbilt yatışmak bilmiyordu. Sorunun kilerdeki buhar makinesinden ve kazandan kaynaklandığını öğrenmişti. Ama aklı başından giden kadın tüm şebekenin sökülmesini istiyordu.
Edison hemen bir tamir takımını işbaşına çağırdı, fincanındaki soğuk kahveden bir yudum aldı ve ne yapacağını düşünmeye başladı. Telefon çaldı. Edison alıcıyı daha iyi işiten kulağına götürdü.
Gemicilik şirketinin yöneticisi alaylı bir ses tonuyla aydınlatma şebekesindeki dinamoların tamir edilmesi konusunda herhangi bir planı olup olmadığını soruyordu. Büyük yolcu gemisi S.S. Oregon günlerdir limana çakılmış bekliyordu; tabii bu arada da şirket hatırı sayılır miktarda para kaybediyordu.
Edison ne diyebilirdi ki? Gönderebileceği mühendisi yoktu.
Hasetle Morgan'ı düşündü. Bay J. Pierpont Morgan, sırf Murray Tepesindeki malikanesinin bahçesinin altındaki özel kazanı ve buhar makinesi için bir mühendis tutmuştu. O kadar gürültü çıkartıyordu ki komşuları dava açma tehdidinde bulunmuşlardı. Ama bu Morgan için önemli bir sorun değildi; ne zaman işler sarpa sarsa bir puro yakıp yatı Corsair'le bir tura çıkabilirdi.
"Hemen öğleden sonra bir mühendis göndereceğim" diye söz verdi Edison armatöre.
Morgan, Edison'un tüm New York şehrini sarmalayan, iyi çalışmadığı için atları bile ürküten doğru akım şebekesinin finansörüydü. Ortalama finansörler ve sanayiciler hala elektriğin önemini kavrayamamışlardı ama Morgan gibi az sayıda insan elektriğin Arşimet'inkinden bu yana dünyada görülen en umut verici icatlardan biri olduğunu sezebiliyordu. Herkesin enerjiye ihtiyacı vardı. Ve er ya da geç herkes Edison'un akkorunu kullanmaya başlayacaktı.
Elektrik mühendisliği, bilimsel yaratıcılığa sahip yetenekli insanların girdiği, vaat ettiği parasal zenginliğin yanı sıra bilinmeyen bir dünyanın çekiciliğini ve tehlikelerini de içeren yeni bir alandı.
Cornell ve Columbia Üniversiteleri, ülkede bünyelerinde elektrik mühendisliği bölümleri bulunan ve bununla haklı bir gurur duyan birkaç kurumun arasında yerlerini almıştı. Amerika'da yetişen bir avuç uzman vardı ama bunların arasından Edison, Joseph Henry, Elihu Thomson gibi devler çıkmıştı. Sanayiciler de Tesla, Michael Pupin, Charles Proteus Steinmetz, Batchelor, Fritz Lowenstein gibi yabancı bilim insanlarına yönelmişlerdi.
Ama New York ışıklarının yanıp sönmesini en başta Edison'un dehasına borçluydu. Bayan Cornelius Vanderbilt'in aile malikanelerinin devasa merdivenlerinden beyaz saten ve elmaslardan müteşekkil, pek çok kişinin aklından uzun süre çıkmayacak, "Elektrik Işığı" adlı kostümü ile indiği ve Astorlar'la Vanderbiltler arasında güdülen kinin sona erdirildiği o dillere destan balo düzenleneli henüz bir yıl olmamıştı.
Edison, olmayan mühendisini gemicilik şirketine göndermeyi vaat etmiş ve telefonun alıcısını henüz yerine koymuştu ki içeriye bir görevli girdi, Ann ve Nassau Sokaklarında yeni sorunlar çıktığını bildirdi. Mucidin deneyimsiz elektrik teknisyenlerinden birinin monte ettiği bağlantı kutusunda kaçak vardı. Bir faytoncu ve atı bir anda havaya fırlamış sonra da hızla sokağın diğer ucuna doğru kaybolup gitmişti.
Edison bütün hıncını adamcağızdan çıkardı "Git eğer becerebilirsen kendine adam bul, akımı kes ve kaçağı tamir et" diye bağırdı bütün gücüyle.
Başını kaldırınca bürosunda beklemekte olan uzun boylu bir siluet gördü.
"Yardımcı olabilir miyim bayım?"
Tesla kendini tanıttı, aksanına özen gösteriyordu ve biraz da bağırıyordu, Edison'un işitme problemi olduğundan haberi vardı.
"Size Mr. Batchelor'dan bu mektubu getirdim, efendim."
"Batchelor ha? Paris'te ters giden bir şeyler mi var?"
"Bildiğim kadarıyla hayır, efendim."
"Saçmalama, Paris'te her zaman ters giden bir şeyler vardır."
Edison Batchelor'un kısa tavsiye mektubunu okudu ve homurdandı. Ama Tesla'ya da insanın içini delip geçen bir bakış fırlatmaktan geri kalmadı.
"'İki müthiş adam tanıyorum ve sen bunlardan birisisin; diğeri de bu genç adam!' Ne tavsiye mektubu ama! Ne yaparsın sen?"
Tesla geminin güvertesindeyken bu sahneyi defalarca prova etmişti. Edison'un şöhreti onu çok etkilemişti. İşte, formal bir eğitim almamış olmasına rağmen yüzlerce yararlı ürünün icatçısı olan adamın karşısındaydı şimdi. Kendisi ise yıllarca kitapların içine gömülüp kalmıştı, hem de ne uğruna? Bunu gösterecek ne geçmişti eline? Aldığı tüm o eğitim ne işine yaramıştı ki?
Hemen Continental Edison için Fransa ve Almanya'da yaptıklarını anlatmaya koyuldu. Edison'un nefes bile almasına fırsat vermeden keşfettiği döngüsel manyetik alan ilkesi ile çalışan kendi imalatı alternatif akım indüksiyon motorunu anlatmaya koyuldu. Bu geleceğin dalgası, diyordu. Akıllı bir yatırımcı bununla bir servet edinebilirdi.
"Ağır ol!" dedi Edison sinirlenerek. "Bana bu safsatalardan bahsetme. Tehlikeli bir iş bu. Şu anda Amerika'da doğru akım kullanıyoruz. Bu, insanların hoşuna gidiyor ve ben de yuvarlanıp gidiyorum bu işle. Ama belki sana da bir iş verebilirim. Bir geminin aydınlatma şebekesini tamir edebilir misin?"
Tesla aynı gün S.S.Oregon'un güvertesine yanında gerekli aletlerle çıkmış ve gerekli tamirleri yapmaya başlamıştı bile. Dinamolar oldukça kötü durumdaydı, birçok kısa devre ve kopukluk vardı. Tayfaların da yardımıyla bütün gece çalıştı. Ertesi gün şafak sökerken bütün iş bitmişti.
Edison'un dükkanına doğru Beşinci Cadde'de yürüyordu ki yolda dinlenmek için evlerine gitmekte olan Edison ve onun önde gelen adamlarıyla karşılaştı.
"İşte gecelerini sokaklarda geçiren Parislimiz de burada" diye söylendi Edison.
Tesla gemideki her iki makinenin de tamirini henüz bitirmiş olduğunu söyleyince ona sessizce baktı ve tek bir sözcük daha söylemeden yoluna devam etti. Fakat aşırı hassas bir duyma yeteneği olan Tesla, biraz uzaklaştığında şöyle dediğini işitebilecekti: "Bu herif gerçekten de esaslı biri."
Edison Tesla'nın yeteneklerini kısa sürede takdir edecek, kendisine şirketin problemlerini ve tasarımlarındaki sorunları çözmede tam yetki ve özgürlük tanıyacaktı. Tesla saat 10:30'dan sabah 5:00'a kadar çalışıyordu; yeni patronu onun bu temposu karşısında şu sözleri esirgemeyecekti: "Çok çalışkan adamlarım oldu ama senin gibi yamanını görmedim."
