Cinayetler Oteli - 1

Total number of words is 4055
Total number of unique words is 2189
25.3 of words are in the 2000 most common words
36.4 of words are in the 5000 most common words
42.0 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
CİNAYETLER OTELİ
 
    TÜRKÇESİ: Gönül Suveren
 
 
BERTRAM OTELİNDEKİLER:
 
Jane Marple  İhtiyar bir kız. Cinayetlerin esrarını çözmekte ustaydı.
Selina Hazy Yaşlıbir lady. Oteldekileri tanıdığını sanıyordu
Derek Luscombe Bekâr bir albay. Vasiliğin güçbirş ey olduğundan emindi
Miss Gorringe Otelin danışma memuru. Bertram'mş erefine leke sürülmesini istemiyor­du.
Bay Humfries Otelin müdürü. Dahaç ok bir diplo­mata benziyordu.
Henry Otelin metrdoteli. Tipik bir yaşlıuşak­tı.
Bess Sedgvvick  Sarışın bir kadın. Serüven dolu bir yaşamıvardı.
ElvirâBlake Bess Sedgvvick'in kızı. Annesini iki yaşından beri görmemişti
LadislausMalinovvski Gençbir otomobil yarışçısı. Kadınlar yüzünden adıkötüyeçı kmıştı
Piskopos Pennyfather Dalgın bir adam. Tarihleri birbirine karıştırıyordu
MichaelGorman Otelin kapıcısı. Cesur bir İrlandalıydı
Rose ShelsonOda hizmetçisi. Pembe yanaklı, şirin bir kızdı
 
BAŞMÜFETTİŞDAVYŞU SORULARI YANITLAMAK ZORUNDAYDI:
19 Kasım gecesi ne olmuştu? Malinovvşki'nin otelle ne ilgisi vardı? Elvira neden kaçparasıolduğunuöğ renmek istiyordu? Bertram Otelinde neler oluyordu?
Miss Marple odasının kapısından baktığızaman kimi görmüş­tü?
Lady Sedgvvick kapıcıyınereden tanıyordu? Humfries polislerden nedenç ekiniyordu? Elvira kimden veya neden korkuyordu? Neden Lady Selina herkesi tanıdıklarına benzetiyordu? Piskopos Pennyfather neredeydi?
 
BAŞMÜFETTİŞDAVY'NİN ELİNDEŞUİPUÇLARI VARDI:
Ballygovvlan adında bir yer...
İki yarışarabası...
Bir tren soygunu...
Bir tabanca...
Bir yargıç...
Bir piskopos...
Bir kutuç ikolata...
Birİ rlandalı...
İkiİ talyan...
 
BİR
 
Bertram Oteli, Londra'da, Picadilly yakınında, sakin ve gös­terişsiz bir sokaktaydı. Yıllarö nce yapılmışolmasına karşın, hâlâ1840'da ilk açıldığızamanki gibiydi. Kibar, iddiasız, sakin ve pahalı. Burada yıllardan beri piskoposlar, kardinaller, taşrada otu­ran yaşlı, asil kadınlar, ayrıca pahalı,ö zel okullarından tatili geçir­mekü zere evlerine dönmekte olan kızlar kalırdı.
Londra'da bir kızın yalnız başına kalabileceği pek az otel var­dı. Ama Bertram gerçektenç ok emin bir yerdi.
Bertram Otelinin kapısında ilk bakışta mareşal gibi giyinmişbir adam sizi saygıyla selamlardı.İ riyarıbir erkeğe yakışacak kadar genişolan göğsünüsüsleyen sırma kordonlarıve madalya kurdelelerini hemen farkederdiniz. Taksiden inerken sizi büyük bir ilgiyle karşılar, merdivenlerden dikkatleçı kararak, sessizce iki tarafa da açılan kapılardan içeri sokardı.
Hole adımınızıatar atmaz kendiniziç oktan tarihe karışmışbir dünyada bulurdunuz. Yani KralVII. Edvvard devrininİ ngilte­re'sinde...
Tabii artık otelde kalorifer vardıama bu pek dikkatiç ekmez­di. Ortadaki büyük salonun ikişö minesi eskiden de olduğu gibi,
daima yakılırdı. Bunların yanındaki pirinçten yapılmışolan büyük kömür kapları, sanki hâlâEdvvard devrinin hizmetçileri tarafından parlatılıyormuşgibiışı lışı l parlardı. Kadife ve pelüşeşyalar salo­na zengin ve rahat bir hava verirdi.
Şimdiç ay zamanıolduğu için büyük salon bir hayli kalabalık­tı. Bertram'da akşamüzeriç aylarıgerçekten harika olurdu.Ç ay servisini Henry yönetirdi.İ riyarı, dikkatiç eken bir adamdı.Ç ok­tan ortadan kaybolmuşolan o eski kusursuz uşaklarıhatırlatan nazik ve terbiyeli bir hali vardı. Asıl işi, Henry'nin yönetimi altında ince yapılıdelikanlılar görüyorlardı. Armalıbüyük gümüştepsiler ve antika gümüşçaydanlıklar göz doldurmaktaydı.Ç ay takımlarıhakiki Rochingham veya Davenport değilse bile onlardan farksız­dı.Ç ayın kendisine de diyecek yoktu doğrusu. Hint, Seylan, Dar-jeeling veya Lepsang'dı. Yenecekş eylere gelince... Canınızınç ektiğiniı smarlayabiliyordunuz ve... hemen getiriyorlardı.
Kasımın on yedisiydi o gün. Leicestershire'dan gelmişolan Lady Selina Hazy, yaşlıkadınlaraö zgübir iştahla yağlıçörek yiyordu. Altmışbesindeydi Lady Selina. Bu zevkli işe dalmışolmakla birlikte,İç kapıların her açılışındaç abucak başınıkaldırıp bakıyordu.
Bu yüzden Albay Derek Luscombe'in içeri girdiğini ilk o gör­dü. Gülümseyerek, adama başıyla selam verdi. Luscombe daha ilk bakışta asker olduğu anlaşılan dimdik, yaşlıca bir adamdı. Boynuna dürbününüasmıştı. Ağır ağır ihtiyar kadının yanına gel­di.
«Merhaba Selina. Londra'ya ne yapmaya geldin böyle?»Kadının yanına oturdu.
Lady Selina,« Dişçimi görmeye,»diye cevap verdi.« Gelmiş­ken doktora da gideyim dedim. Artrozum arttı.»
«Doktor birş ey yapabildi mi bari?»
Lady Selina isteksizce karşılık verdi.« Yaptısanırım.İ lginçbir adam o. Hiçbeklemediğim andaü zerime atılarak başımısağa sola döndürüverdi.»Yaşlıkadın usulca başınıoynattı.« Yıl­lardan beri ilk kez sağomzumunü zerinden arkama bakabiliyo­rum.»
Bunu kanıtlamayaç alışırken birdenbire hayretle bağırdı.« A, a. Bu Jane Marple olmalı. Ben onun yıllarö nceö ldüğünüsanı­yordum. Yüz yaşında var galiba.»
Albay Luscombe böylece tekrar dirilmişolan Jane Marple'a bir göz attıama bu konu kendisini pek ilgilendirmemişti.Çü nküinsan Bertram Otelinde yıllarö nceö ldüğüsanılan ihtiyar kadınlar­la sık sık karşılaşırdı.
Lady Selina konuşmasınısürdürdü.« Sen herhalde yarışlara gittin, Derek.»
«Sorma.Ç ok kaybettim. Seçtiğim at sonuncu geldi.»Lus­combe ayağa kalktı.« Gidip oda işini halledeyim.»
Salondan resepsiyona doğru gitti. Geçerken masalara yer­leşmişolan müşterilere bakıyordu. Kimdi bütün bu adamlar?İ ki piskopos... Chislehamton rahibi. Köşede bir piskopos daha. Lus­combe, yaşlıSelina burada nasıl kalabiliyor, diye düşündü. Kadı­nın yıllık geliri o kadar az ki.
Resepsiyonda Miss Gorringe onu nezaketle karşıladı. Müşte­rilerin hepsini de tanır ve kimseyi kolay kolay unutmazdı. Kılıksız olmasına karşın insanda saygıuyandırırdı. Sarımsısaçlarıkıvırcık­tı. Daima siyah ipek elbiseler giyer, iri göğsününü stüne minyatür-lübir iğne iliştirirdi.
Miss Gorringe gülümsedi.« Size on dört numaralıodayıvere­ceğiz. Hatırladığıma göre geçen sefer de on dört numaralıoda­da kalmışve memnun olmuştunuz, Albay Luscombe.»
«Bütün bunlarıaklınızda nasıl tutabiliyorsunuz, Miss Gorrin-ge? Doğrusu bunaş aşıyorum.»
«Eski dostlarımızırahat ettirmek bizim görevimiz.»
«Buraya gelince kendimi geçmişgünlerin tatlıanılarına dön­müşsayıyorum. Otelde hiçbirş ey değişmemişgibi.»
Yandaki kapının açıldığınıgörünce durakladı. Bay Humfries bürosundançı karak nezaketle albayıselamladı. Bay Humfries elli yaşlarında,ç ok kibar bir adamdı. Diplomat hali vardıonda.İ stendiği zaman maçlardan, dışsiyasetten söz eder, Kral ailesine ait hikâyeler anlatır, Amerikalılaraİ ngiltere'de ne kadar az kalırlar­sa kalsınlar görmeleri gereken yerler hakkında fikir verirdi.Ü ste­lik bu yakın ilgisi karşısındakinin gururunu okşardı. Humfries, Bertram Otelinin müdürümüydü, yoksa sahibi mi? Luscombe bunu bilmiyordu ama onun Bertram'in sahibi olduğunu sanıyor­du.İ ki adam kısaca yarışlardan söz ettiler. Aklıbirazö nceki konu­ya takılmışolan Albay Luscombe dayanamayarak açıkça,« Söyle­yin, Humfries,»dedi.« Bütün bu ihtiyarlar burada nasıl kalabiliyor­lar?»
Bay Humfries'in yüzünde muzip bir anlam belirdi.« Bunun cevabıbasit. Aslında Bertram onlar içinç ok pahalıbir otel. Ama...»
«Ama onlardan az para alıyorsunuz.Ö yle mi?»
«Eh hemen hemen. Tabii onlar kendilerineö zel olarak ucuz­luk yapıldığının farkında değiller, farkına varsalar bile bunu eski müşterimiz olduğu için yaptığımızısanıyorlar.»
«Ama... ya siz? Siz zarara girmiyor musunuz? Bütün bunla­rın sizin için ne yararıvar?»
«Bu dahaç ok bir atmosfer meselesi... Buü lkeye gelen yabancılarö zellikle Amerikalılar...çü nküasıl paralıonlar... Ne
diyordum? Yabancılarü lkelerine dönünce, 'Londra'da harika bir yer var,' demekten hoşlanıyorlar. 'Bertram adında bir otel.İ nsan oraya girer girmez .yüz yılö ncesine döndüğünüsanıyor. Tam anlamıyla eskiİ ngiltere havasıvar orada. Ya müşteriler? Ola­ğanüstü!İ htiyar düşesler, generaller, piskoposlar. Otelü stelik sıcak, yemekler de nefis'.»
Luscombe düşünceli bir tavırla konuştu.« Bütün bu insan­lar... ihtiyar asilzadeler, eski ailelerin fakirleşmiştorunları... bütün bunlar otelin havasınıetkiliyor demek?»