Çok geçmeden Tesla, Edison'un ilkel dinamolarını elden geçirmeye ve doğru akımın kısıtlı olanaklarına karşın, daha etkili çalıştırılma yollarını araştırmaya başlayacaktı. Hepsinin yeniden tasarlanması için bir plan sunmuştu ve bu sayede yalnızca daha iyi çalışmalarını sağlamakla kalmayacağını, parasal olarak da şirketin oldukça kazançlı çıkacağını söylüyordu.
Kurnaz iş adamı özellikle ikincil fayda üzerinde duruyordu ama Tesla'nın söz ettiği yeniden yapılanmanın büyük bir iş olduğunu ve bunun uzun süreceğini biliyordu. "Bu işin ucunda elli bin dolar var sana, tabii eğer altından kalkabilirsen" dedi.
Tesla aylar sürecek hummalı bir çalışmaya girişti. Yirmi dört adet dinamoyu yeni plan doğrultusunca geliştirmekle kalmadı, sisteme bir de otomatik kontrol mekanizması ekledi, bunun için patenti alınacak orijinal bir sistem geliştirmişti.
İki dahi arasındaki kişilik farklılıkları ilişkilerini daha en baştan mahkum etmişti. Edison, Tesla'yı bir teorisyen ve kültürlü olduğu için sevmiyordu. Menlo Park'ın Büyücüsü, dahiliğin yüzde doksanının "işe yaramayan şeyleri bilmekten" ibaret olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden kendisi sorunları inceden inceye tartmanın önemine inanıyordu.
Tesla da bu "deney bağımlılığı" hakkında şöyle konuşacaktı alaylı alaylı: "Edison ancak bir arıda bulunabilecek bir sebat ve gayretle samanlıkta iğne aramaya bayılır, her çöpün altını tek tek araştırırdı. Bu tip çabalara pek çok kez şahit oldum. Oysa ufak bir teori ve birkaç hesaplamayla bu angaryanın yüzde doksanından kurtulabilirdi insan."
Tanınmış bir editör ve mühendis olan Thomas Commerfold Martin bir keresinde Tesla'nın doğduğu köyü Hırvatistan haritasında bulamayan Edison'un Tesla'ya ciddi ciddi hayatında hiç insan eti yiyip yemediğini sorduğunu anlatır.
"En başına buyruk dahinin bile bir yörüngesi vardır" diye yazar Martin, "ve bu iki adamın kendilerine has yöntemleri, tarzları ve eğitimleri vardı. Bay Tesla kendi iyiliği için bu birlikteliğe bir son vermeliydi."
En temel bir hijyen anlayışında dahi iki insan ancak bu denli zıt düşebilirdi birbiriyle. Mikroplardan ölesiye korkan ve aşırı derecede müşkülpesent Tesla, Edison için şöyle düşünüyordu: "Ne bir hobisi var ne de herhangi bir spor dalıyla ya da başka bir uğraşla ilgileniyor. En basit hijyen kurallarını dahi kesinlikle umursamıyor... Eğer kendisini koruyacak, gözetecek sıra dışı bir zekaya sahip eşi olmasaydı çok önceleri bu katıksız ihmalkarlığı yüzünden ölür giderdi..."
Edison'un dinamolarını baştan tasarlamak Tesla'nın yılının büyük bir bölümünü almıştı. En sonunda iş büyük bir başarıyla tamamlanınca elli bin dolarını ne zaman alabileceğini sormak için Edison'a gidecekti.
Edison masasının üzerine koyduğu bacaklarını yana devirecek, ağzı bir karış açık Tesla'ya şu yanıtı verecekti:
"Tesla, senin biz Amerikalıların espri anlayışından haberin yok anlaşılan."
Öyle görülüyordu ki Tesla bir kez daha Edison şirketinden kazık yemişti. Sinirlenerek istifa edeceğini bildirdi. Edison ise buna karşılık "müthiş" bir teklifte bulunacaktı. Aylık 18 dolar olan maaşına 10 dolarlık bir zam yapmak. Tesla melon şapkasını aldığı gibi dışarı çıkacaktı.
Edison'a göre Tesla bir "bilim şairi" idi. Düşünceleri "harika ama kullanışsız"dı. Genç mühendisi bir hata yapmakta olduğu konusunda uyarıyordu -gerçekten de bir süre için bu uyarıda haklılık payı vardı. Ülke hala iş bulmanın çok zor olduğu derin bir ekonomik kriz içindeydi.
84 krizi o denli büyük bir güvensizlik ortamı yaratmıştı ki Amerika'nın dört bir yanında binlerce küçük ölçekli yatırımcı iflas bayrağını çekmişti. İşadamları kurtuluş için hükümete değil Morgan'a başvuruyorlardı. Bu para babası da gücü tek bir merkezde toplamaya yönelik ince planlarının işçi sorunları ve demiryollarındaki paylaşım savaşı nedeniyle tehlikede olduğunu düşünüyordu.
Herkes hayali amaçlara hizmet eden çok fazla demiryolu döşendiğinin farkındaydı ve bunun sonu da iflas olacağa benziyordu. Şirketler birleşmeliydi. Ama Morgan oldubittiye gelecek ya da ihtiyatsız davranacak tipte bir adam değildi. Rakipleri biraz terleseler ne olurdu sanki? O da bu arada Avrupa'nın kaplıcalarını dolaşır ve sanat eserleri toplardı.
Tesla bir yaz ortasında Amerika'ya ayak bastığında Morgan sakin seyahatlerinden birinde, İngiltere'deydi. Ama oradan "demiryolu fiyaskosu" ve dalga dalga yayılan panik haberleri aldı. En sonunda ülkesine dönmeye ve eşsiz aklını ulusunun hizmetine sunmaya karar verdi.
Morgan'ın çözümü çatışan tüm şirketleri Corsair' in güvertesinde yapılacak bir toplantıda bir araya getirmekti. Tüm bir gün boyunca diğer sanayi devleri ile birlikte körfezde ve East River'da bir aşağı bir yukarı salınacaklardı. Bu savaş insanlar arasında patlak vermemişti, bu oligarşik çatışmada kilitlenen petrol, çelik ve demiryolları çıkarları arasındaki savaştı. Gece bastırmadan Morgan hepsini öyle iyi "örgütlemişti" ki, akıllıca kurulan birleşik şirketler sayesinde "zararlı rekabet" en alt seviyeye çekilmişti. Bu Morgan'ın yönteminin özüydü ve bu yöntem pek kısa bir zaman içerisinde gelecek vadeden yeni elektrik kurumlarında da kendisini hissettirecekti.
Bu sırada mühendislikte kazandığı ün iyiden iyiye yayılmaya başlayan Tesla'nın çevresinde de bir grup yatırımcı toplanmış ve kendi adına şirket kurma teklifi getirmişlerdi. Bu teklifin üzerine atlayacaktı. En sonunda müthiş alternatif akım buluşunu dünyaya tanıtılabilecekti. Ve böylece, kendine has görüşüne göre, insanlık sıkıntılarından kurtulacaktı. Fakat, ne yazık ki destekleyicilerinin aklındaki daha basit ve pratik bir fikirdi. Sokaklardaki ve fabrikalardaki ark aydınlatmalarının geliştirilmesi sahası oldukça büyük bir pazardı ve öncelikle bu konu üzerinde durulması gerekiyordu.
Böylece merkezi Ne w Jersey Rathway'de ve bir şubesi de New York'ta olan Tesla Electric Light Şirketi kuruldu. Şirket çalışanları arasında, yirmi yıl boyunca hep Tesla'nın perde arkasındaki müttefiki olacak James D. Carmen de vardı. Joseph H. Hoadley le birlikte Tesla'nın şirketlerinin bazılarında çalışacaklardı.
Grand Street'teki ilk laboratuvarında işe koyulan Tesla, kullanılmakta olanlardan çok daha güvenli, dayanıklı, basit ve ekonomik olan Tesla ark lambasını üretecekti. Sistemin patenti alınacak ve ilk olarak Rathway sokaklarında kullanılacaktı.