Bay Humfries başınısalladı.« Evet... Doğrusu bunu başka birinin düşünmemişolmasınaş aşıyorum. Tabii ben Bertram'ıhemen hemen bu halde buldum. Sadece otelin restore edilmesi gerekirdi. Bir hayli pahalıya maloldu. Otelin Edvvard devrini hatır­latan bir havası, buna karşılık, hepimizin artık gayet olağan karşı­ladığımodern tesisleri olmalıydı.»
Luscombe,« Bu işbir hayli güçolmalı!»diye cevâp verdi.« Ama ilgiç ekici.»Sonra dönüp asansöre doğru gitti.İ lerlerken, Lady Selina Hazy'nin arkadaşıJane bilmem kimle oturduğunu farketti.
Lady Selina,« Sen hâlâo sevimli St. Mary Mead'de mi oturu­yorsun?»diyordu.« Ne kadar hoşve sakin bir köydür orası. Herş ey yine eskisi gibi herhalde.»
«Şey, pek de-değil.»Miss Marple yeni yapılan kooperatif evlerini, belediye binasına eklenen yapıyı, anayoldaki dükkânla­rın vitrinlerini düşünüyordu.İç iniç ekti.« Galiba insanın değişiklik­leri hoşkarşılamasılazım.»
Lady Selina dalgın dalgın,«İ lerleme...»dedi.« Tabii bazen ben yapılanş eylerin 'ilerleme'yle bir ilgisi olmadığınıda düşünü­yorum...»Sözünüyarıda keserekö nlerinden geçen yaşlıca, yakı-
şıklıbir rahibe baktı.« Medmenhavv Piskoposu. Ne kadar harika bir insan...»
Lady Selina konuşmasınısürdürürken arada sırada susup tanıdıklarına selam veriyordu.Ç ok zaman yanıldığı, selamladıkla­rının tanıdığıkişiler olmadığıanlaşılıyordu.
Lady Selina,« Londra'ya her gelişinde burada mıkalıyorsun, Jane?»diye sordu.« Ne garip değil mi? Seni dahaö nce burada hiçgörmedim.»
«Yok, yok. Burada kalmıyorum. Bertram'a param yetişmez. Zaten son zamanlarda Londra'ya fazla geldiğim yok... Bu sefer buraya indim.Çü nküyeğenimin karısıJoan VVesnt benim hoşça vakit geçirmemi istiyordu. Anlayacağın bu bir armağan.»
Astında Joan kocasına,« ZavallıJane Teyze için birş eyler yapmalıyız,»demişti.« Acaba Bournamouth'da bir iki hafta kal­mak ister mi?»
Raymond West,« Bu fikrini beğendim,»diye cevap vermişti. Gençadam ihtiyar teyzesiniç ok sever, onu hoşnut etmek için elinden geleni yapardı.« Jane Teyze, Antiller'de geçirdiği tatilden pek memnun kalmış. Ama ne yazık ki, orada bir cinayet olayına karışmış. Onun yaşında böyleş eyler hiçde hoşdeğil.»
Ne var ki, Miss Marple'a Bournamouth'da bir iki hafta geçir­mesini teklif edince,' yaşlıkadın bir an duraklamışsonra da,«Ç ok,ç ok iyisin, yavrum.»demişti.« Ama ben...»Tekrar durakla­mıştı.« Ben aslında Londra'da Bertram Otelinde kalmak ister­dim.»
«Bertram Otelinde mi?»
Miss Marple anlatmaya girişmişti.« Vaktiyle o otelde bir defa kalmıştım. On dört yaşındaydım o zaman. Amcam ve yengemle.
Amcam Ely Piskoposuydu... O oteli hiçbir zaman unutmadım. Eğer orada kalabilirsem... Bir hafta bana yeter de artar bile.»
Joan başınısallamıştı.«İ stiyorsan oraya gidebilirsin tabii.»Sonra daş efkatle eklemişti.« Herhalde oteliç ok değişmişbula­caksın. Sakın düşkırıklığına uğrama.»
Oysa Bertram Oteli hiçdeğişmemişti. Yine eskisi gibiydi. Miss Marpie'a sorarsanız inanılacakş ey değildi bu. Hatta ihtiyar kadının bu konuyu zaman zaman düşündüğüde oluyordu.
Evet, Bertram inanılmayacak kadar harika bir yerdi. Otele gelmeyi de, sırf eski anılarınıtazelemek, renklendirmek için istedi­ğini gayet iyi biliyordu. Bu sayede Jane Marple adlıo pembe beyaz, heyecanlıkız tekrar canlanmıştı... Birçok bakımdan o kadar gülünçbir kızdıki... Hiçde dengi olmayan o gençadamın adıneydi?.. Ah... Delikanlının adınıbile hatırlayamıyordu artık. Annesiç ok akıllılık etmişde bu arkadaşlığıbaşında engellemişti. Jane Marple ise tam bir hafta her gece hüngür hüngür ağlamıştı. Gençadamla yıllar sonra tekrar karşılaşmıştı. Gerçekten korkunçbir yaratıktıo. Evet, annesi akıllılık etmişti.
Şimdi durumç ok başkaydı... Zavallıgençler... Bazılarının anneleri vardı. Ama bu anneler kızlarının gülünçserüvenlere atıl­malarına, evlilikdışıçocuklar doğurmalarına,ç ok gençyaşta uygunsuz kimselerle evlenmelerine engel olamıyorlardı.Ç ok acıy­dıbu.
Selina Hazy'nin sözleri onu daldığıdüşüncelerden uyandır­dı.« A, o... Bu... evet, evet...ş uradaki kadın Lady Bess Sedg-wich! Doğrusu onun Bertram gibi bir yere geleceğini hiçsanmaz­dım.»
Bess Sedgwich'in adınıİngiltere'de duymamışolan yok gibiydi. Gazeteler tam otuz yıldan beri Bess Sedgvvich'in yaptığıgüzelş eyleri ve karıştığırezaletleri yazıyordu. Savaşsırasında uzun zaman Fransız DirenişÖrgütündeç alışmıştı. Onun altıAlman vurduğu da söyleniyordu. Yıllarö nce bir uçakla tek başı­na Atlantik'i aşmış... yarışarabalarıkullanmış... bir keresinde ikiç ocuğu yanan bir evden kurtarmış... birkaçdefa evlenip boşan­mıştı. Avrupa'nın ikinci enşı k kadınıolduğundan söz ediliyordu.
İşte bu yüzden Miss Marple onu büyük bir dikkat ve ilgiyle açık açık süzdü.
•Bertram Otelindenç okş ey beklemişti ama burada Bess Sedgvvich'le karşılaşacağıaklına bile gelmemişti. Birçokş eyle ilgilenen Lady Sedgwich'e lüks bir gece kulübünde veya kam­yonş oförlerinin yemek yediği bir aşçıdükkânında rastlamak ola­sıydı. Ama nedense kadın bu son derece ağırbaşlıkimselerin kal­dığıeski otele hiçyakışmıyordu.
Buna rağmen Lady Sedgvvich, Bertram Otele gelmişti işte. Zevkleç ay içip kahvaltıediyordu. Miss Marple oturduğu yerden kadınınö nündeki koskocaman tepsiyi görebiliyordu. Tabii herş eyi, kelimelerle anlatılmayacak kadar nazik olan Henryİ dare etmekteydi.
Miss Marple merakla bakarken, Bess Sedgvvich ayağa kalk­tı. Her zamanki gibi bütün gözler ona dikilmişti. Doğrusuı srarla bakılacak biriydi. Güzeldenç ok alımlıbir kadındıLady Sedg­vvich. Uçuk platin rengi ipek gibi saçlarıomuzlarına kadar iniyor­du. Kafasının ve yüzünün kemik yapısıkusursuzdu. Elbisesi o kadar basitti ki, Bertram'daki taşralıihtiyarcıklar bile buna bir hay­li para verilmişolduğunu anladılar.
Bess Sedgvvich asansöre doğru giderken, Selina Hazy'yi
başıyla selamladı.« Merhaba, Lady Selina. Sizinleç oktan beri görüşmedik.»
«Burada ne işin var, Bess?»
Bess Sedgvvich alaycıbir tavırla etrafına bakındı.« Biri bana buradanö vgüyle söz etti.Ç ok haklıymış. Demin içtiğimç ay nefis­ti.»
Gülümseyerek asansöre doğru ilerledi.                             —
Lady Selina mırıldandı.«İ lginçbir kız...»0 da Miss Marple gibi altmışından küçük kadınlardan kız diye söz ederdi.« Bess'i tâçocukluğundan beri tanırım. Kimse ona söz geçiremezdi. On altıyaşındaykenİ rlandalıbir seyisle kaçtı. Neyse tam zamanında yetişip geri getirdiler. Hoşbelki de tam zamanında yetişemedi­ler... Her neyse kızıhemen ihtiyar Ceniston'la evlendirdiler. Adam Bess'den tam otuz yaşbüyüktü. Son dereceç apkın, kart bir bekârdı. Bess içinçı ldırıyordu. Bu evlilik uzun sürmedi tabii. Bess, Johnnie Sedgwich'le kaçtı. Johnnie engelli yarışta attan düşüp boynunu kırmasaydı, belki bu evlilik uzun sürerdi... Bess, Johnnie'ninö lümünden sonra Ridgvvay Becker'le evlendi. Haniş u yatıolan Amerikalıyla. Adam kızıüçyılö nce boşadı. Duyduğu­ma göre, Bessş imdi otomobil yarışlarına meraklıbir gençle gezi­yormuş. DelikanlıPolonyalımıymışneymiş... Artık bilmiyorum onunla da evlenmişmi. Bess, Amerikalıdan boşandıktan sonra tekrar Sedgvvich adınıkullanmaya başladı.Ç ok acayip insanlarla geziyor.»
Miss Marple,« Acaba mutlu mu?»dedi.
O zamana kadar böyle birş ey düşünmemişolduğu anlaşı­lan Lady Selinaş aşırdı. Duraksayarak,« Herhalde bir hayli parası
var,»diye belirtti.« Nafaka filan alıyor olmalı. Sonraç oğunlukla peşinde bir... daha doğrusu bir sürü... adam oluyor. Buna rağ­men...»Durdu.
Miss Marple başınısalladı.« Evet. Ben de sanmıyorum.»
Eski kafalıihtiyar kadının bu sözlerine bazılarıgülebilirdi ama Lady Selina bunlardan değildi. Miss Marple devam etti.« Bence erkekler, onun için ihtiyaçtanç ok, bir macera.Ö yle değil mi?»
Miss Marple bir yandan da, bir kadın bir erkekle buluşmak için Bertram Oteline gelir miydi, diye düşünüyordu. Bertramö yle bir yer değil. Hoş, Bess Sedgwich gibi biri de Bertram'ıbu yüz­den seçmişolabilir.
Yaşlıkadın içiniç ekerek, köşedekiç alar saate baktıve ağır ağır ayağa kalktı. Yavaşyavaşasansöre doğru giderken Lady Selina da, gazete okuyan asker tavırlıyaşlıca bir adamın yanında durarak.« Sizi tekrar gördüğüme o kadar sevindim ki!Ş ey... siz General Arlington'sunuz değil mi?»