Tesla'nın buna karşılık alacağı ödül ise şirketin birkaç hissesinden ibaret olacaktı. Acıyla karışık bir şaşkınlıkla Amerikan ticaret sisteminin cilveleriyle şirketten nasıl rahatça uzaklaştırıldığını görecekti. Elinde bol miktarda hisse senediyle açıkta kalakalmıştı. Şirket henüz çok genç olduğu ve halen ekonomik bir kriz dönemi yaşandığı için de bu hisselerin hiçbir kıymeti yoktu.
Tesla üçüncü kez sahneyi terk ediyordu.
Kötüye gidiş çöküşe dönüşmüştü, mühendis olarak çalışabileceği bir iş bulamıyordu. 1886 güzünden ertesi yıla uzanan süre boyunca hayatının en zor dönemlerinden birini yaşadı. New York sokaklarında işçi gruplarıyla birlikte ölesiye çalışıyor, hayatını güç bela devam ettirebiliyordu. Tesla daha sonraları bu acı dolu anılarından pek fazla söz etmeyecektir.
Yine de bu arada bazı ilerlemeler olmuştu. Ark aydınlatmada yaptığı yenilikler sayesinde yedi patent hakkı, ayrıca yine aydınlatma ile ilgili başka patentler almıştı ki bunlardan ikisi özellikle ilgi çekiciydi. Bu sistemde demirin 750 santigrat derece üzerindeki ısılarda manyetik özelliğini kaybetmesi ve bu sayede ısının doğrudan mekanik ya da elektrik enerjisine dönüştürülmesi prensibi uygulanıyordu. Tesla'nın diğer pek çok buluşu gibi bunlar da hemen kullanım alanı bulamayacaklar ve unutulmaya terk edileceklerdi. Fakat yirminci yüzyılda yeni yeni bu sisteme benzer bir uygulama, her ne kadar bunun Tesla'nın önceki buluşlarının bir devamı olduğu pek hatırlanmasa da dikkat çekmeye başlamıştır.
Döngüsel manyetik alanı keşfetmesinin ve Strassburg'da ilk alternatif akım motorunu çalıştırmasının üzerinden dört yıl geçmişti. Amerika'nın yeşil çayırları ve banknotları kendisinden daha ne kadar kaçabileceklerdi acaba? Yaşadığı hayal kırıklıklarından gururu incinmiş, yine kara kara kaybedilen yıllar diye kabul ettiği eğitimine harcadığı zaman üzerinde düşünmeye başlamıştı.
Fakat talihi yeniden umulmadık bir şekilde yön değiştirecekti. Çalıştığı ve dayanılmaz acılar çektiği işyerindeki ustabaşı, indüksiyon motorunun bahsini duymuş, mucidi, Western Union Telgraf Şirketi'nin yöneticisi A. K. Brown ile tanıştırmaya götürmüştü. Bu adam alternatif akım hakkında bilgi sahibi olmasının yanı sıra yeni fikirlere de oldukça açık bir kişiydi.
Edison'un önündeki devrimi görmeyi başaramadığı, ya da daha doğrusu doğru akım elektrik sisteminin sonunun geldiği yerde Brown geleceğin kokusunu almıştı. Tesla adına bir şirket kuruldu. En sonunda bu şirket ile 1882 yılında Budapeşte'deki bir parkta tasarladığı alternatif akım motoru üzerinde çalışabilecekti.
5. AKIMLAR SAVAŞI BAŞLIYOR
Tesla'nın yeni şirketi için hevesle kurduğu atölyeler 33-35 Güney Beşinci Caddede, Edison'un atölyelerinden yalnızca birkaç blok ötedeydi. Yarım milyon dolar sermayeyle kurulan Tesla Elektrik Şirketi 1887 yılının nisan ayında hizmete açıldı. Bu anı çok uzun zamandır beklemekte olan Tesla için bu bir düşün gerçek olması anlamına geliyordu. Kendi ürettiği dinamolar gibi gece gündüz, aralıksız çalışmaya başlayacaktı.
Her şey zihninde gizli olduğundan çok fazlı AC motoru için doldurması gereken patent formları üzerinde birkaç ay daha çalışması gerekiyordu. Bu, gerçekte, tek fazlı, çift fazlı ve üç fazlı alternatif akımlardan müteşekkil tam bir sistemdi. Diğer tipler üzerinde de deneyler yapmıştı. Ve her tip için uygun dinamolar, motorlar, trafolar ve otomatik kontrol mekanizmaları geliştirmişti.
Amerika'da halen farklı devre ve donanım kullanmakta olan yüzlerce santral vardı. Bunlar genellikle bir ya da bir grup buluş üzerinde odaklanmışlardı. Buna göre, Elihu Thomson Massachussets Lynn'deki Thomson-Hous'ton şirketinin fabrikasındaki küçük alternatörleri ve trafoyu 1886 yılında kurmuştu, bu sistem diğer bir fabrikanın akkor lambalarını da besliyordu. Fakat elektrik tertibatı için güvenli bir sistem geliştirebilmek için bir yıla daha ihtiyacı vardı. Demiryolları hava freni sistemleri yatırımcısı George Westinghouse da Gaulard ve Gibbs'in AC dağıtım sistemi patent haklarını satın almış ve mühendisi William Stanley'i bir trafo sistemi inşa etmekle görevlendirmişti. 1886 yılında sistemin başarılı bir testi yapılmıştı. Westinghouse aynı yıl kasım ayında Buffalo'da Amerika'daki ilk ticari AC sistemini işletmişti, aynı zamanda otuzun üzerinde şebeke de inşa halindeydi. Buna ilaveten, tabii ki, bir de bu sahadaki yarışmaya ilk katılanlardan biri olan Edison Elektrik Şirketi'nin doğru akım sistemi vardı.
Ancak hala tatminkar bir alternatif akım motoru üretilememişti. Atölyelerini açmasının üzerinden altı ay geçtikten sonra Tesla patent ofisine test edilmesi ve dosyalanması için iki motorunu gönderecekti. 1892 yılı boyunca kırk patent için başvuracak ve bunları alacaktı. Tüm icatları o denli orijinal ve üstündüler ki hiçbir beklemeyle karşılaşmıyordu.
En sonunda hak ettiği üne gecikmeli de olsa kavuşmaya başlamıştı. Cornell Üniversitesi bünyesinde Elektrik Mühendisliği dersleri açan A. Anthony, Tesla'nın sisteminin önemini ilk bakışta kavramış ve onun lehine bir konuşma yapmıştı. Bu sistem sadece yeni bir motor olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir teknolojiyi müjdeliyordu. Sistemin belkemiği, Anthony'nin deyişiyle aksaklık yapacak tek bir parçası bile olmayan basit indüksiyon motoruydu.
Birleşik Devletler Patent Bürosundan sızmaya başlayan bu gizli hareketliliğin haberleri kısa süre içerisinde endüstriyel ve akademik çevreleri olduğu kadar Wall Street'i de sallamaya başlamıştı. Profesör Anthony'nin önerisi doğrultusunda bu meçhul genç Sırp, Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'nden 16 Mayıs 1888'de bir seminer düzenleme daveti alacaktı.
Tesla şaşkınlıkla kendisinin doğuştan yetenekli bir hatip olduğunu fark edecekti; söylevi de klasikler arasındaki yerini alacaktı. Seminer konusu "Yeni bir Alternatif Akım Motoru ve Trafo Sistemi" idi.
Semineri değerlendiren Dr. B. A. Behrend, "Faraday'ın Elektrikte Deneysel Araştırmalarının ortaya çıkmasından bu yana ilk defa bu derece önemli bir deneysel gerçek bu denli basit ve açık bir şekilde açıklanıyor" diyecekti. Arkasından gelenlere yapılacak bir iş bırakmamıştı. Hazırladığı rapor, matematiksel teorinin iskeletini dahi içermekteydi.
Tesla'nın zamanlaması bundan daha iyi olamazdı. Aldığı patentler Westinghouse'un peşinde koştuğu çözümleri içeriyordu. Pittsburglu kodaman, mors bıyıkları ile tıknaz, kaba saba, hareketli, iyi giyinmeyi ve macerayı seven bir adamdı. Pek yakında o da Morgan gibi raylar üzerinde giden özel vagonu ile seyahat etmeye başlayacaktı, önceleri Pittsburg New York arasında, daha sonraları Niagara Şelalesine kadar uzanacaktı. Girişkenliği ile ün yapan Westinghouse az çok Edison'u andırıyordu. Ve Edison gibi o da mücadeleci bir insandı. Bu iki adam pek kısa bir süre içerisinde aynı ringde mücadele edeceklerdi.