Ama yaşlıadam nezaketle General Arlington olmadığınısöy­ledi. Lady Selinaö zür dilediyse deö yle fazla utanıp sıkılmışgibi görünmüyordu. Bertram'ın loşluğu yüzünden birçok müşteri aynıhatayıyapıyordu. Ama buna kimsenin kızdığıyoktu. Tam tersine başka birine benzetilmeleriç ok hoşlarına gidiyordu.
Asansörün aşağıya inmesini bekleyen Miss Marple kendi kendine güldü. Selina böyleydi işte. Her zaman herkesi tanıdığınısanırdı.
Asansörün kapılarıaçıldı. Miss Marple biraz evvel yukarıçık­mışolan Bess Sedgvvich'in tekrar aşağıya inmişolduğunu göre­rekş aşaladı. Kadın dışarıçıktı. Sonra olduğu yerde kalakaldı.
Miss Marple'ın başınınü zerinden ileriye doğruö yleı srarla bakı­yordu ki, yaşlıkadın da ister istemez döndü.
Kapıcıdiğer uçtaki camlıkapılarıaçmışve salona iki kişi gir­mişti. Bunlardan biri başında kendine hiçyakışmayanç içekliş ap­kasıyla orta yaşlı, yüzünden korku ve endişe okunan bir kadındı. Diğeri ise on yedi, on sekiz yaşlarında, sapsarısaçlı, uzun boylu sade amaşı k elbiseler giymişgençbir kızdı.
Bess Sedgvvich birdenbire dönerek tekrar asansöre girdi. Miss Marple da arkasından ilerlerken, ona bakarakö zür diledi.
«Affedersiniz. Az kalsın sizeç arpıyordum.»Tatlı, dost ifadeli, yumuşak bir sesi vardı.« Tam dışarıçıkarken yukarda birş ey unuttuğumu hatırladım.»
Asansör görevlisi,«İ kinci kat,»dedi. Miss Marple, Lady Sedgwich'e gülümseyerek, başınısalladı. Sonra da asansörden inerek ağır ağır odasına doğru gitti. On sekiz numaralıodada kalı­yordu.     
Miss Marple, Lady Sedgvvich'in sözlerinin doğru olmadığınıbiliyordu. Lady Sedgvvich azö nce odasınaçı kmışardından da unuttuğu neyse onu almak için aşağıya inmişti. Veya belki de salonda biriyle buluşacaktı.Ö yleyse bile, asansör kapılarıaçıhr açılmaz gördüğüşey onu hemş aşırtmış, hem de sinirlendirmişti.
Derek Luscombe yeni gelen kadınla gençkızın yanlarına koştu.« Hoşgeldiniz, Bayan Carpenter. Nasılsınız?»Nazik bir tavırla kadının elini sıktıktan sonra kıza döndü.« Elvira... sevgili yavrum.»Gençkızın elleriniş efkatle avucunun içinde tutarak,« Gel,şö yle oturalım.»Kızla orta yaşlıkadınıgötürüp koltuklara oturttu.« Sizleri gördüğüme o kadar memnunum ki...»
Çok sıkıldığı, kendini zorlayarak konuştuğu o kadar belliydi ki. Kadınla gençkız da ona pek yardımcıolmuyorlardı. Elvira tatlı
.                                  
tatlıgülümsüyor, Bayan Carpenter ise eldivenlerini düzeltiyordu. Onun da sıkıldığıbelliydi.
«Yolculuğunuz iyi geçti mi?»
Elvira,« Evet,»diye cevap verdi.« Teşekkür ederim.»Bayan Carpenter söze karıştı.« Uçağımız beşdakika erken geldi.»
«Öyle mi? Güzel...Ç ok güzel...»Albay Luscombe kendini toplamayaç alışıyordu.« Burayıbeğeneceğinizi umarım. Ama kor­karım Bertram eski tarz bir otel. Müşterilerinç oğu yaşlı.Ö yle danslar, eğlenceler de yapılmıyor.»
Elvira etrafına bakınarak,« Herhalde,»dedi. Bertram'da dans edilemeyeceği daha ilk bakışta anlaşılıyordu.
Albay Luscombe, Bayan Carpenter'a döndü.« Belki odaları­nızıgörmek istersiniz. Miss Gorringe size yirmi sekizle, yirmi dokuz numaralıodalarıayırdığınısöyledi. Arada da banyo var­mış.»
Bayan Carpenter,« Ben gidip, bavullarıaçayım. Elvira, belki Albay Luscombe'le biraz dedikodu yapmak istersin...»diyerek ayağa kalktı.
Albay Luscombe, anlayışlıbir kadın, diye düşünüyordu. Konuşabilmemiz için bizi yalnız bırakıyor. Ama Elvira'yla hangi konuda dedikodu yapacağım? Kız,ç ok terbiyeli. Ayrıca ben gençlerle dostluk etmeye alışık değilim...
Hafifçeö ksürerek boğazınıtemizledi.«İ talya nasıldı?»
«Çok güzeldi efendim.»
«Ya gittiğin okul? Haniş u kontesin okulu? Kadının adıney­di?.. Oradaç ok sıkılmadın ya?»
«Kontesç ok sert biri. Ama ben böyleş eylere aldırmam.»
Derek Luscombe kıza baktı. Galiba bu cevap iki anlama geli­yordu.
Kekeleyerek,« Korkarım,»dedi.« Birbirimizi iyi tanımıyoruz. Oysa dost olmamız gerek. Ben senin yalnız vaftiz baban değil aynızamanda da vasinim... Benim gibi yaşlıbir adam için güçbir iş. Yani, benim gibi yaşlıbir adamın bir gençkızın neler istedi­ğini... daha doğrusu onun nelere ihtiyacıolduğunu bilmesi imkânsız... Kuzinlerin Melford'lara gelince... Onlarla oturmak hoşuna gidecek mi?»
«Ah, evet.Ö yle sanıyorum. Nancy'i seviyorum. Mildred Yen­ge iseç ok iyi bir kadın.»
«Pekâlâ...ö yleyse sorun yok.»
«Evet.Ş imdilik yok.»
Luscombe bu sözlere ne cevap vereceğini düşünürken, Elvi-ra konuşmaya başladı. Sorusu kısa ve açıktı.« Param var mıbenim?»
Luscombe bu soruyu nasıl cevaplayacağınıdüşündükten sonra,« Evet...»diye başınısalladı.« Bir hayli paran var. Daha doğrusu yirmi bir yaşına bastığın zaman paran olacak.Ş imdi paranıvarislerin idare ediyor.»
«Vasim sizsiniz değil mi?»
«Varislerinden biriyim ben... Seninüç vasin var, Elvira.»
«Benö lürsem ne olur?»
«Haydi, haydi, Elvira.Ö lecek değilsin. Neler saçmalıyorsun böyle.»
«Ölmek istemem doğrusu. Ama böyleş eyler belli olmuyor.Ö yle değil mi? Daha geçen hafta bir yolcu uçağıdüştüve içinde­kilerin hepsiö ldü. Ben sadeceö ldüğüm zaman paramın kime kalacağınımerak etmiştim.»
,  Albayö fkeyle,« Bu konuda hiçbir fikrim yok,»diye homur­dandı.« Neden soruyorsun?»
Elvira düşünceli bir tavırla ona baktı.«İ lginçbirş ey bu... Yani... birinin beniö ldürmesine değer mi?»
«Rica ederim, Elvira.Ç ok saçma bir konuşma bu. Böyleş ey­lerinü zerinde neden durduğunu anlayamıyorum.»
«Bilmem... Aklıma geliverdi işte. Evli olsaydım param kime kalırdı?»
«Herhalde kocan alırdı. Ama bu da babanın servetini sana bırakırken ileri sürdüğükoşullara bağlı... Ayrıca sen evli değilsin. Onun için böyleş eyler düşünmemelisin.»
Elvira sesiniçı karmadı. Derin düşüncelere dalmışgibiydi. Sonunda kendini toparlayarak,« Annemi hiçgörüyor musunuz?»diye sordu.
«Bazen. Ama pek sık değil. Sanırımş imdi seyahatte.»
«Beni görmek istemiyor mu?»
Gençkız güzel gözlerini albaya dikmişti. Luscombe ne söy­leyeceğini bilmiyordu. Böyle bir soruya ne cevap verilirdi? Bu sorunun karşılığıo kadar karışıktıki.Ü züntüyle içiniç ekti.« Bilmi­yorum. Ama sanıyorum... yani... bunu anlatmakç ok güç.Ş ey... Annen... herkesten farklıdır.»
Elvira hemen,« Biliyorum. Gazetelerde sık sık resmini görü­yorum. Hakkında yazılanlarıokuyorum.Ç ok güzel bir kadın değil mı? Harika bir insan,»dedi hayranlıkla.
«Evet, gerçekten güzel bir kadın.»Luscombe durdu, terod-dütle devam etti.« Ama insanın annesinin güzel bir kadın olmasıher zaman pek hoşbirş ey değildir.
Artık konuşmadan oturuyor ve dışdünyaya açılan kapıya doğru bakıyorlardı.
Birdenbire bu kapılar Bertram Otelinde görülmeyen bir sert­likle itildi ve gençbir adam hızla resepsiyona doğru gitti. Arkasın­da siyah deri bir ceket vardı,ö yle canlıydıki, bu yüzden bir an Bertram Oteli insana sanki bir müzeymişgibi gelebilirdi.
Gençadam Miss Gorringe'e doğru eğilerek,« Lady Sedg-wich burada mıkalıyor?»diye sordu.
Albay Luscombeş aşkınlıkla irkildi. BessŞ edgwich gerçek­ten buradaysa yandık, diye düşünüyordu. Usulca Elvira'ya bir göz attı. Ama hayranlıkla delikanlıya bakan kızın yüzünün ifadesi değişmedi. Sanki Elvira bu soruyu duymamıştıbile.
Miss Gorringe eskisi gibi tatlıtatlıgülümsemiyordu artık. Gözlerinde buz gibi bir ifadeyle gençadama baktı.« Evet. Bir iste­ğiniz mi var?»
«Evet. Kendisine bir not bırakmak istiyorum.»Deri ceketinin cebinden bir zarfçı kardı.«Ö ncelikle onun bu otelde kalıp kalma­dığınıanlamak istedim de.»
Elvira'yla Luscombe de dahil olmakü zere etrafta oturanlarıkayıtsız bir tavırla süzerken sesinde hafif bir hayret belirmişti. Miss Gorringe'in dikkatiniç ekmek istermişgibi sesini yükselte­rek,« Bu otelin telefon numarasıneydi?»diye sordu.« Regent 7842 miydi?»
Miss Gorringe,« Hayır,»dedi.« Mayfair 515.»
Gençadam başınısalladı. Sonra dönerek, hızla kapıya gitti.İç eri girerken yaptığıgibi kanatlarıolancaş iddetiyle iterek dışarıfırladı.
Galiba herkes rahatlayarak derin bir soluk almıştı. Yarıda kalan konuşmalarına nereden başlayacaklarınıda kestiremediler.
Elvira gülüyordu.« Onu tanıdınız değil mi?»Sesindeö fke var­dı.« Ladislaus Malinovvski.»
«A...Ş u genç...»Albay Luscombe bu adıbirkaçkez duy­muştu.« Yarışçıdeğil mi? Otomobil yarışlarına giriyor?»
«Evet.İ ki yıl arka arkaya dünyaş ampiyonu oldu. Geçen yıl geçirdiği kötübir kaza yüzünden kemikleri kırılmıştı. Sanırım artık tekrar araba kullanmaya başladı.»Dinlemek için başınıkaldırdı.« Tamam. Bu bindiği de bir yarışarabası.»