Tabii büyük bir icada hayat vermekle bunu insanlara duyurmak arasında dağlar kadar fark vardır. Tesla çoktan kendisini zengin ve ünlü bir adam olarak görmeye başlamış, hayal gücünün meyvelerini verdiğini düşünmüştü; tabii bunlar aldığı çekin kendisine ne kadar süre yeteceğine bağlı idi. En sonunda buruk bir şekilde, "Ayın son yirmi dokuz günü en zor geçenleri" diye itiraf edecekti. Ama artık bu zorluklar bile ona daha katlanılabilir geliyordu çünkü en sonunda kendisine bir mucit gözüyle bakabiliyordu.
"Bu olmak istediğim şeydi... Arşimet benim idealimdeki insandı. Sanatçıların eserlerine de hayranlık duyuyordum ama bunlar benim zihnim için gölgelerden ve biçimlerden ibaretti. Bir mucit ise dünyaya somut yaratılar verirdi, yaşayan ve işleyen eserler."
Bunu takip eden günlerde kendini tamamıyla yeni alternatif akım aletleri geliştirmeye adadı.
"Bu, hayatımda hissettiğim en eksiksiz zihinsel mutluluk haliydi... Fikirler sakin bir akışla zihnime doluyordu, çektiğim tek zorluk onları oldukları yerde tutamamamdı.
"Tasarladığım aygıtın parçaları zihnimde en ince ayrıntılarına değin bütün somutluğuyla canlanıyordu. Sürekli çalışan makineler hayal etmekten büyük bir zevk alıyordum... Doğal bir esin arzulu bir isteğe dönüştüğünde insan hedefine dev adımlarla koşmaya başlar. Ben de iki aydan daha kısa bir süre içinde bu sistem dahilinde akla hayale gelebilecek her türden değişikliği ve motoru üretebildim..."
Çok fazlı indüksiyon, yarı fazlı indüksiyon ve çok fazlı sinkronus gibi kullanışlı alternatif akım motorları; ayrıca elektrik üretecek, aktaracak ve kullanacak tüm çok fazlı ve tek fazlı motorları tasarlamıştı. Ve gerçekten de zamanla dünyadaki tüm elektrik, Tesla Çok Fazlı Sistemi ile üretilmeye, aktarılmaya, dağıtılmaya ve mekanik enerjiye dönüştürülmeye başlanacaktı.
Yıl 1882 idi ve fikirler hala Tesla'nın zihninin içinde patlamaya devam ediyordu. Prototip üretecek ne zamanı ne de yeterli parası olduğundan telgraf ofisindeki işinde yoğunlaşacak ve kısa bir süre sonra mühendisliğe terfi edecekti. Merkez istasyondaki aygıtlarda çeşitli değişiklikler yapmıştı. Bunların arasında patentini almayı unuttuğu bir telefon amplifikatörü de (yüksel-teç) vardı ve bu iş sayesinde değerli pratik deneyimler kazanıyordu.
Aile dostları sayesinde -Puskas denilen iki kardeş- Edison'un Paris'teki telefon şubelerinden birinden bir iş teklifi alacak ve 1882 güzünde Paris'e doğru yola çıkacaktı.
İlgi alanının doruk noktasında Continental Edison Şirketi'ndeki görevlilere alternatif akımın muhteşem potansiyel faydalarını tanıtmak vardı. Fakat genç Sırp, Edison'un bu konuda konuşulmasından nefret ettiğini öğrendiğinde derin bir hayal kırıklığı yaşayacaktı.
Genç ve Paris'te yaşıyor olmanın sağladığı olanaklar onu kısa sürede teselli edecekti. Amerikalı ve Fransız yeni arkadaşlar ediniyor, bilardodaki üstün becerisini geliştiriyor, her gün kilometrelerce yürüyor ve Sen nehrinde yüzüyordu.
İşteki görevi sorun çözücülüğü idi. Fransa ve Almanya'da kurulan Edison enerji şebekelerindeki aksaklıkları düzeltiyordu. Bir gün şirket tarafından bir iş için Alsas'a gönderilince yanına gerekli malzemeleri de alacak ve ilk defa burada alternatif akım indüksiyon motorunu inşa edecekti. "Kaba taslak kurulmuş bir aletti ama alternatif akımların komütatöre gerek olmadan rotasyon sağladığını ilk defa görmek bana tarifi mümkün olmayan bir mutluluk yaşatmıştı."
1883 yılı yazında, bir asistanın da yardımıyla aynı deneyi iki kere daha tekrarladı. Kendi ürettiği AC'nin Edison'un DC'sine olan üstünlüğü o derece belirgindi ki hiç kimsenin bunu görmezden gelemeyeceğini düşünüyordu.
Tesla'dan, Alman Hükümetinin devralmayı reddettiği, Strasburg'daki bir Tren İstasyonu Aydınlatma Şebekesi konusunda bir şeyler yapması istenmişti. Ve Alman Hükümeti'nin bu konudaki şikayetlerinde oldukça büyük bir haklılık payı vardı. İmparator I. Wilhelm'in de hazır bulunduğu açılış töreni sırasında koca bir duvar kısa devre nedeniyle havaya uçmuştu. Büyük bir ekonomik kayıp tehlikesiyle karşı karşıya kalan Fransa şubesi Tesla'ya dinamoyu tamir etmesi ve Almanları yatıştırması karşılığında yüklüce miktarda bir prim vaat etmişti.
İşini başarıyla tamamlayan Tesla primini almak ümidiyle Paris'e dönmüştü. Ama üzülerek görecekti ki bu vaat asla yerine getirilmeyecekti. Amiri olan üç yönetici de en sonunda Tesla'nın tepesi atana ve istifasını verene dek işi birbirlerine havale edecekti.
Şebekenin yöneticisi ve Edison'un yakın arkadaşlarından biri olan Charles Batchelor genç Sırp'ın yeteneklerinin farkına varmıştı. Tesla'ya kırların da, paraların da daha yeşil olduğu Amerika'ya gitmesini tavsiye edecekti.
"Sermayeyi kediye yüklemiştim, güvenli işimi bırakmıştım ve şimdi tren hareket etmek üzereyken ellerim cebimde öylece kalakalmıştım" diye anlatıyor Tesla. "Biletim ve param yoktu, ne yapacağımı şaşırmıştım. Hareket halindeki trenin yanında koşmaya başlamıştım ve beynimin içi birbirine zıt düşüncelerle doluydu. Karar verdim, elimin çabukluğu bana yardım etti ve işte son anda kompartımanın içerisindeydim..."
Amerika'ya doğru yola çıkmıştı. Cebinde birkaç kuruş para, yanında çiziktirdiği birkaç şiir ve makale taslağı -fazla açıklamaya gerek duymadan- çözümsüz bir problem olarak adlandırdığı bir dizi hesap ve bir uçuş makinesinin çizimleriyle beraber... Şurası kesindi ki, henüz yirmi sekizinde olmasına karşın dünyanın en büyük mucitlerinden birisiydi. Ama bundan, kendisinden başka, Tanrının tek bir kulunun haberi yoktu.
4. EDİSON'UN HUZURUNDA
Neyse ki, en azından hiç kimse, başındaki şaşalı melon şapkası ve üstünde kara paltosu olduğu halde sıcak bir temmuz günü Manhattan'daki Castle Gate Göçmen Bürosu'na giren Tesla'yı Montenegrolu bir çoban ya da çevresine yüklü miktarda borç takıp ortalardan kaybolan bir hapishane kaçkını zannetmemişti. 1884 yılıydı, yani Fransa halkının Amerika'ya Özgürlük Anıtı'nı armağan ettiği yıldı. Emma Lazarus'un sözlerine yanıt verircesine on altı milyon Avrupalı ve Asyalı birkaç yıl içinde bu ülkeye akın etmişti ve gelmeye de devam ediyorlardı. Kadın erkek, hatta çocuk, herkes Amerika'da patlak veren sanayi devrimini besleyen yakıt gibiydi. Bu yıl aynı zamanda 1884 paniğinin yaşandığı yıldı.
Tesla, yeni gelenlerin emek çetelerine fabrikalarda, madenlerde, demiryollarında, limanlarda günde on üç saatlik ezici bir çalışma için köle gibi pazarlandığı Göçmen İş Bulma Kurumuna adımını dahi atmayacaktı. Bunun yerine, elinde Edison'a hitaben yazılmış kapı gibi tavsiye mektubu ve cebinde bir tanıdıktan aldığı adres ile polislere yol sora sora, cansiperane, New York sokaklarına atılacaktı.
Bir dükkanın yanından geçerken dükkan sahibinin bozuk bir makineye küfürler yağdırdığını işitti. Adamın yanında durdu ve makineyi tamir etmeyi teklif etti. Yapılan işten dükkan sahibi o denli hoşnut kaldı ki hemen Tesla'ya yirmi dolar verdi.
Yürürken genç Sırp'ın aklına gemide duyduğu bir fıkra geldi ve gülümsemeye başladı. Amerika'ya henüz gelmiş Montenegrolu bir çoban yolda yürürken on dolarlık bir banknot görür. Eğilip parayı aldıktan sonra kendi kendine şöyle söylenir: "Bugün Amerika'daki ilk günüm, neden çalışmak zorunda olayım ki?"
Henüz otuz ikisinde olmasına rağmen saçları ağarmaya başlayan Thomas Alva Edison, Bayan Edison'un kendi kreasyonundan ve ellerinden çıkma damalı işçi gömleği içinde kaba saba, neşeli, hafif kambur duran zeki bir insandı. İlk bakışta insana yüzünde bir ifade yokmuş gibi gelirdi ama ziyaretçileri kısa süre içinde gözlerinde parlayan uçsuz bucaksız enerjinin ve zekanın farkına varırlardı.
O zamanlar Edison, bir dahi için bile, fazlasıyla zayıf birisiydi. Goerck Sokağındaki Edison Machine Works'ü ve Beşinci Cadde'deki Edison Electric Light şirketini kurmuştu. 255-57 Pearl Sokağındaki elektrik üretim istasyonu tüm Wall Street'e ve East River'a hizmet veriyordu. Ve New Jersey Menlo Park'ta birçok insanın çalıştığı ve inanılmaz olayların gerçekleşebileceği bir araştırma laboratuvarı vardı.
Bazen kendisi de burada boy gösterir, laboratuvarın arkasındaki jeneratörden gelen doğru akımla beslenen ve demirlerin üzerinde saatte seksen kilometre hızla ilerleyebilen "küçük demir lokomotif canavarı"nın çevresinde dans ederdi. Bu laboratuvara sesini Edison'un fonografı ile ölümsüzleştirmek için Sarah Bernhard da gelmişti. Nazikçe Edison'un I. Napolyon'la olan benzerliğinden dem vurmuştu.
Pearl Sokağı jeneratörü New Yorklu birkaç yüz varlıklı insana hizmet ediyordu ama Edison şehrin her yanındaki doğru akım şebekeleriyle uzak noktalardaki imalathaneleri, fabrikaları ve tiyatroları da besliyordu. Ayrıca denizde yüzen gemileri de aydınlatacak şebekeler kurması için ardı arkası kesilmeyen teklifler alıyordu ki bu da tam bir baş ağrısıydı. Çünkü denizin ortasında çıkabilecek olası bir yangın feci bir kabusa dönüşebilirdi.
Aynı zamanda özlü sözlerinden gelen ününü de korumak zorundaydı. "Ticaret ve sanayi dünyasında herkes hırsızlık yapar" diyordu vecizelerinin bir tanesinde. "Ben de çok çaldım. Ama ben nasıl çalınacağını biliyorum. Diğerleri bilmiyorlar..." Diğerleri ile kastettiği Batı Sendikası idi. Onlar için bir iş yapıyordu, aynı zamanda da rakip firmaya onlara yaptığı işle rekabet etmelerini sağlayacak başka bir icadını satıyordu.
Çok ünlü bir diğer deyişi de matematikçi olmaya ihtiyaç duymadığı, ne zaman istese bir tanesini işe alabileceği yolluydu. Formal eğitim almış bilim insanları bu sözlerden alınabilirdi ama Amerika'nın teknolojik ilerlemesinin bu safhasında mühendislerin ve mucitlerin doğal hayata çağdaşları olan akademisyenlerden çok daha fazla katkıda bulunduğu da göz ardı edilemezdi. Herkes ne demek istediğini gayet iyi anlıyordu, Edison sözlerine icatlarının değerini getirdiği para ile ölçtüğünü ve başka bir şeyin onu ilgilendirmediğini eklemeden edemezdi.
Julian Hawthorne şöyle açıklıyordu: "Eğer Edison mucitliği bırakıp yazarlığa merak sarsaydı dünyanın en büyük romancılarından biri olurdu..."
1884 yılının sinirleri bozan bir yaz günüydü. Amerikalı mucit Pearl Sokağı üretim istasyonundayken Beşinci Cadde'deki Vanderbiltlerin evinden bir acil durum çağrısı aldı. Evde, ince metal tellerden oluşan iki kablonun birbirine dolanması nedeniyle yangın çıkmıştı. Alevler söndürülmüştü ama ateşten gömleği bir kere sırtına geçirmiş olan Bayan Vanderbilt yatışmak bilmiyordu. Sorunun kilerdeki buhar makinesinden ve kazandan kaynaklandığını öğrenmişti. Ama aklı başından giden kadın tüm şebekenin sökülmesini istiyordu.
Edison hemen bir tamir takımını işbaşına çağırdı, fincanındaki soğuk kahveden bir yudum aldı ve ne yapacağını düşünmeye başladı. Telefon çaldı. Edison alıcıyı daha iyi işiten kulağına götürdü.
Gemicilik şirketinin yöneticisi alaylı bir ses tonuyla aydınlatma şebekesindeki dinamoların tamir edilmesi konusunda herhangi bir planı olup olmadığını soruyordu. Büyük yolcu gemisi S.S. Oregon günlerdir limana çakılmış bekliyordu; tabii bu arada da şirket hatırı sayılır miktarda para kaybediyordu.
Edison ne diyebilirdi ki? Gönderebileceği mühendisi yoktu.
Hasetle Morgan'ı düşündü. Bay J. Pierpont Morgan, sırf Murray Tepesindeki malikanesinin bahçesinin altındaki özel kazanı ve buhar makinesi için bir mühendis tutmuştu. O kadar gürültü çıkartıyordu ki komşuları dava açma tehdidinde bulunmuşlardı. Ama bu Morgan için önemli bir sorun değildi; ne zaman işler sarpa sarsa bir puro yakıp yatı Corsair'le bir tura çıkabilirdi.
"Hemen öğleden sonra bir mühendis göndereceğim" diye söz verdi Edison armatöre.
Morgan, Edison'un tüm New York şehrini sarmalayan, iyi çalışmadığı için atları bile ürküten doğru akım şebekesinin finansörüydü. Ortalama finansörler ve sanayiciler hala elektriğin önemini kavrayamamışlardı ama Morgan gibi az sayıda insan elektriğin Arşimet'inkinden bu yana dünyada görülen en umut verici icatlardan biri olduğunu sezebiliyordu. Herkesin enerjiye ihtiyacı vardı. Ve er ya da geç herkes Edison'un akkorunu kullanmaya başlayacaktı.
Elektrik mühendisliği, bilimsel yaratıcılığa sahip yetenekli insanların girdiği, vaat ettiği parasal zenginliğin yanı sıra bilinmeyen bir dünyanın çekiciliğini ve tehlikelerini de içeren yeni bir alandı.
Cornell ve Columbia Üniversiteleri, ülkede bünyelerinde elektrik mühendisliği bölümleri bulunan ve bununla haklı bir gurur duyan birkaç kurumun arasında yerlerini almıştı. Amerika'da yetişen bir avuç uzman vardı ama bunların arasından Edison, Joseph Henry, Elihu Thomson gibi devler çıkmıştı. Sanayiciler de Tesla, Michael Pupin, Charles Proteus Steinmetz, Batchelor, Fritz Lowenstein gibi yabancı bilim insanlarına yönelmişlerdi.