Gerçekten sokaktan duyulan motor homurtusu Bertram Ote­linin salonuna kadar sızmıştı. Albay Luscombe, Elvira'nın Ladisla-us Malinovvski'ye hayran olduğunu anlamıştı. Neyse, diye düşü­nüyordu. Kız hiçolmazsa antikaş arkıcılarıveya o uzun saçlıBeatle'larıbeğenmiyor...Ü stelik Malinovvski'yi seyre daldığıiçin Miss Gorringe'e ne söylediğini de duymadı. Eğer Bess Sedg-wich burada kalıyorsa...
Kapılar tekrar açıldı. Elvira da, Albay Luscombe de merakla döndüler ama Bertram Oteli eski halini almıştıartık.İç eriye beyaz saçlı, yaşlıbir rahip girdi. Adam bir an duraklayarak hafif bir hayretle etrafına bakmıyordu. Sanki nerede olduğunu, oraya nasıl geldiğini anlayamamıştı. Bu gibiş aşkınlıklara alışıktı, Pisko­pos Pennyfather. Böyleş eyler başınaç ok sık gelirdi.Ö zellikle trenlerde. Nereden geldiğini, nereye ve hangi nedenle gittiğini bir türlühatırlayamazdı. Hatta bir keresinde katedralde böyle birş ey olmuş, zavallıPiskopos Pennyfather, vaazıbitirdim mi, yok­sa hiçbaşlamadım mı, diye düşünüp durmuştu.
Yaşlıadamın birdenbire gözleri parladı. Nerede olduğunu hatırlamıştı. Bertram Otelindeydi tabii. Geceyi orada geçirecek, ertesi günüde... nereye gidecekti? Chadminster'e mi? Hayır, hayır. Oraya Chadminster'den gelmişti zaten. Bir yere gidecekti ama... nereye? Tamam, tamam. Lozan'daki konferansa katılacak-
ti. Gülümseyerek danışmaya yaklaştı. Miss Gorringe onu büyük bir sevinçve saygıyla karşıladı.
«Hoşgeldiniz, efendim. Sizi gördüğüme o kadar memnun oldum ki. Mektubunuzu aldık. Geçen sefer de aynıodada kalmış­tınız.»
«Teşekkür ederim, teşekkür ederim. O odayı... bakayım... evet... dört gün için istiyorum. Aslında Lozan'a gidiyorum ve buradan bir gün için ayrılmışolacağım. Sakın odayıbaşkasına vermeyin. Eşyalarımıbırakacak,İ sviçre'ye sadece küçük bir bavulla gideceğim... Odayıbana dört gün için verebilirsiniz değil mi?»
Miss Gorringe yaşlıadamın endişelerini giderdi. Piskopos Pennyfather rahatlamıştıartık. Bir, iki dakika sonra onu eşyalarıy­la birlikte on dokuz numaralıodayaçı karıyorlardı.
Yirmi sekiz numaralıodada Bayan Carpenter bavulundan gece için gerekli olanş eyleriçı karmaktaydı. Elvira'nın içeri girdi­ğini duyarak, başınıkaldırdı.« A, geldin mi, yavrum. Regent 7842'yi bulur musunuz?»
Elvira ifadesiz sesiyle, nazikçe cevap verdi.« Affedersiniz.Amaş imdi bavullarımıdüzeltip banyo yapmak istiyorum.»
Elvira aradaki banyoya girerek, kapıyıkapadı. Musluklarısonuna kadar açtı. Sonra kendi odasına giderek, yatağına,ü ze­rinde telefon duran komodinin yakınına oturdu. Birkaçdakika, belki biri gelir, diye etrafıdikkatle dinledikten sonra uzanıp, alma­cıkaldırdı.
«Alo? Yirmi dokuz numaralıodadan telefon ediyorum? Bavullarınıboşaltmana yardım etmemi ister misin?»
 
İKİ
Miss Marple ertesi gün erkenden uyanmıştı. Her zaman erken kalkardızaten. Doğrusu yatağıpek yumuşaktı. Kendine verilen odayıdaç ok beğeniyordu Miss Marple.
Yeni bir gün, diye mırıldandı. Bu düşünce kendisine yine her zamanki gibi büyük bir zevk vermişti. Yeni bir gün... Kimbilir bugün neler getirecekti.
Düşünceler kafasından ağır ağır geçiyordu.
Selina Hazy... Eski tip yağlıçörekler... Yağlıolduklarından zararlıydıbunlar ama...ç ok da lezzetliydiler...
Miss Marple herş eyi eski halinde bulacağınıbir an için bile düşünmemişti.Çü nküzamanın geçmesine engel olmak, saatleri durdurmak elinde değildi... Ama Bertram Otelinin sahipleri bunu yapabilmişlerdi. Herhaldeç ok pahalıya malolrnuştu bu...
Yaşlıkadın, otelç ok kâr getiriyor galiba... dedi kendi kendi­ne. Ben burada kalalıelli... hayır... hemen hemen altmışyıl oldu...Ş imdi bu otel bana gerçekmişgibi gelmiyor.Çü nkümodern hayata alıştım. 1966 yılında olduğumuzu da biliyorum. Evet, Bertram Oteliç ok ilginç. Bana sanki buradahiçde hoşolmayan birş ey varmışgibi geldi... Bütün o ihtiyarlar. Elli yıl
önce burada kaldığım zaman gördüklerime benziyorlar. O zamanlar bu tip yaşlılar normaldi. Amaş imdi değil. Artık bugü­nün ihtiyarlarıdünkülere benzemiyor.Ş imdiki yaşlıların yüzlerin­de başaçı kamayacak kadar yorgun olduklarıailevi sorunların neden olduğu bıkkınlık var. Veyaç alışkan ve becerikli izlenimini uyandırmak için sağa sola koşuyor, komitelerde görev alıyorlar. Bazılarısaçlannımaviye boyuyor. Bir kısmının elleri bulaşık deter­janındanç atlıyor...İş te bu yüzden bu oteldeki ihtiyarlar insana gerçekmişgibi gelmiyor. Ne var ki, işin tuhafıonların hepsi de gerçek,ö rneğin Selina Hazy... O gerçek işte.