Ama New York ışıklarının yanıp sönmesini en başta Edison'un dehasına borçluydu. Bayan Cornelius Vanderbilt'in aile malikanelerinin devasa merdivenlerinden beyaz saten ve elmaslardan müteşekkil, pek çok kişinin aklından uzun süre çıkmayacak, "Elektrik Işığı" adlı kostümü ile indiği ve Astorlar'la Vanderbiltler arasında güdülen kinin sona erdirildiği o dillere destan balo düzenleneli henüz bir yıl olmamıştı.
Edison, olmayan mühendisini gemicilik şirketine göndermeyi vaat etmiş ve telefonun alıcısını henüz yerine koymuştu ki içeriye bir görevli girdi, Ann ve Nassau Sokaklarında yeni sorunlar çıktığını bildirdi. Mucidin deneyimsiz elektrik teknisyenlerinden birinin monte ettiği bağlantı kutusunda kaçak vardı. Bir faytoncu ve atı bir anda havaya fırlamış sonra da hızla sokağın diğer ucuna doğru kaybolup gitmişti.
Edison bütün hıncını adamcağızdan çıkardı "Git eğer becerebilirsen kendine adam bul, akımı kes ve kaçağı tamir et" diye bağırdı bütün gücüyle.
Başını kaldırınca bürosunda beklemekte olan uzun boylu bir siluet gördü.
"Yardımcı olabilir miyim bayım?"
Tesla kendini tanıttı, aksanına özen gösteriyordu ve biraz da bağırıyordu, Edison'un işitme problemi olduğundan haberi vardı.
"Size Mr. Batchelor'dan bu mektubu getirdim, efendim."
"Batchelor ha? Paris'te ters giden bir şeyler mi var?"
"Bildiğim kadarıyla hayır, efendim."
"Saçmalama, Paris'te her zaman ters giden bir şeyler vardır."
Edison Batchelor'un kısa tavsiye mektubunu okudu ve homurdandı. Ama Tesla'ya da insanın içini delip geçen bir bakış fırlatmaktan geri kalmadı.
"'İki müthiş adam tanıyorum ve sen bunlardan birisisin; diğeri de bu genç adam!' Ne tavsiye mektubu ama! Ne yaparsın sen?"
Tesla geminin güvertesindeyken bu sahneyi defalarca prova etmişti. Edison'un şöhreti onu çok etkilemişti. İşte, formal bir eğitim almamış olmasına rağmen yüzlerce yararlı ürünün icatçısı olan adamın karşısındaydı şimdi. Kendisi ise yıllarca kitapların içine gömülüp kalmıştı, hem de ne uğruna? Bunu gösterecek ne geçmişti eline? Aldığı tüm o eğitim ne işine yaramıştı ki?
Hemen Continental Edison için Fransa ve Almanya'da yaptıklarını anlatmaya koyuldu. Edison'un nefes bile almasına fırsat vermeden keşfettiği döngüsel manyetik alan ilkesi ile çalışan kendi imalatı alternatif akım indüksiyon motorunu anlatmaya koyuldu. Bu geleceğin dalgası, diyordu. Akıllı bir yatırımcı bununla bir servet edinebilirdi.
"Ağır ol!" dedi Edison sinirlenerek. "Bana bu safsatalardan bahsetme. Tehlikeli bir iş bu. Şu anda Amerika'da doğru akım kullanıyoruz. Bu, insanların hoşuna gidiyor ve ben de yuvarlanıp gidiyorum bu işle. Ama belki sana da bir iş verebilirim. Bir geminin aydınlatma şebekesini tamir edebilir misin?"
Tesla aynı gün S.S.Oregon'un güvertesine yanında gerekli aletlerle çıkmış ve gerekli tamirleri yapmaya başlamıştı bile. Dinamolar oldukça kötü durumdaydı, birçok kısa devre ve kopukluk vardı. Tayfaların da yardımıyla bütün gece çalıştı. Ertesi gün şafak sökerken bütün iş bitmişti.
Edison'un dükkanına doğru Beşinci Cadde'de yürüyordu ki yolda dinlenmek için evlerine gitmekte olan Edison ve onun önde gelen adamlarıyla karşılaştı.
"İşte gecelerini sokaklarda geçiren Parislimiz de burada" diye söylendi Edison.
Tesla gemideki her iki makinenin de tamirini henüz bitirmiş olduğunu söyleyince ona sessizce baktı ve tek bir sözcük daha söylemeden yoluna devam etti. Fakat aşırı hassas bir duyma yeteneği olan Tesla, biraz uzaklaştığında şöyle dediğini işitebilecekti: "Bu herif gerçekten de esaslı biri."
Edison Tesla'nın yeteneklerini kısa sürede takdir edecek, kendisine şirketin problemlerini ve tasarımlarındaki sorunları çözmede tam yetki ve özgürlük tanıyacaktı. Tesla saat 10:30'dan sabah 5:00'a kadar çalışıyordu; yeni patronu onun bu temposu karşısında şu sözleri esirgemeyecekti: "Çok çalışkan adamlarım oldu ama senin gibi yamanını görmedim."
Çok geçmeden Tesla, Edison'un ilkel dinamolarını elden geçirmeye ve doğru akımın kısıtlı olanaklarına karşın, daha etkili çalıştırılma yollarını araştırmaya başlayacaktı. Hepsinin yeniden tasarlanması için bir plan sunmuştu ve bu sayede yalnızca daha iyi çalışmalarını sağlamakla kalmayacağını, parasal olarak da şirketin oldukça kazançlı çıkacağını söylüyordu.
Kurnaz iş adamı özellikle ikincil fayda üzerinde duruyordu ama Tesla'nın söz ettiği yeniden yapılanmanın büyük bir iş olduğunu ve bunun uzun süreceğini biliyordu. "Bu işin ucunda elli bin dolar var sana, tabii eğer altından kalkabilirsen" dedi.
Tesla aylar sürecek hummalı bir çalışmaya girişti. Yirmi dört adet dinamoyu yeni plan doğrultusunca geliştirmekle kalmadı, sisteme bir de otomatik kontrol mekanizması ekledi, bunun için patenti alınacak orijinal bir sistem geliştirmişti.
İki dahi arasındaki kişilik farklılıkları ilişkilerini daha en baştan mahkum etmişti. Edison, Tesla'yı bir teorisyen ve kültürlü olduğu için sevmiyordu. Menlo Park'ın Büyücüsü, dahiliğin yüzde doksanının "işe yaramayan şeyleri bilmekten" ibaret olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden kendisi sorunları inceden inceye tartmanın önemine inanıyordu.
Tesla da bu "deney bağımlılığı" hakkında şöyle konuşacaktı alaylı alaylı: "Edison ancak bir arıda bulunabilecek bir sebat ve gayretle samanlıkta iğne aramaya bayılır, her çöpün altını tek tek araştırırdı. Bu tip çabalara pek çok kez şahit oldum. Oysa ufak bir teori ve birkaç hesaplamayla bu angaryanın yüzde doksanından kurtulabilirdi insan."
Tanınmış bir editör ve mühendis olan Thomas Commerfold Martin bir keresinde Tesla'nın doğduğu köyü Hırvatistan haritasında bulamayan Edison'un Tesla'ya ciddi ciddi hayatında hiç insan eti yiyip yemediğini sorduğunu anlatır.
"En başına buyruk dahinin bile bir yörüngesi vardır" diye yazar Martin, "ve bu iki adamın kendilerine has yöntemleri, tarzları ve eğitimleri vardı. Bay Tesla kendi iyiliği için bu birlikteliğe bir son vermeliydi."