Miss Marple küçük saatine baktı. Kahvaltızamanıgelmişti.
Otelin yönetmeliğini inceledi. Yemekleri telefonlaı smarlaya­bilirdiniz. Ya daü zerinde oda hizmetçisi yazıtızile basardınız.
Miss Marple zile uzandı.
Birkaçsaniye sonra kapıya hafifçe vuruldu ve eşikte yaşlıkadınınç ok hoşuna giden bir oda hizmetçisi belirdi. Gerçek bir oda hizmetçisiydi bu. Sırtına maviç izgili bir elbise giymişve başı­na da bir bone takmıştı. Tertemiz, kolalıbir kep. Köylükızlarınki-ne benzeyen, pembe yanaklıhizmetçi tatlıtatlıgülümsüyordu. Bu kızlarınereden buluyorlardıacaba?
Beşdakika sonra Miss Marple'in kahvaltısıgeldi. Büyük tep­side kocaman yuvarlak birç aydanlık, gümüşsu ibriği ve içi kay­mak gibi sütle dolu bir sütlük vardı. Kızarmışekmeğinü zerine konmuşolan yumurtanın görüntüsüinsanın içini açıyordu. Büyük yağparçasınınü zerine kabartma birç içek yapılmıştı. Gümüşkâselerde marmelat, bal veç ilek reçeli vardı. Taze ekmek mis gibi kokuyordu.
Miss Marple,« Hepsiç ok hoş,»dedi.
Oda hizmetçisi gülümsedi.« Beğendiğinize memnun oldum,
madam. Aşçımız kahvaltılaraö zellikle dikkat eder.»
Miss Marple kızıdikkatle süzdü.«Ç oktan beri mi burada­sın?»
«Buraya geleliüç yıl oldu madam.»
«Dahaö nce neredeç alışıyordun?»
«Eastborne'da bir oteldeydim. Yeni ve modern bir yerdi. Ama ben burasıgibi eski tarz yerleri tercih ediyorum.»
Miss Marpleç ayından bir yudum aldı. Sonra dalgın dalgın birş arkımırıldandığınıfarkederek, utangaçbir tavırla hizmetçiye baktı.« Eski birş arkıyıhatırladım da...İ nsan böyle yerlerde eskile­ri hatırlıyor.»
«Evet, madam. Burada kalan ladylerinç oğu aynışekilde düşünüyorlar sanırım.»
Miss Marple içiniç ekti.« Herhalde Bertram'a gelmelerinin bir nedeni de bu.»
Oda hizmetçisi dışarıçıktı. Kızın anılarından söz eden yaşlıkadınlara alışık olduğu belliydi.
Miss Marple odasındançı ktığızaman saat ona geliyordu. Yaşlıkadın alışverişle geçireceği bu güzel sabah için hazırlanmış­tı.Ş apka, eldiven,ç arşıya giderken aldığışık birç anta veş emsi­ye. Hava açıktıama yine de belli olmazdı.
Miss Marple koridorda bir iki adım atmıştıki, aynıanda ileri­deki bir odanın kapısıaniden açıldıve biri dışarıbaktı. Bess Sedgvvich'di bu. Telaşla başınıiçeriç ekerek, kapıyıçabucak kapadı.
Miss Marple merdivenlerden inerken, ilginç, diye düşünüyor­du. Sabahlarıasansör yerine merdivenlerden inmeyi tercih eder­di. Yaşlıkadın ağırlaştı, ağırlaştı... Ve sonunda durdu.
O sırada Albay Luscombe de odasındançı kmış, koridorda hızla ilerliyordu. Merdivenin başındaki kapıtekrar açıldıve Lady Sedgvvich'in sesi duyuldu.« Hah!.. Sonunda seni yakaladım. Sabahtan beri tetikte bekliyorum.İç eri gir de rahat rahat konuşa­lım.»
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Cinayetler Oteli - 2
  • Parts
  • Cinayetler Oteli - 1
    Total number of words is 4055
    Total number of unique words is 2189
    25.3 of words are in the 2000 most common words
    36.4 of words are in the 5000 most common words
    42.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Cinayetler Oteli - 2
    Total number of words is 4137
    Total number of unique words is 2201
    26.6 of words are in the 2000 most common words
    36.2 of words are in the 5000 most common words
    41.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Cinayetler Oteli - 3
    Total number of words is 4098
    Total number of unique words is 2035
    26.9 of words are in the 2000 most common words
    36.6 of words are in the 5000 most common words
    41.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Cinayetler Oteli - 4
    Total number of words is 4088
    Total number of unique words is 2227
    26.1 of words are in the 2000 most common words
    36.3 of words are in the 5000 most common words
    41.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Cinayetler Oteli - 5
    Total number of words is 3998
    Total number of unique words is 2001
    27.3 of words are in the 2000 most common words
    37.2 of words are in the 5000 most common words
    43.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Cinayetler Oteli - 6
    Total number of words is 4066
    Total number of unique words is 2143
    25.0 of words are in the 2000 most common words
    35.7 of words are in the 5000 most common words
    41.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Cinayetler Oteli - 7
    Total number of words is 99
    Total number of unique words is 86
    56.9 of words are in the 2000 most common words
    63.7 of words are in the 5000 most common words
    65.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.