En temel bir hijyen anlayışında dahi iki insan ancak bu denli zıt düşebilirdi birbiriyle. Mikroplardan ölesiye korkan ve aşırı derecede müşkülpesent Tesla, Edison için şöyle düşünüyordu: "Ne bir hobisi var ne de herhangi bir spor dalıyla ya da başka bir uğraşla ilgileniyor. En basit hijyen kurallarını dahi kesinlikle umursamıyor... Eğer kendisini koruyacak, gözetecek sıra dışı bir zekaya sahip eşi olmasaydı çok önceleri bu katıksız ihmalkarlığı yüzünden ölür giderdi..."
Edison'un dinamolarını baştan tasarlamak Tesla'nın yılının büyük bir bölümünü almıştı. En sonunda iş büyük bir başarıyla tamamlanınca elli bin dolarını ne zaman alabileceğini sormak için Edison'a gidecekti.
Edison masasının üzerine koyduğu bacaklarını yana devirecek, ağzı bir karış açık Tesla'ya şu yanıtı verecekti:
"Tesla, senin biz Amerikalıların espri anlayışından haberin yok anlaşılan."
Öyle görülüyordu ki Tesla bir kez daha Edison şirketinden kazık yemişti. Sinirlenerek istifa edeceğini bildirdi. Edison ise buna karşılık "müthiş" bir teklifte bulunacaktı. Aylık 18 dolar olan maaşına 10 dolarlık bir zam yapmak. Tesla melon şapkasını aldığı gibi dışarı çıkacaktı.
Edison'a göre Tesla bir "bilim şairi" idi. Düşünceleri "harika ama kullanışsız"dı. Genç mühendisi bir hata yapmakta olduğu konusunda uyarıyordu -gerçekten de bir süre için bu uyarıda haklılık payı vardı. Ülke hala iş bulmanın çok zor olduğu derin bir ekonomik kriz içindeydi.
84 krizi o denli büyük bir güvensizlik ortamı yaratmıştı ki Amerika'nın dört bir yanında binlerce küçük ölçekli yatırımcı iflas bayrağını çekmişti. İşadamları kurtuluş için hükümete değil Morgan'a başvuruyorlardı. Bu para babası da gücü tek bir merkezde toplamaya yönelik ince planlarının işçi sorunları ve demiryollarındaki paylaşım savaşı nedeniyle tehlikede olduğunu düşünüyordu.
Herkes hayali amaçlara hizmet eden çok fazla demiryolu döşendiğinin farkındaydı ve bunun sonu da iflas olacağa benziyordu. Şirketler birleşmeliydi. Ama Morgan oldubittiye gelecek ya da ihtiyatsız davranacak tipte bir adam değildi. Rakipleri biraz terleseler ne olurdu sanki? O da bu arada Avrupa'nın kaplıcalarını dolaşır ve sanat eserleri toplardı.
Tesla bir yaz ortasında Amerika'ya ayak bastığında Morgan sakin seyahatlerinden birinde, İngiltere'deydi. Ama oradan "demiryolu fiyaskosu" ve dalga dalga yayılan panik haberleri aldı. En sonunda ülkesine dönmeye ve eşsiz aklını ulusunun hizmetine sunmaya karar verdi.
Morgan'ın çözümü çatışan tüm şirketleri Corsair' in güvertesinde yapılacak bir toplantıda bir araya getirmekti. Tüm bir gün boyunca diğer sanayi devleri ile birlikte körfezde ve East River'da bir aşağı bir yukarı salınacaklardı. Bu savaş insanlar arasında patlak vermemişti, bu oligarşik çatışmada kilitlenen petrol, çelik ve demiryolları çıkarları arasındaki savaştı. Gece bastırmadan Morgan hepsini öyle iyi "örgütlemişti" ki, akıllıca kurulan birleşik şirketler sayesinde "zararlı rekabet" en alt seviyeye çekilmişti. Bu Morgan'ın yönteminin özüydü ve bu yöntem pek kısa bir zaman içerisinde gelecek vadeden yeni elektrik kurumlarında da kendisini hissettirecekti.
Bu sırada mühendislikte kazandığı ün iyiden iyiye yayılmaya başlayan Tesla'nın çevresinde de bir grup yatırımcı toplanmış ve kendi adına şirket kurma teklifi getirmişlerdi. Bu teklifin üzerine atlayacaktı. En sonunda müthiş alternatif akım buluşunu dünyaya tanıtılabilecekti. Ve böylece, kendine has görüşüne göre, insanlık sıkıntılarından kurtulacaktı. Fakat, ne yazık ki destekleyicilerinin aklındaki daha basit ve pratik bir fikirdi. Sokaklardaki ve fabrikalardaki ark aydınlatmalarının geliştirilmesi sahası oldukça büyük bir pazardı ve öncelikle bu konu üzerinde durulması gerekiyordu.
Böylece merkezi Ne w Jersey Rathway'de ve bir şubesi de New York'ta olan Tesla Electric Light Şirketi kuruldu. Şirket çalışanları arasında, yirmi yıl boyunca hep Tesla'nın perde arkasındaki müttefiki olacak James D. Carmen de vardı. Joseph H. Hoadley le birlikte Tesla'nın şirketlerinin bazılarında çalışacaklardı.
Grand Street'teki ilk laboratuvarında işe koyulan Tesla, kullanılmakta olanlardan çok daha güvenli, dayanıklı, basit ve ekonomik olan Tesla ark lambasını üretecekti. Sistemin patenti alınacak ve ilk olarak Rathway sokaklarında kullanılacaktı.
Tesla'nın buna karşılık alacağı ödül ise şirketin birkaç hissesinden ibaret olacaktı. Acıyla karışık bir şaşkınlıkla Amerikan ticaret sisteminin cilveleriyle şirketten nasıl rahatça uzaklaştırıldığını görecekti. Elinde bol miktarda hisse senediyle açıkta kalakalmıştı. Şirket henüz çok genç olduğu ve halen ekonomik bir kriz dönemi yaşandığı için de bu hisselerin hiçbir kıymeti yoktu.
Tesla üçüncü kez sahneyi terk ediyordu.
Kötüye gidiş çöküşe dönüşmüştü, mühendis olarak çalışabileceği bir iş bulamıyordu. 1886 güzünden ertesi yıla uzanan süre boyunca hayatının en zor dönemlerinden birini yaşadı. New York sokaklarında işçi gruplarıyla birlikte ölesiye çalışıyor, hayatını güç bela devam ettirebiliyordu. Tesla daha sonraları bu acı dolu anılarından pek fazla söz etmeyecektir.
Yine de bu arada bazı ilerlemeler olmuştu. Ark aydınlatmada yaptığı yenilikler sayesinde yedi patent hakkı, ayrıca yine aydınlatma ile ilgili başka patentler almıştı ki bunlardan ikisi özellikle ilgi çekiciydi. Bu sistemde demirin 750 santigrat derece üzerindeki ısılarda manyetik özelliğini kaybetmesi ve bu sayede ısının doğrudan mekanik ya da elektrik enerjisine dönüştürülmesi prensibi uygulanıyordu. Tesla'nın diğer pek çok buluşu gibi bunlar da hemen kullanım alanı bulamayacaklar ve unutulmaya terk edileceklerdi. Fakat yirminci yüzyılda yeni yeni bu sisteme benzer bir uygulama, her ne kadar bunun Tesla'nın önceki buluşlarının bir devamı olduğu pek hatırlanmasa da dikkat çekmeye başlamıştır.
Döngüsel manyetik alanı keşfetmesinin ve Strassburg'da ilk alternatif akım motorunu çalıştırmasının üzerinden dört yıl geçmişti. Amerika'nın yeşil çayırları ve banknotları kendisinden daha ne kadar kaçabileceklerdi acaba? Yaşadığı hayal kırıklıklarından gururu incinmiş, yine kara kara kaybedilen yıllar diye kabul ettiği eğitimine harcadığı zaman üzerinde düşünmeye başlamıştı.
Fakat talihi yeniden umulmadık bir şekilde yön değiştirecekti. Çalıştığı ve dayanılmaz acılar çektiği işyerindeki ustabaşı, indüksiyon motorunun bahsini duymuş, mucidi, Western Union Telgraf Şirketi'nin yöneticisi A. K. Brown ile tanıştırmaya götürmüştü. Bu adam alternatif akım hakkında bilgi sahibi olmasının yanı sıra yeni fikirlere de oldukça açık bir kişiydi.
Edison'un önündeki devrimi görmeyi başaramadığı, ya da daha doğrusu doğru akım elektrik sisteminin sonunun geldiği yerde Brown geleceğin kokusunu almıştı. Tesla adına bir şirket kuruldu. En sonunda bu şirket ile 1882 yılında Budapeşte'deki bir parkta tasarladığı alternatif akım motoru üzerinde çalışabilecekti.
5. AKIMLAR SAVAŞI BAŞLIYOR
Tesla'nın yeni şirketi için hevesle kurduğu atölyeler 33-35 Güney Beşinci Caddede, Edison'un atölyelerinden yalnızca birkaç blok ötedeydi. Yarım milyon dolar sermayeyle kurulan Tesla Elektrik Şirketi 1887 yılının nisan ayında hizmete açıldı. Bu anı çok uzun zamandır beklemekte olan Tesla için bu bir düşün gerçek olması anlamına geliyordu. Kendi ürettiği dinamolar gibi gece gündüz, aralıksız çalışmaya başlayacaktı.
Her şey zihninde gizli olduğundan çok fazlı AC motoru için doldurması gereken patent formları üzerinde birkaç ay daha çalışması gerekiyordu. Bu, gerçekte, tek fazlı, çift fazlı ve üç fazlı alternatif akımlardan müteşekkil tam bir sistemdi. Diğer tipler üzerinde de deneyler yapmıştı. Ve her tip için uygun dinamolar, motorlar, trafolar ve otomatik kontrol mekanizmaları geliştirmişti.
Amerika'da halen farklı devre ve donanım kullanmakta olan yüzlerce santral vardı. Bunlar genellikle bir ya da bir grup buluş üzerinde odaklanmışlardı. Buna göre, Elihu Thomson Massachussets Lynn'deki Thomson-Hous'ton şirketinin fabrikasındaki küçük alternatörleri ve trafoyu 1886 yılında kurmuştu, bu sistem diğer bir fabrikanın akkor lambalarını da besliyordu. Fakat elektrik tertibatı için güvenli bir sistem geliştirebilmek için bir yıla daha ihtiyacı vardı. Demiryolları hava freni sistemleri yatırımcısı George Westinghouse da Gaulard ve Gibbs'in AC dağıtım sistemi patent haklarını satın almış ve mühendisi William Stanley'i bir trafo sistemi inşa etmekle görevlendirmişti. 1886 yılında sistemin başarılı bir testi yapılmıştı. Westinghouse aynı yıl kasım ayında Buffalo'da Amerika'daki ilk ticari AC sistemini işletmişti, aynı zamanda otuzun üzerinde şebeke de inşa halindeydi. Buna ilaveten, tabii ki, bir de bu sahadaki yarışmaya ilk katılanlardan biri olan Edison Elektrik Şirketi'nin doğru akım sistemi vardı.
Ancak hala tatminkar bir alternatif akım motoru üretilememişti. Atölyelerini açmasının üzerinden altı ay geçtikten sonra Tesla patent ofisine test edilmesi ve dosyalanması için iki motorunu gönderecekti. 1892 yılı boyunca kırk patent için başvuracak ve bunları alacaktı. Tüm icatları o denli orijinal ve üstündüler ki hiçbir beklemeyle karşılaşmıyordu.
En sonunda hak ettiği üne gecikmeli de olsa kavuşmaya başlamıştı. Cornell Üniversitesi bünyesinde Elektrik Mühendisliği dersleri açan A. Anthony, Tesla'nın sisteminin önemini ilk bakışta kavramış ve onun lehine bir konuşma yapmıştı. Bu sistem sadece yeni bir motor olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir teknolojiyi müjdeliyordu. Sistemin belkemiği, Anthony'nin deyişiyle aksaklık yapacak tek bir parçası bile olmayan basit indüksiyon motoruydu.
Birleşik Devletler Patent Bürosundan sızmaya başlayan bu gizli hareketliliğin haberleri kısa süre içerisinde endüstriyel ve akademik çevreleri olduğu kadar Wall Street'i de sallamaya başlamıştı. Profesör Anthony'nin önerisi doğrultusunda bu meçhul genç Sırp, Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'nden 16 Mayıs 1888'de bir seminer düzenleme daveti alacaktı.
Tesla şaşkınlıkla kendisinin doğuştan yetenekli bir hatip olduğunu fark edecekti; söylevi de klasikler arasındaki yerini alacaktı. Seminer konusu "Yeni bir Alternatif Akım Motoru ve Trafo Sistemi" idi.
Semineri değerlendiren Dr. B. A. Behrend, "Faraday'ın Elektrikte Deneysel Araştırmalarının ortaya çıkmasından bu yana ilk defa bu derece önemli bir deneysel gerçek bu denli basit ve açık bir şekilde açıklanıyor" diyecekti. Arkasından gelenlere yapılacak bir iş bırakmamıştı. Hazırladığı rapor, matematiksel teorinin iskeletini dahi içermekteydi.
Tesla'nın zamanlaması bundan daha iyi olamazdı. Aldığı patentler Westinghouse'un peşinde koştuğu çözümleri içeriyordu. Pittsburglu kodaman, mors bıyıkları ile tıknaz, kaba saba, hareketli, iyi giyinmeyi ve macerayı seven bir adamdı. Pek yakında o da Morgan gibi raylar üzerinde giden özel vagonu ile seyahat etmeye başlayacaktı, önceleri Pittsburg New York arasında, daha sonraları Niagara Şelalesine kadar uzanacaktı. Girişkenliği ile ün yapan Westinghouse az çok Edison'u andırıyordu. Ve Edison gibi o da mücadeleci bir insandı. Bu iki adam pek kısa bir süre içerisinde aynı ringde mücadele edeceklerdi.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Tesla Anlaşılamamış Dahi - 04
- Parts
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 01Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3772Total number of unique words is 221828.4 of words are in the 2000 most common words42.5 of words are in the 5000 most common words50.5 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 02Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3906Total number of unique words is 216328.6 of words are in the 2000 most common words40.2 of words are in the 5000 most common words47.7 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 03Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3901Total number of unique words is 216228.6 of words are in the 2000 most common words41.5 of words are in the 5000 most common words49.1 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 04Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3668Total number of unique words is 211426.1 of words are in the 2000 most common words38.9 of words are in the 5000 most common words46.1 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 05Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3758Total number of unique words is 209424.8 of words are in the 2000 most common words35.6 of words are in the 5000 most common words42.1 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 06Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3707Total number of unique words is 229424.7 of words are in the 2000 most common words36.0 of words are in the 5000 most common words43.1 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 07Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3843Total number of unique words is 221326.3 of words are in the 2000 most common words38.4 of words are in the 5000 most common words44.6 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 08Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3796Total number of unique words is 219426.3 of words are in the 2000 most common words38.4 of words are in the 5000 most common words45.7 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 09Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3717Total number of unique words is 223024.2 of words are in the 2000 most common words35.8 of words are in the 5000 most common words42.8 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 10Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3717Total number of unique words is 206325.6 of words are in the 2000 most common words38.6 of words are in the 5000 most common words45.5 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 11Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3721Total number of unique words is 207324.8 of words are in the 2000 most common words36.6 of words are in the 5000 most common words44.4 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 12Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3651Total number of unique words is 217323.7 of words are in the 2000 most common words34.6 of words are in the 5000 most common words42.1 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 13Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3777Total number of unique words is 219026.0 of words are in the 2000 most common words38.9 of words are in the 5000 most common words46.6 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 14Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3792Total number of unique words is 212827.8 of words are in the 2000 most common words40.9 of words are in the 5000 most common words48.0 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 15Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3699Total number of unique words is 219824.0 of words are in the 2000 most common words37.1 of words are in the 5000 most common words44.6 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 16Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3578Total number of unique words is 201624.8 of words are in the 2000 most common words37.1 of words are in the 5000 most common words43.0 of words are in the 8000 most common words
- Tesla Anlaşılamamış Dahi - 17Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 1819Total number of unique words is 111026.1 of words are in the 2000 most common words35.9 of words are in the 5000 most common words40.8 of words are in the 8000 most common words